Haberler

Alevi medyasında gazeteci olmak: 'Aktivistlik ile gazeteciliği birbirinden ayırmak gerekiyor'

Alevi medyasında gazeteci olmak: 'Aktivistlik ile gazeteciliği birbirinden ayırmak gerekiyor'

BARIŞ KOP 

Pir Haber Ajansı (PİRHA) editörü Nilgün Mete ve gazeteci Sezgin Kartal ile Alevi medyasında çalışmanın, Alevi toplumunun sorun ve taleplerine ışık tutmanın olumlu veya olumsuz yanlarını, medyanın laiklik meselesindeki tutumunu konuştuk. 

Mete, uzun yıllardır Alevi medyasında gazetecilik yapıyor. Mete’nin daha önce çalıştığı TV10 Televizyonu, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte, 28 Eylül 2016’da, Resmi Gazete’de yayımlanan 668 sayılı KHK ile kapatıldı. 

“Mücadelenin haberini yapmak, beni mücadelenin içine kattı”

Meslek hayatının yaklaşık 16 yılını “Alevi medyası” olarak adlandırılan çeşitli radyo, ajans ve televizyonlarda geçirdiğini ve bu alanda mutlu olduğunu belirten Mete, şunları söyledi:

“Alevi hak mücadelesinin verildiği bu son yıllarda Alevi medyasında çalışmaktan son derece mutluyum. Tabii uzun yıllar Alevi medyasında çalışınca artık bir çalışan gibi değil, Alevi toplumunun bir parçası gibi oluyorsun. Aynı şeyleri hissediyorsun, aynı soruna üzülüyorsun, aynı hakları istiyorsun. Alevi toplumunun hak arama mücadelesine katkı sunmak, duyurmak, konuşmak, haberini yapmak aslında beni de mücadelenin içine kattı. 

PİRHA’da 7 yıldır çalışıyorum. Çalıştığım süre içinde hiçbir soruna, Alevi asimilasyonuna karşı duyarsız kalmamaya başladım. İnancımı daha iyi öğrendim bu süreçte. Alevi ocaklarını, Alevi kurumlarını, pirleri, dedeleri, anaları tanıdım. Bana bu anlamda çok katkısı oldu. 

Eksi yanları da oluyor tabii. Biraz içe kapanıyorsun. Alevileri ilgilendiren haberlere yoğunlaşırken, diğer gündemleri kaçırabiliyorum, geç haberim olabiliyor, ilgim azalabiliyor zaman zaman. Alevi medyasının arkasına büyük sermayedarlar yok. Kendi yağıyla kavrulmaya çalışıyor. Bu da çalışanların maaşına yansıyor.” 

“Ana dil Kürtlerin, laiklik Alevilerin üzerine yıkılmış durumda”

Türkiye'de anadili sadece ülkede yaşayan Kürtlerin, laiklik ise sadece Alevilerin konusuymuş gibi algılanıyor. Bu yoruma katıldığını söyleyen Mete, “Ancak, anadilinde eğitim sadece Kürtlerin meselesi değil ki. Asimilasyona uğrayan başka diller var. Mesela Kırmançki, Lazca ilk aklıma gelenler. Bu konularda dosya haberler dizisi yapıyoruz. Farkındalığı, duyarlılığı arttıran haberler. Öte yandan laiklik tamamen yok edilirse, laik yaşam, laik eğitim alt üst olur, bunun farkındayız. Dolayısıyla haberlerimizle farkındalık yaratma amacındayız. Keşke herkes, her kurum, her medya kuruluşu hem anadili hem laiklik için duyarlı olabilse” dedi. 

“ÇEDES, laik-bilimsel eğitim anlayışına ters”

Mete son olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), Diyanet İşleri Başkanlığı ile ortak çıkardığı ve tepki çeken ÇEDES programına da değinirken, şöyle konuştu:

“ÇEDES’in açılımı ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum’ şeklinde. Esas itibarıyla okullara imam atanması söz konusu. AKP hükümetinin amacı, dini merkeze alan bir eğitim sistemini hayata geçirmek. Bu, laik-bilimsel eğitim anlayışına ters. Zorunlu din dersinin varlığı bile laik eğitim sistemine aykırı. Çünkü bu derste Alevi çocuklar asimile ediliyor. Durum böyleyken bir de okullara imam atanması, din derslerinin sayısının çoğaltılıp zorunlu hale getirilmesi bardağı taşırıyor artık. Bu tepkileri kamuoyuna yansıtmak durumundayız.”

“Tahliye olduktan sonra iş bulamadım”

Kartal ise Çalışan Gazeteciler Günü olan 10 Ocak 2023 tarihinde gözaltına alındı ve 13 Ocak günü tutuklandı. Savunmanlığını MLSA’nın yaptığı Kartal, “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılandığı davada, 22 Haziran günü yurt dışı çıkış yasağı ile tahliye edildi. Serbest kaldıktan sonraki gündelik ve mesleki hayatına ilişkin konuşan Kartal, yaptığı iş başvuranlarına olumlu yanıt alamadığını söyledi: 

“22 Haziran’da tahliye oldum. Eylül ortasına kadar sürekli İstanbul dışındaydım. İçerideyken deprem olmuştu. Cezaevinde bunu karşılamak çok ağırdı. Gönül borcu olarak, deprem bölgesine, Adıyaman ve Antakya’ya gittim. Özellikle Antakya’yı öyle görmek dehşet vericiydi. Travmatik bir durumdu. Cezaevinden çıktıktan sonra yeniden gazeteciliğe dönmek istedim. İş aradım. Sanırım Türkiye koşullarından kaynaklı herhangi bir mecrada iş bulamadım. ‘Karşı Mahalle’ muhabirliğini bir yandan sürdürüyorum, fakat bunun ötesinde başka mecralarda çalışmak istedim. Yaptığım başvurulara olumlu dönüşler olmadı. ‘Örgüt üyeliğinden’ yargılaması hâlâ devam eden gazeteciyi çalıştırmak sanırım tehlikeli olarak görüldü. Geçimimi sürdürebilmek için başka işlere de bakmaya başladım. Cezaevine girmeden önceki yaşam ile çıktıktan sonraki yaşam aynı olmuyor. Sosyal medyayı daha önce gazetecilik faaliyeti için aktif bir şekilde kullanıyorken, bugün artık eskisi gibi kullanamıyorum. Dijital araçları kullanım alışkanlığımın değişti. Kendinize bir takım sansürler uygulamak durumunda kalıyorsunuz. Çünkü hakikatle hiçbir bağı olmayan nedenlerden ötürü uzun süreli cezalarla sizi yargılayabiliyorlar.” 

“Duygusal bir refleks de gelişiyor”

Alevi hareketi içerisinde de yer alan Kartal, aktivistlikle gazeteciliği olabildiğince birbirinden ayırmak gerektiğini vurguladı:

“Alevi toplumunun yaşadıkları ve talepleriyle keza devletin Alevilere yönelik geliştirdiği politikalarla da doğrudan muhatapsınız. Doğal olarak duygusal bir refleks de gelişiyor. İçeriden bir anlama sahip oluyorsunuz. Bu konuda hızla bir şeyler yapmak istiyorsunuz. Gazetecilik alanında bunu ifade etmek istiyorsunuz. Alevilere yönelik yapılabilecek olası suçların uyarıcısı olabiliyorsunuz. Fakat uzun süre aynı alandan bakmak bir süre sonra körleşmeyi de beraberinde getiriyor. Ayrıca Alevi hareketi içerisinde yer alan bir aktivist olmak bazen gazetecilikle olan mesafenin kapanmasına yol açıyor. Aktivistlik ile gazeteciliği olabildiğince ayırmak gerekiyor.”

“Aleviler, muhalif medyanın turnusoludur”

ÇEDES programının dışında da laiklik karşıtı birçok adımın atıldığını belirten Kartal, muhalif medyayı laiklik ve Aleviler konusunda cesur olmamakla eleştirdi ve “Sadece ÇEDES değil, geçen yıl anaokulunda din dersi verilme tavsiye kararı vardı. Bu süreçte muhalif medya ile görüşmeler yapıldı. Neredeyse televizyon kanalları bu konuya yer vermedi. Alevi kurum temsilcilerini konuk alıp bu konuyu işlemediler. Laiklik sadece Alevilerin meselesi değil. Bu coğrafyada yaşayan herkesin sahip çıkması gereken bir konu. Cesaretle buna sahip çıkmak gerekirken, iktidarın hedefi haline gelmekten korkup, kaçan bir medya var. Alevilerle yan yana olmak, görünürlüğüne katkı sunmak hâlâ tehlikeli olarak görülüyor. Aleviler, muhalif medyanın turnusoludur. Kırmaları gereken zincirleri var. Laiklik mücadelesi Alevilerin sırtına bırakıldı.”

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.