Büyük Daire’ye Erdoğan’ın Deniz Yücel hakkındaki açıklamaları hatırlatıldı
MLSA Hukuk Birimi, AİHM’in kararını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ve hatta Mahkeme’nin kendi içtihatlarının doğru yorumlanmasına ve uygulanmasına dair şüpheler olduğu gerekçesiyle tekrar incelenmesi için Büyük Daire’ye taşıyor. Büyük Daire’ye yapılan itirazda 18. madde ihlali başta olmak üzere AİHM’in Deniz Yücel başvurusunun esas noktaları olan 5. madde 3. paragraf ve 5. madde 4. paragraf yönünden ayrıca değerlendirme yapması gerektiği belirtildi. AİHM’in Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararlarına atıf yapılan itirazda, Mahkeme’nin Deniz Yücel’in tutukluğunun arkasında siyasi motivasyonlar olduğu gerçeğini görmezden geldiği belirtilerek Yücel’in tutukluğunun Türkiye’deki muhalif gazetecilere gözdağı vermek ve o dönemde gergin olan Almanya- Türkiye ilişkilerinde aynı zamanda Almanya vatandaşı olan Deniz Yücel’i bir şantaj aracı olarak kullanmak gayesi olduğuna dikkat çekildi. AİHM’in Deniz Yücel kararına şerh düşen Hakim Koskelo’nun da dikkat çektiği, Recep Tayyip Erdoğan’ın Yücel hakkında “Alman ajanı”, “PKK temsilcisi” ve “Deniz Yücel ben bu makamda olduğum sürece asla iade edilmeyecek” ifadelerine yer verilen itirazda, Yücel’in tutuklanmasına ve tutukluluğun devam ettirilmesine hükümet tarafından mantıklı ve somut hiçbir gerekçe sunulamamasına rağmen AİHM’in 18. madde bağlamında ihlal kararı vermeyerek başvurunun esasını göz ardı ettiği belirtildi.Yücel’in savunma hakkının da ihlal edildiği görmezden gelindi
Başvuruda Büyük Daire’ye Erdoğan’ın “ajan-terrörist” olduğuna dair Deniz Yücel hakkında görüntü ve belgeler olduğu iddiasına rağmen avukatlarının soruşturma dosyasına erişmelerine müsaade edilmediği ve daha sonra soruşturma dosyasında yalnızca Yücel’in die Welt için yazdığı haber ve makalelerin suçlamalara konu edildiğinin ortaya çıktığı da hatırlatılarak Yücel’in savunma hakkının ihlal edildiğine dair mahkemenin ihlal kararı vermemesinin bir hata olduğu savunuldu. Mahkeme'nin Yücel’in tutukluluğuna, tutuklanmasından birkaç yıl önce, Almanya’da yayımlanmak üzere ve Almanca yazılmış haberlerin gerekçe gösterildiği ve bu makalelerin de tutukluluğu meşrulaştırmak amacıyla yanlış çeviriler ile dosyaya eklendiği gerçeğini görmezden geldiği ve bu bağlamda ihlal hükmü kurmayarak AİHS 5. madde 4. paragrafına ilişkin kendi içtihadından ayrıldığı belirtildi. Yücel ve avukatlarının soruşturma dosyasının içeriğinden yalnızca sorgulamalarda sorulan sorulardan yola çıkarak haberdar olabildiği ve dolayısıyla mahkemenin adil yargılanmanın güvencesi olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin bariz ihlali konusunda hüküm kurmayarak başvurunun esasını bir kez daha kaçırdığına dikkat çekildi.‘AİHM, Türkiye’de gazetecilerin siyasi saiklerle tutuklandıkları gerçeği ile yüzleşmeli’
AİHM’in kararının Deniz Yücel’in keyfi ve hukuksuz bir şekilde tutuklandığını tescil etse de yetersiz olduğunu söyleyen MLSA Eş Direktörü Avukat Veysel Ok, “Deniz Yücel’in tutukluluğu sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere üst düzey yetkililerin açıklamaları, dosyadaki somut olgular ve şerh düşen hakimin not düştüğü noktalar ortada iken 18. madde ihlali bulunamaması mantık ile açıklanabilecek bir durum değil. AİHM, Türkiye’de özellikle muhalif gazetecilerin siyasi saikler tutuklanıp yargılandıkları gerçeği ile yüzleşmeli” ifadelerini kullandı. Av. Ok, Büyük Daire’nin Türkiye’de gazetecilik ve gazeteciler için çok önemli olan bu başvuruda AİHM’in hatasını düzeltmesini beklediklerini belirtti.AİHM, Yücel’in başvurusunda yalnızca üç maddede ihlal kararı vermişti
AİHM, 2017 Şubat ve 2018 Şubat arası “terör örgütü propagandası” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçlamalarıyla hakkında iddianame dahi hazırlanmadan bir yıla yakın Silivri Cezaevi’nde tutulan Deniz Yücel’in yaptığı başvuruyu, 25 Ocak Salı günü karara bağlamıştı. Yücel’in tutukluluğu ile ilgili üç noktada ihlal bulan Mahkeme, Anayasa Mahkemesinin (AYM) 28 Mayıs 2019’da Yücel’in tutukluluğu hakkında verdiği ihlal kararını da hatırlatarak Yücel’in AİHS ile güvence altına alınan özgürlük ve güvenlik hakkının (5. madde 1. paragraf), hukuksuz tutukluluk için tazminat hakkının (5. madde 5.paragraf) ve ifade özgürlüğü hakkının (10. madde) ihlal edildiğine hükmetmiş ve Türkiye’yi gazeteciye 12,300 Euro değerinde manevi tazminat ve mahkeme giderlerini karşılaması için 1000 Euro olacak şekilde toplamda 13,300 Euro ödemeye mahkum etmişti.
Fakat Mahkeme, başvuruda belirtilen derhal hakim huzuruna getirilme hakkı (5. madde 3. paragraf), tutukluluğun hukukiliğinin bir mahkeme tarafından ivedilikle incelenmesi hakkı (5. madde 4. paragraf) ihlalleri şikayetlerini ve Yücel’in haklarının Sözleşme’de belirtilen kıstaslar gözetilmeden siyasi saikler ile kısıtlandığı (18. madde) şikayetini ayrıca değerlendirmeye yer olmadığına karar vermişti. Yücel’in özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine dair kurduğu hükmü gerekçe gösteren mahkeme, Yücel’in avukatlarının derhal hakim huzuruna getirilme hakkı ihlali şikayetinin incelenmesine yer olmadığına karar vermişti. Tutukluluğun hukukiliğinin bir mahkeme tarafından ivedilikle incelenmesi hakkı ihlali şikayetini de ayrıca değerlendirmeye gerek görmeyen mahkeme bu kararına, Olağanüstü Hal Döneminde AYM’deki gecikmenin kabul edilebilir uzunlukta olduğu kanaatini gerekçe göstermişti. Yücel’in tutukluluğunun siyasi saiklerle yapıldığı şikayetini de ayrıca değerlendirmeyen mahkeme, bu kararını da halihazırda kurduğu ihlal hükümlerine dayandırmıştı.