İstanbul Ümraniye’deki 1 Mayıs Mahallesi’nin kuruluşunun 20. yılı dolayısıyla düzenlenen festivalde polis müdahalesi sırasında gözaltına alınan 10 kişinin “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla yargılandığı davanın ilk duruşması bugün İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.İddianamede 10 kişiye yöneltilen suçlamalara bir müşteki polis memurunun ifadesi, polis tarafından hazırlanan görüntü inceleme ve tespit tutanağı, atıldığı iddia edilen sloganlar ve kişilerin taşıdığı iddia edilen flama ve bayraklar delil olarak gösteriliyor. İddianamede ayrıca iki kişiye “görevi yaptırmamak için direnme” ve üç kişiye ise “kamu malına zarar verme” suçlamaları yöneltiliyor. Bir sanık hariç diğer sanıkların katıldığı duruşmada avukat Ömer Yıldız da hazır bulundu. Müşteki polisle beraber bir güvenlik ve bir sivil polisin olduğu duruşmada kimlik tespitinin ardından savunmalara geçildi.
‘Uyarı yapılmadan toplu şekilde gözaltına alındık’
Anayasal hakkını kullanmak istediği için açıklamaya katıldığını belirten Eray Çıta, “Dağılın uyarısı yapılmadan orantısız polis şiddetine maruz kaldık. Dağılmak istedik ancak emniyet kalkanları açmadı ve toplu şekilde gözaltına alındık” dedi.İbrahim Kaypakkaya'yı anmanın ve fotoğrafını taşımanın suç olmadığını ifade eden Deniz Aksakallı da “Polisler bizi sıkıştırdığı için kendimi korumak durumunda kaldım. Kalkan zaten kırıktı ben kırmadım” diye konuştu. Mahkeme başkanı tarafından polisin dağılın şeklinde uyarı yapıp yapmadığı sorusuna Aksakallı, herhangi uyarı duymadığını söyledi.Anayasal hakkını kullanarak basın açıklamasına katıldığını söyleyen Mustafa Havuç ise slogan atmadığını, atmış olsa da bunun suç teşkil etmediğini beyan etti.Sosyal medyadaki çağrı üzerine festivale katıldığını belirten Emirhan Akbaba, “Polis tarafından herhangi bir uyarı yapılmadı. Kitle içerisinde slogan attım ve bunun suç teşkil ettiğini düşünmüyorum. Kalkana zarar veren görmedim ama polislerin kalkanlarla kitleye zarar verdiğini gördüm” dedi.
Müşteki polis: ‘Kalkanı kim kırdı görmedim, şikayetçiyim’
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını (HAGB) kabul eden sanıkların ardından müşteki polisin beyanına geçildi. Kısa bir basın açıklaması yapıldığını, daha sonra Partizan ve KÖZ gruplarının da kitle içerisinde görülmesi üzerine dağılma anonsu yapıldığını iddia eden polis, “Üç kere uyarı yapıldı, grup dağılmayınca gözaltına aldık. Darp edildim, sonrasında darp raporu da aldım” dedi.Müşteki polis, mahkeme başkanının, “Kalkanları somut olarak bu kırdı, ‘Şu kırdı’ diyeceğin isim var mı? Polisi tehdit eden var mıydı?” sorularını ise “Kim kırdı görmedim, ‘katil polis’ diyorlardı. Şikayetçiyim, davaya katılmak istemiyorum” diye yanıtladı.Tanık olarak dinlenen polis ise şöyle konuştu: “Ataşehir'de Pir Sultan Abdal Cemevi önünde görevlendirildik. Saat 2 gibi gösterici grup basın açıklaması yapacaktı. Kısmen yapılan basın açıklamasından sonra yürümek istediler. Yürüyüşün usule uygun olmadığı söylenip uyarı yapıldı. Grup çembere alındı. Çemberden araca götürürken erkek bir gösterici devlet memuru olan kadın polise kin ve nefretle yumruk attı. Kim olduğunu hatırlamıyorum.”
‘Kaypakkaya sloganı suç teşkil etmemektedir’
Festivalin her yılın gerçekleştirildiğini ancak son yıllarda yasaklandığını belirten avukat Ömer Yıldız, “Herkesin barışçıl, demokratik eylem yapma hakkı vardır. İdare keyfi bir şekilde kısıtlamaya gidemez. Sanıkların üzerine atılı suçu işlemeleri için belirli şartlar vardır. Polislerin olay yerine gelerek üç kez uyarıda bulunmaları gerekmektedir. Olay yerinde hiçbir çağrı yapılmamıştır. İbrahim Kaypakkaya pankartı var denilerek saldırılmıştır” diye konuştu.Terör örgütü propagandası ile ilgili Yargıtay içtihatlarının açık olduğunu söyleyen avukat Yıldız, “Birçok ifadenin suç olmadığı belirtilmektedir. Söylemlerde herhangi bir suç unsuru yoktur. ‘Önderimiz İbrahim Kaypakkaya’ sloganı Yargıtay ve AİHM içtihatları doğrultusunda suç teşkil etmemektedir. Beraat kararı verilmesini talep ediyoruz” dedi.İddia makamının eksik hususların giderilmesini talep ettiği duruşmada mahkeme, müşteki polis hakkında Adli Tıp Kurumuna yazılan müzekkerenin akıbetinin sorulmasına, iddianamede belirtilen kalkan kırılma olaylarına ilişkin kamu zararı oluşup oluşmadığı ile ilgili de müzekkere yazılmasına karar verdi.Dosyada bulunan görüntülerin Ulusal Kriminal Büro'ya gönderilerek görüntülerdeki kişilerin sanıklar olup olmadığı konusunda rapor hazırlanmasını isteyen mahkeme, tüm sanıklar hakkındaki yurt dışı yasağı şeklindeki adli kontrol tedbirinin devamına karar vererek davayı 11 Mayıs'a erteledi.*Bu işin hakları, Atıf-Gayriticari (CC BY-NC) Lisans ile kısmen saklıdır. Bu iş, MLSA’ya atıf ile ve ticari olmayan amaçlar ile kullanılıp dağıtılabilir.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.