DENİZ TEKİN*
Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), polis kurşunuyla öldürülen atık kağıt işçisi Recep Hantaş davasının haber takibini yapan gazetecileri Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) güvence altına alınan aleniyet ilkesine aykırı ve keyfi bir şekilde duruşma salonuna almayan ve avukatların buna yaptığı itirazı duruşma tutanağa geçirmeyen Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı hakkında yapılan şikayetin işleme konulmamasına karar verdi.
Türkiye’de temel hak ve özgürlüklerde yaşanan gerileme, farklı düşünenlere yönelik baskının en çok görünür olduğu yerlerin başında adliye koridorları ve mahkeme salonları geliyor. Bu davaları kamuoyuna duyurmak, raporlamak için adliye koridorlarında yoğun mesai harcayan dava gözlemcileri ve yargı muhabirleri de bu baskı ve zorluklardan payını alıyor. Takip edilen davalar, devlet görevlilerinin yargılandığı, yaşam hakkı ihlali, kötü muamele ile gazeteci ve ifade özgürlüğü davaları ile muhaliflerin yargılandığı davalar ise gazeteci ve dava gözlemcileri karşılaştığı baskı ve zorluklar daha da ağırlaşıyor. Bu davaları takip eden gazeteci ve gözlemciler, çoğu zaman mahkemenin kapısında bekleyen polislerin suçlayıcı, mahkeme heyetinin sorgulayıcı bakışlarına maruz kalıyor. Ancak asıl zorluk, gazeteci ve gözlemcilerin davaları takip etmesinin keyfi şekilde engellenmesi oluyor. Kanunen yalnızca bazı istisnai durumlarda kısıtlanabilecek duruşmaların aleniliği ilkesi, Covid-19 salgınıyla birlikte yaygın bir şekilde ihlal edilmeye ve gazeteciler hiçbir gerekçe gösterilmeden duruşma salonlarına alınmamaya başlandı.
Gazetecileri ‘Yalan haber yazıyorsunuz’ diyerek duruşmaya almamıştı
Bu uygulamanın son örneklerinden biri de geçtiğimiz yıl Kasım ayında Diyarbakır’da yaşanmıştı. Polis kurşunuyla hayatını kaybeden Recep Hantaş’ın davasını Mezopotamya Ajansı (MA) ve Hafıza Merkezi adına takip etmek isteyen iki gazeteci, davanın 9 Kasım 2021 tarihinde görülen ikinci duruşmasında salona alınmadı.Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, buna itiraz eden gazetecileri, “Gazeteciler, yalan haber yazıyorsunuz. Duruşmaları izliyormuş gibi haber yazıyorsunuz” şeklinde itham ederek davayı takip etmelerini engelledi. Hangi haberin “yalan” olduğunu belirtmeyen mahkeme başkanı, bu keyfi uygulamaya itiraz eden ve duruşma tutanağına geçirilmesini isteyen katılan avukatlarını da duruşma salonundan atmak ile tehdit etmişti. Bunun üzerine Hantaş’ın avukatları, gazetecileri aleniyet ilkesine aykırı bir şekilde duruşmaya almayan ve avukatların buna yaptığı itirazı tutanağa geçirmeyen Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Muhammet Faruk Özcan’ı, yasalara uymamak ve keyfi davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle HSK’ye
şikayet etmişti. HSK’ye gönderilen şikayet dilekçesine dört avukat, iki gazeteci ve davada katılan sıfatıyla yer alan bir kişinin imzasının bulunduğu tutanak da eklenmişti.
HSK, şikayeti işleme koymadı ve gerekçesini açıklamadı
HSK, mahkeme başkanı hakkında yapılan şikayeti, yaklaşık 11 ay sonra karara bağladı. CMK ve Anayasa’da duruşmaların aleniliği konusunda açık bir hüküm olmasına rağmen HSK, bu hükmü keyfi bir şekilde kısıtlayan mahkeme başkanını korudu. HSK Genel Sekreterliğince şikayetçi avukatlara tebliğ edilen yazıda, HSK Birinci Dairesi’nin Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Muhammet Faruk Özcan hakkında yapılan şikâyeti işleme koymama kararı verildiği belirtildi.
HSK’nin ilgili Dairesinin verdiği kararın gerekçesine yer verilmeyen yazının devamında “6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun ‘Kurul kararları ve tutanaklar’ başlıklı 32. Maddesinin 5. Fıkrasının (5) bendinde Genel Kurul ve Dairelerin verdiği kararlara ilişkin olarak sadece müracaatların sonuçlarının ilgilisine tebliğ edileceğinin düzenlenmesi karşısında kararın tarafınıza gönderilmeyeceği” ifadelerine yer verildi. Yazıda ayrıca kararın tebliğ tarihinden itibaren işleyen 10 günlük yasal süre içerisinde HSK Birinci Dairesine yeniden inceleme talebinde bulunabileceği bilgisi yer aldı.
‘Mahkemeler hak ihlalleri dosyaların kamuoyundan gizlemeye çalışıyor’
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Hukuk Komisyonu üyesi ve katılan avukatlarından Ercan Yılmaz, HSK’nin kararını değerlendirdi. Sanığın kolluk görevlileri olduğu davalarda birçok engelle karşılaştıklarını aktaran Yılmaz, “Öncelikle olayın üstünü örten bir yargı pratiği ile karşı karşıyayız. Faili devlet görevlilerinin olduğu hak ihlalleri ile ilgili kamuoyu oluştuğunda ya da gündeme geldiğinde çok ilginç bir şekilde mahkemeler dosyayı kamuoyundan gizlemeye çalışıyor. Recep Hantaş dosyasında olduğu gibi herhangi bir gizlilik ya da duruşmaların kapalı görüleceğine dair bir karar olmaması rağmen mahkeme başkanı çok keyfi bir şekilde gazetecileri duruşmaya almayacağını söyledi. Duruşmaların aleni yapıldığından bahsettik. CMK’deki ilgili hükmü kendisine hatırlattık. Kanun falan tanımadığını, gazetecilerin dosyaya ilişkin yalan yanlış haber yaptığını iddia etti. Gazetecileri duruşma salonundan çıkaramayacağını söylediğimizde bu kez bizi duruşma salonundan çıkarmakla tehdit etti. En son yargılamanın bu şekilde yapılamayacağını düşündüğümüz için reddi hakim talebinde bulunduk” ifadelerini kullandı.
‘Bu karar, halkın haber alma hakkı ve gerçeklere öğrenme hakkına bir müdahaledir’
Yılmaz, avukatlara duruşmada pervazsız davranılmayacağı, halkın haber alma özgürlüğünü koruyan gazetecilerin herhangi bir yasaklama kararı yoksa keyfi bir şekilde duruşma salonuna alınmamasının engellenemeyeceği konusunda mahkemeye bir uyarıda bulunacağı düşüncesiyle HSK’ye şikayette bulunduklarını söyledi. Yılmaz, duruşmaların aleniyeti konusunda Anayasa’da ve CMK’de açık hükümler bulunmasına rağmen gazetecileri duruşma salonuna keyfi bir şekilde almayan mahkeme başkanı hakkındaki şikayetin işleme koyulmamasının hukuk ile açıklanamayacağını vurguladı. Yılmaz, “Bu karar siyasi bir karardır. Bu, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkına da bir müdahaledir. Bu suçtur. Buna karşı itiraz yolumuzu kullanacağız. Bu kararların verilmesi tabi bizim bu yolları kullanmaktan vazgeçeceğimiz anlamına gelmiyor. Benzer bir durum yaşanırsa tekrar yasanın bize verdiği bu yolları kullanmaya devam edeceğiz” diye belirtti.
‘Hakim etkili bir soruşturmaya maruz kalacağını düşünse bunu yapmazdı’
Yılmaz son olarak da şunları söyledi: “Mahkemelerin bu tutumunu, avukatlara ya da halkın haber alma özgürlüğüne getirdiği bir sınırlama olarak değerlendirmenin dar bir bakış açısı olacağını düşünüyorum. Bu meselenin genel olarak Kürt sorununa bakış açısıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Buradaki mesele, bölgede kamu görevlileri tarafından işlenen suçlar aslında suç olarak değerlendirilmiyor. Zaten o hakim etkili bir soruşturmaya maruz kalacağını düşünse böyle bir davranışın içerisinde olmazdı.”
HSK, 2021 yılında 22 bin 408 şikayeti işleme koymadı
HSK’nın
2021 Faaliyet Raporunda yer alan bilgilere göre Türkiye’de 22 bin 800 hakim ve savcı bulunuyor. Raporda, Hâkim ve Savcı Şikâyet Bürosunun iş cetveli tablosuna göre 2014 yılında hakim ve savcılar hakkında açılan şikâyet / ihbar dosyası sayısı 11 bin 355 iken; bu sayı, 2021 yılında yaklaşık üç artarak 28 bin 431’i buldu. Önceki yıllardan devreden şikayet ve ihbar dosyası sayıları bu rakama eklendiğinde şikayet/ihbar sayısı 47 bin 313’ü buluyor. Raporda, bu şikayet ve ihbarların 22 bin 408’nin HSK tarafından işleme konulmadığı belirtiliyor.
*Bu işin hakları, Atıf-Gayriticari (CC BY-NC) Lisans ile kısmen saklıdır. Bu iş, MLSA’ya atıf ile ve ticari olmayan amaçlar ile kullanılıp dağıtılabilir.