Savcılık, SETA raporu ile ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi
SETA Vakfı’nın 5 Temmuz 2019 tarihinde sosyal medya hesapları üzerinden paylaştığı “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” raporu ile ilgili suç duyurusuna gelen yanıtta raporun “düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi” gerektiği belirtildi
İstanbul - Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Siyaset, Ekonomi ve Toplumsal Araştırmalar (SETA) Vakfı hakkında sosyal medya üzerinden duyurduğu “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlıklı raporda gazetecileri fişlediği ve hedef gösterdiği gerekçesiyle 8 Temmuz 2019 tarihinde suç duyurusunda bulunmuştu. MLSA’nın suç duyurusuna Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu’ndan yanıt geldi. Savcılık, suç duyurusu ile ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Suç duyurusunda belirtilen suçlamaların (halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme, suç işlemeye alenen tahrik, kişilerin huzur ve sükununu bozma, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi) yasal unsurlarının oluşmadığını tespit eden savcılık, şüphelilerin eylemini “düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamında” değerlendirdiğinin altını çizdi.
MLSA Eş-Direktörü Veysel Ok, savcılığın kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile ilgili olarak “İfade özgürlüğü kararı verilmesi çok ironik çünkü Türkiye’de mesleğini icra eden gazetecilerin faaliyetlerine sürekli dava açan, çeşitli terör suçları yönelten savcılıkların ifade özgürlüğünün yalnızca hükümet yanlısı kurum ve medya organlarına yaraşır bir hak olduğunu düşündüğünü gösteriyor. Bu karara karşı itirazımızı yapacağız ve aynı şekilde yerel ve uluslararası tüm hukuk mekanizmalarını işleteceğiz,” diye konuştu.
MLSA’ya tebliğ edilen kararda “belirsiz sayıda kişiyi gazetecilere yönelik şiddette bulunmaya çağırma, belirsiz sayıda kişiyi kanunlara uymamaya veya bir suçu işlemeye davet etme olarak kabul edilebilecek ifadeler içermediğinden,” TCK 214. ve 216. maddelerinde düzenlenen “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” ve “suç işlemeye alenen tahrik” suçlarının yasal unsurlarının oluşmadığı belirtildi.
“Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi” suçunun unsurlarının da oluşmadığını tespit eden savcılık, bu kararı “Gazeteciler hakkındaki bilgilerin herkes tarafından bilinmeyen veya kolaylıkla ulaşılamayacak türde bilgiler olmaması ve bilgilerin kamuoyunda daha önce yer alan konulara ilişkin olması nedeniyle” verdiğini kaydetti.
Kararda ayrıca, “Sırf sükunu bozmaya yönelik hukuka aykırı bir davranış bulunmadığından TCK 123. maddesinde düzenlenen “kişilerin huzur ve sükununu bozma” suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, şüphelilerin eyleminin düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle araştırılarak ifadesinin tespitine gerek duyulmadığı,” bildirildi.