VEYSEL OK
Anayasa Mahkemesi’nin Nurcan Kaya kararının önemi; yurtdışı çıkış yasaklarının ilk defa ifade özgürlüğü hakkı ile ilişkilendirmesi ve gazeteci, insan hakları savunucuları hatta siyasetçiler için seyahat etme hakkının ifadeyi açıklama ve yayma hakkıyla doğrudan bağlantılı olduğunun belirtmesidir.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası, Türk yargısı tutuklayamadıkları kişilere yurtdışı çıkış yasağı gibi çeşitli adli kontrol hükümlerini barındıran sayısız karara imza attı. Sayısız gazeteci, aktivist, avukat, yazar fikirlerini ifade ettiği için tutuklama ile eş değer olan adli kontrol uygulamalarına maruz kaldı, hala kalıyor.
EN AZ 10 VEKİL YURTDIŞINA SEYAHAT EDEMİYOR
TBMM Başkan Vekili DEM Parti milletvekili Sırrı Süreyya Önder başta olmak üzere en az 10 vekil haklarındaki adli kontrol hükümleri gereği yurtdışına seyahat edemiyorlar.
Türkiye hukuk sisteminde adli kontrol kararı verilebilmesi için tutuklama şartlarının bulunması gerekli. Yani adli kontrol kararı verilebilmesi için işlendiği iddia edilen suçu vasfı, kuvvetli suç şüphesi, tutuklama nedenlerinin bulunması gibi esaslı şartları taşıması gerekir.
Ancak uygulamada bu şartlar dikkate alınmıyor. Kişiler iktidarın hoşuna gitmeyen ya da iktidarı eleştiren herhangi bir fikir beyanında yargısal tacize maruz kalıyor, tutuklanıyor ya da ağır adli kontrol kararlarına tabi tutuluyorlar.
Anayasa Mahkemesi geçen hafta MLSA hukuk biriminin Avukat Nurcan Kaya adına yapmış olduğu bireysel başvuruyu karara bağladı. Nurcan Kaya, 2014’te attığı “Kobani’de yalnızca Kürtler değil, orada yaşayan bütün halklar direniyor” tweeti nedeniyle Ekim 2019’da yurtdışına çıkmak üzereyken gözaltına alındı. Bu kapsamda örgüt propagandası iddiasıyla yargılandığı davada 27 Eylül 2021 tarihinde 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Yargılama sürecinde 1.5 ay boyunca uygulanan adli kontrol kapsamında Kaya’nın pasaportuna el konulmasına dair başvuruyu karara bağlayan Anayasa Mahkemesi, ilk kez insan hakları savunucularına uygulanan adli kontrol tedbirinin ifade özgürlüğü ihlali olduğuna hükmetti.
Anayasa Mahkemesi kararının önemi; yurtdışı çıkış yasaklarının ilk defa ifade özgürlüğü hakkı ile ilişkilendirmesi ve gazeteci, insan hakları savunucuları hatta siyasetçiler için seyahat etme hakkının ifadeyi açıklama ve yayma hakkıyla doğrudan bağlantılı olduğunun belirtmesidir.
Anayasa Mahkemesi bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle başvurucu hakkında adli kontrol kararı verilmesi, başvurucunun kamusal bir tartışmada görüşlerini ifade etme iradesi üzerinde caydırıcı bir etki doğurduğunu ifade etmiştir.
Yüksek Mahkeme benzer tedbirlerin uygulanmasının kamusal tartışmalar hakkında eleştirilerde bulunacak diğer gazeteci veya köşe yazarlarının kendi kendini sansürlemesine neden olabileceğine dikkat çekmiştir.
|
KOBANİ PAYLAŞIMI İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA
Anayasa Mahkemesi Nurcan Kaya kararında birçok gazeteci ve vatandaşın yargısal baskıya maruz kalmasına neden olan Kobani ve yapılan askeri operasyonlarla ilgili fikir paylaşımını da ifade özgürlüğü kapsamında olduğuna karar verdi.
Mahkeme Suriye’nin kuzeyine yönelik gerçekleştirilen askerî harekâtın toplumu ilgilendirdiği ve bu bağlamda da insanların askerî harekâtı ve söz konusu harekâtın siyasi sorumlusu olarak gördüğü hükûmeti eleştirebileceğini hüküm altına almıştır.
Yine yüksek mahkeme kararında Sulh Ceza Hakimliklerinin adli kontrol kararlarını gerekçesiz olarak verdiklerini, itirazların da yine gerekçesiz olarak reddedildiğini ifade ederek, mahkemelerin kararlarını gerekçeli yazmalarının hukuken zorunlu olduğunu ifade etmiştir.
Her ne kadar Anayasa Mahkemesi kararları Can Atalay vakasında olduğu gibi uygulanmasa da Anayasa Mahkemesi hala hukukun üstünlüğünü savunmaya devam ediyor. İktidarı ve yargı dünyasını Anayasaya uymaya bir kez daha davet ediyor.
Pasaport ve yurtdışı yasağı gibi kararlarla sırf fikrini beyan etti diye sayısız insanın seyahat ve çalışma haklarından mahrum kalmasının Anayasaya aykırı olduğunu ifade ediyor.
Bizlere düşen görev ise bu kararların uygulanması ve yargı ile iktidarın yüzünün tekrar hukuka dönmesi için demokratik ve hukuki mücadeleyi artırmak olacaktır. Çünkü hukuka dönmek dışında hiç kimsenin başka bir alternatifi yok.