NURCAN BAYSAL
[blockquote footer=""]Aldığım notta ‘temizliğe başla’ yazıyordu. Temizliğe başla lafını Türkiye’yi Suriyelilerden temizle olarak anladım. (...) Odanın kapısının altına bez koydum, benzini döküp yaktım.[/blockquote]
Bu sözler, İzmir Güzelbahçe’de üç mülteci genci yakarak katleden kişiye ait. “Temizlik” kelimesinden insan temizliği, insan katletmeyi, insan yakmayı anlaması için bir kimsenin daha önce de “temizlik” yapmış olması lazım diye düşünürken, bu sefer sosyal medyada, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz’in
paylaştığı yeni bir bilgi gözüme ilişti. Şöyle yazıyordu Ercüment Bey: “Katil zanlısının suçu itiraf ettiği; ifadesinde bir dönem JİTEM ile çalıştığı, ‘temizlik’ notu görünce bundan Suriyelilerin ‘temizlenmesi’ gerektiğini anladığına dair bilgiler var.”
Evrensel gazetesinden Eda Aktaş’ın
haberine göre de katil ifadesinde, 2000’lerde askerlik yaptığı dönemlerde kendisinin bir komutan tarafından çağrıldığını ve JİTEM’e davet edildiğini söyleyerek, bir süre JİTEM’in gizli operasyonlarında yer aldığını belirtmiş.
Hiç şaşırtıcı değil elbet.
Katledilen üç genç mülteci: 23 yaşındaki Mamoun al-Nabhan, 21 yaşındaki Ahmed Al-Ali ve 17 yaşındaki Muhammed el-Biş, beş altı yıl önce aileleri ile birlikte Suriye’de savaştan kaçarak Türkiye’ye gelmişler. Birkaç ay önce, İzmir’in Güzelbahçe ilçesinde bir taş atölyesinde işçi olarak çalışmaya başlıyorlar. Geceleri de işyerinin bir odasında uyuyorlar. Katil, 16 Kasım günü mültecilerin kaldığı odaya benzin dökerek üç genci yakıyor. Ahmed ve Muhammed kaldırıldıkları hastanede iki saat içinde hayatlarını kaybediyorlar, Mamoun da bir hafta sonra hayatını kaybediyor. Emniyet, olayı elektrikli sobadan çıkan yangın olarak raporlara kaydediyor. Ancak katil K.K.’nın olayı gerçekleştirmeden önce bir işçi arkadaşına “Orası yanacak, o Suriyeliler bugün ölecek” şeklinde konuştuğunu öğrenen iş yeri sahibi, bu durumu Emniyete iletiyor ve Emniyet tarafından K.K. tespit edilerek teknik takibe alınıyor. 26 Kasım günü K.K. bu sefer iki kişiyi bıçaklayarak öldürüyor, yakalanıyor ve ifadesinde Suriyeli mültecileri de kendisinin yaktığını itiraf ediyor. Kısaca K.K. itiraf etmese dosya “elektrikli sobadan çıkan yangın” olarak kapatılacak. Bu arada, mültecilerin aileleri, Emniyet tarafından basına konuşmamaları için uyarılıyor. Böylesi bir vahşet bir aydan fazla kamuoyundan gizlenerek kapatılmaya çalışılıyor. Kamuoyu, olayı gerçekleştikten 35 gün sonra, K.K.’nın itirafı ile öğreniyor.
Gerçi zaten ortaya çıktığında da kıyamet kopmuyor. İzmir ayağa kalkıp protesto etmiyor mesela. Ülkede ırkçılık, milliyetçilik, ötekine nefret devlet eliyle o kadar olağanlaştırıldı, normalleştirildi ki üç mülteci gencin vahşice katledilmesi kayda değer bir duyarlılık yaratmıyor. Meclis toplanmıyor, böylesi bir vahşet gündem olmuyor. Her gün mülteci düşmanlığı yapan politikacılar, vekiller hiç hız kesmeden insanları düşmanlaştırmaya, ötekileştirmeye devam ediyorlar.
Irkçılık ve ayrımcılığın cezasız kalmasının yanı sıra, Sivas’ın, Vartinis’in, Cizre’nin hesabı sorulmadığı için de bu katiller “temizliğe” devam edebiliyor. Naziler gibi “insan yakmak”, yakılanın kimliğine göre, toplumda gittikçe normal bir şeymiş gibi algılanıyor. Vahşet ve barbarlık olağanlaşıyor. Katiller hesap vermiyor, “cezasızlık” yeni katliamlara yol açıyor. 90’larda Kürtleri yakanlar aramızdalar, toplumun içindeler. Belki çocuğumuzun servis şoförü, belki bir bankada güvenlikçi, belki bir şirketin yönetim kurulundalar. Belki köşedeki bakkal, belki yazlıktaki komşun, belki bindiğin taksideler. Kim bilir, belki çocuklarımızla gittiğimiz restoranda yan masadalar, belki de her gün uğradığımız fırında çalışıyorlar. 90’larda insan katledenlerin, katillerin deyimiyle “temizlik” yapanların çoğu aramızdalar, peki biz toplum olarak bu katillerle yaşamaya razı mıyız?
Yazıyı bitirdikten sonra medyada geçen bir haber gördüm, onu da ekleyeyim: “21 kişinin kaçırılıp katledildiği JİTEM Cizre davası, tüm itirazlara rağmen resmen kapandı. Mahkeme, sekiz sanık hakkında beraat kararı verdi.”
Bu insanlar can almıştı. Devlet bunu kayda geçirmedi, biz kayda düşelim.