İstanbul - Büyükada’da “İnsan hakları savunucularının korunması dijital güvenliği” başlıklı toplantıya katıldıkları gerekçesiyle haklarında “silahlı terör örgütlerine yardım etme” ve “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamalarıyla dava açılan 11 hak savunucusunun yargılandığı davanın on birinci duruşması bugün İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Bugün karar çıkması beklenen davanın bir önceki celsesinde mütalaasını sunan savcı, Af Örgütü Türkiye Onursal Başkanı Taner Kılıç’ın “örgüt üyeliği” suçundan, Günal Kurşun, İdil Eser, ÖzlemDalkıran, Nejat Taştan ve Veli Acu’nun “örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım” suçundan cezalandırılmalarını; Peter Frank Steudtner, Ali Gharavi, İlknur Üstün, Nalan Erkem ve Muhammed Şeyhmus Özbekli’nin ise üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatlerini talep etmişti.
Gözlemciler ve basın salona giremedi
Duruşma öncesi insan hakları örgütleri Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklama sonrası duruşma salonu önüne gelen onlarda kişi salonun küçük olduğu gerekçesiyle içeri alınmadı. Gözlemciler ile basın mensuplarının büyük bir kısmı salon dışında kaldı. Duruşmayı HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun yanı sıra pek çok uluslararası kurumdan gözlemci de takip etti. Sanıklardan Nejat Taştan, Taner Kılıç, Veli Acu, İlknur Üstün ve Günal Kurşun önceki celse sunulan esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarını yapmak üzere duruşmada hazır bulundu. Sanıklar esasa ilişkin savunmalarında davaya konu yargılama ile insan hakları mücadelesinin cezalandırılmaya çalışıldığını vurguladı. Üzerlerini atılı suçlamalara ilişkin somut delil öne sürülmediğine dikkat çeken hak savunucuları, beraatlerini talep etti.
“15 Temmuz'dan önce adını bile duymamıştım”
Mütalaada “örgüt üyeliği” suçundan cezalandırılması istenen ve telefonunda ByLock olduğu iddia edilen Taner Kılıç, telefonuna ByLock kurmadığını, bunun emniyet tarafından verilen raporla da teyit edildiğini söyledi. Kılıç, “Dosyaya sunulan bilirkişi raporuna göre ben gözaltına alındıktan sonra telefonum açılmış ve kullanılmış. Bilirkişi, telefonumda ByLock kurulup kaldırılmadığı ve telefonumun fabrika ayarlarına dönmediğini yazmış. ByLock isimli programı indirmedim, kullanmadım. 15 Temmuz’dan önce adını bile duymamıştım. ByLock ile ilgili yapılan teknik tespitler yetersizdir. Bu konuda yapılan yanlış tespitler sadece beni değil, Türkiye'de birçok kişiyi etkilemiştir.” Mahkeme başkanı, Kılıç’ın savunmasını kısaltmasını istedi.
“İncelemede ByLock kullanımına dair iz yok”
Savunmasına devam eden Kılıç, uzman bilirkişi Koray Peksayar'ın raporuna atıfta bulunarak, “Koray Bey raporlarında ByLock teknik incelemelerindeki yanlışları göstermiştir” diye konuştu. Uzman bilirkişi Koray Peksayar, raporundaki detayları anlattı: “Bylock kullanılan telefonlarda program silinip telefon fabrika ayarlarına geri döndürülse bile iz kalmaktadır, benim telefonumda teknik incelemede ByLock kullanımına dair bir iz veya ibare bulunamamıştır.”
“Bu davayla bizi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar”
Kılıç, savunmasını şöyle sonlandırdı: “Büyükada toplantısının suç teşkil eden bir durumu olmadığı çok aşikardır, biz insan hakları savunucuları toplumsal ahlakı yüksek, saygın insanlarız, bu davayla bizi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Beraatimi talep ediyorum.” Daha sonra söz alan sanık Günal Kurşun savunmasında dava sürecinde gerekli araştırmaların yapılmadığını belirterek, “Bu davanın kamuoyunda bilinen ismi Büyükada, ama ilk duruşma dışında Büyükada toplantısı hakkında konuşulmadı. Son 10-15 senede yaptığımız bütün işlerin didiklendiği, insan hakları savunucularının ve insan haklarının yargılandığı bir davaya dönüştü” diye konuştu.
“Cemaatin gazetesinde yazı yazmak FETÖ üyesi olmak değildir”
Kurşun, telefonunda kayıtlı 4 bin kişiden sadece bir kişide ByLock uygulaması çıktığını ve o kişinin de eğitimlere katılan ve eğitim saatini konuştuğu polis memuru olduğunu hatırlattı. Kurşun, “Cemaatin gazetesinde yazı yazmak eşittir FETÖ üyesi olmak’ anlamı çıkarıldı, bu yanlıştır. Öyleyse Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı İbrahim Kalın’a neden dava açılmıyor? Onun da yazıları çıktı. Parasız yazdığını sanmıyorum” diye konuştu.Kurşun, Zaman gazetesinde yazı yazması nedeniyle hesabına gönderilen telif ödemesinin suçlama konusu yapılamayacağını söyledi. Kurşun, kendisi ile birlikte dava kapsamında yargılanan diğer sanıkların da beraatini talep etti.
“Biz insanları savunduğumuz için yargılanıyoruz”
Veli Acu savunmasında, “Siyaset Bilimi mezunu biri olarak, Şeri ve Marksist temelli örgütlere aynı anda üye olma suçlaması, en fazla benim ehliyet kabiliyetimde bir sorun olduğu anlamına gelir. Tek kimliğim insan hakları savunuculuğudur. İyi niyetli eylemlerimiz burada yargılanıyor. Biz insanları savunduğumuz için yargılanıyoruz” dedi. Acu, beraatini talep etti.Muhammed Şeyhmus Özbekli savunmasında beraatini talep etti.Avrupa Kadın Lobisi’nin Türkiye Koordinatörü ve Kadın Koalisyonu Koordinatörü İlknur Üstün savunmasında “Kadın hakları ve insan hakları için çalışıyorum. Ben birçok insanla çalıştım, çalışıyorum ve de iyi ki çalışmışım. Bu çalışmalarım sayesinde ülkemizde çok yol kat ettik. Dünyaya örnek olan İstanbul Sözleşmesi bizim sayemizde kabul edildi. Hakkımda savcının mütalaada istediği beraat talebini yerinde görüyorum ve beraatimi talep ediyorum” diye konuştu.
“Bu dava hak savunucularına ve sivil topluma gözdağı vermek için açılmıştır”
Nejat Taştan, savunmasında “Biz suçlu olduğumuz için karşınızda değiliz. Bu dava Türkiye'de insan hakları savunucuları ve sivil topluma gözdağı vermek için açılmıştır. İnsan hakları için mücadeleye devam edeceğim, beraatini talep ediyorum” dedi. İlknur Üstün’ün avukatı Oya Aydın, “Kimse dokunulmaz değildir ancak Anayasanın 90. maddesi gereği BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması sözleşmesine göre bu yargılama yapılmalıdır. Bu kişiler devlet düşmanı, politik muhalif olarak damgalanamaz. Bu insanlar ilk gözaltına alındığında suçsuz oldukları biliniyordu. Bu davada derhal beraat verilmezse AİHS 18. maddesi ihlal edilmiş olacaktır. Türkiye demokrasi ve hukukun üstünlüğünden bir adım daha uzaklaşmış olacaktır,” diye konuştu. Avukat Aydın beraat talep etti.Taner Kılıç’ın avukatı Murat Dinçer savunmasında Kılıç’ın bu dosyayla hiçbir ilgisi olmadığını belirterek, “İzmir 16. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyanın zayıf olduğunu gördü ve bu dosyada zayıf olunca Taner sadece bu insanları tanıdığı ve toplantıyı bildiği için bu davalar birleştirildi,” dedi.
“İnsan hakları ile ilgili belgeler suç için delil olamaz”
Dinçer’in beyanının ardından mahkeme heyeti, duruşmaya ara verdi. Aranın ardından Taner Kılıç’ın avukatı Eda Bekçi söz aldı. Bekçi, “Meslektaşımın söylediklerini tekrar etmek istemiyorum fakat duruşma salonunda olamayıp burada olanları takip edenler için birkaç şey ekleyeceğim. İnsanların bu davaya ilgisinin nedeni müvekkilimin Uluslararası Af Örgütü’nün başkanlığını yapmış olmasıdır. Aynı zamanda saygı duyulan bir avukat olmasıdır. Birçok uluslararası kurum ile birlikte uluslararası sivil toplum örgütü de bu nedenle davayı takip etmektedir. İddialara karşı müvekkilim Taner Kılıç ve meslektaşım avukat Murat Dinçer'in beyanlarına katılıyorum,” dedi.Taner Kılıç müdafii Süphan Erkan ise söz alarak “Taner Kılıç'ın bahsi geçen örgütle hiçbir bağı olmadığı gibi bu yapılanma bir terör örgütü olarak anılmaya başlanmadan önce de sempatizanı olmamıştır,” dedi. Daha sonra söz alan avukat Abdülhalim Yılmaz, “İnsan hakları ile ilgili belgelerin suçlamalara dair delil olarak sunulmasını anlamak mümkün değil. Mütalaadaki iddiaların hepsi çürütülmüştür. Müvekkilim Taner Kılıç'ın beraatini talep ediyorum” dedi. Taner Kılıç’ın avukatı Erkan Şenses, “Taner Kılıç'a gönderilen videoda müvekkilim edilgen durumdadır. Bununla ilgili Mersin Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen bir kararı mahkemeye sunmak istiyorum. Müvekkilimin beraatini talep ediyorum,” diye konuştu. İdil Eser müdafii avukat Erdal Doğan, “Kore Bize Gaz adlı kampanyada herhangi bir hukuka aykırılık ve suç unsuru bulunmamaktadır. Uluslararası Af Örgütü, şeffaf ve tarafsız bir örgüttür, dedi.
Savunmalara 3 Nisan’da devam edilecek
Sanıklardan Taner Kılıç, İlknur Üstün, Veli Acu, Günal Kurşun ve İdil Eser’in avukatlarının esasa ilişkin savunmalarının tamamlamalarının ardından mahkeme başkanı, tüm savunmaların bugün içinde yetişmeyeceğini belirterek avukatların esasa ilişkin savunmalarına bir sonraki celse devam etmelerini önerdi. Bazı avukatlar bu öneriye tepki gösterse de dava, esasa ilişkin savunmaların tamamlanması için 3 Nisan 2020 tarihine ertelendi.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.