Duruşma Haberleri

Mesleki faaliyetleri gerekçe gösterilerek Ankara’da tutuklanan 9 gazeteci tahliye edildi

Mesleki faaliyetleri gerekçe gösterilerek Ankara’da tutuklanan 9 gazeteci tahliye edildi
SİBEL YÜKLER*
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 20 Ekim 2022 tarihinde başlattığı soruşturma kapsamında 29 Ekim’de tutuklanan Mezopotamya Haber Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA Ankara Haber Şefi Deniz Nazlım, MA muhabirleri Berivan Altan, Selman Güzelyüz, Hakan Yalçın, Emrullah Acar, Ceylan Şahinli, JinNews muhabirleri Habibe Eren, Öznur Değer; 20 Mart 2023 tarihinde tutuklanan Yeni Yaşam gazetesi dağıtımcısı Hamdullah Bayram ve adli kontrol tedbirleri ile serbest bırakılan MA muhabiri Zemo Ağgöz ile eski MA stajyeri Mehmet Günhan’ın “örgüt üyeliği” ile yargılandıkları davanın ilk duruşması 16 Mayıs’ta Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Hamdullah Bayram hariç tutuklu yargılanan gazeteciler Diren Yurtsever, Emrullah Acar, Berivan Altan, Öznur Değer, Hakan Yalçın, Habibe Eren, Ceylan Şahinli, Selman Güzelyüz ve Deniz Nazlım’ın tahliyesine karar veren mahkeme, bir sonraki duruşmayı 5 Temmuz'a bıraktı.

Uluslararası ve ulusal hak örgütleri davayı izledi

Duruşmayı, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye temsilcisi Özgür Öğret, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ankara Şubesi, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Yöneticisi Cuma Daş, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın-İş Yönetim Kurulu üyesi Özge Yurttaş ile Ankara Temsilcisi Turgut Dedeoğlu, Medya ve Hukuk Araştırmaları Derneği (MLSA) Dava Takip Koordinatörü Mümtaz Murat Kök, Punto24 Bağımsız Gazetecilik Platformu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKDP)  üyeleri, Kaos GL Derneği, Polen Ekoloji Kolektifi üyeleriyle birlikte gazetecilerin meslektaşları, aileleri ve arkadaşları izledi.  Sincan Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan 10 gazeteci ile birlikte, tutuksuz yargılanan gazeteciler Zemo Ağgöz ve Mehmet Günhan duruşma salonunda hazır bulundu. 

‘Mesleğiniz nedir?’ sorusuna ‘Gazeteciyim’ cevabı

Tutuklu gazeteciler saat 10.15’te jandarma eşliğinde kelepçeleri çıkarılarak duruşma salonuna getirildi. Mahkeme Başkanı, 12.30’da bir saatlik ara verildikten sonra duruşmanın 17.30’da sonlandırılacağını, davanın uzaması halinde yeni bir duruşma tarihi verileceğini söyledi. Avukatların sorusu üzerine mahkeme başkanı, tutukluluk değerlendirilmesinin de bugün ara kararda açıklanacağını belirtti. Duruşma kimlik tespitiyle başladı. Kimlik tespiti sırasında mesleği sorulan gazetecilerin tamamı “Gazeteciyim” yanıtını verdi. Mahkeme başkanı, gazetecilere iddianamenin tebliğ edilip edilmediğini, suçlamalara dair bilgileri olup olmadığını sordu. Gazeteciler iddianamenin kendilerine tebliğ edildiğini söyledi.  Mezopotamya Ajansı ile ilgili olarak “PKK basın yapılanmasında olduğunuz ve sizin de bu ajansa bağlı olarak muhabir, il sorumlusu, kameraman, yazı işleri müdürü olarak PKK bünyesinde faaliyet yürüttüğünüz ve bu kapsamda PKK üyesi olduğunuz iddia ediliyor” diye sordu. 

Öznur Değer: Ben bir kadınım, Kürdüm, gazeteciyim; savunmamı bu üç hususta yapacağım

Gazetecilerin savunmasına geçilmeden önce avukatlar, duruşmanın seyri için ilk savunmayı, savunmasını Kürtçe yapacak olan Öznur Değer ve Emrullah Acar’ın yapmasını talep etti.  Mahkeme başkanı ise duruşmanın seyrine dair kendi kurgusu olduğunu, bu nedenle savunmaların Diren Yurtsever ile başlatılacağını söyledi. Avukatların ısrarı üzerine talebi kabul eden mahkeme başkanı, tercüman aracılığıyla savunmasını Kürtçe yapacak gazeteci Öznur Değer ile savunmalara başlanmasına karar verdi. Duruşmayı izlemeye gelenleri selamlayarak savunmasına başlayan Değer, “Gazeteciliği ve gazetecileri yalnız bırakmadıkları için teşekkür ediyorum. Savunmama geçmeden önce kendimden biraz bahsetmek istiyorum. Ben Öznur Değer. Ben bir kadınım, Kürdüm ve gazeteciyim. Kendimi bu üç kimlikle tanıtıyorum. Burada olmamın asıl sebebi de bu üç kimliğimdir. Bu nedenle bu üç husus üzerinden savunmamı yapacağım” dedi.

Mahkeme Başkanı: Kendi isteğinle mi Kürtçe savunma yapıyorsun?

Mahkeme Başkanı, “Üç yıldır bir çok kentte gazetecilik yaptım. Bu dönemde yüzlerce haber yaptım” diyerek savunmasına devam eden Değer’in sözünü keserek, “Türkçe biliyor musunuz? Kendi isteğinle mi Kürtçe savunma yapıyorsun, kendini daha mı iyi ifade ediyorsun?” diye sordu. “Evet, kendimi daha iyi ifade edeceğim için anadilimde savunma yapıyorum” diye cevap veren Değer, savunmasına şöyle devam etti:  “Kadın alanındaki haberlerimle birlikte araştırmacı haberlerim nedeniyle gazetecilik ödülleri de aldım. Musa Anter Gazetecilik ve Basın Şehitleri Gazetecilik Ödülü sahibiyim. ‘Gazetecilik nedir?’ diye sorulduğunda sadece haber yazan olarak anlaşılıyor. Ancak gazetecilik bir yaşamdır. Gazetecilik esası sorgulamaktır. Kendini, toplumu sorgulamaktır. Ben de bu sorgulamayla gazeteciliğe başladım. Gazetecilik, aynı zamanda toplumu bilgilendirmektir. Ben de burada, özellikle 11 ayda tutuklanan 33 gazeteci gibi sorgulamaya devam ediyorum.”

‘Siz de oturduğunuz yerde demokrasiyi özlemişsinizdir’

“Peki ben neden gazeteciliğe başladım? Özellikle 2016’dan bu yana yaşananları hayatın içerisinde ve kendi üzerimde hissetmekteyim. 2016’dan bu yana üzerinde baskı hissetmeyen kimse yoktur. Başlangıç olarak temel insani hak olan yaşam hakkının yok sayıldığı bir dönemden geçiyoruz. Ekonomik krizi de hepimiz kendi yaşamımızda hissediyoruz. Siz orada otururken, biz burada otururken yaşıyoruz. Özellikle 2016’dan bu yana en çok demokrayi özledik. İnanıyorum ki siz de oturduğunuz yerde demokrasiyi özlemişsinizdir. Çünkü bu toplumun temel ihtiyacıdır.” “2016’dan bu yana binlerce insan hakkı ihlali yaşandı. Ben size soruyorum, bu ağır tablo karşısında insan kendisini nasıl rahat hisseder? Ben de bu nedenle gazetecilik yapmaya karar verdim. Çünkü bu ihlallerle karşı karşıya kalanları kimse duymuyor. Kadınların, çocukların sesleri duyulmuyor. Ezilenler, ayrımcılığa uğrayanların sesleri duyulmuyor. Ben de ifade ettiğim bu kesimlerin sesi olmak için gazetecilik yapmaya karar verdim. Bu benim için vicdani bir husustur. Bu nedenle bugün bir gazeteci, bir Kürt kadın olarak burada karşınızdayım.” 

Başkan: Kadınların yaşadıkları sorunlar olabilir ama JinNews’ten bahsedin

Savunma sırasında araya giren mahkeme başkanı, “Öznur Hanım sözünüzü kesmek istemezdim. Ama burada konu bu değil, JinNews basın kuruluşunda çalıştığınız iddiaları ve JinNews’in PKK basın yapılanması içerisinde olduğuna dair konuyu buraya getirebilir misin? Kişisel amacınız kadınların yaşadıkları sorunlar olabilir ama JinNews’ten bahsedin” dedi. Değer ise neden Jinnews’te çalıştığını anlatacağını söyleyerek, “Batman’da İpek Er, asker Musa Orhan tarafından tecavüze uğradı. İntihar etti. İpek Er, sıradan bir kadın değildi. İpek Er, bir Kürt kadındır, genç bir kadındır ve karşısında bir asker vardır. Musa Orhan’ın zulmünden dolayı İpek Er, yaşamına son verdi. İpek, tüm kadınlara bir miras bıraktı. O miras neydi? Bu, İpek’in haykırışıydı. İpek yaşamına son verdiğinde ‘Yaşadıklarım yerde kalmasın ve kadınlar intikamımı alsın’ dedi. Biz onun yaşadıklarını yazdık” diye konuştu. 

‘JinNews, İpek Er gibi kadınların sesidir’

Mahkeme başkanı, İpek Er’i kastederek Değer’e, “Size mi söyledi? Siz mi konuştunuz” diye sordu. Değer ise savunmasını şöyle sürdürdü:  “Hayır. Ama İpek Er bir örnektir. Çünkü her gün İpek Er gibi onlarca kadın tecavüze uğruyor. JinNews de bu kadınların sesidir, seslerini dünyaya duyurmak için vardır. JinNews öyle bir ajans ki kadınların sesini tüm dünyaya duyurmaktadır. Yüzlerce haberinden dolayı ödüller aldı. Özellikle Türkiye ve Ortadoğu’da, kadınlarla ilgili haberleri herkes Jinnews’ten takip ediyor. Özellikle biliyorum buradaki bütün kadınlar da JinNews’i takip ediyordur. Bu yüzden bir kez daha diyorum ki; iyi ki JinNews vardır. Bu kelimeden dolayı yargılanıyorum. JinNews iyi ki var dedim diye yargılanıyorum. Bu nedenle bir kez daha tekrarlıyorum. Bu bahsettiğim sebeplerden dolayı bugün burada yargılanıyorum. Kadınlar en çok JinNews’e güveniyor ve takip ediyor. Jinnews bu yüzden bugün kriminalize ediliyor. Öte yandan JinNews’in bütün çalışanlarının tamamı kadınlardır. Bu nedenle alternatif bir yaşamdır. Bu yüzden ben bugün JinNews’teyim. Bu yüzden de başım diktir.” Değer, gözaltı sürecinde yaşadıkları kötü muameleyi de aktarmak istediğini belirtti. Bu sırada mahkeme başkanı bir kez daha sözünü keserek, “Onlar zaten dosyada mevcut, çok uzatmadan birkaç cümle ile anlat” dedi. 

‘Gözaltına alındığımızda TEM arkadaşlarımızı terörize etti’

Daha sonra gözaltı sürecinde yaşananlara değinen Değer, “Ben yaşananları tekrarlamak istiyorum, kayıtlara geçmesi için. Bir mizansen oluşturulmuştu ilk andan itibaren. Bu mizansen hayata geçirildi. Ancak biz bu mizanseni teşhir ettik. Arkadaşlarımız gözaltına alındığında Türk bayrağı önünde kelepçeli bir şekilde fotoğrafları çekilerek, terörize edilmek istendi. Ben de gözaltına alındığım süreçte darp edildim, işkence gördüm. Hastaneye götürülmedim, rapor alamadım. Üç günlük süreçte tek başıma hücrede tutuldum.”

‘TEM’de yaşadıklarınız yargılama konusu değil’

Değer’in emniyette yaşananları anlattığı sırada mahkeme başkanı, bir kez daha sözünü kesti. Anlatılanların yargılama konusu olmadığını ve bu konuda şikayetinin olduğunu anımsatarak, savunmasını iddianamedeki hususlar üzerinden yapmasını istedi. Avukatlar, mahkeme başkanının tutumuna itiraz etti. 

‘Polis dosyaya sahte sağlık raporu koydu’

“Darp yoktur” yönünde hazırlanmış sahte bir raporun dosyaya konulduğunu aktaran Değer, “Ankara TEM’in tuttuğu tutanağa göre, ellerim kelepçeli iken polise saldırmış ve onlara vurmuşum. Size sormak istiyorum. Ellerim kelepçeli iken çevremde yüzlerce polis varken polisleri nasıl darp edebilirim?” diye sordu.  Mahkeme başkanının “Siz şikayet ettiniz mi?” sorusu üzerine Değer,  “Dört gün gözaltında kaldım, soruyorum. Bu süre zarfında ne ara hastaneye gidip rapor almış olabilirim. İşkence raporlarını yok etmek için çalışıyorlar, ben de onları burada teşhir etmek istiyorum. İddianame, yalnızca TEM’in fezlekesi ile yazılmıştır. Bu fezlekeyi hazırlayan TEM’dir. Savcı nasıl bir hukuk dayanağıyla hazırlayabilir. Zaten bu iddianamede birçok maddi hata ve yanlış bilgi vardır” yanıtı verdi. 

‘Tutuklu iken nasıl dışarıda para çekebilirim’

Savunmasına iddianamedeki esas suçlamalara dair beyanlarıyla devam eden Değer, “MASAK raporuna göre, ‘Öznur banka hesapları kullanmıyor o yüzden hayatını gizli tutuyor’ deniliyor.  Ama bende İş Bankası kartı var ve aktif kullanıyorum. Öte yandan maddi hatalardan birisi de dosyanın başından bu yana benim MA muhabiri olduğum yazıyor. Bu da yanlıştır. Ben JinNews muhabiriyim, başından beri bunu söyledim. Ama iddianamede bu bilgi de yazmıyor. İddianamede ikametgahım ile ilgili de değerlendirmelerde bulunuluyor; ‘Her ne kadar Öznur’un MERNİS adresi olsa da orada ikamet etmiyor’ deniyor. Oysa ben o adreste gözaltına alındım zaten. Dosyayı şişirmek için gözaltına alındığım evde  birçok yasaklı kitap bulunduğu söyleniyor. Ama Kızıltepe TEM’in tutanağında belirttiği gibi ev aramasında sadece telefonum alındı, başka da birşey alınmadı. Yine MASAK raporunda cepten bana gelen 300 liranın tarihinde bir sorun var. 2018 yılında ben tutukluydum. Paralel evrenden mahkum olduğum yerden uçup dışarı çıkıp parayı mı çektim?” Dosyadaki gizli tanıkların beyanları ile ilgili de konuşan Değer, “Gizli tanığın hepimiz hakkında söylediklerini reddediyorum. Özellikle benim özelimde gizli tanığın ifadeleri itibarımı zedelemeye yöneliktir ve kadın kimliğime saldırıdır. Bunların hepsi yalan olduğu için savunma yapmaya ihtiyaç bile duymuyorum. Gizli tanığın beyanlarının yalan olduğunu bir örnekle söylemek istiyorum. 8 Nisan 2023’te BirGün gazetesinde bir haber çıktı; ‘Muhbirlik iş oldu’ diye. Haber başlığında anlaşıldığı gibi muhbirliğin nasıl bu hale geldiğini ve iş olarak yapıldığını gösteren bir rapor haberiydi.” Değer, bu sırada yanlış çeviri yapan tercümanı sık sık düzeltti.  Mahkeme başkanı da “Yanlış çevirdiğini düşünüyorsan Türkçe söyleyebilirsin. Sadece yanlış çevirdiği kısmı Türkçe söyleyip yine Kürtçe savunmaya devam edebilirsin” dedi.  Değer, gazetedeki haberin ayrıntılarını aktararak, “Bu haberdeki rapor, 2022 yılında hazırlanmış. Binlerce ihbar için binlerce lira para ödenmiş, çok yüksek bir miktardı. İhbar için ödenekler ayrılmıştı. Bu rapora dayandırılan haber muhbirliğin nasıl iş olduğunu gösteriyordu” dedi.  Bu sırada, duruşmaya beş dakika ara verildi. 

‘Haber yazmam, devlet kurmak istiyor gibi değerlendirilmiş’

Aranın ardından Değer, savunmasını şöyle sürdürdü: “İddianameye göre haber yazmam, sosyal medya paylaşımlarında ‘Kürdistan’ ifadesi kullanmam bir devlet kurmak istiyorum gibi değerlendirilmiş. Bu çok boş, tutarsız ve yanlış bir iddiadır. Çünkü; Kürdistan bir coğrafyadır, devlet değildir. Doğrudan bu şekilde tanımlanan bir devlet yok. Ben ve ailem de o coğrafyayı, Kürdistan olarak anıyor. Bu sebeple Kürdistan bir devlet değil, coğrafya ismidir. Bölgeye giden siyasetçiler Kürdistan ismini rahatça telaffuz ederken, ben dediğimde neden yargılama konusu yapılıyor. Osmanlı arşivlerinde de bir eyalet olarak bu isim geçiyor. Acaba o coğrafya mı değişti ki kullanılan bu isim suç olsun? Zamana göre coğrafya değişir mi? Ben haberlerimde coğrafi bir isim olarak kullanıyorum Kürdistan’ı, tıpkı Trakya ismini kullanmak gibi. Coğrafi olarak Trakya demek suç değilse, Kürdistan demek de suç olmamalıdır. İddianamede sosyal medya paylaşımım suç unsuru gösteriliyor. Burada Kürtçe savunma yapabiliyorum ama Kürtçe tweet atamıyorum. Dünya Anadil Günü’nde, ‘anadil yaşatılmalıdır’ diye Kürtçe bir tweet attım. Bu tweetim suç unsuru olarak iddianamede geçiyor. Anadil gününde Kürtçe tweet attığım için PKK üyeliği ile suçlandım; bu bir suç mudur?” Değer’in bu beyanına mahkeme başkanın “değerlendireceğiz” şeklinde karşılık vermesi dikkat çekti.  Değer ise “21 Aralık Dünya Anadil Günü’nü PKK mi ilan etti. PKK ile ne ilgisi var? Yine Twitter’daki paylaşımlarımda Kürçte Wan ve Gever ifadeleri bir suç olarak geçiyor. Van ve Yüksekova’nın Kürtçe bir adı da var ve ben bundan nasıl suçlanıyorum? Kürtçe savunma yaparken huzurunuzda şunu sormak istiyorum: Kürtçe konuşmak suç mudur?” diye sordu. 

‘Çıplak arama haberi yaptım, bizzat bana çıplak arama uygulaması dayatıldı’

Değer, yapmış olduğu cezaevindeki hak ihlali haberlerine dikkat çekerek, kendilerinin de cezaevinde benzer hak ihlalleri ile karşı karşıya kaldığını ifade etti. Değer, şöyle konuştu: “İnsan hakları en çok hapishanelerde ihlal ediliyor. Bununla ilgili olarak yüzlerce haber yazdım. Dışarıda yazdığım ihlal haberlerini bugün kendim hapishanede yaşıyorum. Çıplak arama ile ilgili  yaptığım bir haber ve paylaşım nedeniyle yargılanıyorum ve bizzat bana cezaevinde çıplak arama uygulaması dayatıldı.” 

‘Dedeoğulları Ailesi'ne yapılan ırkçı saldırıyı haberleştirdiğm için suçlanıyorum’

İddianamede Konya’da Dedeoğulları ailesinden yedi kişinin uğradığı saldırı ile ilgili haberlerin de suçlama konusu yapıldığına dikkat çeken Değer, “İddianamede Konya’da ırkçı saldırıda öldürülen Dedeoğulları ailesiyle ilgili yüzlerce haber yaptım. Daha önce belgelerle de haber yaptım, ırkçı saldırılara uğramışlardı. Katliamdan sonra tutuklanan kişi ‘Kürtler uslandı mı?’ diye bir söz söyledi. Bunu da haber yaptım. Fakat ne acayip ki, bugün ben ırkçılıkla suçlanıyorum” dedi. Ankara’nın Altındağ ilçesinde Suriyeli mülteci ve göçmenlere dönük ırkçı saldırılarla ilgili haberlerinin suç delili sayılmasına da değinen Değer, 30 Ağustos 2021 tarihinde saldırı düzenlendi. Bugün iddianameye göre, onlara saldıranları ve Suriyelileri ben kışkırtmışım gibi suçlanıyorum. Oysa oraya gittiğimde ırkçılığı kendi gözlerimle gördüm. Irkçı saldırılar yüzünden Suriyeliler kendilerini korumak zorunda kalmışlardı. Hatta evlerine, işyerlerine Türk Bayrağı asmışlardı. Türkler bile yanlış anlaşılmamak, Suriyeli zannedilmemek için evlerine Türk Bayrakları asmışlardı” diye konuştu. 

‘Mülteciler haberi için emlakçıyı aramam iddianameye 'Suriyelilere ev ayarlıyor' diye yansımış’

“Mültecilerin dükkanları yıkıldı, ailelerine saldırıldı. Orada bir çocuk yaralandı. Bu çocuğun ailesiyle yaşadıklarını konuştum ve haberini yaptım. Ama yaptığım bu haber iddianamede suçlama konusu olarak karşıma çıkarıldı” diyen Değer, savunmasını şöyle sürdürdü: “O insanlar bu saldırılar yüzünden mahallelerini, evlerini terk etmek zorunda kaldı. Ben bir gazeteci olarak bunun haberini elbette ki yapacak, gözlemlerimi aktaracaktım. İnsanlar ev arıyorlardı, evlerini terk ediyorlardı. Ben de emlakçıları arayıp bu durumları haber için konuştum. Ama iddianamede, “Öznur Değer Suriyelilere ev ayarlıyor” deniliyor. Bu yaptığım haberi ve bu konuşmaları size belgeleriyle sunacağım. Aynı zamanda detaylı savunmayı da mahkemenize sunacağım.” Değer’in yazılı savunmasını da mahkemeye sunacağını söylemesi üzerine Başkan, “Kürtçe mi Türkçe mi sunacaksınız?” diye sordu. Değer, mahkemeye Türkçe savunma sunacağını söyleyerek, “Size sormak istiyorum, çocuğu o hale getirenler midir ırkçı olanlar, yoksa bu çocuğun yaşadıklarını yazan mıdır? Altındağ’da yaptığım gazeteciliktir” dedi.

‘Gazetecinin evi sırtına aldığı çantadır, haber seyahatleri nasıl suç olabilir’

İddianamede, haber için yaptığı seyahatlerin, MASAK raporlarının “örgüt üyeliği” suçlamasına delil yapıldığını söyleyen Değer, “MASAK raporuna göre yargılanan arkadaşlarımla aramdaki para transferleri suçlama konusu yapılmış. Tümü arkadaşım, arkadaşlarımdan para alıp para vermek suç mu? Üstelik bunlar arasında haber telifleri var. Yine 60 uçak bileti aldığım ve dolaştığım belirtiliyor. Ben gazeteciyim, işimin gereği zaten sürekli seyahat ediyorum. İddianameye bakarsanız; Sivas’ta, İstanbul’da, Bingöl’de, Dersim’de, Diyarbakır’da, Konya’da onlarca haber yapmışım. Bunlar zaten alenidir. Orada haber yaptığım zaten internet sitesinde de iddianamede de yer almaktadır. Bir gazetecinin seyahat etmesi kadar doğal bir şey yoktur. Haber nerede, olay neredeyse gazeteci oradadır. Gazetecinin evi zaten, sırtındadır. Sırtına aldığı çantadır. Öte yandan seyahat özgürlüğü nasıl suçlama konusu yapılabilir? Gazeteci olmasam bile seyahat edemez miyim? Seyahat etme bir haktır” diye konuştu. Değer, savunmasını Anayasa’nın 28. maddesini hatırlatarak ve haklarında tahliye kararı verilmesini talep ederek tamamladı.

‘Kimseden talimat almıyorum, yasal ve resmi ajansta kendi irademle çalışıyorum’

Değer’in savunmasının ardından mahkeme başkanı, iddianamede yer alan savcılık ve hakimlik sorgusundaki ifadeler ile gizli tanığın ifadelerini anımsattı. Değer, “Gizli tanığın ifadeleri kişiliğimi, gazeteciliğimi itibarsızlaştırmadır. Suçlama konusu olmadığı gibi iftiradır, kabul etmem mümkün değildir” dedi. Mahkeme başkanının, “JinNews’te çalışmanın örgütsel bir bağı var mı? Bu ajansta çalışman için bir talimat aldın mı?” sorusu üzerine Değer, “Böyle bir şey yok. Bir kadınım, bir insanım bir iradem yok mudur? Ben kendi irademle gazetecilik yapmaya karar verdim ve kendi irademle gazetecilik yapıyorum” diye yanıt verdi.  Mahkeme başkanı Değer’e JinNews’in Türkiye’de yasal ve resmi bir ajans olup olmadığını ve KHK ile kapatılıp kapatılmadığını sordu. Değer, JinNews’in 2017 yılından beri resmi bir yayın organı olarak faaliyet sürdürdüğünü söyledi. Avukat Resul Temur da JinNews’e ait vergi levhasını mahkemeye sundu. Değer, mahkeme başkanının seyahat ücretlerini kimin karşıladığına dair sorusuna da “Gazeteciyim, yaptığım haberler karşısında ücretler alınıyor. O dönem aldığım ücretler zaten bana yetiyordu” yanıtı verdi. Bu sırada üye hakimlerden biri Değer’e, “JinNews ile ilişkin nasıl başladı,  teklif mi aldınız?” diye sordu. Değer, “Ben zaten bir genç kadın olarak sosyal medyayı takip ediyordum. İlk olarak orada kadın haberlerini gördüm. Sonra neden JinNews’te çalışmamayım diye düşündüm” diye cevap verdi. Üye hakim Değer’e, “Başka haber ajansına haber gönderdin mi?” diye de sordu. Değer ise, “Hayır göndermedim. Sadece onlara haber gönderme şeklinde biz sözleşmemiz bile var” yanıtını verdi. 

Başkan: Geç saatlere kadar mahkeme olmaz, kronometre tutacak halim yok

Değer’in savunmasının ardından duruşmaya bir saatlik ara verildi. Aranın ardından savunmalara geçilmeden önce söz alan avukat Resul Temur, gazetecilerin uzun süredir tutuklu olduğunu ve süre kısıtlamasının müvekkilleri açısından savunma hakkının kısıtlanmasını beraberinde getirdiğini ifade etti.  Temur, savunmaların bugün tamamlanmaması durumunda duruşmanın erteleneceği yönündeki karara karşı, gerekirse duruşmaya geç saatlere kadar devam edilmesini talep etti.  Temur’un talebini tepkiyle karşılayan mahkeme başkanı, “Ben diğer mahkemeler gibi yapmam. Geç saatlere kadar mahkeme olmaz. Bizim mesaimiz belli, çalışma koşullarımız belli. Saat 17.30’dan sonra saat 18.00 olur, kronometre tutacak halim yok. Kimimizin rahatsızlığı var, kimimizin başka sorunu var” dedi.

Zemo Ağgöz, talep üzerine duruşmadan vareste tutuldu

Bu durumun savunma hakkını kısıtladığını söyleyen Temur ise, “Kolaylaştırmak adına şunu söylemek istiyorum. Gazeteci müvekkilimizin beyanları alınsın. Biz gerekirse bir avukat olarak söz alırız. Sizden de kolaylaştırıcı olmasını istiyoruz. Zemo Ağgöz çocuğuyla birlikte duruşmaya geldi, bu nedenle vareste tutulmasını istiyoruz” diye konuştu.  Temur’un talebi üzerine Ağgöz, bu duruşmadan vareste tutuldu. 

Emrullah Acar da Kürtçe savunma yaptı: Anadilimde kendimi daha iyi ifade ediyorum

Duruşma, MA muhabiri Emrullah Acar’ın savunmasıyla devam etti. Anadilinde savunmak yapmak istediğini söyleyen Acar, “Türkçe biliyorum, fakat Kürtçede kendimi daha iyi ifade ediyorum. Çalıştığım Mezopotamya Ajansı da çok dilli bir yayıncılık yapıyor. Ben de haberlerimi Türkçe ve Kürtçe olarak yapıyorum. Günlük hayatımda da Kürtçeyi kullanıyorum, arkadaşlarımla iletişimim de Kürtçedir. Bu sebeple savunmamı Kürtçe yapacağım” dedi.  İddianamede birçok hususun aleyhlerinde delil olarak değerlendirildiğini belirten Acar, iddianameye dair kendi değerlendirmesini yapacağını söyledi. Yedi aydır mesnetsiz iddialarla cezaevinde tutulduklarını vurgulayan Acar, savunmasında şunları kaydetti:

‘Bir gazeteci olarak bu adliyede onlarca kez dava takip ettim’

“Ben özgür basın çalışanıyım. Son 11 aydır bize dönük tutuklamalar, gözaltılar devam etmektedir. Öznur Değer’in de dile getirdiği gibi özgür basına dönük bu saldırıları kınıyorum. Ben 2019’da Mersin Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nü bitirdim. Mezun olduktan sonra Mezopotamya Ajansı'na başvuru yaptım. Ajans, hakikati savunduğu için orada çalışmak istedim. Başvurumun kabul edilmesiyle birlikte MA’da gazetecilik yapmaya başladım. İlk olarak Mardin’de gazetecilik yapmaya başladım. Mardin, hem küçük bir şehir olduğu ve gazetecilik için dar imkanları olduğu için Ankara’ya geldim. Ankara’da gazeteci olarak çalıştığım dönem bu adliyede onlarca kez dava takip ettim.”

‘Fezleke intikamla hazırlanmış, iddianamede tek somut bir şey yok’

Ankara’da çalıştığı dönemde defalarca polisler tarafından tehdit edildiklerini söyleyen Acar, “İkametgahımız bellidir, SGK kaydımız mevcuttur. Ancak polisler bize başka bir gözle bakıyor” diyerek, polisin kendisine ve meslektaşlarına ajanlık teklif ettiğini ancak bunu reddettikleri için kendilerinden adeta intikam alındığını ifade etti.  Acar, “Biz bu onursuzluğu kabul etmedik. Bizler gazeteciyiz, biz haber takip ederiz. Bu nedenle bize başka bir gözle baktılar. Bugün polis fezlekesine bakıldığında görülecektir, bu fezleke bizden intikam almak güdüsüyle hazırlanmıştır. Sadece Ankara’da değil, Urfa’ya gittiğimde de gözaltına alındım. Malatya’da altı gün gözaltında tutuldum. Bana aynı şeyi dayattılar. Bunun üzerine ‘Tekrar görüşeceğiz’ sözleriyle tehdit edildim. Bu fezleke bunun sonucudur. Bu iddianame, TEM ve emniyette hazırlanmıştır. İçinde somut tek birşey yoktur” diye konuştu. 

‘Suç unsuru ilan edilen Dicle Fırat Gazeteciler Derneği'ne e-devletten başvuru yapılıyor’

İddianamedeki gizli tanık ifadelerinin somut delil olarak sunulmasının da mümkün olmadığını ifade eden Acar, “Dosyada saiklerini bilmediğimiz biri aleyhimizde ifade vermiş. Beyanlarında somut bir şey yoktur. Ben haber yapıyorum. İddianamede yedi haber var. Ancak imzalı olarak 500’e yakın haber yaptım. Bu haberlerim içerisinde suç teşkil edebilecek bir haber yoktur. Gizli tanık beyanında, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği'nde eğitim aldığımızı söylüyor. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği, gazetecilerin haklarını savunuyor. Ben suç unsuru ilan edilen bu derneğe e-devlet üzerinden başvuru yaptım. Aynı zamanda İHD üyesiyim. İHD de haklarımızı savunduğu için oraya üye oldum. Yıllardır hak savunuculuğu yapan dernek suç olarak görülüyor” diye konuştu.  Acar, iddianamede sunulan delil ve değerlendirmelere ilişkin savunmasını şöyle sürdürdü:

‘Savcı haber ücretlerimize 'örgütsel para' demiş’

“İddianameye baktığımızda hakkımda hazırlanan bir MASAK raporu var. Kendilerince yorumlamışlar, bu isimler kendi aralarında örgütsel olarak para alışverişinde bulunduğumuzu ileri sürüyor. Biz haber yaptığımız için ücret alıyoruz. Bugün birisi maaşımızı vermese çalışmayız. Savcı haber ücretlerimizi öyle bir yorumlamış ki sanki bize çalışmadığımız halde para gönderilmiş gibi değerlendirmiş. Adımıza kayıtlı banka hesabımıza yatırılmış haber ödemelerimizden bahsediyoruz.”  “Burada yargılanan sadece biz değiliz, aynı zamanda Mezopotamya Haber Ajansı’dır. İddianamede ‘Müzahirsiniz’, ‘Talimat alıyorsunuz’ deniliyor. Kimseden talimat almıyoruz. Şu an onlarca gazeteci tutukludur. Tutuklanan gazetecilerin tümü, sistemin bakış açısıyla haber yapmadığı için tutuklanmışlardır.”

‘Talimat almıyoruz, sadece gazetecilik yapıyoruz’

Acar, iddianamede bir mektubun da suç delili olarak değerlendirildiğini ancak mektubun ortada olmadığını belirterek, “Savcı, cezaevine mektup yazdığımı ileri sürmüş. Bu mektubu kime yazmışım, bu mektup nerede, dosyada neden yoktur?” diye sordu.  Sosyal medya paylaşımları ile ilgili de savunma yapan Acar, “Bunlar suç olarak değerlendirilmiş. Neler paylaşmışım? Haberlerimi paylaşmışım. Bir gazeteci, haber hazırlayıp paylaşmıyorsa ne diyebilirim. Bazı haberler de retweet yaptığım için dosyaya konulmuş. Öte yandan evimde el konulan kitaplar da iddianameye konulmuş. Ben gazeteciyim. Çeşit çeşit kitaplar da okur, araştırmalar yaparız. Evimizde el konulan kitaplar da bu nedenle suç olamaz. Biz talimat almıyoruz, sadece gazetecilik yapıyoruz” diyerek, savunmasını tamamladı.  Mahkeme başkanı, Acar’a aleyhinde beyanlarda bulunan gizli tanığın beyanlarını yönelterek, “Herhangi bir eğitim aldınız mı?” diye sordu.  Acar, şu yanıtı verdi: “Biz gazetecilik yaparken, başka gazeteci arkadaşlarımızla da iletişim kurarız. Bunlar arasında uzunca süredir bu işi yapanlar da oluyor, bize yol gösteriyorlar. Bize şunu söylüyor; haberlerinizi hazırladığınızda vicdanınıza göre doğru değilse hazırlamayın. Çıkarlarınız ekseninde habercilik yapmayın. Bunun için özel bir eğitim verilmesi gerekmiyor. Herkes çalıştığında yanındakini örnek alır. Ben de bunu böyle öğrendim.” Acar, bir yıl önce de benzer iddialarla hakkında soruşturma açıldığını ancak takipsizlikle sonuçlandığını ve hukuksuz gözaltı süresi için tazminat kazandığını belirtti.  Acar’ın ardından MA Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, savunma yaptı. 

‘İddianame gazeteciliğimizi ortaya koyuyor’

Yurtsever, gazetecilerin kendileri gibi sürekli baskılarla karşı karşıya kaldığını ifade ederek, dönem dönem bu baskıların üst seviyeye çıktığına işaret etti.  Yurtsever, duruşma erken sonlandırılacağı için savunmasını kısa tutmak zorunda kaldığını belirterek, şöyle devam etti: “Bizim tutuklanmamızın asıl nedeni, Türkiye’nin içerisinden geçtiği konjonktürdür. Gizli tanıklar, haberlerimiz, paylaşımlarımız cevap verilmeyecek hususlar değildir, ama cevap vermeye bile değmez. Çünkü iddianame bile gazetecilik yaptığımızı ortaya koyuyor. Gazetecilikte sekizinci yılımı geride bırakıyorum. Mezopotamya Ajansı da resmi olarak kurulmuş, halen de faaliyet yürütmektedir. Bu ajans vergi bile ödüyor. O zaman bir örgütten vergi alınarak, suç işlenmiyor mu? Biz hepimiz burada çalıştığımız için yargılanıyoruz.”

‘Gazetecilikten suç, bizden de suçlu çıkartamazsınız’

“Bizim yaptığımız iş gazeteciliktir. Gazetecilikten suç, bizden de suçlu çıkartamazsınız” diyen Yurtsever, her alanda yayınlanan bini aşkın haberi olduğunu ifade etti.  Yurtsever, şunları söyledi: “Ama bu iktidar kendi konjonktürüne göre bazı haberlere izin verir, bazı haberlerin yapılmasını sorunlu bulur. Biz sadece Kürt Sorunu ile ilgili haber yapmıyoruz ama iktidarların kendi menfaatlerine göre görülmemesini, işlenmemesini istediği konuları yazdığımız için cezalandırılıyoruz. Bugün Kürtlerin yaşadıklarının, Kürt Sorunu'nun bu toplum tarafından bilinmesi gerekir. İktidarın belirlediği sınırlar içerisinde haber yapan bir basın olmadığı zaman doğal olarak hedef gösteriliyor. Bizim bugün burada tutuklu olmamızın tek sebebi budur; Mezopotamya Haber Ajansı.”

Başkanın sorusuna avukatlardan itiraz: Anayasa’nın 25. maddesinin ihlalidir

Bu sırada mahkeme başkanı, “PKK aleyhine haber yaptınız mı? Bakın ajansı takip etmediğim için merakımdan soruyorum. İddianamedeki unsur şu: İddianamede, ‘Önce DİHA’ydı ardından MA oldu, PKK talimatıyla haber yapılıyor’ deniyor” diyerek, Yurtsever’in savunmasını kesti.  Mahkeme başkanı, araya giren Resul Temur ve diğer avukatlara tepki gösterdi. Israrla “PKK ve HDP aleyhine haber yaptınız mı? Diyarbakır Anneleri ile ilgili haber yaptınız mı?” şeklinde soru sormaya devam etti. Bu sırada duruşma salonundan sesler yükseldi.  Avukatlar, bu sorunun Anayasa'nın 25. maddesinin ihlali anlamına geldiğini belirterek itiraz etti. Yurtsever, mahkeme başkanının sorusuna, “MA’ya ve haberlerine bakmadığınızı söylüyorsunuz, neden nasıl bir ajans olduğuna bakmadınız? Biz gündemde ne varsa onu haberleştiririz. Ben gazeteciyim, kamu yararına ne haber yapılacaksa onu haber yaparım. Olması gereken budur” diye yanıt verdi. 

‘Elimde MA mikrofonu olması suç delili olmuş’

Ajansa ait basın kartının iddianamede suç delili olarak yer aldığını da söyleyen Yurtsever, “Bu ajansta gazetecilik yapıyorum. Ankara’da, Meclis’te, sokakta, parti genel merkezlerinde haberler yaptım. Herkes bu ajansın çalışanı bir gazeteci olduğumu bilir. Elimde MA mikrofonu olması suç delili olmuş. Ben orada haber takip ediyorum. Gazetecinin mikrofonu suç unsuru kabul edilebilir mi? Hasta tutsaklara ilişkin İHD açıklamasını takip ederken elimde buna ilişkin raporu tutuyordum. Elimde rapor olması başka bir suç unsuru olmuş. O rapor zaten Adalet Bakanlığı verilerine de dayanıyor. Ben haberimi o rapora dayandırıyorum” dedi. 

Başkan ‘KYK borcu ödememek de örgütsel tavır mı’ dedi, salondakiler güldü

İddianamedeki MASAK raporuna da değinen Yurtsever, KYK borcu nedeniyle annesinin hesabını kullandığını söylediğinde mahkeme başkanı, “KYK borcunu ödememek de örgütsel bir tavır mı?” diye sordu. Gazeteciler ve avukatlar mahkeme başkanına tepki gösterirken, salondaki izleyiciler soru üzerine gülüşmeye başladı.  Mahkeme başkanı bu kez, “Muhabir seçimlerini kim yapıyor, mesela Zemo Hanım hariç genelde bekarsınız, çocuksuzsunuz” sorusunu yöneltti. Salondakiler kahkaha atarken Yurtsever, “Ajansın merkezi Diyarbakır’dır ve illerde resmi temsilcilikleri vardır. Herkes neredeyse oranın temsilciliğine başvurabilir” diye yanıt verdi. 

Deniz Nazlım: Sizin mahkemenizde günlerce 10 Ekim Davası izledim

Yurtsever’in ardından MA Ankara Haber Şefi Deniz Nazlım savunmasını yaptı. Kocaeli Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun olduktan sonra 12 yıldır gazetecilik yaptığını ifade eden Nazlım, şöyle devam etti: “Yerel gazetelerde spor muhabirliği yaptım, foto muhabirliği de yaptım. 2013 yılında Ankara’ya geldim. İş aramaya başladım, çeşitli yerlerde çalıştım. Sonra DİHA’ya girdim. Ardından işsizlik dönemim oldu. Ankara’nın yerel gazetesi Solfasol, Evrensel ve Gazete Karınca gibi yerlerde yazılarım ve haberlerim çıktı. Mezopotamya Haber Ajansı açıldığında oraya başvurdum ve başladım. Çalışanların birçoğu tanıdığım meslektaşlarımdı, sahadan tanıyordum. İş de sahada böyle bulunur. 2018-2019 yılları arasında parça başı haber usulü çalışıyordum. Haber telif ücretleri sadece niceliksel değil, niteliksel olarak da değişir. Ben sizin mahkemenizde 10 Ekim Davası'nı da takip ettim. O çok ağır bir duruşmaydı, günlerce, gecelerce sürdü. Mesela böyle haberlerin emeğine göre ücreti değişir. Mezopotamya Haber Ajansı yasal bir ajans olmakla birlikte aynı zamana dünya çapında da takip edilen ve haberleri yayınlanan bir haber ajansıdır. AFP, Reuters, BBC gibi uluslararası medya kuruluşları çok sayıda haberimizi ve görüntümüzü kullandı.”

‘Bizi destekleyen meslek örgütlerini de mi gazeteciyim diye kandırdım?’

İddianamede kullanılan "sözde muhabir", "sözde gazeteci" gibi ifadelere de  değinen Nazlım, soruşturma kapsamında suçlamalara delil bulunamadığını ve bu yüzden gazeteciliğin kriminalize edildiğini ifade etti.  Nazlım, “Bakın burada birçok meslek örgütü var, hepsi bize sahip çıkıyor. Ama ben iddianameye göre 'sözde' gazeteci oluyorum. Demek ki ailemi, hocalarımı, akrabalarımı, meslektaşlarımı, dernekleri kandırmışım bir tek soruşturmayı yürütenleri mi kandıramamışım? Mantık dışı bir analoji bu” dedi.

‘7 ay beni dinleyenler örgüt üyesi olmadığımı söylediler’

Nazlım, “Fezlekeye göre, telifle çalışmak da maaşla çalışmak da suç gösterilmiş. Beni yedi ay boyunca dinlemişler, hiçbir suç unsuru bulamamışlar. Bu soruşturmayı yürütenler, bana ‘Beni 24 saat takip ettiklerini söylediler, benim örgüt üyesi olmadığımı ve onlarla anlaşmamı’ söylediler” dedi. Nazlım, “Ben Hacettepe Üniversitesi Beytepe’deki Antropoloji Bölümü'nde tez yazıyorum. Evime, ajansımı, üniversiteme gidip gelirim. Gizlilikten bahsedilen iddianamede bize ‘sözde gazeteci’ denilmiş. Bir de benim Ankara sorumlusu olduğum söylenmiş. Evet, gazetecilikte haber şefliği, haber müdürlüğü gibi sorumluluk aşamaları vardır. Ben bir süredir Ankara bürosunun haber şefliğini yapıyorum. Ama ben iddianamedeki sorumlu ifadesini reddediyorum, Bu ajansın çalışanıyım, bu ajansa haber yapıyorum. Üstelik denetlenebilir bir hesap üzerinden alenen yapılan ödemeler hangi mantıkla örgütsel para alışverişi görülüyor.” diye savunma yaptı.

‘7 aydır tek kişilik koğuşta kalıyoruz’

Nazlım, cezaevinde kaldıkları koşullara da dikkat çekerek, “Tutuklu erkek gazeteciler olarak tek kişilik odada günde 1 saat havalandırma izniyle cezaevinde kalıyoruz. Bu tutukluluk şartları çok ağır, tutuksuz yargılanmayı talep ediyoruz” dedi. 

Berivan Altan: Mükerrer dosyalarım iddianameye dahil edilmiş

Daha sonra Berivan Altan savunma yaptı. Altan da duruşmanın bugün biteceğinden kısa beyanda bulunmak zorunda kaldığını söyledi. Mükerrer dava ve soruşturma dosyalarının iddianameye dahil edilerek kendisinin ve Mezopotamya Ajansı’nın kriminalize edilmeye çalışıldığını ifade eden Altan, suçlamaları reddetti.  Tutuklanmadan önce hakkında yaptığı bir haberden dolayı açılan  soruşturma kapsamında Mersin Emniyet Müdürlüğü'nden arandığını aktaran Altan, kendisinin Ankara’da olduğunu ve ifadesini vermek için Ankara’daki adresini verdiğini dile getirdi. 

‘MA için haber takip ettiğim adliyede, MA gerekçe gösterilerek yargılanıyorum’

Diğer meslektaşları gibi Dedeoğullarına dönük saldırı haberlerinin kendisine de suçlama konusu yapıldığını dile getiren Altan, “Burada yargılama yapılmıyor, çünkü gazeteciliğimiz yargılama konusu yapılıyor. Bu bir iddianame değil. Ben 10 Ekim Gar Katliamı Davası’nı da takip ettim, ekoloji haberlerini takip ettim. Bu adliyede onlarca duruşma takip ettim. Bunları MA için yaptım, MA kimliği ile haber yaptım. Ama bugün kriminalize ediliyor” dedi.  Altan'ın ardından savunma yapan MA muhabiri Ceylan Şahinli, “Bu dosya kapsamında bizimle birlikte haber kaynaklarımız ve ailelerimiz de cezalandırılıyor. Neden gazetecilik yaptın diye cezalandırılıyoruz. Gazetecilik sınırları daraltılmak isteniyor. Biz birileri gibi düşünmediğimiz için cezalandırılıyoruz” ifadelerini kullandı. 

Selman Güzelyüz: HDP gibi siyasi bir partinin haberini bütün gazeteciler yapıyor

Daha sonra Selman Güzelyüz, savunma yaptı. Güzelyüz, iddianamedeki “KCK Basın Komitesi’nde faaliyet yürütür” değerlendirmesine tepki göstererek, “Bu komiteden ben bile iddianame ile birlikte haberdar oldum” dedi.  Gizli tanığın ajanstan ayrıldığı yönünde beyanlarda bulunduğunu ifade eden Güzelyüz, “Ankara’dan Akdeniz bölgesinde gazetecilik yapmak için kendi isteğimle geçtim. Yine HDP haberleri yaptığımı söylemiş. HDP gibi legal siyasi bir partinin haberini yapmak nasıl suçlama konusu yapılabilir? Bu partinin haberini bütün gazeteciler yapıyor. Bir partinin başkanları, milletvekilleri tutuklanırsa bunun haber değeri vardır. Bu bir yana, ben zaten Ankara’da ağırlıkla ekonomi haberleri yaptım. Gizli tanık burada da yalan beyanlarda bulunmuş. MASAK raporunda kendi banka kartımı kullanmamış olmam aleyhimde kullanılmış. Oysa hakkımda haciz olduğu için kendi kartımı kullanmadım, bunu da savcılık ifadesinde belirttim” şeklinde konuştu.  Güzelyüz’ün savunmasının ardından duruşmaya kısa bir ara verildi. 

Habibe Eren: Kadın katilleri dışarıdayken ben kadın gazeteci olarak tutuklu yargılanıyorum

Aradan sonra JinNews muhabiri Habibe Eren savunma yaptı. “Burada olmamızın nedeni tamamen siyasi iklimdir” diyen Eren, haberciliğin siyasal konjonktüre göre cezalandırıldığını söyledi.  Eren, “Yaptığımız bütün haberler, bugün bu hukuksal düzlemde suçlama konusu yapılıyor. Biz bu süreçte gerçekleri dile getirmemizin bedeli olarak cezaevinde tutuluyoruz. Cezaevleri deyim yerindeyse bir sopa aracı olarak kullanılmaktadır. Kadın cinayeti failleri dışarıda elini kolunu sallayarak dolaşırken, ben kadın gazeteciliği yaptığım için burada tutuklu yargılanıyorum” dedi. Gazetecilik faaliyetlerinin “örgüt üyeliği” suçlamasına delil gösterildiğini ancak JinNews’in vergisini ödeyen yasal bir haber ajansı olduğunu belirten Eren, JinNews’in habercilik faaliyetlerinden bahsetti. 

‘Türkiye’de ölümcül kimlikleri taşıdığım için yargılanıyorum’

Eren, “JinNews, ‘Medyada erkekler ne der diye düşünmeden yazıyoruz’ diyerek yayıncılık yapıyor. Ajansımız kadın, çocuk odaklı habercilik yapılıyor. Biz, toplumda sesi yeterince duyulmayan öznelere öncelik veren bir yayıncılık yapıyoruz. Neden, çünkü neredeyse her gün 10 kadın katlediliyor. Maddi gerçekler ortada olmasına rağmen failler serbest bırakılıyor. Ama biz kamu yararına gazetecilik yaptığımız için toplumu bilgilendirerek, suç ve  suçluyu teşvik eden sistemi teşhir ediyoruz. yargılanıyoruz” dedi. Gazetecilik yalnızca ana akım habercilikten ibaret olmadığını belirten Eren, “Savcılık sadece iktidar odaklı, ana akım perspektifi ile baktığı için bizim yaptığımız gazeteciliği yargılama konusu yapıyor. Kendim de Kürt, kadın, gazeteci olduğum için yargılanıyorum. Türkiye’de bu ölümcül kimlikleri taşıdığım için yargılanıyorum” diye konuştu. 

‘Bir haber size hitap etmiyor diye suç değildir’

Çin’den sonra en fazla gazetecinin tutuklu olduğu ülkenin Türkiye olduğunu ifade eden Eren, “Ben dışarıda şiddete maruz kalınca şikayette bulunduğumda sonuç alınmıyor ama biz burada bir eylemi takip ettiğimiz için yargılanabiliyoruz. Tüm bu yaşananların, bu kadar tekçiliğin dayatıldığı yerde gazetecilik yapmayalım mı? Kürtlerin gündemleri farklı, Ege’de yaşayan insanların gündemi farklı, biz de bunu söylüyoruz sadece. ‘Sözde haberler, ‘sözde gazeteci’ denilerek hakaret ediliyor. Bir haber size hitap etmiyor olabilir, her gazetecinin bakış açısı farklıdır. Ama suç konusu değildir. İddianamede yargılanacağımız somut bir şey yok” diye konuştu. 

‘Nasıl gizli olabilirim, haber kaynağıma ‘hayalet Casper’ diye mi kendimi tanıtacağım?’

İddianamede imzalı haberleri için “anonim haberler” denildiğini hatırlatan Eren, gazeteciliğin aleni yapılan bir meslek olduğunu aksi durumda bir gazetecinin haber yapmasının mümkün olmadığını ifade etti. Yaptıkları haberlerin aleni şekilde kendi isimleriyle yayınladığını söyleyen Eren, “Ben gizli olarak nasıl haber yapacağım, bir haber kaynağıyla görüşmeye gittiğimde ‘Merhaba, ben hayalet Casper’ diye mi kendimi tanıtacağım? Sanki bazı özel zamanlarda gizleniyorum, bazen aleni ortadayım gibi bir iddianame yazılmış” ifadelerini kullandı. 

‘Binlerce haber yaptım, demek ki hayatım talimat beklemekle geçti’

Dokuz yıldır gazetecilik yaptığını söyleyen Eren, binlerce imzalı haberi varken kimden nasıl talimat alabileceği sorusunu yönelterek, “Bir gazeteci gündeme göre kiminle haber yapacağını belirler. Binlerce haber yaptım. Örneğin bir kadın katledildiğinde gazeteci refleksi olarak hemen bu konuyu haberleştiririm. Talimatla haber yaptığımız iddia ediliyor. O zaman ben hayatımı talimat bekleyerek geçirdim” diye tepki gösterdi.

‘Gizli tanığa itibar edilmiş ki kesin savlarla hüküm kurulmuş’ 

JinNews muhabiri olmasına rağmen iddianamede MA’da çalıştığının yazdığını, gizli tanığın da açık kaynak bilgilerini sanki gizli bilgilermiş gibi sunduğunu söyleyen Eren, kriminalize edilen gazeteciliği ile ilgili haber kaynaklarının ve haber yaptığı bölgelerin “delil” gösterildiğini ifade etti.  Eren, “Ankara Kalesi’ne gitsek oradaki çocuklar bile, ‘Bu ablalar gazetecidir’ der. O yüzden gizli tanığın zaten açık kaynaklarda olan bilgileri aleyhime kullanmasını da kabul etmiyorum. Bu iddianamede o kadar çok gizli tanığa itibar edilmiş ki kesin savlarla hüküm kurulmuş. Biz gazetecilik okurken hukuk dersleri de aldık, iddianamede en temel hukuki kurallar bile yok sayılmış. Gizli tanık, hakkımızda eylemlere katılıyor demiş ama hangi eylemlermiş bunlar hiç sorulmamış” ifadelerini kullandı.

‘Gazetecinin haberini paylaşması yasalarca korunması gerekirken yargılama konusu yapılıyor’

Suç unsuru yapılan sosyal medya paylaşımları ve gazetecilik meslek örgütüne değinen Eren, “Ajansın çetelesi var. Aylık olarak kaç kadının, kimler tarafından katledildiğini yazdığımız ve ismine Erkek Şiddeti Çetelesi dediğimiz çetele var. Buna dair verileri paylaşmış olmam suç mu? Bu verileri zaten bu devlet ve bu devletin kurumları paylaşmalıdır. Mezopotamya Kadın Gazeteciler Kadın Platformu da kadın gazetecilerin maruz kaldığı ihlallere dair raporlar hazırlıyor. Bunu paylaşmam da suçlama konusu yapılmış” dedi. Musa Anter Gazetecilik Ödülleri Yarışması’nda kadın haberciliği dalında jüri üyesi olmasının da suçlama konusu yapıldığını söyleyen Eren, “Gözaltına alınan, tutuklanan gazetecilerle ilgili paylaşımlarım ve Konya’da Kürt aileye yapılan ırkçı saldırılarla ilgili paylaşımlarım suçlama konusu yapılmış. Bu haberleri RT yapmam ve paylaşmamla ilgili savunma yapmam bile zul. Bunun mahkeme ve yasalar tarafından korunması gerekirken, bir gazetecinin yaptığı haberi paylaşması dahi burada yargılama konusu yapılıyor” diyerek, beraat etmeleri gerektiğini söyledi.  Savunmasının ardından Eren’e mahkeme başkanı tarafından dosyaya ilişkin sorular yöneltildi. 

Hakan Yalçın: Türkiye ne zaman seçime gitse gazeteciler yargılanıyor

Eren’in ardından MA muhabiri Hakan Yalçın savunma yaptı. “Türkiye ne zaman seçime gitse, gazetecilerin yargılandığı ve adliyelere gidip geldiğini görüyoruz. Türkiye yine bir seçime giderken 11 ayda 34 gazeteci tutuklandı” diyerek savunmasına başlayan Yalçın, suçlama konularına itiraz etti. Yalçın, “Bugün başkasının düşüncelerini beğenmeyenler bizi ‘örgüt üyesi’ gibi sorguluyor. Umarım önümüzdeki günlerde Türkiye demokrasisi açısından, kimliklerin sorgulanmadığı, millet aidiyetlerinin sorgulanmadığı bir gelecek diliyorum” dedi.

‘Kaldığımız cezaevi ağırlaştırılmış müebbet koşullarına sahip’

Gözaltına alınırken polisin başına silah dayadığını, cezaevinde de ağır şartlar altında kaldıklarını söyleyen Yalçın, “Onlarca gazetecinin bir gece yarısı alınıp tutuklanması ve cezaevine götürülmesi başka hangi ülkede olur? Van’dan gözaltına alınarak buraya getirildim. Ankara TEM beni araca koyarken başıma silah dayadı. Esenboğa’dan emniyete getirilene kadar sözlü hakaretlere maruz kaldım. Polisin kendi kafasına göre yetkilerini kötüye kullanması söz konusu olamaz. Kaldığımız cezaevi ağırlaştırılmış müebbet koşullarına sahip. Burada tekli hücrelerde kalıyoruz. Cezaevine giren ilk tutuklularız, diğerleri hükümlülerdi” ifadelerini kullandı.

‘Dünya Anadil Günü ve Dedeoğulları haberlerim KCK’ye bağlanmış’

Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlara da değinen Yalçın, “21 Aralık Dünya Anadil Günü’nde bir haber yapmışım. Görüştüğüm kişi ‘Kürtçe Kürtlerin kırmızı çizgisi olmalı’ demiş,  bu iddianameye konulmuş. Sadece Kürtçe için değil, tüm diller o toplumun kırmızı çizgisi olmalıdır. Dünya Anadil Günü’ndeki haberim iddianamede KCK’ye bağlanmış. Yine Dedeoğulları Ailesi’nden yedi kişi katledildi, orada haber yaptım. Bu haber de getirilmiş KCK’ye bağlanmış. İddianamede sanığın lehine ve aleyhine bütün deliller sunulmalıdır. Bu ajansta üç yıl çalıştım. Yüzlerce haber yaptım ama bir kaç tane haber iddianameye konulmuş. Ben her alanda haber yapıyorum. neden başka haberlerimi koymamışlar?” diye konuştu.  

‘AA’ya helal olan bize neden haram oluyor?’

Çalıştıkları kurumdan maaş ya da telif ödemesi almalarının suç delili yapıldığını belirten Yalçın, “Ben gazeteciyim elbette bedava çalışmıyorum. Ajanstan ya da birbirimizden para almamız suçlama konusu yapılmış. Ceylan bana 50 TL göndermiş, ‘Bunu açıklayın’ diyor. Bende para yoktu, Ceylan’ı arayıp 50 TL göndermesini rica ettim. 50 TL aldığım için örgüt üyesi mi oluyorum? Ayrıca iddianamede birimize neden az para alıyorsun diye sorulmuş, diğerine de neden fazla alıyorsun diye sorulmuş” diye konuştu. Yalçın savunmasını, “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Van’a gitti, orada Kürt Sorunu'ndan bahsedildi. AA saatlerce haberini yaptı. AA’ya helal olan bir şey neden bize haram oluyor?” diye sorarak tamamladı.  

Hamdullah Bayram: Polisler biri aleyhine ifade verirsem serbest bırakılacağımı söyledi

Tutuklu gazetecilerden son olarak, Yeni Yaşam gazetesi dağıtımcısı Hamdullah Bayram savunma yaptı. 1992’de Musa Anter’in Diyarbakır’da katledilmesiyle birlikte gazeteci olmaya karar verdiğini ve uzunca bir süredir de Yeni Yaşam gazetesinde çalıştığını ifade eden Bayram, savunmasında şunları kaydetti: “Ben gazete dağıtıcılığı yapıyorum. Gazete başına 1,5 TL alıyorum. Herhangi bir arkadaşıma borç verebilirim, alabilirim. Yine gazetenin ücretlerini şirkete göndermişim. Bana farklı illere gittiğim ile ilgili suçlama konusu yapılmış. Evet bu illere gittim, çünkü Türkiye’de seyahat özgürlüğü var. Bana ait olmayan bir adres benim adresimmiş gibi yazılmış. Burada el konulanlar bana ait değil. Diyarbakır’da ailemin evindeki aramada kardeşimin askerlik anılarının yer aldığı anı defterine de el konulmuştu. Burada kendisinin askerlik yaptığı yerin bilgisi Kandil’miş gibi gösterilmiş.  “Ayrıca gizli tanığın ifadesini ve suçlamaları kabul etmiyorum. Emniyetteyken iki TEM polisi ile bir sivil polis geldi. Biri aleyhine ifade vermemi istediler, hatta ifade verirsem istediğim ülkeye götüreceklerini ve serbest bırakacaklarını da söylediler. Bu teklifi kabul kabul etmiş olsaydım şimdi bir gizli tanık da bendim.”

Gizli tanık, zaman yetmediği gerekçesiyle bir sonraki celse dinlenecek 

Bayram’ın savunmasının bitmesiyle tutuklu gazetecilerin savunmaları tamamlandı. Duruşmanın geç saate kalmış olması nedeniyle K8Ç4B3L1T5 kod isimli gizli tanığın bu celse dinlenilmeyerek, bir sonraki celse dinlenilmesine karar verdi.  Avukatlar, tutuklama devam kararına gizli tanığın dinlenmemesi gerekçe olabileceği için bu karara itiraz etti. Avukatların itirazlarına rağmen mahkeme kararından vazgeçmedi.

İddia makamı, tutukluluğun devamını talep etti

Ardından tutuksuz sanıklardan Mehmet Günhan, savunma yaptı. Günhan, “Görülmeyeni görünür kılmak adına MA’da çok kısa bir süre çalıştım” dedi ve ardından hakkında verilen adli kontrol tedbirinin kaldırılmasını talep etti. Mütalaasını açıklayan iddia makamı, mevcut delillerin durumu, gizli tanıkların dinlenilmemesi, suçun üst sınırı değerlendirildiğinde, tutuklu gazetecilerin tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti. 

Avukat Resul Temur: ‘KCK Basın Komitesi’ ilk kez emniyetin kendi broşüründe geçti, bütün iddialar o broşürden geldi

Beyanda bulunan avukat Resul Temur, “Gizli tanığın dinlenilmesine dair talebimiz tam da tutukluluk hallerine ilişkindi. Savcılar uzun bir süredir, ‘Sözde’ ibaresiyle karşıdakini itibarsızlaştırıyor. Sürekli ‘sözde haber’ ve ‘sözde gazeteci’ ibareleri bu dosyanın hukuki değil, siyasi olduğunu ortaya koyan unsurlardan biri. Van’da helikopterden atılan yurttaşların haberini yapan gazeteciler ile ilgili ilk kez KCK Basın Komitesi ismi geçti. Emniyetin kendi iç eğitimi için hazırladığı broşür vardı, altta MA yazıyordu.Tüm iddialar o broşürden geldi. O iddialar, bu suçlamalara çatı oluşturdu. O gün bugündür bu suçlamalar değişmedi” diye konuştu. 

‘AYM’nin Cemil Uğur kararı emsaldir’

Helikopter İşkencesi Davası'nda yargılanan gazeteci Cemil Uğur için MLSA Hukuk Birimi’nin AYM savunması hazırladığını aktaran Temur, “Ve daha sonra verilen AYM kararıyla bu soyut iddialar ve salt çalıştıkları kurum gerekçe gösterilerek gazetecilerin tutuklanamayacağına hükmedildi. Bu  emsal bir AYM kararıdır” dedi.

‘Buradaki gazeteciler, devlet yanlısı haber yapmadığı için suçlanıyor’

Basın literatüründe “devlet reklamcılığı” kavramı olduğunu söyleyen Temur, “Havuz medyasında bunu sıklıkla görüyoruz. Soracakları sorular bile önden hazırlanıyor. Ancak devleti görebilmek için bir de karşıdan bakmak gerekiyor. Buradaki gazeteciler, devlet yanlısı haber yapmadığı ve kadrajını karşıya koyduğu için suçlanıyor. Çatışmalı alanın her tarafını gösteren bir pratiği var Kürt basınının” diye konuştu.

‘Kök dosyaya gizli tanık ekleniyor ve bir hafta içinde 14 kişiye alelacele gözaltı kararı çıkıyor’

Soruşturma dosyasının bütününe erişemediklerini de söyleyen Temur, kök soruşturmada aslında iki sanık daha olduğunu, ancak 14 gazetecinin dosyasının kök dosyadan ayrıldığını aktararak, şu soruları yöneltti: “Kök soruşturma dosyası bizim dosyamızda yok. Kendi dosyamızda Nisan 2021 tarihine kadar geriye gidebiliyoruz, bu da bizim maddi gerçeğe ulaşmamızı engelliyor. 14 gazeteci bu soruşturmada varken, iki kişi başka soruşturmadan ekleniyor. Daha sonra 18 Ekim 2022 tarihinde gizli tanık ekleniyor ve bir hafta içinde 14 kişiye alelacele gözaltı kararı çıkıyor. Ardından kök dosya ayrıştırılıyor. Kök dosyanın tamamen dosya içine alınmasını istiyoruz. Bu dosyadan ayrıştırılan, tefrik edilen iki kişi kim? İki kişiden biri daha sonra gizli tanığa mı dönüştürüldü, başka dosyaya mı eklendi bilmiyoruz. Ayrıca gizli tanığı değerlendirmemiz şart ama dosya içinde gizli tanığa dair teşhis ve ifade tutanağı yok. Bu da denetimi uzaklaştırıyor, sizin de denetim ve teşhisinizi kısıtlıyor.” 

‘Dosyaya dahil edilen gazetecileri kolluk mu belirliyor?’

“Kök dosyadaki bir belgeye göre MA, 80 çalışanı ile şu anda yola devam ediyor. 12 çalışanı tutuklu, 38 basın çalışanı ile de telif karşılığında çalışması devam ediyor. Neden 130 kişi içerisinden buradaki isimler dosyaya dahil edildi? Bunun belirlenmesi kollukta mı?”  “Basın Kanunu kapsamında internet haberciliği süreli yayın olarak tanımlanmış durumda. Süreli haber olan ajanslar ve internet haberciliğinin yargılama konusunda da kesin ve net kurallar sınırlar çizilmiş. Süreli yayınlarda bir şart var. Haberin yayınlanmasından dört ay sonra iddianame hazırlanmadığı sürece mahkeme şartı kaçırılmış oluyor.”  “Müvekkillerin dosyaya şüpheli olarak alınması bile hukuki anlamda cezai sorumluluk açısından makul değildir. Bir konunun haber değeri taşıması için üç temel öğeyi barındırması gerekir. Ölçülülük, güncellik ve gerçeklik. Suçlama konusu yapılan haberlerin konularının tamamının haber değeri vardır.” 

‘124 bin haber içinden 129 haber alınmış, rutin haberler 'anonim' diye sunulmuş’

Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre (CMK) lehte ve aleyhte delil toplamakla yükümlü iddia makamının bu sorumluluğunu yerine getirmediğini ifade eden Temur, “2017’de kurulmuş ajansta totalde 124 bin haber girilmiş bugüne kadar. Ajansın 124 bin haberi arasından iddianameye 129 haber alınmış. Bunu yaparken de bir kısmı anonim haber olarak görülmüş. Rutin haberler, editörlerin haber merkezinde okuyup geçtiği haberlerdir. Muhabirin kendi çabasıyla ortaya çıkardığı haberler özel haberdir. Yani rutin haberler imzasız diye burada kendini gizleme maksadı çıkarılamaz. Bu iddia makamının yorumudur” diye konuştu. 

‘DFG’de gazetecilik semineri verilir, ben de basın hukuku eğitimi veriyorum’

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin (DFG) gizli tanık ifadesine göre “örgütsel eğitim veren” yer olduğuna dair iddia ileri sürüldüğünü söyleyen Temur, “DFG her sene bir hafta boyunca herkese açık aleni ve çağrısı yapılmış bir şekilde gazetecilik üzerine eğitim semineri verir. Ben de bir günümü ayırır, bir gün boyunca Basın Kanunu ve basın hukuku üzerine bildiklerimi paylaşırım. Ben de mi suç işliyorum sayın başkan?” diye sordu.  Mahkeme başkanının diğer avukatların beyanda bulunup bulunmayacağını sorması üzerine söz alan avukat Şevin Kaya ise, “Başından beri süre kısıtlamasından bahsediyorsunuz. Kısıtlanacağını düşünerek savunma hakkımızdan feragat etmek zorunda kaldık” dedi. 

9 gazeteci yedi ay sonra tahliye edildi

Duruşmaya, tutukluluk hallerinin incelenmesi ve diğer hususlarla ilgili karar verilmesi için 20 dakika ara verildi. Aranın ardından ara kararı açıklayan mahkeme, Hamdullah Bayram'ın tutukluluk halinin devamına karar verirken diğer tüm tutuklu gazetecilerin tahliye edilmesine karar verdi.  Mahkeme ayrıca, Hamdullah Bayram yönünden dosyanın ayrılmasına ve Şanlıurfa’da devam eden yargılama dosyası ile birleştirilmesine; Zemo Ağgöz ve Mehmet Günhan hakkındaki adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına; MA ve JinNews hakkında soruşturma ya da kovuşturma olup olmadığının araştırılmasına, gazeteciler Ferhat Çelik ve Sadiye Eser'in tanık olarak dinlenmesine ve gizli tanıdığın da diğer celse dinlenilmesine karar verdi. Davanın görülmesine 5 Temmuz’da devam edilecek.  *Bu işin hakları, Atıf-Gayriticari (CC BY-NC) Lisans ile kısmen saklıdır. Bu iş, MLSA’ya atıf ile ve ticari olmayan amaçlar ile kullanılıp dağıtılabilir.
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.