Sivil toplum kuruluşlarının (STK) liderleri, Türkiye’ye yönelik fiili Schengen ambargosu karşısında sivil toplumun ortak tavır sergilemesi gerektiğini söylüyor
BARIŞ ALTINTAŞ
T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın Haziran’da yayınladığı bir yazıda, medya kurumlarını Avrupa Birliği (AB) ve Schengen ülkelerinin Türkiye vatandaşlarına karşı fiili olarak uyguladığı vize ayrımcılığı karşısında tavır almaya çağırdı.
17 Temmuz’a benzer bir çağrı ise "Schengen ülkelerinden gazetecilere uygulanan fiili vize ambargosunu sonlandırmalarını istiyoruz" diyen Avrupa Gazeteciler Federasyonu’dan (EFJ) Başkan Yardımcısı Mustafa Kuleli’den geldi.
Türkiye’ye yönelik vize ambargosundan elbette sadece gazeteciler değil, sivil toplum örgütleri de etkileniyor.
Örneğin, geçmişte yaşanan ağır hak ihlallerine yönelik çalışmalar yürüten Hakikat Adalet Hafıza Merkezi Eş-Direktörü Murat Çelikkan, iki yönetim kurulu üyelerine ve iki çalışanlarına vize verilmediğini anlatıyor. Üstelik, bu konuda ilgili ülke Almanya’nın Türkiye'deki temsilcilerinden ilgili bakanına kadar uzanan girişimleri olmuş olsa da sonucun değişmediğini belirtiyor.
Akademik bilgiyi erişilebilir halde sunan web sitesi Daktilo 1984 kurucularından Enes Özkan konuşmacı olarak davetli olduğu, üstelik AB Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor'un da katılması planlanan Mart ayında düzenlenen bir etkinlik için yaptığı başvurunun belgelerinde bir eksiklik olmamasına rağmen reddedildiğini anlatıyor.
Çalışanlarına vize almayı başarabilmiş olan Ankara merkezli liberal düşünce kuruluşu Özgürlük Araştırmaları Derneği Eş-Direktörü İsrafil Özkan, sürecin, olumlu sonuçlansa bile yorucu, pahalı ve “mafya” benzeri şirketlerin tekelinde bir çile olduğunu söylüyor:
“Aylarca bununla uğraşmak istemiyoruz. Bunun finansal desteğini de sağlayamıyoruz. Bu bizim için en büyük sıkıntılardan bir tanesi.”
Her üç kurumun temsilcisi de, bu konuyu ilgili ülkelerin diplomatik temsilcileriyle gündeme getirdğini söylüyor.
“Her görüştüğüm diplomatla konuştum. Her biri bu konuda hiçbir yetkilerinin olmadığını söyledi,” diyor Enes Özkan.
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECMPF) Medya Özgürlüğü Acil Müdahale Koordinatörü Gürkan Özturan ise “yetkiden” öte bir soruna işaret ediyor:
“AB temsilcileriyle katıldığım her toplantıda yıllardır mutlaka vize konusunu belirtirim; bunu özellikle de sivil toplum, medya ve akademi ile öğrenciler için ayrı bir başlık olarak dile getiriyorum. Fakat gördüğüm kadarıyla bir adım atmak konusunda fazlaca niyetsizler.”
Peki böyle davranılmayı kabul etmeyen STK temsilcileri, ne yapmalı?
Özturan, “Zorunlu haller dışında bu ülkelerdeki etkinliklere bireysel katılımımı fazlasıyla kısıtlamıştım. Son iki yıldır oturum iznim ile katıldığım etkinlikler olsa da, daha geniş katılım olması adına Türkiye'den davet edeceğim kişiler varsa toplantıları vizesiz seyahat edilebilecek ülkelerde düzenleme niyetindeyim” diyor.
Enes Özkan ise kurumu için açıkça yarar sağlamayacak hiçbir toplantıya katılmadığını söylüyor.
“Görüşme daveti yaptıklarında, okulda kendilerini ağırlayacağımı söylüyorum. ‘Ben yorulacağıma onlar yorulsun’ diyorum. Bizim kurumdaki tüm arkadaşlar da böyle yapıyor. Bilgi almak istediklerinde, işleri düştüğünde yana yakıla arayıp, vize konusunda bu kadar etkisiz ve yetkisiz davranmalarını ikiyüzlülük gibi görüyorum.”
STK’ların ortak bir tavır alması etkili olabilir mi?
“Ben kişisel olarak artık [AB ülke etkinliklerine] gitmiyorum. Ama kurumsal olarak bunu genel olarak önermem” diyen Hafıza Merkezi Eş-Direktörü Çelikkan, yine de ortak bir tavır alınabileceği görüşünde: “Birkaç ‘event’ seçilip mesaj vermek için toplu tavır alınabilir.”
Enes Özkan ise ortak bir tavrın etkili olacağından şüphe duyuyor:
“Zaten demokratik kurumlarla ilişkileri geliştirmekten çok güvenlik politikaları, sınır-göç ilişkileri ve ticari bazı kaygılar haricinde Türkiye'ye artık değnekle dokunacak bir duruma gelmişler. Biz ortak tavır alsak gider SETA benzeri kurumlarla işlerini görürler. Çok da umrumda değil.”
‘Sivil toplum AB ve AK’ye iki çağrı yapmalı’
Gezi davasından tutuklu bulunan iş insanı ve hak savunucusu Osman Kavala ile Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş hakkındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmadığını hatırlatan Çeikkan, sivil toplumun AB’ye ve Avrupa Konseyine iki ayrı çağrı yapması gerektiğini düşünüyor.
“Türkiye sivil toplum temsilcileri, Avrupa Konseyi'ne AİHM kararlarını uygulamayan ve siyasi tutukluluk halini devam ettiren Türkiye’ye ihlal prosedürünün vakit geçirmeden uygulanmalıdır çağrısı yapmalı.”
Ankara'nın İsveç'in NATO'ya katılımına izin vermesi gibi son dönemde atılan adımların Türkiye’nin yabancı yatırımcıya ihtiyacı olduğu için hükümetin Batıya yönelik tavrının değiştiğine dair izlenimleri hatırlatan Çelikkan, STK temsilcilerinin ayrıca Avrupa Birliğine, Türkiye’nin üyelik sürecinin yeniden başlaması yönünde çağrı yapmaları için iyi bir zaman olduğunu söyledi:
“Böylece Avrupa Türkiye ile ilgili sadece güvenliği değil, demokrasi ve insan haklarını da konuşabilmeli.”
Tüm STK temsilcileri en kritik adımın bu konuyu sürekli gündemde tutmak olduğunda hemfikir.
İsrafil Özkan, bu konuda eksiklik olduğunu da söylüyor: “Daha bulunan üç-dört ay önce Nacho Sanchez Amor, bir tweet’te ‘vize süreçlerinde herhangi bir sıkıntı yaşanmamaktadır’ dedi. Bu adam Türkiye raportörü. Nasıl haberi olmaz?”
Daktilo 1984 kurucusu Enes Özkan ise yapılabilecek fazla bir şey olmadığını düşünüyor:
“Bu konu sivil toplumun çözüm alanından çıktı. Sadece daha fazla onur kırıcı ve alçaltıcı davranışı önlemek için ‘acil durum vizesiymiş, kurtarma operasyonuymuş’; bunları hayata geçirmesinler yeter”.