ŞENOL BALI
Van’ın Çatak ilçesinde Osman Şiban ve Servet Turgut’un güvenlik güçleri tarafından kaçırılıp işkenceye maruz bırakıldığını haberleştirdikleri için kamuoyunda “Helikopter işkencesi davası” olarak bilinen davada yargılanan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Adnan Bilen, Cemil Uğur, Zeynep Durgut, Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve serbest gazeteci Nazan Sala, 6 Ocak’ta görülen karar duruşmasında “silahlı örgüt üyeliği” suçlamasından beraat etti. Hakkında ek iddianame hazırlanan ve ana iddianamede kendisine ayrıca “terör örgütü propagandası yapmak” suçlaması da yöneltilen Sala’ya ise bu suçlamadan 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi.
Bir yıldan uzun süren yargılama sürecini ve haklarında verilen beraat kararını MLSA’ya değerlendiren MA muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur, yargılamanın baştan sona hukuksuzca gerçekleştiğini söyledi. Bilen, davanın “emir” ile ve işkence olayını kapatmak amacıyla yürütüldüğünü dile getirirken Uğur, yargılamayı “Savcılığın verdiği mütalaa, bu iddianamenin nasıl boş olduğunu gösterdi” cümlesiyle özetledi. Yargılama sürecinde kendilerinin hedef gösterilmesine de dikkat çeken gazeteciler, yaptıkları haberler dolayısıyla cezaevlerinde tutulan diğer gazetecileri hatırlattı.
Bilen: Yüzüstü yere yatırılıp alnımıza silah doğrultularak gözaltına alındık
MA muhabiri Adnan Bilen, davanın emir ile açılıp, emir ile yürütüldüğünü söyledi: “İki yurttaşın helikopterden atılması üzerine belgelere dayalı yapılmış bir haber yargılama konusu oldu. Helikopter işkencesi davası, yurttaşlara yapılan işkenceyi kapatmaya dönüktü ancak biz tutuklandıktan sonra tüm dünya öğrenmiş oldu.”
Gece yarısı evine yapılan baskın ile gözaltına alınan gazetecilerden Bilen, gözaltı ile başlayan süreci de anlattı: “Bir haberden dolayı gazetecilerin evine gece yarısı baskın düzenlendi. Yüzüstü yere yatırılıp alnımıza silah doğrultularak gözaltına alındık. Ardından cezaevine konulduk. Mahkemeye çıkarılıp ‘toplumsal olayları devlet aleyhine haber yapmak’ gibi ucube bir iddia ile yargılandık. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir suç isnadı yok.’’
Cezaevinde kendilerine tecrit uygulandığını söyleyen Bilen, sürecin ilk andan itibaren öç almak gayesiyle yürütüldüğünü ifade etti: “Biz yargılandık ama helikopterden atanlar hala ortada yok. Bu insanlara işkence yapanlar hakkında devam eden hukuki süreç hakkında hiçbir bilgimiz yok. Neredeyse bir buçuk yıl geçecek ve bir buçuk yıldır gizlilik kararı var dedikleri dosya hakkında kimse bir şey bilmiyor. Ortada böyle bir durum varken olayı duyuran gazeteciler suçlu ilan edildi.”
Bilen, gözaltına alındıktan sonra İçişleri Bakanlığının da aralarında olduğu bir kesim tarafından hedef gösterildiklerini hatırlattı: “Bu kentte yıllardır beraber habere gittiğimiz ‘gazeteci’ dediğimiz kişiler de bizi hedef gösterip ‘Bunlar teröristtir’ dedi. Bugün beraat ettik, ne diyecekler peki?”
‘Hangi insan, gazeteci kayıtsız kalır da haberini yapmaz?’
Konuşmasının devamında işkenceye uğrayan Şiban hakkında geçtiğimiz ay
“terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla dava açılmasına dikkat çeken Bilen, “Bu tür haberleri yapan yüzlerce gazeteci arkadaşımız hala cezaevinde. Bir gazeteci, devlet aleyhine olan bir gerçeği ortaya çıkardığı için yargılanmamalı. İktidarın, benim dönemimde iki insan nasıl helikopterden atılır diye sorması gerekirken tam tersi bir süreç gelişti. Helikopterden atanlar korunmaya devam ediliyor ama işkenceye uğrayan, helikopterden atılan Osman Şiban hakkında dava açıldı. Bunu yazan gazeteciler de içeri atılıp bedel ödediler. Gerçeği ortaya çıkaran gazetecilere gösterilen muamele bu olmamalıydı. İki insanın helikopterden atılmasına hangi gazeteci kayıtsız kalır da haberini yapmaz? Gazeteci, bu haberlere sırtını dönemez” ifadelerini kullandı.
İşkenceye uğrayan ve hayatta kalan Osman Şiban hakkında "terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla dava açıldı
Uğur: Savcılığın verdiği mütalaa, bu iddianamenin nasıl boş olduğunu gösterdi
175 gün cezaevinde tutulan gazetecilerden Cemil Uğur da yargı makamının işkenceyi yapanlar yerine yargılamak için kendilerini seçtiğini söyledi. Uğur, “2020 Eylül ayında yaşanan iki köylünün helikopterden atılması olayını haber yaptığımız için gözaltına alındık, daha sonra tutuklandık. Bu dava, ilk günden beri hukuki değildi. Savcılığın verdiği mütalaa da bu iddianamenin nasıl boş olduğunu gösterdi. Yargılanan gazetecilikti. Düşünün; iki köylü işkence görüyor, helikopterden atılıyor, biri yaşamını yitiriyor, diğeri yurttaş da ağır yararlanıyor. Bu durumu araştırmayan yargı makamı bizler hakkında soruşturma başlatıyor!” dedi.
Bilen’in tüm sürecin öç alma gayesiyle yürütüldüğü sözlerine katılan Uğur, kendilerine bedel ödetebilmek için
yasa dışı delil dahi kullanıldığını hatırlattı: “Bir başka soruşturmada suç unsuru yok denilen ve yok edilmesi gereken telefon görüşme kayıtlarını kullanarak bizleri gözaltına aldılar. Yine bunlara dayanarak bizi 175 günü cezaevinde tuttular.”
2 Nisan’da görülen davanın ilk duruşmasında Adnan Bilen, Cemil Uğur, Şehriban Abi ve Nazan Sala 175 günlük tutukluluğun ardından tahliye edilmişti
‘Yaptıkları haberler dolayısıyla halen cezaevlerinde tutulan gazeteciler var’
Cezaevinde kaldıkları sürece değinen Uğur da bu süreci “tecrit” olarak tanımladı ve pandemi sürecinde kaldıkları cezaevinde birçok haklardan mahrum bırakıldıklarını söyledi. Uğur, meslektaşı Bilen gibi bazı gazeteci ve basın kuruluşlarının kendilerini hedef göstermesine değindi: “Bu süreçte iktidarın gücünü arkasına alan ‘gazeteciler’ tarafından hedef gösterildik. Nitekim, Yeni Şafak gazetesi, Çağdaş Gazeteciler Derneği tarafından haberden dolayı ödül aldığım töreni ve beni hedef gösterdi. İktidarın gücünü arkasına alarak gazetecilik ilkelerini çiğneyen basının yargılanması gerekiyor. Zaten önümüzdeki süreçte bunlar hakkında gereken yasal işlemleri başlatacağız.”
Uğur, gazeteciliğin yargılandığı davalarında beraat kararı çıkmasının sevindirici olduğunu ifade ederek mesleklerini yaptıkları için halen cezaevlerinde tutulan gazeteciler olduğunun unutulmaması gerektiğine dikkat çekti: “Bizler hakkında beraat kararı verilmesi güzel ama unutmayalım ki haber yaptıkları için halen cezaevinde tutulan meslektaşlarımız var. Bu ülkede gerçek anlamıyla demokrasinin kurulması için düşüncelerinden veya yaptığı haberlerden dolayı kimsenin yargılanmaması gerekiyor. Yaşanan krizin ancak böyle aşılacağının görülmesi lazım. Basın özgürlüğünün tam anlamıyla kurulması gerekiyor.’’
Adnan Bilen, Cemil Uğur, Şehriban Abi, Zeynep Durgut ve Nazan Sala “silahlı örgüt üyeliği” suçlamasından beraat ederken Sala’ya "terör örgütü propagandası yapmak" suçlamasından 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi