Haluk Kalafat
Koronavirüs salgını dolayısıyla Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) tarafından hazırlanan ceza infaz düzenlemesi, düşünce suçlularını kapsam dışında bıraktığı için eleştiriliyor. AKP ve MHP hazırladıkları yasa teklifini 31 Mart 2020 günü TBMM Başkanlığına sundu. Teklifin uzun adı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” kısaca Yeni İnfaz Düzenlemesi olarak biliniyor. Düzenlemeden 90 bin tutuklunun yararlanması öngörülüyor. Cinsel suçlar, uyuşturucu, kasten öldürme, kadına şiddet ve terör kapsam dışında tutuldu. Bu suçlar dışındaki suçlar nedeniyle ceza alanlar için üçte iki olan kalıcı infaz oranı; cezanın yarısına indiriliyor. Yani halen tutuklu olanlar aldıkları cezanın yarısını yattıktan sonra serbest kalabilecekler. Mesleklerini yaptıkları için cezalandırılan gazeteciler ise salgını parmaklıklar arasında geçirmek zorunda bırakılacaklar. Türkiye’deki cezaevlerinde Adalet Bakanlığı 2020 yılı bütçe raporuna göre 282 bin 703 kişi tutuluyor. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) verilerine göre ise hapishanedeki gazeteci sayısı, 51’i hükümlü olmak üzere toplam 98. İnsan Hakları Derneği (İHD) Hapishaneler Komisyonu raporları, 457’si ağır durumda 1333 hasta mahkûm bulunduğunu söylüyor. Tutuklu gazetecilerden Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Nedim Türfent, Zaman gazetesi köşe yazarı Ali Ünal, Habertürk TV eski koordinatörü Ozan Usluer ve eski Bitlis Belediyesi Basın Birimi sorumlusu Uğur Yılmaz’ın yakınları ile Yeni İnfaz Yasası’nı konuştuk…
Şehristan Türfent: Zaten haksız yere tutuklular, şimdi de sağlık endişeleri var
Şehristan Türfent, kardeşi Nedim Türfent ile 6 Mayıs 2019 günü yaptığı açık görüşte. Nedim Türfent kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiriydi. 12 Mayıs 2016’de Van’da gözaltına alındı. Yargılandığı davada 15 Aralık 2017 günü 8 yıl 9 ay hapis cezası aldı. Yargıtay bu kararı 8 Ekim 2019’da onadı. Türfent, Van F Tipi Kapalı Cezaevi’nde hükümlü olarak tutuluyor. Van F Tipi Kapalı Cezaevi de salgın nedeniyle tutukluların sayısının düşürüleceği cezaevlerinden. Ancak TBMM’de görüşülen yeni düzenleme, mesleklerini yaptığı için cezalandırılan tüm gazeteciler gibi Nedim Türfent’i kapsamıyor. Sorularımıza ailesi adına yanıt veren kardeşi Şehristan Türfent, “Koronavirüs salgını sebebiyle cezaevlerindeki doluluk oranının azaltılmasını hedefleyen Yeni İnfaz Düzenlemesi’nin vicdani olması gerektiği kanaatindeyiz” diyor. Görüşülen düzenlemenin sakıncalarını anlatırken: “Sırf cezaevleri boşaltılsın diye tutuklular arasında seçim yapılıyor. Ne yazık ki bu seçim en tehlikeli grupların lehine yapılıyor. Türkiye’de binlerce siyasi, gazeteci, akademisyen tutuklu var ve bunlar gündemde yer bile alamıyor” diye ekliyor.
“İktidarı eleştiren herkes terör örgütü üyesi olarak suçlanıyor”
Nedim Türfent Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde, 2015 - 2016 yıllarındaki sokağa çıkma yasakları sürecinde yaptığı haberler gerekçe gösterilerek yargılandı ve “Terör örgütü üyesi olmak”tan ceza aldı. Şehristan Türfent, kardeşinin aldığı cezayı şöyle yorumluyor: “Yaklaşık 100 yıldır iktidara gelen her hükümet kendisini demokrat olarak tanıtıyor fakat Türkiye halkı her hükümette demokrasi arıyor. İktidarı eleştiren herkes terör örgütü üyesi olarak suçlanıyor. “Gazeteciler topluma tehlike saçan bireyler değildir, gerçeğe ayna tutup topluma yansıtanlardır. Zaten haksız yere tutuklu olanlar bir de sağlık endişesiyle uğraşmak zorunda kalıyorlar. Ümit ediyoruz ki bir an önce bırakılırlar. “
Ayşe Süeda Ünal: Salgın nedeniyle tahliye talep ettik, yanıt hâlâ gelmedi
Gazeteci Ali Ünal’ın yeğeni ve avukatı Ayşe Süeda Ünal Ayşe Süeda Ünal, gazeteci Ali Ünal’ın yeğeni, aynı zamanda avukatlığını yapıyor. Ceza infaz düzenlemesi sürecinden çok umutlu değil ve bir beklentisi olmadığını ifade ediyor: “Siyasi suçların kapsam dışında bırakılması bir tercihi gösteriyor. Bu nedenle amcamın ve diğer gazetecilerin bu süreçte tahliye edileceğini beklemiyoruz. Ancak biz tahliye taleplerimizi yinelemeye, bu konuda çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” Ali Ünal 15 Temmuz 2016’daki askeri darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında kapatılan Zaman Gazetesi’nin köşe yazarlarından biriydi. Gazetenin 47 eski yazar ve yöneticisine yönelik başlatılan soruşturma kapsamında 10 Ağustos 2016’da memleketi Uşak’ın Eşme ilçesinde gözaltına alındı. Tutuklandıktan 26 ay sonra 14 Kasım 2018’de verilen kararda mahkeme; Ünal’ın “silahlı terör örgütünü kurmak ve yönetmek” suçundan 19 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasına hükmetti. Karar Yargıtay’da görüşülmeyi bekliyor.
“Yaştan dolayı sağlık sorunları zaten var”
Ali Ünal 66 yaşında. Ayşe Süeda Ünal, amcasının yaşına vurgu yapıyor ve cezaevlerinde yatan gazetecilerin büyük çoğunluğunun ileri yaş nedeniyle, bir kısmının ise farklı sağlık sorunları nedeniyle zaten sıkıntılı durumda olduklarını belirtiyor: “Amcamın kan değerlerinde dengesizlikler var. Uzun tutukluluk nedeniyle kulağında işitme kaybı ve çınlama oluştu. Kronik bir hastalığı yok ama kalp rahatsızlığı gibi sorunlar yaşıyor.” Ceza İnfaz Yasası’nda bir düzenleme yapılması meselesinin yeni olmadığının da altını çiziyor: “Tasarı 2018 Mart’tan beri görüşülüyor. Biz infaz tasarısıyla ilgili daha önce çok görüştük, başvurular yaptık. Salgın sebebiyle de tahliye talebinde bulunduk. Henüz bir cevap alamadık. Tahliye taleplerimizi yapmaya devam edeceğiz.” Koronavirüs salgını sonrası cezaevi görüşleri yasaklandı. Ayşe Süeda Ünal da amcasıyla en son üç hafta önce görüşmüş. Yeni düzenleme ile cezaevlerindeki hükümlü ve tutukluların artık haftada iki gün 10’ar dakika görüşme hakkı olduğunu söylüyor: “Görüşe gidemiyoruz. Salgın nedeniyle düzenleme yapılacağı konuşulmaya başlandığında amcamla yaptığım görüşmede bir beklentisi oluşmuştu. Tasarının içeriği belli değildi. İçerik belli olunca bu beklenti ortadan kayboldu çünkü bu genel bir yaklaşım ve siyasi suçlular için tavır belli zaten.”
Sunay Usluer: Cezaevinde sağlığa erişim zaten en ciddi sorun
Sunay Usluer, eşi gazeteci Oğuz Usluer ile 2019 yılı yaz aylarındaki görüş gününde. “Eşim Oğuz Usluer üç seneyi aşkın bir suredir yaptığı yayınlar nedeniyle tutuklu. Ne tutuklanması, ne sonrasında tahliyesi ve tekrar tutuklanması, ne yargılanması hukuk ile ilgili süreçlerdi” diyor Sunay Usluer. Yeni İnfaz Düzenlemesi’nden zaten çok umutlu olmadığını gösteriyor bu cümleler. Eşi Oğuz Usluer’in yargılandığı süreçte söylediği sözleri hatırlatıyor: “Tutuklanmamız siyasiydi. Tahliyemiz de siyasi süreçlerin sonucu olacak. Bu da Türkiye’nin tekrar hukuk devleti olmasıyla ilgili.” Sunay Usluer’e göre şu anki siyasi süreç, gazetecilerin tahliyesi için umut vermiyor: “Şu an Türkiye’de kim korkmadan ‘hak, hukuk, adalet’ diyebiliyor? Maalesef bu durum o kadar normalleşti ki ‘Silivri soğuktur şimdi’ yarı espri, çokça mazeret olarak Twitter kahramanlıklarının bile önüne geçti. Oğuz, 1217 gündür o soğuk Silivri'de.”
“Tutuklanmaları zaten var olan yasalara aykırıydı”
Oğuz Usluer deneyimli bir gazeteci. Mesleğe Kanal D’de gece editörü olarak başladı. Show TV’de editör olarak çalıştı. Star TV’de Genel Yayın Yönetmenliği, TV8’de iç yapımlar koordinatörü ve Kanaltürk’te de haber koordinatörlüğü yaptı. ATV’de kısa bir süre editör olarak çalıştı ve ardından Haber Türk’te haber müdürü ve genel yayın yönetmenliği görevlerini sürdürdü. “FETÖ medya yapılanmasında yer aldığı” iddiasıyla 18 Aralık 2016’da tutuklandı. Dava sürecinde tutuksuz yargılanmak üzere 31 Mart 2017’de tahliye edildi. Ancak cezaevinden çıkamadan tekrar gözaltına alınıp yeniden tutuklandı. 8 Mart 2018’de “silahlı terör örgütü üyesi olduğu” iddiasıyla 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Sunay Usluer Yeni İnfaz Yasası hakkında ise şunları söylüyor: “Af, yargı düzenlemesi gibi söylentilere ‘canları sağ olsun çıkarlar elbet bir gün’ diyordum. Çünkü bunların hiçbirine gerek yok, tutuklu olmaları zaten var olan yasalara aykırı. Su an bile ‘tedbiren’ tutuklular çünkü dosyaları bir yıldır Yargıtay’da incelenmeyi bekliyor.”
Salgına karşı dere çatma tedbirler
Kendisi Moleküler Biyoloji alanında akademisyen olan Sunay Usluer’in koronavirüs salgını sonrası cezaevindeki koşullar konusundaki tedirginliği daha da artmış: “Şu an tam karantina uygulanan ülkelerde bile yayılması kontrol edilemeyen bir hastalığın derme çatma tedbirlerle, Silivri'den uzak tutulduğu iddia ediliyor. Kaç yıldır cezaevi koşullarında, sağlıklı beslenmeden uzak, güneş görmeyen bir koğuşta yasayan insanlardan bahsediyoruz. Hangi bağışıklık sistemi onları koruyacak? “Zaten cezaevinde sağlığa erişim en ciddi sorun. Oğuz ayak parmağını kırdığında üç gün sonra doktor görebilmişti. Onun için de Ahmet Altan'ın tabiriyle hayvan taşımak için tasarlanmış ring araçlarıyla hastaneye gitmeyi, bütün gün hastanenin bodrum katında olan cezaevi koğuşunda kelepçeli olarak beklemeyi, aynı şekilde geri dönmeyi göze almalılar. Ve artık süper tedbirler var. Her dışarı çıkmalarından sonra tıklım tıklım ya da bir başına, çok pis bir karantina koğuşunda 14 gün geçiriyorlar. Bu sırada Allah korusun hasta olsa, gece yarısı nefes alamasa, hemşire görebilmek için bile sabahı, daha olmadı infaz koruma memurlarının keyfini beklemesi gerekiyor. ‘Gece Yarısı Ekspresi’ filminden bir sahne gibi mi geliyor? Oysa bunların hepsi yaşandı, yaşanıyor.” Oğuz Usluer’den bir görüş sırasında dinlediği bir olayı şöyle aktarıyor: “Oğuz tek kişilik hücrede kalırken yan hücrede gece yarısı şeker komasına giren bir diğer tutuklu, Oğuz’un düşme sesini duyması ve zorla infaz koruma memurlarını çağırması sayesinde hayatta. Yoksa haber bile olmayan istatistiklerden biri olacaktı. Ve bu Türkiye’nin ‘en modern’ cezaevindeki durum. Gözlerden uzak kalabalık cezaevlerinde olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum.”
“Eh, yapıyorlar bir şeyler”
Salgın nedeniyle görüş yasağı ise ayrı bir sağlık sorunu. Sunay Usluer bunu şöyle açıklıyor: “En son telefon görüşmemizde alınan tedbirleri sorduğumda üzülmeyelim diye ‘Eh işte yapıyorlar bir şeyler’ dedi. Bunu tüm tutukluların ortak kullandığı telefondan, dışarıyla teması olan bir infaz koruma memurunun gözetiminde söylüyordu. Af yasasıyla ilgili de ‘Siyasilerin kirli pazarlıklarını takip etmeyi bırakalı çok oluyor’ dedi. Ve biz maalesef umut etmekten korkalı da çok oluyor. Bu ülkede tahliye kararı verilenlerin bile tahliye olmasa garanti değil.” “Ben af yasası şunu kapsasın, bunu kapsamasın diye bir yorum yapmıyorum. Herkesin yaşam hakkı kutsal. Bir bilim insanı olarak şu an insanların üst üste yaşadığı cezaevlerinde hastalığın yayılmasını önlemenin imkânsız olduğunun farkındayım. Ama cezaevlerini kısmen boşaltmak için kendilerince ‘zararsız’ ama topluma zarar vermiş kişileri tahliye edip, hükûmete ve ortaklarına göre sadece haber yaparak terörist suçu yakıştırılanların içeride ölümle burun buruna bırakılmasını kamuoyunun vicdanına havale ediyorum. Bu yapılanın sadece muhalif oldukları için insanları duvar önüne dizip kurşunlamaktan farkı yok, ki bu savaş sırasında bile suç. Şu an mecliste ‘Bu suça ortak mısınız?’ sorusuna cevap aranıyor. Kimi el kaldırarak canı gönülden ‘Evet’ diyecek, kimi de sessiz kalarak.”
Bülent Yılmaz: Toplumu ayrıştıran kin ve nefrete iten bir yasa bu
Gazeteci Uğur Yılmaz’ın kardeşi Bülent Yılmaz. Koronavirüs salgının tehdidi altında olan gazetecilerden bir diğeri ise Uğur Yılmaz. Abisi Bülent Yılmaz Yeni İnfaz Düzenlemesi hakkında “Burada bir akıl tutulması var. Devlet kindar olmaz. Yeni infaz düzenlemesi demokratik, sosyal ve hukuk devleti ilkesinin çok uzağındadır” diyor. Uğur Yılmaz Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunuyor. “Terör örgütü üyeliği” suçundan ise 6 yıl 10 ay 15 gün ceza aldı. Bitlis Belediyesi Basın Birimi’nde çalıştığı dönemde haber takibi için katıldığı basın açıklamaları, sosyal medya paylaşımları ve gizli tanık ifadeleri gerekçe gösterilerek 17 Temmuz 2017 tarihinde tutuklanmıştı. Uğur Yılmaz yargılanması boyunca katılmakla suçlandığı basın açıklamaları, toplantıları mesleği gereği izlediğini haber yaptığını söylemişti. Bülent Yılmaz yasaların bazı gazeteciler için zaten olması gerektiği gibi uygulanmadığını söylüyor ve yeni düzenlemeyi şöyle değerlendiriyor: “Toplumu ayrıştıran, kin ve nefrete iten bir infaz yasasıdır bu. İnşallah bu yanlıştan aklıselim bir şekilde eşitlik ilkesine dönülür ve bu şekilde çıkar.”