Haberler

Cumartesi Anneleri'nden 1000’inci hafta mesajı: Herkesi bize omuz vermeye çağırıyoruz

Cumartesi Anneleri'nden 1000’inci hafta mesajı: Herkesi bize omuz vermeye çağırıyoruz

 

AZİZ ORUÇ

Adalet mücadelelerini 1000’inci haftasında da tıpkı birinci haftada olduğu gibi Galatasaray Meydanı’nda sürdüreceklerini belirten Cumartesi Anneleri/İnsanları, “Yüreğimiz hala ilk günkü gibi kanıyor, yaralarımız hiç kabuk bağlamadı. Ama her şeye rağmen adalet mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

Cumartesi Anneleri/İnsanları 1990’lı yılların karanlığında onbinlerce insanın gözaltında kaybettirilmesi/katledilmesi ile birlikte 27 Mayıs 1995’te başlayan mücadeleleri, 1000’inci haftasında girdi. Kayıpların bulunması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda buluşan Cumartesi Anneleri/İnsanlarının mücadelesi her türlü engelleme, zorluk ve baskıya rağmen devam ediyor. Cumartesi Anneleri/İnsanları, 25 Mayıs’ta 1000’inci kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelecek. Türkiye’nin en uzun soluklu mücadelesini veren Cumartesi Anneleri/İnsanları 1000’inci haftaya ilişkin Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’ne (MLSA) konuştu.

1994’te Ankara gözaltına alınıp, kaybedilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin ve 20 Kasım 1980’de gözaltında kaybettirilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, adalet arayışlarını 1000’inci haftada da Galatasaray Meydanı’nda sürdüreceklerinin mesajını verdi.

‘1000 haftadır o meydana gidiyoruz’

Cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda 1000’inci oturumlarını gerçekleştireceklerini belirten Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin  “1000 haftadır tüm baskılara rağmen Galatasaray Meydanı’nda barışçıl eylemler gerçekleştiriyoruz. Zaman zaman baskılara, saldırılara uğradık, gözaltına alındık. Buna rağmen 1000 haftadır oraya ulaşabildik. Kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları 1995’ten beri bu alanda olmaya çalıştık. İlk günden beri taleplerimizi açıklamalarla, eylemlerle duyurmaya çalıştık. Ama ülkeyi yönetenler taleplerimize kulak tıkadılar. Taleplerimiz nelerdi? Gözaltında kayıplar son bulsun, katiller yargılansındı. Bu insani taleplerimizi dile getirmeye çalıştık.

Yüreğimiz hala ilk günkü gibi kanıyor

Her türlü saldırıya maruz kalmamıza rağmen 30 yıldır yüreğimiz ilk günkü gibi hala kanıyor, yaralarımız hala kabuk bağlamadı. Onun için bininci hafta da olsa 10 bininci hafta da olsa yaralarımız iyileşmiyor. İyileşmesi için taleplerimiz yerine getirilmesi gerekiyor. Katiller ve talimat verenler yargılanması gerekiyor. Bunlar olmadığı sürece yaramız kanamaya devam edecek. Bundan dolayı bu mücadele devam etmek zorundadır” diye belirtti.

En kıymetlilerimizi kaybettik

Adalet arayışlarının anayasal bir hak olduğunu belirten Bilgin, bu hakkı sonuna kadar kullanacaklarını belirterek, şunları anlattı:

“Bizim kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmadı ki. En kıymetlilerimizi, çocuklarımızı, babalarımızı, gençlerimizi ve kardeşlerimizi kaybettik. Artık bundan ötesi yok. Bizler bu ülkeye adalet, hak, hukuk, yaşama saygı gelene kadar eylemlerimize devam edeceğiz. Ama ne yazık ki bu ülkede ne Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar tanınıyor, ne yaşam hakkına saygı var ne de demokrasi var. Anayasa Mahkemesi’ne yaptığımız başvurularımız oldu. AYM, ‘Kolluk güçlerinin eylemi engellemek değil, eylemi ve eylemcileri korumalıdır ve eyleme müdahale olmamalıdır’ diye karar verdi. Bu kararla bizler tekrar Galatasaray Meydanı’na gitmeye başladık. Ama ne yazık ki 29 hafta gittiğimiz her hafta gözaltına alındık. Her hafta dava açıldı, mahkemelik olduk. Sıcakta, soğukta, otobüste, karakolda saatlerce o anneler, babalar, yaşlılar bekletildi. Buna rağmen yılmadık, bıkmadık. Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. En çok sevdiğimiz insanlarımızı kaybettik.”

Galatasaray Meydanı hafıza merkezimiz

Galatasaray Meydanı’nda kendilerini ifade etmeye devam edeceklerini belirten Bilgin sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kimler tarafından kaybedildiğini insanlara anlatmaya devam edeceğiz. Galatasaray Meydanı, bizim için hafıza merkezi oldu. Aileler için oradaki heykel mezar taşı oldu. Biz orada büyüdük, yaşlandık, orada ölmeye başladık. 3 kuşaktır şimdi 4’üncü kuşak oraya gidiyor. Devletin oraya giden ailelere yapmadığı zulüm kalmadı. Yapmadığı baskı işkence kalmadı. Biz buna rağmen boyun eğmedik. Bu insanlarımızın katillerini ortaya çıkarılıp, yargılanıncaya kadar buradaki mücadelemiz devam edecek. Bu insanların niçin kaybedildiğini, kimler tarafından kaybedildiğini, nerede işkenceye gördüğünü, niçin kaybedildiğini biz çok iyi biliyoruz. Bizim derdimiz bunları insanlara anlatmak.

Bir kayıp yakını olarak, bunlar yarın öbür gün çıkar bunları yapanları yargılar diyemiyorum, iyimser de düşünmüyorum. Çünkü bunlar münferit olaylar değil, devlet politikasıdır. Devletin organize ettiği çetelere talimat verdiği bu insanlarımız bilinçli olarak katledildi. Ama her şeye rağmen biz bunları yapanları teşhir etmeye devam edeceğiz. Mücadelemizi yükselteceğiz. Halkın hesap sorma noktasına geldiğinde belki bu katiller ortaya çıkar. Daha çok mücadele etmek zorundayız. Bu hatlarımıza, alanlarımıza sahip çıkmalıyız. Bininci hafta da olsa 10 bininci hafta da olsa Galatasaray Meydanı’nı kullanmaya devam edeceğiz. Burayı Süleyman Soylu’ya ve bugünkü yönetime bırakmayacağız. Orası bizim hafıza merkezimiz. Her şeye rağmen orada olmaya devam edeceğiz.

Bininci haftada insan hakları savunucularına, insanım diyen herkese bize omuz vermeye, yanımızda olmaya çağırıyorum. Bu antidemokratik baskılara ve zulme karşı direnen insanları yalnız bırakmayın, bizi yalnız bırakmayın diyorum. Çünkü bu mücadele insanlık mücadelesidir. Biz kaybettiklerimizi kaybettik, bundan sonra bunlar yaşanmasın diye mücadele ediyoruz. O alanı boş bırakmayacağız. Herkes yanımızda olsun, sesimize ses katsınlar.

 

İkbal Eren: Bizim için her hafta aynı

1000 haftadır ısrarla kayıplarının akıbetlerini sorduklarını belirten Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren de şunları anlattı:

“1000 haftadır cezasızlık son bulsun, failler bulunsun, yargılansın diye bekledik. Birinci hafta neyse bizim için 1000’inci hafta da aynı şey ifade ediyor. Çünkü 1000 haftadır kayıplarımızın akıbetini öğrenemedik, taleplerimiz karşılık bulmadı. Sadece gözaltında kaybedilmelerin önünü kestik. Bu çok ciddi bir kazanım. Her hafta o meydana gidiyorum. Her hafta çokça öfkeyle, üzüntüyle gidiyoruz. Bu meydanda çok insan da yitirdik. Annelerimizi, kardeşleri kaybettik. Daha geçen haftalarda Cemil Kırbayır’ın kardeşi Fatma Kırbayır’ı kaybettik. Bunlar bize acı veren şeylerdir. Bu kayıplar acılarımızı katmerlendiriyor. Her giden anneye, kardeşe söz veriyoruz: ‘Mücadeleniz kaldığı yerden devam edecek’ diye. Onun için üzerimizdeki yük daha da artarak devam ediyor. Ama her ne olursa olsun mücadele anlayışımızda herhangi bir değişiklik olmayacak.  Kamuoyu açısından sonu sıfır olan haftalar daha çok görünür kılma açısından önem kazanıyor. Bizim hissettiklerimiz ya da yaşadıklarımız olarak bakıldığında bizim açımızdan pek değişen bir şey yok. 600-700 ya da 1000’inci hafta daha çok görünür oluyor. Daha çok destek görüyor eylemimiz. Çokça soruluyor 1000’inci hafta ne yapacaksınız diye? Ama birinci hafta da olsa 1000’inci ya da 2000’inci hafta da olsa biz her gittiğimiz haftada kayıplarımızın akıbetini sormaya devam edeceğiz. Onların cansız bedenlerine ulaşmak, onlara ait bir mezarlarının olmasını istiyoruz. Bunlar olmadığı sürece her hafta hissettiğimiz ya da yaşadıklarımız hep aynı. Eve dönüyoruz, hep ökeyle dönüyoruz. Hep acılı gidiyoruz. Yaramız hiç kapanmadı, yasımız hiç bitmedi. Tamamlanmamış bir süreç var. Yaramız hiç kabuk bağlamadı. Onun için biz hep aynıyız.”

1000’inci haftasında da orada olacağız

“Devlete hep çağrımız var. Çünkü işlenen suçlar devlet eliyle, devlet görevlileri tarafından işlendi. Bu nedenle sorunumuzu çözen de devlettir” diyen Eren, 1000’inci hafta nedeniyle kamuoyunun ilgisinin çok olduğunu ifade etti. Eren devamında şunları söyledi: “Bu sesimizin daha gür çıkmasına, sesimizi daha fazla duyurmamızı sağlıyor. Sesimizi daha fazla yükseltiyorsunuz. Basının, kamuoyunun bu ilgisinden dolayı da teşekkür ediyoruz. 1000 hafta hiç kolay değil. Hasta olduk, kar yağdı, yağmur yağdı ama biz hep oradaydık. 29 hafta üst üste gözaltına alındık. Benim ailemin 44 yıldır bu mücadelesi sürüyor. 29 yıldır Cumartesi Anneleri olarak sürüyor. Bu hiç kolay bir şey değil. Bu psikolojiyle yaşamak kolay bir şey değil.

Biz Cumartesi Anneleri/İnsanları olarak, 1000’inci haftasında Galatasaray Meydanı’nda olacağız. Herkesin o meydana sahip çıkması gerekiyor. Bu kitlesellik çok fazla olduğunda belki birlikte başarabiliriz.”

 

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.