Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne bir bildirim sunarak Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen ifade ve basın özgürlüğü kararlarını uygulamadaki süregelen başarısızlığını vurguladı. Komitenin 2025 yılı Mart ayında gerçekleştireceği 1521. toplantısı öncesinde yapılan bu bildirim, uluslararası yargı kararlarına rağmen sistematik ihlallere dikkat çekiyor ve gazeteciler ile hükümet eleştirmenlerinin hâlâ tartışmalı yasalar çerçevesinde yargılandığını belirtiyor.
AİHM kararları hâlâ uygulanmıyor
MLSA’nın 2024 Adalet İzleme Raporu’ndan yola çıkılarak hazırlanan bildirim, Türkiye’nin AİHM tarafından ele alınan Öner ve Türk ile Nedim Şener gibi beş dava grubundaki kararları uygulamadığını ayrıntılı bir şekilde ele alıyor. Bu davalar, ifade özgürlüğüne getirilen gerekçesiz kısıtlamaları ortaya koymuş ve Türkiye’nin Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 7/2. Maddesi (“terör propagandası”) ve Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. Maddesi (“Türk milletini aşağılamak”) gibi yasaları kötüye kullandığını eleştirmişti. Ancak Türk mahkemeleri, bu maddeleri keyfi bir şekilde uygulayarak muhalif sesleri hedef almaya devam ediyor.
Bakanlar Komitesi daha önce Türkiye’den bu yasaların kullanımına ilişkin veri sağlamasını ve sivil toplumun dile getirdiği endişelere çözüm bulmasını istemişti. Ancak MLSA, bu taleplerin karşılanmadığını, yargı pratiklerinin ifade özgürlüğünü baltalamayı sürdürdüğünü belirtti.
Gazeteciler orantısız şekilde hedef alınıyor
MLSA, 2024 yılında 281 ifade özgürlüğü davasını izledi ve bu davalarda 1.856 sanığın, 366’sının ise gazeteci olduğunu tespit etti. 2025 yılı Ocak ayı itibarıyla cezaevindeki gazeteci sayısı, raporun yayınlandığı dönemde 21’den 30’a yükseldi. Duruşmaların %68,4’ünde adil yargılanma hakkı ihlalleri yaşandı; savunma ifadelerinin kesilmesi, mahkeme salonlarındaki polis varlığı ve duruşma gecikmeleri gibi unsurlar korku ortamını artırdı.
TMK’nın 7/2. Maddesinin kötüye kullanımı 2024’te de devam etti. AİHM’in 2013 tarihli kararında şiddete teşvik kanıtı aranmasını zorunlu kılmasına rağmen, 56’sı gazeteci 162 kişi bu madde kapsamında suçlandı. Örneğin, gazeteci Merdan Yanardağ, televizyon yayını sırasında yaptığı açıklamalar nedeniyle 2,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Gazeteci Neşe İdil ise sosyal medya paylaşımları nedeniyle ertelenmiş hapis cezası aldı.
Bunun yanı sıra, TMK’nın 6/2. Maddesi ve TCK’nın 301. Maddesi geniş bir şekilde uygulanmaya devam ediyor ve gazeteciler genellikle hassas konularda yaptıkları haberler veya açıklamalar nedeniyle yargılanıyor.
Sistematik sorunlar devam ediyor
Nedim Şener grubundaki davalar, gazetecilere yönelik tutuklama tedbirlerinin çoğu zaman yeterli delil olmadan keyfi bir şekilde uygulandığını ortaya koyuyor. 2024 yılında gazetecilerin tutukluluk süreleri 5 günden 9 yıla kadar değişti. Gazeteciler Dicle Müftüoğlu ve Sedat Yılmaz’ın terör suçlamalarıyla tutuklanması bu suistimallerin bir örneği. Her iki gazeteci de beraat etmiş olmasına rağmen aylarca cezaevinde tutuldu; bu durum, basın özgürlüğü üzerinde caydırıcı bir etki yaratıyor.
Yeni kısıtlamalar da gündeme gelmiş durumda. 2024 yılında, film yapımcısı Koray Kesik’in yurt dışına çıkışına yasak getirildi ve gazeteci Erdoğan Alayumat ev hapsine alındı. Bu tedbirler, gazetecilerin çalışma özgürlüğünü ciddi şekilde sınırlıyor.
MLSA, reform ve uluslararası dayanışma çağrısı yapıyor
MLSA, Avrupa Konseyi’ne Türkiye’den yasaların gözden geçirilmesi ve keyfi yargı uygulamalarının sona erdirilmesi için somut adımlar talep etme çağrısında bulundu. Özellikle TMK’nın 6/2. ve 7/2. Maddeleri ile TCK’nın 301. Maddesinin yeniden düzenlenmesi, kovuşturma verilerinde şeffaflık sağlanması ve ifade özgürlüğünü destekleyen güçlü siyasi mesajlar verilmesi önerildi.
Dernek, Türk yetkililerin ilerleme kaydetmemesi durumunda geçici bir karar taslağı hazırlanmasını ve ifade özgürlüğü davalarına yönelik sıkı denetimin sürdürülmesini tavsiye etti.