Haberler

MLSA ve 18 basın ve ifade özgürlüğü kuruluşu Bülent Mumay'ın onanan cezasına karşı bildiri yayınladı

MLSA ve 18 basın ve ifade özgürlüğü kuruluşu Bülent Mumay'ın onanan cezasına karşı bildiri yayınladı

 

MLSA ve 18 basın ve ifade özgürlüğü kuruluşu, gazete Bülent Mumay'a verilen 20 aylık hapis cezasına karşı ortak bildiri yayınladı.

Bildiri metni şu şekilde

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), aşağıda imzası bulunan basın ve ifade özgürlüğü kuruluşlarıyla birlikte gazeteci Bülent Mumay’a verilen 20 aylık hapis cezasının onanmasını kınıyor. Bu karar, Türkiye’de gazetecilerin özgürce haber yapma hakkını tehdit ediyor. Aynı zamanda, halkın doğru bilgiye ulaşmasını zorlaştırarak demokrasinin işleyişini olumsuz etkiliyor.

Türkiye’deki yetkililere, gazetecilere yönelik tacize son vermeleri için acil çağrıda bulunuyoruz. Mumay’ın davası, Türkiye’de bağımsız gazeteciliğe yönelik sistematik baskının son örneklerinden biridir ve bu durum giderek artan bir eğilim olarak ciddi endişelere yol açmaktadır.

Mumay’a verilen hapis cezasının onanmasına uzanan süreçte yaşananlar endişe vericidir:

  • 6 Mayıs 2023’te Mumay, bir inşaat firmasının İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) metro kredisine haciz koydurması ile ilgili sosyal medya paylaşımları nedeniyle 20 ay hapis cezasına çarptırıldı. Gazeteci karara itiraz etti, ancak itirazı reddedildi.
  • Mumay’ın hükümetle bağlantılı müteahhitlerin sürece dahil olduğu iddialarını dile getiren tweet’i hızlıca engellendi.
  • 20 Mayıs 2024’te, aynı konuyla ilgili başka bir tweet’ine erişim engeli getirilerek habercilik faaliyetlerini sansürleme girişimleri devam etti.
  • 20 Ağustos 2024’te, istinaf mahkemesi 20 aylık hapis cezasını onadı. Onaylanan hapis cezasıyla ilgili haberlere erişim engellendi. Bu aşamada Mumay’ın tek seçeneği Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmak.

Mumay’a yöneltilen “kişisel verileri hukuka aykırı şekilde ele geçirme veya yayma” suçlamaları, araştırmacı gazeteciliği sindirme stratejisinin bir sinyalidir. Hapis cezası kararı ve tekrarlanan sansür, Türkiye’de basın özgürlüğü üzerinde artan baskıyı gözler önüne sermekte ve siyasi bağlantılı yapılarla ilgili kamu yararına haber yapmak isteyen gazeteciler üzerinde caydırıcı bir etkiye yol açmaktadır.

Mumay’ın davası tekil bir örnekten ziyade Türkiye’de bağımsız medyaya yönelik kapsamlı bir yargı tacizi ve sansür uygulamasının parçasıdır. Bu durum, basın özgürlüğü ve halkın bilgi alma hakkının korunmasının uluslararası düzeyde daha fazla gündem teşkil etmesi gerekliliğine işaret etmektedir.

Bağımsız Gazetecilere Yönelik Süregelen Baskı

Bülent Mumay’a yönelik sansür ve hapis cezası kararı, Türkiye’deki gazetecilere yönelik yaygın bir yıldırma politikasının son örneklerindendir. Hükümet, araştırmacı gazetecileri susturmak için davalarla gözdağı, sansür ve finansal baskı gibi yöntemlerle ısrarlı bir tutum sergilemektedir. Yakın zamanda yaşanan gelişmeler bu eğilimin ciddiyetini vurgulamaktadır:

Yasal Cezalandırma: BirGün gazetesi yazarları İsmail Arı ve Timur Soykan, organize suç ve yolsuzluk hakkındaki kitapları nedeniyle soruşturmalarla karşı karşıya kaldı ve kitaplarının toplatılması talep edildi. Bu, araştırmacı gazeteciliği engellemeye yönelik açık girişimlerden biri oldu.

Sansür: Gazeteci İsmail Saymaz’ın, Milli Eğitim Bakanlığı Hollanda Lahey Eğitim Ataşeliği görevinden ayrılan Doç. Dr. Niyazi Kaya’nın yerine eşi Doç. Dr. Miyase Koyuncu Kaya’nın atanmasıyla ilgili haberine erişim engeli getirildi.

Finansal Baskı: Hükümetin araştırmacı gazeteciliğe yönelik sistematik sansürü, suçluların bile gazetecileri hedef alma cesaretini bulduğu bir ortam yarattı. Çarpıcı bir örnek, uyuşturucu baronu Duax Ngakuru’nun Timur Soykan ve Kırmızı Kedi Yayınevi’ne karşı açtığı, 350.000 TL tazminat ve Baron İstilası kitabının toplatılmasını talep eden dava oldu. Bu dava, gazetecileri sindirmek için kullanılan finansal baskıyı gözler önüne serdi.

Bu vakalar, Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik çok yönlü saldırıyı göstermektedir. Kamuyu ilgilendiren gerçekleri gün yüzüne çıkaran gazeteciler davalar, sansür ve mali yıkımla karşı karşıya kalmaktadır. Bu uygulamaların tümü, demokratik ilkeleri tehlikeye atmakta ve halkın bilgi edinme hakkını tehdit etmektedir.

Aşağıda imzası bulunan kuruluşlar, Türkiye’de yargının, kamuoyunu bilgilendirdikleri için gazetecileri cezalandırmak yerine, ülkede basın özgürlüğünü ihlal edenlerden hesap sormasını talep etmektedir. Gazetecilerin toplum için kritik olan bu mesleği misilleme korkusu olmadan yerine getirmelerine izin verilmesi esastır.

İmzalayanlar:

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)
ARTICLE 19 Avrupa
Articolo 21
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF)
Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ)
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)
Gazeteciler Cemiyeti, Ankara
Güney Doğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO)
IFEX
İsveç PEN
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)
OBC Transeuropa
PEN Amerika
PEN Kanada
PEN Norveç
Punto24 Bağımsız Gazetecilik Derneği (P24)
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS)
Uluslararası PEN
Yabancı Medya Derneği (FMA)


Bu açıklama, Avrupa Komisyonu tarafından finanse edilen ve AB Üye Devletleri ile aday ülkelerdeki basın ve medya özgürlüğü ihlâllerini belgeleyen Avrupa çapında bir mekanizma olan Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) kapsamında Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) tarafından hazırlanmıştır.

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.