Haberler

Altı aydır ‘ev hapsi’nde olan gazeteciler: Evlerimiz cezaevine dönüştü

Altı aydır ‘ev hapsi’nde olan gazeteciler: Evlerimiz cezaevine dönüştü

 

13 Şubat’ta İzmir’de gözaltına alınıp “ev hapsi”yle serbest bırakılan gazeteciler Melike Aydın, Delal Akyüz ve Tolga Güney, altı aydır hukuksuz bir şekilde “ev hapsi”nde tutulduklarını, mesleklerini yapamadıklarını belirterek, evlerinin cezaevine dönüştüğünü söyledi.

AZİZ ORUÇ

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma kapsamında Gazete Duvar muhabiri Cihan Başakçıoğlu, Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Semra Turan, Delal Akyüz ve Tolga Güney, JINNEWS muhabiri Melike Aydın ve DEM Parti basın çalışanı Fatma Funda Akbulut, 13 Şubat tarihinde İzmir’de gözaltına alındı.

Üç günlük gözaltının ardından “örgütü üyeliği” iddiasıyla ve tutuklama talebiyle 16 Şubat’ta Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilen gazetecilerden Semra Turan ve Cihan Başakçıoğlu’na haftada iki gün karakolda imza verme şartı getirilirken gazeteciler Delal Akyüz, Tolga Güney, Melike Aydın ve Fatma Funda Akbulut ise elektronik kelepçe takılması ve ‘konutu terk etmeme’ şartıyla serbest bırakıldı. Avukatları tarafından gazetecilerin ev hapsine karşı yapılan itirazlar ise reddedildi. Gazeteciler gözaltıların üzerinden altı ay geçmesine rağmen iddianamenin hazırlanmamasına tepkili.

Ev hapsi nedeniyle, konutlarını terk edemeyen gazeteciler, mesleklerini yapmaya devam ettiklerini vurgularken, "Gazetecilik yapmaya devam ediyoruz, mekanın bir önemi yok" dedi. Dışarıda haber takip edemedikleri için mesleklerini gereği gibi yapamadıklarını vurgulayan gazeteciler, "Röportajlarımızı internet üzerinden yapıyoruz veya derleme haberlere yöneliyoruz" dedi.

MLSA Hukuk Birimi, savunmanlığını yürüttüğü gazeteci Delal Akyüz’e karşı uygulanan ev hapsini Mart 2024’te Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıdı. Aralarında MLSA Hukuk Birimi’nin de bulunduğu avukatların hazırladığı AYM başvurusunda, Akyüz’e ev hapsi verilerek elektronik kelepçe takılmasının gazetecilik mesleğini getirmesini imkansız hale getirdiğini savundu. Akyüz, 9 Mayıs'ta İzmir'de yargılandığı davaya, ev hapsinde olduğu için katılamamıştı.

Altı aya yakın süredir ev hapsinde tutulan gazeteci Melike Aydın, Delal Akyüz ve Tolga Güney Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’ne (MLSA) konuştu.

tolga-guney-2.jpg

Güney: Toplum habersiz bırakılmak isteniyor

“Gazeteciliğin sorgulandığı, mesleğimizi yapmamızın önüne geçmek istediklerini ilk günden itibaren bildiğimiz bir durumun ardından beş buçuk ayı doldurduğumuz bir ev hapsi süreci yaşıyoruz” diyen MA muhabiri Tolga Güney şunları söyledi: “Bir gazeteci olarak sokaklarda olmamız, sokağın, insanların yaşadıklarını, düşündüklerini kaleme almamız gerekirken, içinde olduğumuz bu durum bizi sessiz toplumu habersiz bırakmak istemekti. Akbelen'den Cudi'ye kesilen ağaçların, Trabzon'dan Van'a kurutulan derelerin, yok edilen doğanın ve tarihin sesini duyurmamızı istemediler.”

"Belki fotoğraf makinamızdan, sokaktan uzak kaldık ama kalemizle karanlığa ışık tutmaya devam ediyoruz.”

Güney sözlerine şöyle devam etti: “Halen onlarca meslektaşım tutuklu, onlarcası sürgünde yaşamaya zorlanır ve gazetecilik üzerindeki baskılar artarken, tıpkı tutuklu gazeteciler gibi bizde kalemlerimizi bir an olsun bırakmadık. Bir gazeteci için bulunduğu mekanın bir öneminin olmadığını, içinde bulunduğu her halde mesleğini yapmaya devam edeceğini gösterdik. Belki fotoğraf makinamızdan, sokaktan uzak kaldık ama kalemizle karanlığa ışık tutmaya devam ediyoruz.”

"Tekrar ormanlarda, fındık, çay bahçelerinde olacağımın inancını hiçbir zaman kaybetmedim"

Ev hapsinde olduğu süreçte bir gazetecinin olması gereken sokaktan uzak kalınsa da mesleğini sürdürmeye devam ettiğini söyleyen Güney, “Derdini ya da uğradığı hukuksuzluğu dinlerken insanlarla birebir konuşamamanın zorluğu ve burukluğu hep var oldu. Kesilen ağacın hüznünü, yaşam alanı yok olan kuşun çığlığını ya da ormanı, bahçesi elinden alınan köylünün sesini yanından duyamamak, görememek hep zor oldu. Fakat bir gün tekrar o ormanlarda, fındık, çay bahçelerinde olacağımın inancını hiçbir zaman kaybetmedim” dedi. 

‘Ev hapsinde de haber yapmaya devam ettim’

Güney devamında şunları anlattı: “Beş buçuk aylık zaman diliminde bu süreci biraz da ‘fırsata’ çevirmeye gayret ettim. Öncelikle önceden de üzerinde çalıştığım ekoloji üzerine teorik okumalar yapıp, online panellere katıldım. Genel ve özel anlamda ekolojik talanın farklı boyutlarını özellikle madenler eliyle yaratılan tahribatı ve buna karşı verilen mücadeleler üzerine çalışmalar yaptım. Bana ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla suç delili olarak sorulan 23 haberden 19'u Akbelen'de yapılan eko-kırım, Koza Altın İşletmeleri'ne doğayı bir bütün olarak yok etmesi için tanınan kolaylıklar ya da Karadeniz, Ege ve Kürdistan'da yaratılan ekokırımları kapsayan ekoloji haberleriydi. Yani ‘suç’ işlemeye devam ettim. Gözaltından çıktıktan sonra Akbelen'den Rize'ye, Marmaris'ten Giresun'a kadar beni arayan ve biz gerekirse senin için görüntü, fotoğraf çekeriz diyen ekolojistler ve köylüler en büyük motivasyon kaynağım oldu. Bundan sonra da neden bu haberleri yapmam, ağaçların, derenin, toprağın sesi olmam gerektiğini anlamama yardımcı oldu. 

Tekrar sokakta olma umuduyla günleri geçireceğim

Aradan geçen beş buçuk aylık sürece rağmen halen iddianamemiz hazırlanmadı. Savcı halen ‘siberden dosya’ bekliyor. Süreci uzatmak, bizi daha fazla evde için elinden geleni yapıyorlar, yapılan bütün itirazlar aynı gerekçelerle reddediliyor. Fakat bir gün tekrar fotoğraf makinamla sokakta, eko-kırım suç mahallerinde ve derdi olan Karadeniz köylünün yanında olacağım umuduyla bu günlerin de geçeceğini biliyorum.”

aydin-melike.jpg

Aydın: Evimiz cezaevine dönüştü 

Yaklaşık 6 aydır evlerinin cezaevlerine dönüştürüldüğünü dile getiren Melike Aydın, “Tecrit politikalarının cezaevlerinden yaşam alanlarına yayıldığının somut bir örneği. Adli kontrol uygulamalarını da bu şekilde değerlendirebiliriz. Giderek artan ve dolup taşan cezaevlerinin de artık yetmediğinin göstergesi olan bu uygulama, baskı ve şiddet politikalarının boyutunu ortaya koyuyor. Halkın içinde olmayı gerektiren muhabirlik mesleğini işlevsiz kılma çabalarından biri olarak nitelendirebileceğimiz ‘ev hapsi’ ne kadar uzarsa o kadar meslekten uzaklaştırmış olacağı düşünülüyor. Zaten isnat ettikleri suça dair gösterilen deliller yaptığımız haberler, haberlere dair görüşme kayıtlarımız. Yani delil diyemeyeceğimiz şeyler ama velev ki başka delil var altı ayda hala mı delil toplanmadı? Bu tutumun mesleklerimizi yerine getirmekten alıkoyma amacıyla oyalama çabası taşındığı düşüncemizi gün geçtikçe daha da güçlendiriyor” dedi. 

‘Altı aydır kapının önüne bile çıkamıyoruz’

“Türkiye’de hakikati söylemek otoriteyi karşına almak demek. Devlet otoritesinin bizleri toplumdan izole etme çabasının nedeni hakikatin değil, topluma yansıtmak istedikleri sanal gerçekliği daha rahat kabul ettirmek için alan açma çabasından ibaret” diyen Aydın, “Elbette ki sahadaki arkadaşlarımızın maruz kaldığı otosansüre biz de maruz kalıyoruz. altı aydır kapının önüne dahi çıkamamak, elimize kameralarımızı alamamak can sıkıcı bir durum. Ama daha sıkıcı olan şey haber kaynaklarımızla temasımızın sınırlanması. Sahada olmak yüz yüze görüşmek, haber mahallinde olmak birinci elden haberi gözlemlemek hakikate daha yakın olmak demek. Ev hapsi bizi hem internet ortamına sıkıştırıyor hem de yapacağımız haberin türünü sınırlıyor. Röportajlarımızı internet üzerinden alıyoruz, ya da derleme haberlere yöneliyoruz” diye belirtti. 

‘Ev hapsinde gazeteciliği sürdürüyoruz’

Aydın devamında şunları söyledi: “Ev ahalisi de biz de bu hapislik durumumuzdan olumsuz etkileniyor haliyle. Ev içindeki hallerimiz işe işimiz evdeki atmosfere yansıyor. Biz yaşamıyoruz belki ama ben bir kadın olarak ev hapsi verilen kadınların örneğin aile içi şiddet koşullarında nasıl yaşadıklarını merak ediyorum açıkçası. Yalnız yaşayanlarımız da var. Bu da yaşamak için gerekli olan fiziki koşulların da dışarıdan destekle sağlanmasını zorunlu kılıyor. Tabi tüm bu koşullar performansımıza yansıyor. Ancak yine de dediğim şekillerde gazeteciliğe, üretmeye devam ediyoruz. "

Altı ay oldu hala iddianame yok

"Davamıza ilişkin iddianame henüz hazırlanmış değil, ne zaman hazırlanacağını da kestiremiyoruz. Şubat ayından bu yana her ay tahliye talebiyle Cumhuriyet Başsavcılığı’na avukatlarımız aracılığıyla dilekçelerimizi veriyoruz. Ancak anlaşılan o ki ev hapsi hapis gibi değerlendirilmiyor ve olumsuz cevaplar alıyoruz. Gazetecilik faaliyetlerimizin sınırlandırılmış oluyor. Bunca sürede hala delil toplayamadılar mı ya da biz hangi delilleri karartabiliriz? Yani belirsiz bir bekleyiş içindeyiz. Yapılanın hem Türkiye yasalarına hem de Türkiye’nin tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)'e aykırı olduğunu kendileri de biliyor. Tamamen siyasi hedeflerle içeride olduğumuz ve gazeteciliğimizin yargılanmaya çalışıldığı, bizim ve birçok yargılanan basın mensubu arkadaşların nezdimizde ifade özgürlüğünün kendisinin yargılandığı ortadadır. Bu nedenle de hem sivil toplum kuruluşlarının hem de halkın birçok hak ihlalinde olduğu gibi ifade özgürlüğü hakkına sahip çıkması gerekiyor.”

delal-akyuz-2.jpg

Akyüz: Ev hapsiyle mesleğimiz engelleniyor 

Ev hapsiyle mesleklerini hakkıyla yapmaları engellendiğini dile getiren ve savunmanlığını MLSA’nın üstlendiği Delal Akyüz, “Bir gazetecinin yazdığı bir haberden ya da takip ettiği bir açıklama için gözaltına alınması, tutuklanması ya da adli kontrol tedbirleri ile kontrol altına alınma çabası hem ulusal hem de uluslararası hukuka aykırıdır. Sadece mesleki açıdan değil, ev hapsi ile birlikte sağlık hakkına erişim hakkım kısıtlanmış durumda. Toplumdan izole edilerek tecrit edilmek gazetecilik mesleğine aykırıdır diyebilirim” dedi.

Kamuoyuna karşı sorumluluğumuzu yerine getireceğiz

Türkiye’de konuşulması gerekenlerin gizlenme çabası gazetecilik mesleğinin konuşulmasına neden olduğunu ifade eden Delal Akyüz, “Bizler kamuoyuna açık bir şekilde çalışmalarımızı sürdürürken işkence ile gözaltına alındık. Bu durumu sıradan ele almakta doğru değildir. Türkiye’de her gün insan hakları ihlalleri, tecrit, hukuki, ekonomik kriz ve siyasal kriz gibi çoklu krizler yaşanıyor. Burada hedef alınan gazetecilerin olması sorgulanması gereken bir durumdur. Bir gazeteci olarak bugünde yarında kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğunu yerine getirme çabası içerisinde olacağım” diye ifade etti.

‘Yazmaya devam edeceğiz’

Akyüz şunları söyledi: “Kamuoyuna çağrım gazetecilere yönelik baskının son bulması için bütün demokratik hakların sonuna kadar kullanılmasıdır. Bugün cezaevlerinde onlarca gazeteci var ve bu durum günlük açılan soruşturmalarla devam ediyor. Yargılanan gazeteciliktir. Toplumun buna müdahale etmesi gerekiyor. Kendi adıma da bu günlerin yerini daha güzel günlere bırakacağına olan inanç ve umudumu koruyarak atlayacağımın bilinci ile yazmaya devam edeceğim.”

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.