Burcu Karakaş
Sessizce gidenler, sessizlikte kalanlar… Gizlilikle gömülenler, kayıplarıyla vedalaşamayanlar… Teselli bulamayanlar, teselli edemeyenler… Öpüşemeyenler, kucaklaşamayanlar… Yalnız kalanlar, aklı yalnızlarda kalanlar… COVID-19 pandemisi nedeniyle hayatımızın orta yerine düşen “sosyal mesafe”, duygu durumlarımızı alt üst etti. Tokalaşmanın dahi mecburen rafa kalktığı bu günlerde, ruh ve akıl sağlığımız da imtihandan geçiyor. Her istediğimiz yerde bulunamıyor, her isteyene şifa olamıyoruz. Hepsinden ötesi, bu halin ne kadar süreceğini de bilmiyoruz. Bu yazı dizisi, tarihe tanıklık etmenin yoruculuğunu paylaşmak fikrinden doğdu. Paylaştıkça hafifleyeceğimiz inancıyla…“Şaşarım enginlerine mavi doğanın Düş kurar, özlem duyar, susarım.” —Hermann Hesse, Ağaçlar
Çimen Turan, 74 yaşında. İzmir’in Ödemiş ilçesinde dört katlı bir apartmanın ikinci katında yalnız yaşıyor. COVID-19 salgını nedeniyle 65 yaş ve üstüne getirilen sokağa çıkma yasağı onu da eve bağladı. Alt kat komşularının birbirinden güzel çiçeklerle dolu bir bahçesi var neyse ki. Orada halen temiz hava eşliğinde kahve içebiliyor. “Ben çok dışarılara çıkan bir insandım. Şimdi çıkamıyorum diye sıkıntıdayım.” Çimen Hanım, yıllardır kadın örgütleriyle, okuma gruplarıyla içli dışlı bir insan. Gençlere taş çıkartacak türden bir sosyallikle hayatını sürdürürken eve hapsolmak canını epey sıkmış. Evinin önünde bir park var, parkın öte yanında ikiz kız kardeşi oturuyor. Onunla görüşememek de can sıkıntısının katmerlenmesine yol açıyor. “İkiz kardeşim gelemiyor bana. Yengem gelemiyor. Ailedeki diğer gençler bana virüs bulaştırırlar diye gelmiyor.” Küçük bahanelerle uzun yürüyüşler yapmak Çimen Hanım’ın ruhuna ezelden beri iyi geliyor. Bu bahane, Ödemiş’in bir ucuna kurabiye almak için gitmek de olabiliyor. Maksat ona yürümek olsun. Yürümeyi çok ama çok seviyor. Ödemiş halkının onun bu aktifliğine hayret ettiği oluyormuş. “Ömrüm boyunca hiç eve kapanmış biri değilim. Buradan eyleme katılmak için İzmir’e trenle gidip gelen bir insandım. Şimdi onlar da yok…” Geçen sene geçirdiği rahatsızlık nedeniyle bir süre hareketleri kısıtlanmış. İşte o günlerde dizleri ağrımaya başlamış. Son birkaç gündür de aynı ağrıyı hisseder olmuş Çimen Hanım. Yürüyüş yapamayacağı için ne yapabileceği üzerine de böyle kafa yormaya başlamış. “Şöyle bir çare düşündüm: Apartmanın bodrum katına ineyim dedim. Oradan çatıya kadar çıkayım. İneyim çıkayım, ineyim çıkayım… Bedenim hareket etsin biraz.” 65 yaş üstü için getirilen sokağa çıkma yasağı birkaç saatliğine gevşetilsin ister mi? Sesi neşeye bürünüyor bir anda: “Çok isterim! O süre içinde sürekli ben yürürüm yollarda!” Anlattıklarından anlaşıldığı üzere, karantinada en çok yürüyüş yapmayı özlemiş. Ha bir de, İzmir’e gidip gelmeyi… Bir sonraki cümlesine ismimle hitap ederek başlayınca çok önemli bir sır verecek gibi hissederek söylediklerine kulak kesiliyorum. “Burcu, ben güzel bir film seyretmek için İzmir’e giden bir kadındım.” Şu günler geçsin, sinema için İzmir’e yine gidecek elbette. Sevdiklerini görmek için Didim’e, Bodrum’a ve Ayvalık’a da gidecek tabii ki. Okuyarak ve müzik dinleyerek ruhunu diri tutuyor. Kitaplar da şarkılar da ona iyi geliyor. Hem müzik dinlerken yalnız da değil, tüm mahalleye dinletiyor. “Öğlene kadar klasik Batı müziği dinlerim. Sokağa çıkma yasağında epey yayın yapıyorum. Hoparlörleri balkona çeviriyorum gelip geçenler de dinlesin diye… 17.30-18.00 arası fasıl dinletiyorum. Bir de TRT Türkü’nün türkülerini dinliyorum.” Müzik çok önemli, bir evde mutlaka müzik olmalı. Müziksiz hayat düşünülemez. Salgının başından beri 65 yaş ve üstüne dair üretilen söylemlere de canı sıkılmış biraz. Mizacı gereği bunu da espriye vuruyor ama yetkililerin “yaşlı” vurgusundan hoşlanmadığı da belli. “Yaşadığım yerde bütün insanların psikolojisi şöyle: 65 yaş üstü olanlar daha büyük bir tehdit altında diye birbirimizin yüzüne bakarken işte, ‘Ölebiliriz’ diye düşünüyoruz. Gençler için o kadar büyük bir korku yok.” Sokağa çıkma yasağı sadece 65 yaş ve üstü için değil. 20 yaş ve altının da salgın nedeniyle sokağa çıkması yasak. Haliyle çocuklar ve gençler de günlerini evlerinde geçiriyorlar. Çimen Hanım’ın evde oturmaktan sıkılan çocuk ve gençlere bir tavsiyesi var: “Mümkün olduğu kadar okusunlar! Kitap okumak için ne güzel bir zaman buldular işte.” Sesi yürüyememenin sıkıntısına rağmen ışıldıyor. Teşekkür ederek sohbetimizi sonlandırıyorum. Dinç ve muzip bir şekilde karşılık veriyor. “Ben de teşekkür ediyorum… 65 yaş üstü bir insan olarak!”