MELTEM YILDIRIM
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da pandemi sebebiyle online olarak gerçekleştirilen 12. Londra Film Festivali (LKFF) kapsamında yüzden fazla film, dünyanın her yerinde ücretsiz olarak izleyici ile buluşuyor. 2001 yılından bu yana düzenlenen LKFF için bu yıl 10 Kürt film festivali ortaklaşarak Global Kürt Film Festivali’ni tasarladı.
https://youtu.be/Dy4QZbKyi0M
Festival komitesinden
Şehriban Süyür* ile tüm bu koşullara rağmen global ölçekte düzenlenen festivali ve Kürt sineması ile kendine has dinamiklerini konuştuk.
Bu yıl 10 festivalin LKFF kapsamında ortaklaşması ile “Global Kürt Film Festivali” oluşumuna gidildiğini görüyoruz. Bize bu oluşumun nasıl ortaya çıktığını anlatır mısınız?
Pandemi maalesef birçok bağımsız kültür ve sanat etkinliğini ciddi anlamda etkiledi ancak dijital olanakları daha etkili kullanabileceğimiz bir fırsat da yarattı. İşte biz bu fırsatı iyi kullandık.
Bu ulusal ortaklaşmaya pandemi koşulları vesile oldu. Tüm dünyanın kapanmayı ve lokalleşmeyi düşündüğü bir sırada, biz de bir araya gelemeyen Kürdistan’ın farklı bölgelerini sanal ortamda bir araya getirip, Kürt sinemasının en iyi filmlerini sadece dört parça ve diaspora ile sınırlı kalmadan global sinemasever izleyici ile buluşturmak istedik.
Geçen yılki 11. festivalimizde keşfettiğimiz sanal festival yapma tecrübesini diğer Kürt Film Festivalleri ile de paylaştık. Londra Kürt Film Festivali inisiyatifinde ortaya çıkan bu fikir dünyanın çeşitli kentlerindeki Kürt film festivallerine teklif edildi ve 10 ayrı festival bunu uygun buldu.
Bu yıl festivale katılan filmleri değerlendirdiğinizde karşımıza nasıl bir tema çıkıyor?
LKFF olarak her yıl pek çok faktörü göz önünde bulundurarak festivalimize bir tema belirleriz. Güncel bir sorundan esinlenebildiğimiz gibi Kürtlerin karşı karşıya olduğu ve süregelen sorunlardan veya festivale gönderilen filmlerin temalarından da yola çıkabiliyoruz. Bu yılın temasını
“Kurdistana min” (Benim Kürdistanım) olarak belirledik. Her nerede yaşıyorsak Kürdistanımızı orada yaşatalım ve Kürtlere çizilen sınırları yıkıp ötesine geçelim dedik.
Festivalde Kürt siyasal, sosyal ve gerilla mücadelesi, Kürt kadın mücadelesi, savaş, ölüm, cezaevi işkenceleri, insan hakları ihlalleri, asimilasyon, baskı ve şiddet, direniş ve mücadele, dil ve kimlik sorunu, tarih ve kültürün yok edilmesi, Kürt müziği, ekonomik sorunlar, köy ve şehir hayatı, savaş mağduru çocuk ve kadınlar, 1980 darbesi, sınır ve göç gibi pek çok tema; bu yıl iki ayrı film programımızda yer alan filmlerin temaları olarak karşımıza çıkıyor.
Film temaları çoğunlukla ortak Kürt sinemasında. Çünkü yaşanılan ortak.
Son yıllarda uluslararası festivallerde ödülleri daha çok Kürt belge filmcileri aldı. Festival Komitesi olarak bu konuda sizin değerlendirmeniz nedir?
Kürtlerin hayatı film gibi, dolayısıyla ayrıca kurmacaya gerek yok. Hitchcock gibi korku ve gerilimi kurmalarına gerek yok. Kendilerine dayatılan hayat zaten korku filminden farksız. Diğer yandan Kürt halkı yüzyıllardır hikayeler biriktiriyor ve bu hikayelerin henüz çok az bir kısmı beyaz perdeye aktarıldı.
Sayı olarak bakıldığında belge filmlerin çoğunlukta olduğu söylenebilir, her ne kadar sayıları yıldan yıla farklılık gösterse de. Ama çok etkili ve çok başarılı kurmaca filmleri de yabana atmamak lazım. Kürt yönetmenler kurmaca film yapmada da çok başarılı. Çünkü film hikayeleri hayatın gerçeklerinden besleniyor.
Kazım Öz,
Bahman Ghobadi,
Şewket Amin Korki,
Mano Khalil,
Taha Karimi,
Hisham Zaman,
Sedat Yılmaz,
Miraz Bezar,
Selamo (Abdulselam Kılgı),
Kudret Güneş,
Çayan Demirel,
Yüksek Yavuz,
Haşim Aydemir,
Veysi Altay ve
Soleen Yusef ve ismini sayamadığım daha nice Kürt yönetmen; her iki dalda çektikleri filmlerle rüştünü ispat etti.
Dünya sinema tarihinin Lumière Kardeşler’in ilk filmiyle başladığını varsayarsak, Kürt sineması bu tarihin neresinde başlar?
Sinemanın doğuşundan sonra halka açık ilk gösterim 28 Aralık 1895’te Lumière kardeşler tarafından düzenlendi ve bu ilk gösterimden 31 yıl sonra Zare filmi çekildi. Kürt sinemasının 1926 yılında Ermenistan’da çekilen Zare filmiyle başlayıp başlamadığı konusu tartışmaya açık, çünkü yönetmen Kürt değil. Aslında bu Kürt sinemasının nasıl tanımlanacağına bağlı. Biz klasik film programını oluştururken Kürt yönetmenlerin yönettiği fimleri seçtik. Kürt olmayan yönetmenlerin Kürtler üzerine çektikleri filmleri dahil etmedik. Bunun bir kriter olması gerektiğini düşünüyoruz.
Kürt sinemasının kritik eşiği Yılmaz Güney ile başlar. 1982’de Yol filminin Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü alması dikkatleri Yılmaz Güney ve Kürt sineması üzerine çeker. Yılmaz Güney’in ölümünden sonra, ama özellikle 2000’li yıllardan günümüze gelen süreçte çok başarılı, etkili ve yaratıcı filmlere ve yönetmenlere rastlarız. Bence Kürt sinemasının tarihini Yılmaz Güney ile başlatmaya kimsenin bir itirazı olamaz.
LKFF bu yıl bir ilki daha gerçekleştirerek Klasik Kürt Filmleri programı hazırladı. Bu seçkide ve 45-50 arası film göstereceğiz. Bazı filmleri bu seçkiye dahil edemedik, bu filmlerin haklarını elinde bulunduran kişi ve yapımcı/dağıtımcı firmalar gösterim ücreti talep ettiler. Biz filmleri izleyicinin ücretsiz olarak izlemesini sağlıyoruz, dolayısıyla bir bilet geliri kaynağımız yok. Filmlerin global ölçekte izleneceğini düşünürsek filmlerin yeniden gündeme gelmesinden ve izlenmesinden yönetmenler, yapımcılar ve film hakları sahipleri yararlanacak. Bu ölçekte bir online festival hazırlamak kolay bir iş değil. Fonlardan ve sponsorlardan elde edilen gelirler oldukça sınırlı ve tamamı festival için harcanıyor. Klasik programdaki filmler için bütçemiz, ancak ödül verecek kadar vardı. Bu yıl ilk kez izleyicinin seçtiği üç klasik film En İyi İzleyici Ödülü alacak.
Yılmaz Güney’e ait dört film, ki bunlar klasikler listesinin başında yer alır (Yol, Sürü, Seyyithan ve Umut), festivalimizin Onursal Yönetmeni olarak Yılmaz Güney Onursal başlığına dahil edildi. Seçkinin tamamına baktığımızda güçlü bir arşiv çalışması ortaya çıkmış oluyor.
Bu çalışmanın gelecek nesillere bir başlangıç olacağına inanıyoruz.
Kürt sineması bu globalleşme kararının yanı sıra, dünya sinema endüstrisinin neresinde konumlanıyor? Ötekilerin sineması söz konusu olduğunda hangi dinamikler devreye giriyor?
Kürt sinemasının bir endüstrisi de pazarı da yok. Filmler çoğunlukla ulusal ve uluslararası festivallere gönderiliyor. Yönetmenler çoğunlukla kendi yapım firmaları aracılığıyla ve ortak yabancı yapımcılar aracılığıyla üretim yapıyor. Çünkü fonlar bu yabancı ortaklar sayesinde bulunuyor.
Sinema filmi yapmak çok maliyetli ve zahmetli. Filmlere kaynak sağlayacak bir Kültür ve Sanat Bakanlığınız olmadığı zaman, bir pazar veya endüstri oluşturamazsınız. Devletler Kürt sinemasına bırakın kaynak ayırmayı, çektiğiniz filmleri yasaklıyor. Film emekçileri kendi kişisel çaba ve kaynaklarıyla bu işleri yürütmeye çalışıyor. Kürt sermaye sahiplerinin de bu alana yatırım yapmak gibi bir niyet ve çabası da yok. Bu koşullar altında yapılmış olan filmlerin kıymetini çok iyi bilmek lazım.
Sinema sektörüne baktığımızda kadınlar, kamera arkasından çok önünde yer alıyor. Peki kamera arkası ve organizasyon boyutunu festival komitesinde yer alan bir kadın olarak siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürt filmlerinde kamera arkasında çalışanların kadın erkek oranını bilmiyoruz. Yapılan filmlere baktığımızda yönetmen ve yapımcıların çoğu erkek ve bir avuç diyebileceğimiz kadın yönetmen var. Oyuncular açısından da erkeklerin oranının daha yüksek olacağını düşünüyorum. Tabii ancak istatistiki bir çalışma yapıldıktan sonra bir değerlendirme yapılabilir.
Biz LKFF olarak eşit temsiliyete önem veriyoruz. Kadın-erkek temsiliyetinin yanı sıra dört parça Kürdistan temsiliyeti de bizim açımızdan çok önemli. Kürtçenin bütün lehçelerinin kullanılması ve yaşatılmasına çabalıyoruz. Festival çalışanları birden fazla dil bilen kişilerden oluşuyor çoğu zaman.
Bu yıl sekiz dalda sahibini bulacak ödüller için iki farklı jüri heyeti oluşturulduğunu öğrendik. Bu alışık olmadığımız bir durum, biraz açıklar mısınız?
2001’den itibaren jüri üyelerimizi farklı bölge, tecrübe ve yeteneklerden oluşan bir jüri heyeti olarak kurguluyoruz. Belge filmler ve kurmaca filmler olmak üzere iki ayrı kategoride yer alan kısa ve uzun metraj filmler için iki ayrı jüri heyeti oluşturduk. Jüri üyeleri film endüstrisinde çalışan hem Kürt ve hem de Kürt olmayan kişilerden oluşmaktadır. Jüri üyelerinin kurmaca ve belge filmler alanında uzmanlıkları olan kişilerden oluşması bizim için oldukça önemli. Bunun yanında bu iki ayrı heyetin bağımsız bir çalışma prensibi ile nihai kararlarına ulaşması da oldukça önemli.
Bu yıl beş yeni ödül daha veriyoruz bunların arasından Rojazer En İyi Uzun Metraj Kurgu Film Ödülü, En İyi Kısa Metraj Belge Film Ödülü, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, En İyi İzleyici Ödülü bu yıl ilk kez verilecek. En İyi İzleyici Ödülü dışında kalan ödüllerin hepsi Yeni Film programında yer alan filmlere verilecek. Toplamda sekiz dalda ödül vereceğiz.
Belge Film Jüri Üyeleri: Kaveh Abbasian (Jüri Başkanı), Joey Lawrence, Bahar Şimşek, Moira McVean, Bashdar Hazhar
Kurmaca Jüri Üyeleri: Beri Shalmashi (Jüri Başkanı), Hüseyin Karabey, Nazmi Kırık, Halima Ilter, Karen Cifarelli
www.globalkurdishfilmfestival.com adresinden isim ve e-mail ile hesap açıp 100’den fazla filmi ücretsiz olarak izleyebiliyorsunuz. Sponsorlarımızdan aldığımız tüm katkıyı festival ödülleri ile katılımcılara yönlendiriyoruz. Katkıda bulunmak isteyenler www.lkff.co.uk web sitemizden donate (bağış) butonuna basıp bağış yapabilir.
Fon Partnerleri: BFI (British Film Institute), FAN (Film Audience Network), National Lottery, KRG UK
Festival partnerleri: Amed Kürt Film Festival, Barcelona Kürt Film Festivali, Hamburg Kürt Film Festivali, Los Angeles Kürt Film Festivali, Mezopotamya Film Festivali, Moskova Kürt Film Festivali, New York Kürt Film & Kültür Festivali, Retaw Film Komünü, Rojava Uluslararası Film Festivali, Süleymaniye Uluslararası Film Festivali
* Şehriban Süyür: Marmara Üniversitesi’nde hem Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan lisans ve İletişim Araştırmaları yüksek lisans derecesine sahiptir. Çeşitli film, dizi, canlı sohbet programı, reality şov ve belgesel filmlerin yönetmen yardımcılığını üstlendi. Bunların yanı sıra aylık bir dergide editör olarak çalışıyor. Sanat ve kültürle ilgili yazıları Telegraph Gazetesi’nde yayınlandı.