6 Şubat’ta meydana gelen ve etkisini 11 ilde hissettiren Kahramanmaraş depremlerinden bölgede yaşayan gazeteciler de etkilendi. 50 binden fazla vatandaşın yaşamını yitirmesine, on binlerce kişinin de yaralanmasına yol açan depremin en önemli görgü tanıklarından olan gazeteciler, o gün ve sonrasında neler yaşadıklarını aktardı.
6 Şubat depremlerinde Urfalı gazeteciler… Kimisi gazetecilik yaparken arama kurtarmaya yardım etti, kimisi kendisinin de afetzede olduğunu unutup tüm engellemelere rağmen sahadan haber geçti. Hep anlatıcı olan gazeteciler bu sefer anlatan tarafta.
6 Şubat depremlerinde şehirler, hayatlar yerle bir olduğunda korkusunu, acısını bir kenara bırakarak yaşananları afet illerinde yaşayan gazeteciler aktardı. Depremin üzerinden bir buçuk yıl geçti. Hala kentler tam anlamıyla ayağa kalkmış değil. MLSA depremin ilk anından itibaren nabzını tutan gazetecilere mikrofon uzattı. Gazeteci Burcu Özkaya Günaydın editörlüğünde başlatılan yazı dizisinde deprem bölgesinde yaşayan gazeteciler hem afet gününü hem de aradan geçen zamanda kent, yaşam, gazeteciliğin ne durumda olduğunu Türkiye kamuoyuna aktaracak.
FATMA KEBER
Mesleğe olan bağlılıkları sayesinde ikinci deprem anında bile gazete çıkararak, haber yapmak için görevi başına giden gazeteciler, karşılaştıkları zorluklara rağmen halkı bilgilendirmek için zaman kaybetmeden haberin peşine düştü.
“Hava soğuk buz ben bir hırkaylayım, ayakkabısız… Enkazlardan sesler geliyor, ortalık mahşer yeri. Çocuklarımı güvenli bir yere götürdüm ve haberciliğe başladım.”
“Bir taraftan çekim yaparken diğer taraftan insanları kurtarmak için mücadele halindeydim. Depremin merkez üssünün Hatay olduğunu öğrenince çok korktum çünkü oğlum Hatay’da üniversite okuyordu, hemen ona ulaşmaya çalıştım.”
“Tek isteğim oğlumu görebilmekti. Depremden sonra yeme -içme hiç aklıma gelmedi. Zaten kafam da yerinde değildi. 6 Şubat’tan üç gün sonra kendime gelebildim.”
Bu sözler Urfalı depremzede gazetecilere ait. Her şeye rağmen mesleklerini devam ettiren gazeteciler, hiç unutamadıkları günü 6 Şubat’ı anlattı.
Gazeteci Mehmet Er: “Bir taraftan haber yapmaya diğer taraftan insanları kurtarmaya çalışıyorduk”
Şanlıurfa'da yerel bir gazetede haber merkezi müdürlüğü yapan gazeteci Mehmet Er, 6 Şubat gününün her zamankinden farklı bir gün olduğunu söyledi. Sıcak bir iklime sahip olan Urfa’da çok fazla kar yağmadığı için yöre halkı da epey şaşırır. Gazeteci Er’in 6 Şubat gecesine dair en net hatırladığı olay eşi ve çocuklarıyla beraber panik halinde binadan çıkması.
İlk panik anını atlatan Er, ne olup bittiğini kamuoyuna aktarmak için sahaya çıktı. İpekyolu mahallesinde yıkılan bina olduğu haberini alan gazeteci, soluğu bu mahallede aldı. Binadan seslerin geldiğini duyan Er, sonrasını şu sözlerle anlattı:
“Binaya ulaştığımda manzara korkunçtu. Enkaz altından sesler geliyordu o sırada birkaç itfaiye ekibi ve vatandaştan başka hiç kimse yoktu. Herkes panik halinde bir şeyler yapma çabasıyla enkazı kaldırmaya çalışıyordu. Ben de bir taraftan çekim yaparken diğer taraftan insanları kurtarmak için mücadele halindeydim. Depremin merkez üssünün Hatay olduğunu öğrenince çok korktum çünkü oğlum Hatay’da üniversite okuyor. Telefonu kapalıydı, sonra arkadaşından ulaştım. Yurt binasından çıkabilmişler. Deprem bölgesindeki gazeteciler olarak biz de mağdurduk ama diğer taraftan insanların sesi olduk.”
Tuğba Gök: “Depremden sonra üç gün kendimde değildim”
Diyarbakırlı Gazeteci Tuğba Gök, yıllardır Urfa’da gazetecilik yapıyor. 6 Şubat günü Gök’ün dört yaşındaki oğlu Diyarbakır’da ailesinin yanındayken, kendisi deprem günü evinde yalnızdı.
Gök, avizelerin şiddetli sallantısıyla uyandığını söyledi. Depremin çok şiddetli olduğunu ve sarsıntıdan yürüyemediğinin altını çizen Gök: “Evim Haliliye ilçesindeydi. Haliliye depremi en ağır yaşayan bölgelerden. En üst kattaydım, öyle bir sarsıntı ki kapıdan çıkamıyorum. Bir şekilde kendini dışarı attım. Bir süre ne olduğunu algılayamadım” diye konuştu.
Gök: “Yemek aklıma gelmedi, zaten yoktu… tek istediğim oğlumu görebilmekti”
Depremin üzerinden 18 ay geçmesine rağmen hala artçılar olduğunda paniğe kapıldığını söyleyen Gök, “Depremden sonra yaklaşık üç gün boyunca aklıma yemek dahi gelmedi. Sadece sigaram vardı ve sigaramla o anın korkusunu şokunu atmaya çalışıyordum. Hiç yemek aklıma gelmedi zaten bulamıyorduk. Herkes can derdine düşmüştü. Düşünsenize iki kez deprem yaşadık. Artık yaşadığımızı bile düşünemiyorduk. Sadece istediğim oğlumu görebilmekti” sözleriyle depremin ilk günlerinde yaşadıklarını anlattı.
“O kadar ay geçti deprem hala dün gibi”
Depremden üç gün sonra kendine gelmeye başlayan Tuğba Gök, ilk şok halini atlattıktan sonra gazetecilik yapmak için sahaya indi. Arama ve kurtarma çalışmalarının sürdüğü Osman Ağan Apartmanı’nın önünde canlı yayın yapan Gök, “Bina önünde canlı yayın yapıyordum. AFAD, askerler, insanlar birbirine yardım etmeye çalışıyordu. Hakkâri, Bingöl çevre illerden bir sürü insan vardı. Enkazın altındaki insanları kurtarmaya çalışıyorlardı. Hakkâri’den bir asker gelmişti, benim o halde canlı yayın yaptığımı gördü ve kendi yemeğini bana verdi. Bunu asla unutamayacağım. O kadar ay geçti deprem hala dün gibi bizim için. Asla unutmayacağız.” diye konuştu.
Telefonla habercilik yaptı, Urfa’nın sesi oldu
Gazete Duvar Urfa Temsilcisi Fatma Keber, Urfa’da aktif gazetecilik yapıyor. Deprem öncesi de sonrası da hep sahadaydı. Depremde evi yıkılan Keber, bilgisayarı, fotoğraf makinesi olmamasına rağmen telefondan haber yazarak, sahada çalışmaya devam etti.
Üçüncü katta oturan Fatma Keber, binadan camların kırılma sesleri gelince çocuklarını da alarak binadan çıkmaya çalıştı. Zar zor kendini hırkasız, ayakkabısız dışarıya atan Keber, “Ortalık adeta mahşer günü gibiydi. Herkes bir yerlere kaçıyordu. Enkazların altından sesin geliyordu. Çocuklarımı binalardan uzak güvenli bir yere yerleştirerek, o andan itibaren çalışmaya başladım. İlk üç gün ekmek bile bulamadık. Hava soğuk, herkes sokakta. Üç gün bu haldeyken dahi hem yerel hem de ulusal basına haber yaparak, durumu anlattım” diye konuştu.
İlk üç günden sonra arkadaşının tek göz, eski yapılı bir evine gittiğini fakat artçılardan dolayı kalmakta zorlanan Keber, bir haftanın sonunda Urfa’da bir KYK yurduna yerleşti. Bir süre KYK yurdunda kalan Keber, o süreçte deprem sonrası konut kriziyle beraber ev fiyatlarının yükselmesinden kaynaklı ev bulamadı. Güvenli olduğu için Toplu Konut’un (TOKİ) kapıcı dairesine yerleşen Fatma Keber, Urfa’da gazeteciliği şu sözlerle anlattı: “Evden hiçbir eşyamı çıkaramadım. Sağ salim kurtuldum ama ben gazeteciyim ne bilgisayarımı ne de fotoğraf makinemi evden çıkaramadım. Urfa’nın tüm haberlerini ben duyurdum. Haberleri de telefonla yazıyordum. Aktif gazetecilik yapmaya devam ediyorum ve hala haberleri telefondan yazıyorum. Bilgisayar hala alamadım. Habercilik yaparken çok da engellendim. Fotoğraf, video çekerken ‘çekme’ ‘yapma’ denildi. Ben dinlemedim, bu şehrin sesi oldum. Yetkili merciler ilk üç gün sesimizi duymadı, şimdi de herkes bizi de depremi de unuttu. Fakat bizim sorunlarımız hala çözülmedi. Bizde tüm engellemelere rağmen yazmaya devam edeceğiz.”
Fatma Keber kimdir?
11 yıldır gazetecilik yapan Fatma Keber, gazetecilikten önce okul öncesi öğretmenliği yaptı. Gazeteciliği her zaman çok seven Keber, öğretmenliği bırakarak, radyo televizyon ve programcılığı okudu. Urfa’da aktif olarak gazetecilik yapan Keber, birçok yerel ve ulusal basında görev yaptı. Fatma Keber, şu an Gazete Duvar’ın Urfa Temsilciliği’ni yapıyor.