DENİZ TEKİN
DFG Eş Başkanı Eş Başkanı gazeteci Dicle Müftüoğlu’nun tutukluluğu 300 günü aştı. Hakkındaki davanın üçüncü duruşması yarın. Ulusal ve uluslararası kurumlar Müftüoğlu’nun tahliyesi için peş peşe açıklamalar yaptı. MLSA Eş Direktörü Ok, davada Müftüoğlu’nun gazetecilik faaliyetlerinin cezalandırma gerekçesi yapılması durumunda, Türkiye’de kimsenin gazetecilik yapamayacağını söyledi. Avukat Resul Temur, “Dicle’ye yönelik tutumu hukuki çerçevede değerlendirmek mümkün değil” dedi.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Eş Başkanı ve Mezopotamya Ajansı editörü Dicle Müftüoğlu, 305 gündür Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuluyor. Hakkında “örgüt üyesi olmak” ve “örgüt yöneticisi olmak” iddialarıyla açılan davada sadece gazetecilik faaliyetleri kapsamında yaptığı yurtiçi ve yurtdışı seyahatler, otel konaklama yatıları, tanık ifadeleri, gazeteci meslektaşlarıyla yaptığı telefon görüşme kayıtları ve banka hesap hareketleri “delil” olarak öne sürülüyor. Müftüoğlu, bugüne kadar yapılan iki duruşmada, “Bu davada yargılanan benim gazeteciliğimdir” diyerek hakkındaki savunmasında hakkındaki tüm suçlamaları reddetti.
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 29 Şubat’ta görülecek davanın üçünce duruşması öncesinde Müftüoğlu’nun avukatı Resul Temur ve dava kapsamında Müftüoğlu’nun savunmalarına destek veren Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) Eş Direktörü Veysel Ok, Müftüoğlu’nun davası dosyası, suçlamalar ve uzun tutukluluğu ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Dicle’ye yönelik tutumu hukuki çerçevede değerlendirmek mümkün değil’
Müftüoğlu hakkındaki soruşturmanın hukuki değil, politik nedenlerle açıldığını ifade eden Temur, “Böyle bir dosyada soruşturma ya da kovuşturmanın yürütüleceği yer kişinin ikamet ettiği illerdir. Dosya politik nedenlerle yürütüldüğü için Ankara merkezli operasyon yapıldı” dedi.
Müftüoğlu ile aynı dosyada, aynı tanık beyanları ve deliller öne sürülerek tutuklananların tamamının serbest bırakıldığına dikkat çeken Temur, serbest bırakılanlar arasında gazeteci Sedat Yılmaz’ın da olduğunu hatırlattı. Bu dosyada tutuklu yargılanan tek kişi olan Müftüoğlu’nun tahliye edilmemesinin birkaç nedeni olabileceğini ifade eden Temur, sözlerine şöyle devam etti:
“Bunlardan birkaçı; dosyasının politik amacı, Dicle’nin gazetecilik faaliyeti ve Dicle’nin dosyasını yürüten mahkeme heyetinin politik dosyalara yönelik olumsuz tavrıdır. Dicle, son iki yıl içerisinde tutuklanan onlarca gazeteciden biri. Bu süreçte tüm gazetecilerin serbest bırakılmış olmasına rağmen Dicle’ye yönelik tutumu hukuki çerçevede değerlendirmek mümkün değil.”
‘Bu dava mükerrer bir davadır’
Müftüoğlu’nun daha önce aynı mahkemede aynı suçlama nedeniyle yargılandığına dikkat çeken Temur, bu davanın mükerrer bir dava olduğunu söyledi. Temur, hukuki değerlendirmesine şöyle devam etti:
“Ceza yargılamalarındaki temel ilkelerden biri, kişinin aynı suçlamalar kapsamında iki defa yargılanamayacağı ilkesidir. Bu kapsamda aynı döneme yönelik iki ayrı örgüt üyeliği iddiası olan bir yargılama yapılamaz. İkinci davanın hukuki olarak reddine karar verilmelidir. Dicle Haber Ajansı sorumlu yazı işleri müdürü olması sebebi ile Dicle hakkında 2017 yılında örgüt üyeliğinden iddianame hazırlanarak dava açıldı. Mevcut dosya tanıklarından biri, zaman ve fiil bakımından Dicle’nin bir önceki yargılaması kapsamında beyanda bulunmuştur. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gereken dosya kapsamında Dicle neredeyse bir yıldır tutuklu olarak yargılanmaktadır.”
‘Dicle’nin fotoğrafının tanığına neden gösterildiğinin sorusunun cevabı yok’
Duruşma öncesinde cezaevinde görüştüğü müvekkili Müftüoğlu bu dosyadaki hukuksuzlukların farkında olduğunu dile getiren Temur, “Dicle uzun yıllardır politik mecrada haberler yapmaktadır. Dolayısıyla hiçbir Kürt gazetecinin hukuki güvenliğinin olmadığının farkında. Dolasıyla bu kapsamda verilebilecek en iyi örneklerdendir. Dicle 2014 yılında hiçbir şekilde yurt dışına çıkmamasına rağmen açık tanığın kendisini yurt dışında gördüğünü iddia etmesi sebebiyle yargılanmaktadır. Tanığın ilk beyanlarında Dicle’ye yönelik bir beyanının olmamasına rağmen neden sonradan Dicle’nin fotoğrafının kendisine gösterildiğinin cevabı dosya arasında bulunmamaktadır. Fakat uygulamada tanığın kolluk tarafından yönlendirildiğini ve dosyanın bu kapsamda hukuksuzca oluşturulduğunu biliyoruz. Dicle’nin dosyası da bu kapsamda oluşturulmuş hukuksuz bir dosyadır” dedi.
Ok: Dicle’nin davasında başından sonuna kadar ayrı bir ceza usulü uygulandı
MLSA Eş Direktörü Veysel Ok ise davaya ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Dicle’nin davası Dicle’yi aşan bir noktaya geldi. Dicle’nin dosyasında suçlama konusu yapılan faaliyetler ile gazetecilerin rutin olarak yaptığı mesleki faaliyetler aynı. Her gazetecinin mesleki faaliyeti kapsamında yaptığı seyahatler, haber kaynaklarıyla görüşmeler, editöryal işler, ‘terör faaliyeti’ olarak görülürse Türkiye’de kimse gazetecilik yapamaz. Her gazeteci bu rutin mesleki faaliyetlerden dolayı ‘terörist’ olmak ile karşı karşıya kalır.”
Müftüoğlu’nun davasında başından sonuna kadar ayrı ceza usul kuralları uygulandığına işaret eden Ok, “Dicle gözaltında işkenceye maruz kaldı. Yargılandığı mahkemeden yüzlerce kilometre uzaklıktaki bir cezaevinde tutuklu. Duruşmalarda avukatlarının savunması alınmadan, müzekkere yapılmadan tutukluluk halinin devamına karar verildi. Burada ayrı bir usul söz konusu. Bütün gazetecilik ve meslek örgütleri bu davayı takip edip ve bunları yerinde görmesi lazım” dedi.