Diyarbakır’da 8 gün gözaltında tutulduktan sonra mesleki faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklanan 15 gazeteci ve bir basın çalışanı hakkında verilen tutuklama kararına itiraz edildi. Dosyanın avukatları Asliye Ceza Mahkemesi’ne sundukları itiraz dilekçesinde tutuklama kararının yasaya aykırı olduğunu vurguladı. İtirazda Anayasa Mahkemesi’nin benzer suçlamalarla Van Helikopter Davası’nda tutuklanan gazeteci Cemil Uğur hakkında verdiği ihlal kararı da hatırlatıldı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen iki ayrı soruşturma kapsamında 8 Haziran’da gözaltına alınıp 16 Haziran’da tutuklanan 15 gazeteci ve bir basın çalışanı için verilen tutuklama kararına itiraz edildi. Dosyaya bakan avukatların hazırladığı itiraz dilekçesinde, “örgüt üyesi olmak” suçundan tutuklanan gazetecilere mesleki faaliyetleriyle ilgili sorular sorulduğu, somut hiçbir delil yokken gazetecilerin “kuvvetli suç şüphesi” gerekçesiyle tutuklandığına dikkat çekildi.
Tutuklanan müvekkillerinin uzun yıllardır gazeteci olarak farklı basın ve yayın kuruluşlarında çalıştıklarını hatırlatan avukatlar, dilekçede müvekkillerinin tutuklandığı sırada da gazetecilik faaliyetlerine devam ettikleri ifade edildi. Gözaltının ilk gününden itibaren müvekkilleriyle görüşme ve soruşturma dosyasına erişimlerinin kısıtlandığı belirtilen dilekçede, soruşturma dosyası kapsamında alınan kısıtlama, gözaltı, arama ve el koyma tutanaklarının birer örneğini almak için soruşturma savcısına yaptıkları başvurularının sonuçsuz kaldığı ve reddedildiği, bu red kararlarına yaptıkları itirazların da gerekçe gösterilmeden kabul edilmediği veya sonuçsuz bırakıldığı paylaşıldı.
Avukatlar, kısıtlama kararına karşı Sulh Ceza Hâkimliği’ne yapılan itirazların da sonuçsuz kaldığını, dosyaya dair hiçbir delilin kendilerine gösterilmediğini kaydetti. Kısıtlama kararı nedeniyle müvekkillerinin aleyhine olan delillerin ne olduğunu ve bunların hukuka uygun bir şekilde elde edilip edilmediğini de saptayamadıklarını belirten avukatlar, bu suçlamalara karşı delil sunma ve lehe olan delilleri toplama haklarının da ellerinden alındığını vurguladı. Silahların eşitliği ilkesine aykırı bir şekilde verilen bu kararlar ile savunma hakkının anlamsızlaştırıldığına ve hak arama inancının zayıflatıldığına dikkat çekildi.
Avukatlara gösterilmeyen soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgelerin bir kısım haber sitelerine sızdırıldığına dikkat çekilen dilekçede, hükümete yakın medyaya sızdırılan belgelerde dahi gazeteci olan müvekkillerinin gazetecilik faaliyetleri ile suçlandığının söylendiğine işaret edildi. Soruşturma dosyasına erişemeyen avukatların savunma hakkı, gazetecilerin ise adil yargılanma hakkının soruşturma sürecinde açık bir şekilde ihlal edildiği belirtildi.
Müvekkillerinin savcılık ifadesi alındıktan 3-4 dakika sonra 6 sayfalık tutuklama talepli dilekçe ile Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk edildiğinin de altı çizilen dilekçede bu durumun tutuklama evraklarının daha önce hazırlandığı ve sadece ifadelerin kopyalanıp tutuklama sevk yazısına eklendiğinin ortaya koyduğu ifade edildi. Savcılığın tutuklamaya sevk yazısında müvekkilleriyle ilgisi olmayan delillere atıf yaptığı kaydedilen dilekçede, dosya ile ilgisi olmayan açık ve gizli tanıkların beyanlarının müvekkilleriyle bir ilgisinin olmadığı, bu soruşturma açısından hukuki bir değeri ve bağlayıcılığı olmadığı belirtildi.
Dilekçenin devamında, Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hâkimliği’nin gazeteciler hakkında verdiği tutuklama kararının gerekçesinde suç soruşturması kapsamında yer almayan ve müvekkile özgülenmemiş tanık beyanlarının gerekçe yapıldığı vurgulandı. Tanık beyanlarında gazetecilerin doğrudan işaret edilmediği, sadece bir takım televizyon kanallarından bahsedildiği belirtildi. Gazetecilerin bir ajansta ya da yapım şirketinde çalışmış olmasının “örgüt üyesi olmak” şüphesi için yeterli olmadığı, gazetecilerin böyle bir suçlama ile tutuklanmasının Anayasa’ya aykırı olduğu belirtilerek, AYM’nin benzer bir davada tutuklanan Cemil Uğur başvurusunda verdiği ihlal kararına atıfta bulunuldu.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki maddelere, AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına atıf yapılan itirazda gazetecilerin ve basın çalışanlarının mesleki faaliyetleri nedeniyle TCK'nın 314. maddesi kapsamında soruşturulmasının, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının bir yolu olduğu belirtildi. Tutuklama ve gözaltı tedbirlerinin gazetecilerin çalışmalarını kısmen sansürleme ve kamusal bir tartışmada yeri olan görüşleri ortaya koyma imkanlarını azaltma etkisine sahip olabileceğine dair AHİM kararı da hatırlatıldı.
Dilekçede son olarak gazetecilerin tutuklanmasına dair şu tespit ve değerlendirmeler yapıldı:
“Müvekkilin üzerine atılı suçu işlediği iddiası ile dosyaya sunulan bu deliller, kuvvetli şüphe uyandırmamasının yanında hukuka aykırı delillerdir. Bu delillerin değil hükme esas alınması, istisnai bir tedbir olan tutukluluk kararı verilmesinde dahi dikkate alınması Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere taraf olunan uluslararası sözleşmelerce korunan Adil Yargılanma Hakkı, Özgürlük ve Güvenlik Hakkı, İfade Özgürlüğü Hakkının ihlaline yol açmaktadır. Çok sayıda Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre uygulanan tutuklama tedbirinde hukuka aykırı şekilde elde edilmiş ve suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe uyandırmayan delillere dayanılması, bu delillerin tek veya ana suçlayıcı delil olarak kullanılması ve güvenilirliğine ilişkin kuşkular bulunduğu halde bunun giderilmemesi birçok hakkın ihlali sayılmaktadır. Dosyada müvekkilin üzerine atılı suçu işlediğine dair iddialara dayanak olarak gösterilebilecek hukuken geçerli ve/veya somut bir delil bulunmamaktadır. Müvekkilin basın faaliyetleri sebebi ile tutuklanması Anayasa Madde 26 ve Anayasa Madde 28 kapsamında hak ihlaline yol açmaktadır.”
*Bu işin hakları, Atıf-Gayriticari (CC BY-NC) Lisans ile kısmen saklıdır. Bu iş, MLSA’ya atıf ile ve ticari olmayan amaçlar ile kullanılıp dağıtılabilir.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.