COVID-19 pandemisi sürecinde Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) online olarak düzenlemeye başladığı paneller devam ediyor. 23 Mayıs Cumartesi günü Hatay’da yerel gazetecilik yapan
Burcu Özkaya Günaydın, Diyarbakır’da yerel gazetecilik yapan
Ferhat Parlak, Gaziantep’te yerel gazetecilik
Murat Güreş ve İzmir’de yerel gazetecilik yapan
Sevda Aydın MLSA TV’de Türkiye’deki yerel gazetecilerin karşılaştığı güncel sorunları MLSA Editörü
Ece Koçak moderatörlüğünde konuştu.
https://www.youtube.com/watch?v=5H-bxI_1I9I
Panelde ilk önce Hatay'da gazetecilik yapan
Burcu Özkaya Günaydın yerel basının habercilik işinin mutfağı olduğunu söylerken neler olup bittiğini en iyi şekilde yerel basından öğrenildiğini dile getirdi. Hatay’ın son yıllarda bu konuda öne çıkan bir şehir olduğunu da ekledi.
“Barış Pınarı Harekâtı zamanı sosyal medya paylaşımından dolayı gözaltına alındım. Böyle durumlar karşısında 'en azından yazabileceğim bir mecra' olmasını da istedim.” diyen Günaydın, finansal destek alacak seçenekleri olmadığı için Hatay'da pandemi süreci sonrası birçok yerel basın kuruluşunun kapanabileceğine dikkat çekti. Yerel basında da dijitale kayanlar olduğunu gözlemleyen Günaydın, ayakta kalacak kuruluşların dijitale geçiş sayesinde ayakta kalabileceklerini de belirtti.
Kendi gazetesi olan
Silvan Mücadelesi ile birlikte Diyarbakır’da 5 yerel gazete olduğunu söyleyen
Ferhat Parlak, 2004 yılında gazeteci babasının faili meçhul bir cinayete kurban gittiğini ve sonrasında gazetenin başına kendisinin geçtiğinden bahsetti. Parlak, muhalif kimliğinden dolayı resmi ihale ilanı almadığını da ekledi.
“Eskiden gazeteler bombalanıyordu, şu anda yerel gazeteciler cezaevine atılarak psikolojik baskıya maruz kalıyor. İktidarın, yerel basını bitirme amacı olduğunu biliyoruz. 4 yerel gazete yayın yapabilmek için birleşmek zorunda kaldı.” diyen Parlak, birçok soruşturma geçirdiğini ve şu anda gazetesinin kapalı olduğunu söyledi. Muhalif bir gazeteye reklam verilmesinden çekinildiği için gazetesinin masraflarını çıkaramadığını da belirtti.
Parlak, baskılardan ve finansal zorluklardan dolayı
http://silvanmucadele.com‘u kurduğunu ancak 2015'te bu siteye erişim engeli getirildiğinden, bugüne kadar beraat veya para cezaları aldığı davalar olduğundan da bahsetti. Parlak: “Türkiye'de hep hukuktan adaletten bahsediliyor ama uygulanmıyor. Gazeteci olduğumu bildiğim için bana verilen cezayı hak etmediğimi biliyordum. Terör suçundan ceza aldım ancak mahkeme gazeteci olduğumu söyledi ve böylece beraat ettim."
İktidarın engellemekte en çok zorlandığı alanın sosyal medya olduğuna dikkat çeken Parlak, haberleri duyurmak için sosyal medyaya başvurduğunu söyledi. En son 2018'de evine baskın yapıldığını ve gözaltına alındığından bahsetti. Komiserin bu sırada ‘bu sefer tutuklanacaksın’ dediğine de dikkat çekti.
“Gazeteciliğe başlarken öldürülme, gözaltına alınma ve tutuklanma ihtimalim olduğunu da biliyordum. Tutuklandıktan sonra 15 ay iddianame olmadan cezaevinde kaldım. İddianamede asılsız suçlar vardı.” diyen Parlak, tuttuğu dijital günlüğün bile iddianameye örgüt üyeliği suçu olarak eklendiğini söyledi. Parlak: “Ben bu günlüğü ileride insanlara bırakmak için tutuyordum ve gazetecilerin yaşadığı sıkıntıları paylaşmak istiyordum."
“Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için çıkardığım kitaptan dolayı örgüt üyesi olmakla suçlandım”
Yazdığı haberden dolayı gece 2'de kapısının çalındığını ve haberin kaldırılmasının istendiğini anlatan Parlak, küçük bir yer olan Silvan’da baskının daha hissedilir olduğunu dile getirdi. Yerel gazetecilerin sadece iktidarın değil, yerel halkın da hedefi olduklarını söyledi.
Faili meçhul cinayetler ve gözaltında kaybedilenlerle ilgili çıkardığı kitabın içindekiler kısmından başlıkların alınıp iddianameye koyulduğunu söyleyen Parlak, cinayetlerin aydınlatılması için çıkardığı kitaptan dolayı örgüt üyesi olmakla suçlandığına dikkat çekti.
“Birbirimizle dayanışmamız gerekir çünkü gazeteciler olarak birbirimizi tutmazsak iktidarların istediği politikaya hizmet etmiş oluruz.” diyen Parlak, gösterdiği dayanışma ve cezaevi ziyareti için MLSA’ya teşekkürlerini iletti.
Gaziantep’te yerel gazetecilik yapan
Murat Güreş, medyanın gördüğü baskılardan ve yerleşmemiş bir demokrasiden dolayı düşünceye tahammül edilemediğinden bahsetti. Avrupa Birliği’ne adaylık sürecine sırtımızı döndüğümüzden beri (2007) gazetecilere açılan soruşturmanın arttığını da belirtti. Yerelde kim iktidar olursa yerel gazetecilikte farklı ivmeler görüldüğünü söyleyen Güreş, yerel gazeteciliğin Türkiye'deki uzun geçmişinden bahsetti ve Gaziantep'in ilk gazetesinin 1870 yılında çıktığını belirtti. Her dönemde gazeteciler için farklı sorunların ortaya çıktığını söyleyen Güreş, gazetecinin kendini toplumdan azade tutamayacağını dile getirdi.
“Hem gazetecilik refleksimizle hem de birey olarak coğrafyamızı etkileyen sorunlara tepki veriyoruz. Basın kanununa belirli tanımlar getirilse de çok dar kalıplar var" diyen Güreş, gazetecilerin en önemli sorunlarından birinin ekonomik ve idari baskılar olduğunu söyledi. Güreş: “Yerel basının içinden geçtiği zorlukların olduğu bu dönemde birçok meslektaşımız ekonomik buyurganlıkların yörüngesine giriyor."
Son dönemlerde haber ajanslarının içinin boşaltılmasıyla kötü içeriklerin üretildiğine dikkat çeken Güreş, nitelikli gazetecileri çalıştırarak kaliteli içerikler üretmek yerine 'saçma' haberlerin konulduğunu söyledi. Sanayi odaları yerel gazetelerin ekonomik kaynağının büyük bir kısmı olduğu için yaptıkları en önemli haberin bir iş insanının çocuğunun evlenmesi olabildiğinden bahsetti.
Güreş, resmi anlamda basın ilan kurumu üzerinden getirilen kriterlerin gerçek yaşamla bağdaşmadığını belirtirken gazetecilerden yapmadıkları işleri yapmış gibi göstermeleri isteniyor dedi.
Gazetecilerin gördüğü baskılara da değinen Güreş kendisinin yaptığı bir ihale haberinden dolayı bıçaklandığından ve Aksaray’daki bir meslektaşının Covid-19 verilerini paylaştığı için gözaltına alındığından bahsetti.
İzmir'de gazetecilik yapan
Sevda Aydın atölye veya etkinliklerde tanıştığı kişilerin gazetecilik mezunu olmalarına rağmen çoğunun bir gazetede çalışmadığını ve bunu da tercih etmediğini belirtti. Bunun da yereldeki durumu gözler önüne serdiğine dikkat çekti.
Covid-19 sürecinde dahil olduğu WhatsApp grubunun iki katına çıktığını söyleyen Aydın, bu dönemde seyahat kısıtlamalarından dolayı gazetecilerin sahaya çıkamadığını ve haber kaynaklarına ulaşamadıklarından bahsetti. Aydın: “Kişilere ulaşmak ve haberleri doğrulatmakta zorlanıyoruz.”
Her yerelin kendi basını olduğunu ve Ege'de de CHP’nin olduğunu söyleyen Aydın, mülteciler ve Kürtler ile ilgili sorunların Ege'deki gazetelere çok yansımadığını belirtti. Yaptığı emek sömürüsü haberlerine bu dönemde en çok emek sömürüsüne uğrayan grubun sağlık çalışanları olduğunu söyledi. Aydın: “Ege'deki sağlık çalışanlarıyla görüşerek onların sorunlarını takip etmeye çalıştım. Kahraman olarak gördüğümüz sağlık çalışanları sömürülüyor.”
Kürt basınında olmanın çok farklı sorunları beraberinde getirdiğini söyleyen Aydın bir anda gazeteci yerine terörist olarak algılanıldığına değindi. Çok belli etmeseler de muhalif kurumlarda da bunun yaşandığını belirtti. “İzmir'de iki Kürt kadın gazeteci arkadaşımız ev baskınıyla gözaltına alındı. Meslektaşımızın iddianamesinde kadın derneğiyle yapacağı röportajı için yaptığı telefon görüşmesi yer aldı.” diyen Aydın, meslektaşının kadın cinayetleri üstünden devleti sorumlu tuttuğu suçlamalarıyla karşı karşıya kaldığını söyledi.
Hatay'a yerleştikten sonra serbest gazetecilik ve sınır haberciliği yaptığını söyleyen
Burcu Özkaya Günaydın, sınıra gitmesi gerektiğinde beraber gidebileceğim başka medya mensubu arkadaş bulamadığından, sınır haberleriyle ilgilenmediklerinden bahsetti."
Bölgede bazı durumlarda basın kartının bile işe yaramadığını söyleyen Günaydın, Alman bir gazeteci geldiğinde onla beraber Reyhanlı'ya gittiğini anlattı. Yabancı gazetecinin de çok tedirgin olduğunu söyleyen Günaydın, yerelden olmadıkları belli olduğu için etraftakilerin onların konuştuklarını dinlendiğine dikkat çekti.
“Gözaltına alınacağım zaman evime 3 araçla geldiler. Eleştirmek, devlete hakaret etmek değil. Gözaltına alınmam İstanbul'da daha çok haberleştirildi. Hatay'da daha az duyuldu. Buradaki gazeteciler cemiyeti sadece bir tabeladan ibaret." diyen Günaydın, sınıra habere gittiğinde yakındakilerine nerede olduğunu bildirmeye çalıştığını belirtti. Sınırda her şey olabileceğini söyleyen Günaydın, Reyhanlı'da foto çekerken 20 kişilik grubun saldırısına uğradığını ve zar zor kurtulduğunu belirtti.
“Haberler hızlı yayıldığı ve eleştiriler yapıldığı için iktidar sosyal medyayı tehlike olarak görüyor. Ancak sosyal medya kullanımı yerelde daha çok ön plana çıkmalı.” diyen Günaydın, doğru haber kaynağı eksikliğinden ve yereldeki gazetecilerin olup bitenle ilgilenmediğini de belirtti.
5000 gazetenin 1075 tanesinin resmi ilan alabildiğini söyleyen
Murat Güreş, resmi ilan alan gazetelerde çalışan gazeteci sayısının 7000 olduğunu belirtti. Yerel medyanın sıkıntılarını düşündüğümüzde 'nasıl ortaklaşalım' sorusunun akıllara geldiğini hatırlattı. Küçük yerel medya adacıkları kurup bunları birbirine bağlayarak büyük bir ağ kurulabilir diyen Güreş, gazetecilerin yakınlarında olan olaylardan uzaklaşabildiklerini söyledi. Dijitalleşmenin bir zorunluluk olduğunu belirten Güreş, dijitalleşme araçlarını kullanırken troll hesaplar ve gazetecilerin güvenliği konularının öne çıktığına dikkat çekti.