Barış Akademisyeni Özlem Beyarslan'ın "terör propagandası" suçlamasıyla yargılandığı davanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen karar duruşmasında Beyarslan'a 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi, hükmün açıklanması geriye bırakıldı
İstanbul - Barış için Akademisyenler bildirisinin imzacılarından Boğaziçi Üniversitesi Matematik Bölümü öğretim görevlisi Dr. Özlem Beyarslan’ın TMK 7/2 maddesinde yer alan “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılandığı davanın karar duruşması İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. MLSA'nın savunduğu Beyarslan'ın sabah 11:45’te başlaması beklenen duruşması, öncesinde görülen dosyalarda yaşanan gecikmelerden dolayı saat 14:00’te başladı.
"Barış bildirisinde terör örgütünü öven tek bir madde yoktur"
Bir önceki duruşmada verilen esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunan Özlem Beyarslan, önceki celselerde iddianın TCK 301’e çevrilme talebinin reddi ve iddianamenin tekrarı şeklindeki mütalaaya karşı yeniden belirtme ihtiyacı duyduğu şeyler olduğunu söyleyerek sözlerine başladı.
Beyarslan, “Bildiriyi internette gördüm ve toplumumuzda yaşanan sorunlara bir çözüm sağlayabileceğini umarak imzalamaya karar verdim. Savcının iddianamesinin aksine barış bildirisinde terör örgütünü öven tek bir madde yoktur. Benim bildiriyi terör örgütünden talimat alarak imzaladığım iddiası sadece yanlış değil, bütün rasyonelliklerden uzaktır; bu iddiayı reddediyorum,” dedi ve sözlerine devam etti: “Bir arada yaşamamız için gereken koşulları yetkililere hatırlatmanın vicdani görevim olduğunu düşünüyorum. Beraatimi istiyorum.”
"Beyarslan iktidarın dilini kullanmadığı ve barış talep ettiği için yargılanmaktadır"
Daha sonra söz alan müdafi avukat Veysel Ok, “Burada müvekkilimin dünya görüşü yargılanmaktadır. Kendisi iktidarın dilini kullanmadığı ve barış talep ettiği için yargılanmaktadır. Ancak hangi savcı ya da yargıç bir akademisyenin ne yazacağını, ne konuşacağını ya da neye imza atacağını sorgulayabilir? Bu sorgulamayı geçmişte yapanlar oldu fakat şu an toplumsal hafızamızda iyi hukukçular olarak anılmamaktadırlar.”
“Mütalaa diye tarif edilen bu metin, hukuka aykırı delillerle güçlendirilmeye çalışılmıştır. Bahsi geçen mütalaa, ifade hürriyetini kısıtlamaya, yurttaşların itirazlarının ve barış taleplerininin görünürlüğünü azaltmaya hizmet etmekte ve bu talepleri açıkça seslendirenleri terörize etmektedir.”
Yurt dışında görülen benzer davalardan örnekler sunan Ok sözlerine şöyle devam eti: “Söz konusu terör tanımının geniş, muğlak ve soyut kavramlar üzerine oturtulduğu ve bunun hukuki açıklık ilkesini zedelediği çok açıktır. Uluslararası mevzuatta terör kavramı daha net ve dar kapsamda yorumlanmaktadır. Ülkemizde ise terör suçu kapsamı daha geniş bir alan ile tanımlanmaktadır ve ifade özgürlüğü ise oldukça dar bir kapsamda bırakılmıştır. Uluslararası sözleşmelere göre iddianamede yer alan eylemlerin suç olarak kabul edilemeyeceğini düşünüyoruz ve müvekkil hakkında beraat kararı verilmesini talep ediyoruz.”
İzleyiciler kararın okunması için duruşma salonuna alınmadı
Mahkeme heyeti, karar için müzakere etmek için ara verdiği esnada açık yargılamaya son verdi. İzleyiciler arasında bulunan akademisyenlere, Beyarslan’ın yakınlarına ve basın görevlilerine aranın ardından kararın okunması için duruşma salonuna giremeyecekleri söylendi. Bu karar nedeniyle yaşanan kısa bir tartışmanın ardından yalnızca Beyarslan ve müdafi avukatlar tekrar duruşma salonuna alındı.
Mahkeme, Özlem Beyarslan’a 1 yıl 3 ay hapis cezası verdi. TMK 7/2 gereğince alt sınırdan 1 yıl hapis cezası verilen Beyarslan’ın cezasına yaptığı eylemi basın yayın yoluyla gerçekleştirdiği iddiasıyla yarı oranında artırım yapıldı fakat cezanın olası etkileri değerlendirilerek lehine takdiri indirim sebebi kabul edilerek verilen cezada 1/6 oranında indirime gidildi. Hükmün açıklanması geriye bırakılarak Beyarslan’ın 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildi.
