MLSA TV’de bu hafta, yedi aydır tutuklu bulunan ve ilk duruşması 21 Temmuz Salı günü Ağrı 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek olan gazeteci Aziz Oruç’un davasına dair detaylar konuşuldu.
Gazetecinin eşi
Hülya Oruç, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye temsilcisi
Özgür Öğret, Mezopotamya Ajansından (MA) gazeteci
Sedat Yılmaz, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneğinden (MLSA)
Ece Koçak ve avukat
Zelal Pelin Doğan’ın katılımıyla gerçekleşen panelin moderasyonunu
Soner Şimşek üstlendi.
[tnm_video layout="mnmd-post-media-wide"]https://www.youtube.com/watch?v=J-3rx_sysGQ[/tnm_video]
MLSA Hukuk Biriminden avukat Zelal Pelin Doğan, dava dosyasıyla ilgili detayları paylaşarak söze başladı. Oruç'un yaptığı haberler sebebiyle hakkında açılmış birçok dava olduğunu belirten Doğan gazetecinin gözaltına alınma ve tutuklanma sürecine dair, “Burada karşılaştığı baskılar yüzünden gazetecilik faaliyetlerini sürdürememesi sebebiyle önce Süleymaniye'ye ardından Ermenistan'a giden Oruç, yasadışı bir biçimde ve çok kötü koşullarda Türkiye sınırına geri bırakıldı. Oruç, donma tehlikesi geçirerek sınırı geçtikten sonra yakınlarını arayıp yardım istedi ve onu arabayla bulunduğu yerden alan iki kişiyle birlikte gözaltına alındı” dedi. Doğan, Oruç’un gözaltına alındığı 11 Aralık 2019 gününde İçişleri Bakanlığının yayınladığı resmi açıklamayla ilgili olarak, “Bu açıklama ile Oruç, masumiyet karinesi ilkesi tamamen yok sayılarak “terörist” ilan edildi” diye konuştu.
‘Bakanlığın açıklaması çoklu ihlal yaratıyor’
“Terör örgütü üyeliği” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla yargılanan gazetecinin iddianamesinde yer alan kanıtlara ilişkin bilgi veren Doğan, “Oruç’un sosyal medya paylaşımları, kaleme aldığı bir haber, ve gözaltı sürecine ilişkin Mezopotamya Ajansı'nda yayınlanmış bir haber delil olarak gösteriliyor. Bu onun yazdığı bir haber bile değil” dedi. Soruşturmanın bu kadar erken bir aşamasında bakanlığın yaptığı açıklamanın, mahkemenin tarafsızlığını ve bağımsızlığını da etkilediğinin altını çizen Doğan, “Dolayısıyla burada sadece tekil bir ihlalden değil, birbirini besleyen ve doğuran çoklu ihlallerden bahsediyoruz aslında” diye konuştu.
Bakanlığın yaptığı açıklamaya ilişkin konuşan gazeteci Oruç’un eşi Hülya Oruç ise, “Bakanlığın açıklaması birçok medya kuruluşu tarafından haberleştirildi. Yedi aydır çok ciddi bir karalama kampanyası yürütülüyor. Aziz'in gazeteci kimliği ve faaliyetleri örtbas edilmeye çalışılıyor” dedi.
‘Kısa çöpü çeken her zaman Kürt medyasında çalışan gazeteciler olur’
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye temsilcisi Özgür Öğret, Türkiye'de siyasi atmosfer değiştikçe baskının yöneldiği kişi ve kurumların da değiştiğinin altını çizerek söze başladı ve, “Fakat, tabiri caizse 'kısa çöpü çeken' her zaman Kürt medyasında çalışan gazeteciler olur” dedi.
Öğret, bu davanın gazetecilik davası olup olmadığına ilişkin şüphe duyanlara yönelik ise, “Bu alandaki 10 yıllık tecrübeme dayanarak Aziz Oruç’un dosyasına baktığımda, bu davanın tamamen Oruç'un gazetecilik faaliyetlerine yönelik olarak açıldığını söyleyebilirim” diye konuştu. Türkiye'de gazetecilerin faaliyetlerinin kriminalize edildiğinin, suç unsuruna dönüştürüldüğünün altını çizen Öğret, “Eskiden bunlar 'fikir suçları' olarak karşımıza çıkıyordu, şimdi ise 'propaganda' deniyor” dedi.
Oruç’un davası için kamuoyu oluşturmak amacıyla 20 Temmuz Pazartesi akşamı saat 20:00’da bir
sosyal medya kampanyası düzenleneceğini duyuran MLSA Proje Koordinatörü Ece Koçak, “Aziz'in ilk duruşmasının görüleceği Salı gününe kadar, #AzizOruçGazetecidir hashtag'iyle sosyal medya kampanyası yürütmeye devam edeceğiz, bu davayı sahiplenen herkesi 20 Temmuz akşamı saat 20:00’da bu hashtag’i kullanarak Aziz'le dayanışmaya çağırıyoruz” diye konuştu.