Duruşma Haberleri

İstanbul Barosu davası: Cezaevi manzarası karşısında yargılanıyoruz

İstanbul Barosu davası: Cezaevi manzarası karşısında yargılanıyoruz

EYLEM SONBAHAR

Suriye'de öldürülen gazetecilere ilişkin yaptıkları açıklama gerekçe gösterilerek İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan davanın ilk duruşması Silivri'de görüldü. Duruşmanın yarın da etmesine karar verildi.

İstanbul Barosu'nun X hesabından 21 Aralık 2024 tarihinde, Suriye'de haber takibinde öldürülen gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan için "Uluslarası İnsancıl Hukuk Uygulansın!" başlığı ile yayımlanan açıklama yayımlandı. Bu açıklama gerekçe gösterilerek İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve 10 Yönetim Kurulu üyesi hakkında "örgüt propagandası yapmak" ve "yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" iddialarıyla açılan davanın görülmesine İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi heyetince Silivri Cezaevi Yerleşkesi'ndeki 1 No'lu duruşma salonunda başlandı.

Strasbourg’da katıldığı Avrupa Konseyi Savunmanlar toplantısı dönüşünde başka bir soruşturma kapsamında İstanbul Havalimanı’nda gözaltına alınıp 25 Ocak'ta tutuklanan ve Silivri cezaevinden tutulan İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi avukat Fırat Epözdemir’in de hazır bulunduğu duruşmayı Türkiye'deki birçok baro temsilcisinin yanı sıra yurtdışından gelen hukuk kurumları ile avukatlar da takip etti.

Avukatlar duruşma zaptına isimlerinin yazılmasını istedi. Mahkeme başkanı ise isimlerin yazılmasının uzun süreceğini söyleyerek "Dilekçe dolansın, katip bey isimleri yazar" dedi. Avukatlar ise bu duruma tepki gösterdi. Ardından İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu kimlik tespitinin yapılmasıyla savunmasına başladı. Mahkeme başkanının "Hazırlanan iddianameden haberiniz var değil mi?" sorusu üzerine Kaboğlu, "Bütün Türkiye'nin, bütün dünyanın haberi var" dedi.

'Verilecek karar tarihi bir karar olacak'

Baroların savunmanın demokratik, özerk kurumları olduğunu söyleyen Kaboğlu, "Baronun 21 Aralık günü yaptığı açıklama iki paragraftan oluşmaktadır. Birinci paragraf basına yansıyanlardan ibarettir. İkinci paragraf ise Şişhane Meydanı'nda meslektaşları için basın açıklaması yapmak isteyen gazetecilerin gözaltına alınmasını kapsamaktadır.
Açıklama Uluslarası hukuku ihlal eden bu olaya ilişkin derhal soruşturma başlatılması gerekirken, Anayasal haklarını kullanan ve meslektaşları için yas tutan, basın açıklama yapmak isteyen gazetecilerin gözaltına alınmasının kabul edilemez olduğu belirtilerek bitmektedir" dedi.

Devam eden Kaboğlu: "Huzurdaki dosyada soruşturma izninin şeklen 25 Aralık 2024 tarihinde alındığı ancak savcılık tarafından 22 Aralık 2024 tarihinde soruşturma başlatıldığı bilgisi basınla paylaşılmış, aynı gün emniyet müdürlüğü ile soruşturmaya esas olacak araştırmaların yapılması talimatı verildiği, tahkikat evrakının hazırlandığı ve diğer tüm soruşturma işlemlerinin tamamlandığı sabittir. Görüleceği üzere soruşturma işlemleri 22 Aralık 2024 ve 24 Aralık 2024 tarihleri arasında yapılmış, ancak soruşturma izni 25 Aralık 2024 tarihinde Adalet Bakanlığından talep edilmiştir. Soruşturma izni alınmaksızın işlemlerin tamamlanması ve akabinde izin işleminin adeta bir biçim kaydı gibi sonradan tamamlatılmış olması, CMK ve Avukatlık Kanunu uyarınca yasaya açık aykırılık teşkil etmekte olup yapılan tüm işlemlerin de usulsüz olduğunu ve elde edilen delillerin de hukuka aykırı şekilde elde edildiğini ortaya koymaktadır" diye konuştu.

Mahkemenin vereceği kararın tarihi bir karar olduğunu söyleyen Kaboğlu konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "İç ve dış bağımsızlık güvencelerine sahip bulunan sayın yargıçların, yasa, uluslararası sözleşmeler, Anayasa ve hukuk normları çerçevesinde özgür vicdani kanaatleriyle, 22 Aralık 2024 tarihinden bu yana İstanbul Barosu’na yönelik operasyonlara son verecekleri inancıyla saygılarımı sunarım."

'Davanın temel nedeni İstanbul Barosu seçimlerini kazanmamızdır'

İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi tutuklu avukat Fırat Epözdemir de savunmasına şu sözlerle başladı: "Bu davanın temel nedeni İstanbul Barosu seçimlerini kazanmamızdır. Bu çok açık ve nettir. Dava dosyasına da bu şekilde yaklaşılmalıdır. Bu davanın temeli yeni yönetim kurulunun "terörist" olarak görülmesidir. Bizler elimize silah almış insanlar değiliz. TEM polisleri evime arama yapmaya gittiklerinde eşime 'Fırat beyin silahı var mı?' diye sormuşlar. Eşim de 'Biz çocuklarımıza oyuncak silah almayız. Bu iddianame inanarak yazılan bir iddianame değildir. Bir hukukçunun bu iddianameyi inanarak yazması mümkün değildir. Suçsuzlar ama cezalandırın diyorlar, umarım ki heyetiniz bu durumu görür."

'Bu davanın hedefi avukatlardır, savunmadır'

"Ben neden buradayım, biz neden buradayız, biz hukukçular olarak biliyoruz ki, çok açık hak ve açık mevzuat ihlali ile başlayan bu dosyada ilk düğme yanlış iliklenmiştir" diye belirterek savunmasına başlayan Yönetim Kurulu üyesi Rukiye Leyla Süren, "Sonuçla ilgilenmiyorum hukuka uygun atılmayan ilk adım hukuka uygun olmayan bu dava baştan adil yargılama ihlaline örnek olacak bir dosya olarak, bir avukata bir baro yönetimine dava nasıl açılmaz konusundaki bir ders niteliğindedir. Bu davanın hedefi avukatlardır, savunmadır" dedi.

'Bizler yaşam hakkını savunduk'

İstanbul Barosu Genel Sekreteri Hürrem Sönmez de "İnsan hakları ile ilgili yaptığımız açıklama nedeniyle yargılanmayı bir gurur kaynağı olarak görecek avukatlarızdır. Çünkü işimizi yapmışızdır. Haksızlığa karşı çıkmak insan olarak bizim en önemli kazanımlarımızdan biri. Bizler yaşam hakkını savunduk. Savcının övücü nitelikte dediği ifadenin ne olduğu anlaşılmamaktadır. Gazeteci tanımı o kişilerin mesleğini tanımlayan bir ifadeydi. Yapılan açıklama da ifade özgürlüğü kapsamındadır" dedi.

'Bu açıklama suç unsuru içermez'

Yönetim Kurulu üyesi Ezgi Şahin Yalvarıcı, "Yargılamaya konu olan 21 Aralık 2024 tarihli İstanbul Barosu açıklaması hukuk devletinin en temel ilkelerini hatırlatma sorumluluğumuzun ürünüdür. Bu açıklama, hiçbir suç unsuru içermez. Aksine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinde güvence altına alınan yaşama hakkının devletin hem negatif hem de pozitif yükümlülüklerini hatırlatır. Devlet, yaşam hakkına yönelik ihlalleri yalnızca önlemekle değil, etkili bir biçimde soruşturmakla da yükümlüdür. İstanbul Barosu’nun yaptığı tam olarak budur: Etkili bir soruşturma talep etmek, şeffaflık ve hesap verilebilirlik çağrısı yapmak" diye konuştu.

'Herkes için adalet talep etmeye devam edeceğiz'

Yönetim Kurulu üyesi Ekim Bilen Selimoğlu, "Şu an bakmakta olduğunuz davanın hukuki hiçbir yönü bulunmadığını başkanımız ve diğer meslektaşlarımız net bir biçimde ortaya koymuş bulunuyorlar. Peki bu dava sadece hukuk dışı mı ? Bu dava hukuki olmadığı gibi hiçbir meşruiyeti de bulunmamaktadır. Bu kadar hukuksuzluğun içinde inatla, yılmadan, durmadan insan haklarını ve hukuku savunmaya devam ediyoruz. Bunu yaparken de mağdurun kimliğine, dinine, diline, siyasi görüşüne asla bakmıyoruz. Herkes için adalet talep etmeye devam edeceğiz" dedi.

Aranın ardından duruşma İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi avukat Bengisu Kadı Çavdar'ın savunması ile devam etti. Çavdar, "Baro yönetim kurulunca 21 Aralık 2024 günü sosyal medya hesabı üzerinden yapılan paylaşımda, iki gün önce meydana gelen Suriye’de iki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ölüm olayı hakkında yetkili mercilerce etkin bir soruşturma yapılması gerektiği belirtilmiştir. Anayasa ve ilgili mevzuat, yaşam hakkı ihlallerinde, devlete etkin soruşturma yükümlülüğü getirmektedir. AYM ve AİHM içtihatları da bu hususu teyit etmektedir" dedi.

Avukat Arzu Becerik, "Biz yarın Yönetim Kurulu üyemiz Fırat Epözdemir sorgusunda görevli olduğumuz için burada olmayacağız. O yüzden bu davanın duruşması için yeni bir gün talep ediyoruz" dedi. Mahkeme başkanı ise "Bugün saat 17.00'a kadar dinlerim, yarın da gelen olursa dinleriz, gelmek istemeyen olursa da bizim için bir sıkıntı yok" dedi. Avukatların taleplerini tekrarlamasının ardından mahkeme başkanı, heyet değerlendirmesi sonrası duruşmanın yarın da devam edeceğini söyledi.

'İddianame yasal süresinde hazırlanmadı'

Şişhane'de yapılan basın açıklamasında gözaltına alınan meslektaşlarının baroyu aradığını ve avukat Damla Atalay'ın hukuki destekte bulunduğunu söyleyen avukat Becerik, avukat Damla Atalay'ın daha sonra tanık olarak dinlenilmesini talep etti. Mahkeme başkanı, Atalay'ın duruşma salonunda olduğunu söyleyerek talebin reddine karar verdi.

İddianamenin yasal süre içinde hazırlanmadığını belirten avukat Özgür Urfa, "Bu yargılamanın ilerlemesinin hukuken mümkünlüğü bulunmamaktadır. Düşme kararı verilmesi zorunludur" dedi. Avukat Baran Doğan da "Bu davada suçun maddi ve manevi unsuru Kürt sorunudur. Biz bu davadan adalet beklemiyoruz. Pozitif hukuku da uygulasanız razıyız" diye konuştu.

Mahkeme, duruşmaya yarın saat 10.00'da Silivri Cezaevi Yerleşkesi'ndeki 1 No'lu duruşma salonunda devam etmeye karar verdi.

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.