Haberler

Musa Anter cinayeti 32. yılında: Zaman aşımıyla kapanan adalet

Musa Anter cinayeti 32. yılında: Zaman aşımıyla kapanan adalet

 

Yazdığı yazılar, düşünceleri nedeniyle hayatının 11,5 yılını cezaevinde geçiren Özgür Gündem Gazetesi yazarı Musa Anter cinayeti üzerinden 32 yıl geçti. Dava, birçok itiraf ve belgeye rağmen, zaman aşımı kararıyla adliyenin tozlu raflarına kaldırıldı ve herkesin bildiği gerçekler karanlıkta bırakıldı

İnsan hakları savunucusu Öztürk Türkdoğan, Anter cinayetinin insanlığa karşı suç kapsamında ele alınması gerektiği söyledi. Hafıza Merkezi Hukuk Çalışmaları Programından Av. Esra Kılıç ise 90’lı yıllarda işlenen suçlarla ilgili açılan on davanın zaman aşımı ve beraatla sonuçlandığını, iki davanın ise zaman aşımı tehlikesi altında olduğunu söyledi

DENİZ TEKİN

Gazeteci ve yazar Musa Anter (Apê Musa) 1992 yılında katledilen yeğeni olan Özgür Gündem Gazetesi muhabiri ve yazarı Hüseyin Deniz’in ardından 13 Ağustos 1992’de Özgür Gündem Gazetesi’ndeki köşesinde şunları yazdı “Oğlum Hüseyin ben sana ‘öldün’ diyemiyorum. Ölümün bana o kadar ağır geliyor ki, sanki öldü desem seni ben öldürmüşüm gibi geliyor bana ama üzülme yavrum ‘Ez xale te me (Ben senin dayınım)’ sağ kaldığım müddetçe senin de yerine yazarım. Yok, eğer beni de öldürürlerse sana kavuşurum ki bu kavuşma en güzel kavuşma olur.” Anter bu yazıyı kaleme aldıktan 38 gün sonra 20 Eylül 1992’de Kültür ve Sanat Festivaline katılmak üzere geldiği Diyarbakır’da öldürüldü.

Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Anter cinayetiyle ilgili başlattığı soruşturma uzun yıllar “faili meçhul” olarak kaldı. Dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’ın isteği üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın hazırladığı Susurluk Raporu’nda, Anter cinayetinin “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından planladığı ve işlendiği belirtildi.

Anter cinayeti itirafını yayınlayan gazetecilere dava 

İsveç’te yaşayan eski bir itirafçı Abdülkadir Aygan’ın 90’lı yıllarda bölgede yaşanan faili meçhul cinayetler ve JİTEM’in ilişkin yaptığı itiraflar 2004 yılında Ülkede Özgür Gündem gazetesinde “İşte Apê Musa’yı Öldüren Tim” başlığıyla yayınlandı. Aygan, Musa Anter cinayetini gerçekleştiren JİTEM timinin içerisinde yer aldığını, cinayetin Mahmut Yıldırım tarafından planlandığını açıkladı.  Bu itirafları haberleştiren Ülkede Özgür Gündem gazetesi sahibi ile sorumlu yazı işleri müdürü hakkında dava açıldı. 

AİHM, ihlal kararı verdi 

Anter cinayeti soruşturmasında herhangi ilerleme olmaması üzerine dava AİHM’e taşındı. AİHM 2006 yılında verdiği kararda, Anter cinayetinin devlet görevlilerinin bilgisi dâhilinde işlendiğini ortaya koyan ciddi delillerin varlığı ve cinayetin devlet tarafından etkili bir biçimde araştırılmadığına hükmetti, Türkiye’ye tazminata mahkûm etti.

Dava zaman aşımına iki ay kala açıldı 

Dönemin Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı, eski JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan’ın itiraflarını “ihbar” kabul ederek, cinayetten 17 yıl sonra dosyayı yeniden açtı. JİTEM elamanları Cemil Işık, Ali Ozansoy, Abdülkadir Aygan, Hamit Yıldırım ve “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Abdülkadir Aygan’ın İsveç’ten iadesi için Adalet Bakanlığına yazı yazıldı. İtirafçı Hamit Yıldırım, 29 Haziran 2012’de Şırnak’ta tutuklandı.  Dava zaman aşımına iki ay kala 2013 yılında açıldı. İddianame “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım, Abdülkadir Aygan ve emekli Albay Savaş Gevrekçi’nin “kasten öldürmek” ve “halkı silahlı isyana teşvik etmek” suçlarından cezalandırılmaları istendi.   

Aygan’ın ifadesi dokuz yılda alınamadı

Dava, 2015 yılında “güvenlik” gerekçesiyle Diyarbakır’dan Ankara’ya nakledildi ve 11 sanıklı JİTEM ana davası ile birleştirildi. Birleşen davalarla birlikte artan sanık sayısı, firari sanıkların yakalanamaması ve İsveç’te bulunan sanık Abdülkadir Aygan’ın ifadesinin alınmaması nedeniyle dava sürüncemeye bırakıldı. Anter Ailesi avukatı Selim Okçuoğlu davanın zamanaşımı süresine az zaman kalan Anter cinayeti dava dosyasının JİTEM Ana davasından ayrılması yönündeki talepleri davaya bakan Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesince reddedildi.   

Dava ‘ceza zaman aşımı” gerekçesiyle düşürüldü, dava istinaf mahkemesinde

Mahkeme, adım adım zaman aşımına doğru giden davada Musa Anter’in ölüm yıldönümü olan 20 Eylül’den hemen bir gün sonra karara çakırdı. Mahkeme, Musa Anter ile Ayten Öztürk’ün öldürülmesi eylemlerinin 1992 yılında gerçekleşmiş olması nedeniyle 765 sayılı TCK’de düzenlenen 30 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu gerekçe göstererek bu davalar için düşme kararı verdi. JİTEM Davası’nın ise başka bir esasa kaydedilerek devam etmesine karar verildi.

Anter ailesi avukatları, davayı istinaf mahkemesine ve Anayasa Mahkemesine taşıdı. Aradan geçen iki yıla rağmen bir karar çıkmış değil. 

ihd.jpg

Türkdoğan: Gazeteciler öncelikli olarak hedef seçildi

Davayı insan hakları savunucusu olarak en başından beri takip eden İHD eski Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Musa Anter’in tanınmış bir Kürt gazeteci ve yazar, Kürt halkı nezdinden önemli bir şahsiyet olması nedeniyle hedef alındığını vurguladı. Türkdoğan“ 90’lı yıllarda orada olup biten bütün cinayetleri, suçları gazeteciler haber yapıp halkı ulaştırıyordu. O nedenle gazeteciler öncelikle hedef olarak seçildi. O dönemde işlenen siyasi faili meçhul cinayetlerin amacı Kürt halkını korkutmak, sindirmek ve Kürt meselesinin konuşulmasını engellemek, çözümsüz bırakmaktı” dedi. 

‘Failler kamuoyu vicdanında hiçbir zaman aklanmadılar’

Dava dosyasındaki belgeler ve TBMM’nin hazırladığı araştırma raporlarına bakıldığında Anter’in JİTEM oluşumu tarafından öldürülen bir Kürt gazeteci olduğunun görüleceğini vurguladı. Musa Anter cinayeti davasında etkili bir soruşturma ve yargılama yapılmadığını vurgulayan Türkdoğan, “ Biz buna cezasızlık politikası diyoruz. Devlet bu tür dosyalarda hep zaman aşımı taktiği izledi. Eski ceza kanununda zaman aşımı süreleri maksimum 30 yıldır. Soruşturmalar sürekli sürünceme de bırakıldı. AİHM'den ihlal kararı çıkarsa bu sefer kovuşturma sürüncemede bırakılıyor. Mahkemenin kovuşturma aşamasında toplanması istenilen delilleri usulüne göre toplama ve zaman aşımını gözeterek hızla karar verme, adaleti sağlama görevini hep savsakladı ve zaman aşımı taktiğini iyi izlendi maalesef. Ama bu failler kamuoyu vicdanında hiçbir zaman aklanmadılar” dedi.  

‘Geçmişle yüzleşme olmadan bu suçların işlenmeyeceğinin garantisi yok’

Türkdoğan, Anter cinayetinin insanlığa karşı suç kapsamında ele alınması durumunda davanın zaman aşımından düşmeyeceğine dikkat çekti. İnsanlığa karşı işlenen suçların 2004 yılındaki önceki dönemi kapsayacak şekilde ele alınmaması nedeniyle o tarihten önce işlenen faili meçhul cinayetleri, köy yakma ve yıkmalar, gözaltında kaybetmeler, işkencede öldürmelerin üzerine neredeyse sünger çeker bir pratik sergilendiğini ifade etti. Türkiye’de geçmişle yüzleşme olmadan bu suçların bir daha işlenmeyeceğinin garantisi olmadığını dile getiren Türkdoğan,  Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşmesi ve yeni bir sayfa açması gerektiğini vurguladı. 

Anter davasının istinaf mahkemesinde olduğunda ifade eden Türkdoğan, “biz de istinaftaki iddiamız bu suçun insanlığa karşı suç kapsamında ele alınarak düşme kararının kaldırılmasını ve yargılamanın kaldığı yerden devamını istiyoruz” diye belirtti. Türkdoğan, bu davanın sonuna kadar takipçisi olacakları, her türlü hukuki yollara başvuracaklarını sözlerine ekledi.

esra-kilic.jpg

On dava cezasızlıkla kapatıldı, dava dava ise zaman aşımı ile karşı karşıya

Hafıza Merkezi Hukuk Çalışmaları Programından Av. Esra Kılıç, Bölgede 90’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetler, yargısız infazlarla ilgili açılan ve toplumda yüzleşme beklentisi oluşturan davaların Musa Anter davasında olduğu gibi cezasızlıkla sonuçlanmasının nedenlerini değerlendirdi.

Doksanlı yıllarda bölgede yaygın ve sistematik şekilde yaşanan insan hakları ihlallerinin o dönemde uygulanan devlet politikasının bir sonucu olduğunu belirtti. Kılıç, yıllarca sürüncemede bırakılan soruşturmaların 12’sinin 2000’li yıllardan sonra davaya dönüştüğünü söyledi.  Kılıç bu davaların “Ankara Jitem Davası, Cizre Davası(Temizöz), Görümlü Davası (Mete Sayar), Derik Davası (Musa Çitil), Kızıltepe Davası, Dargeçit Jitem Davası, Kulp Davası (Yavuz Ertürk), Kızılağaç Davası(Naim Kurt), Yüksekova (Nezir Tekçi) Davası ve son olarak Ayten Öztürk, Musa Anter ve JİTEM Ana Davası, Vartinis (Altınova) Katliamı Davası ve Lice Davası” olduğunun bilgisini verdi. 

Cezasızlığın nedenleri

90’lı yıllarda işlenen suçlarla hesaplaşılacağı, faillerin cezalandırılacağına dair 2000’li yıllarda ortaya çıkan siyasi iradenin 2015 yılından sonra değiştiğini ifade eden Kılıç, cezasızlık politikasının çeşitli yargısal araçlar ile sürekli hale getirildiğini aktardı.  Kılıç, Yüksekova (Nezir Tekçi) Davasının devam ettiğini, diğer on davanın ise beraat ve zamanaşımı kararları ile kapatıldığını belirtti. 

Bu davaları cezasızlığa sürükleyen temel hukuki sorunları ise zorla kaybetme suçunun “Kasten öldürme” olarak nitelendirilip standart zaman aşımı süresinin uygulanması, davaların suçların işlendiği yerden farklı bir yere nakledilmesi, soruşturma ve kovuşturmaların örgütlü yapıyı ortaya çıkaracak şekilde derinleştirilmemesi, AİHM’in ihlal kararlarının tartışılmaması ve kamu kurumlarının engelleyici tutumlar olarak sıraladı. 









Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.