TBMM önündeki Çoklu Baro Sistemi protestosunu 2020 yılında takip ederken polislerce darp edilerek gözaltına alınan gazeteci Sibel Hürtaş’ın “görevi yaptırmamak için direnmek” suçlamasıyla yargılandığı davada, 8 ay 10 gün hapis cezası verildi. Hürtaş hakkındaki hapis cezası 10 bin TL adli para cezasına çevrildi
HAYRİ DEMİR
Gazeteci Sibel Hürtaş hakkında, 2020 yılında TBMM önündeki Çoklu Baro Sistemi protestosunu takip ederken polisler tarafından darp edilerek gözaltına alınmasının ardından, “görevi yaptırmamak için direnmek” iddiasıyla açılan dava, bugün görülen duruşma ile karara bağlandı.
Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 6’ıncı duruşmasında Hürtaş ile Sercan Aran ve Arkın Hürtaş hazır bulundu.
Duruşmanın başlamasıyla söz alan müdafi avukatları, CHP Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç ile Evrensel gazetesi muhabiri Birkan Bulut'un tanık olarak dinlenmesini talep etti. İddia makamı, “tanıkların dinlenilmesinde kamu yararı bulunduğu” gerekçesiyle talebin kabulü yönünde görüş bildirdi.
Mahkeme, tanıkların dinlenilmesini talebini kabul etti.
Tanıklar: Hürtaş’ın polislere şiddet uyguladığını görmedik
İlk olarak CHP Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç, dinlendi. Öztunç, Hürtaş’ın gözaltına alındığı Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) Meclis önündeki eylemine kendisinin de milletvekili olarak katıldığını ifade ederek, “Baro başkanlarının açıklaması, emniyet tarafından verilen izinle Çankaya Kapısı’nın önünde yapılıyordu. Biz de çok sayıda milletvekili de orada onlara destek veriyorduk. O sırada bir tartışma oldu. Güvenlik güçleri baro başkanlarına fiziki müdahalede bulununca biz araya girmek zorunda kaldık. O sırada gazeteciler de müdahaleyle karşı karşıya kaldı. Sibel de o gün oradaydı. Ben gözaltına alındığını, polis arabasına bindirildiğini de gördüm. İlgili emniyet amirine, gözaltına alınama nedenini de sorduğumda polis, ‘sosyal mesafeye uymadığı’ gerekçesiyle gözaltına alındığını söyledi. O gün sosyal mesafeye kimse uymamıştı. Polisler de milletvekilleri de baro başkanları da uymuyordu. Ortam itibariyle zaten sosyal mesafe kürarlarının uygulanması söz konusu değildi” şeklinde konuştu.
Öztunç, gözaltına alınma sırasında Hürtaş’ın polislere yönelik bir şiddetine tanık olmadığını belirterek, “Sanığın herhangi bir saldırı girişimi olmadan pasif direniş yani araca binmemek için bir tutumu söz konusuydu. Polis memurlarına yönelik herhangi bir saldırısını görmedim. Uzak olduğum için taraflar arasındaki konuşmayı duymadım” dedi.
Daha sonra dinlenen Evrensel gazetesi muhabiri Birkan Bulut ise Hürtaş’ın gözaltına alındığı sırada kendisinin de basın açıklamasını takip ettiğini aktardı.
Açıklama öncesinde polislerce açıklamanın yapılacağı bölgenin bariyerlerle kapatıldığını aktaran Bulut, şöyle devam etti: “Gazetecilerin baro başkanları ve avukatlarla görüşmesi engellenmişti. Öne sürülen gerekçelerden biri; sosyal mesafenin korunmasıydı. Ancak buna yönelik herhangi bir önlem alınmamıştı. Biz de bariyerlerin dışında baro başkanlarıyla görüşerek, haber yapmak zorunda kaldık. Sibel de bariyerin iç kısmında kalan birkaç meslektaşımdan birisiydi. O da haberi takip ediyordu. Sibel’in polislere yönelik herhangi bir şiddet ya da başkaca olumsuz bir eylemini görmedim. Biz bariyerlerden uzaklaştırıldıktan sonra bariyerlerin içerisinde bir itiş kalkış oldu. Uzaktan Sibel’i gördüm ama gözaltına alınma durumu değil, kenarda duruyordu. Bu ortamda Sibel’in herhangi bir şiddet ya da başka bir eylemine olmadı. Araca bindirilme anını görmedim.”
Savcı ceza mütalaasını tekrarladı
Tanıkların dinlemesinden sonra iddia makamı, Hürtaş’ın cezalandırılması yönündeki mütalaasını tekrarladı. Gazeteci Hürtaş, mütalaaya ilişkin bir sayfadan oluşan yazılı savunmasını sunarak, kısa beyanda bulundu.
Hürtaş: Ben değil, polisler beni darp etti
1998 yılından bu yana gazetecilik yaptığını belirten Hürtaş, mütalaaya katılmadığını belirterek, “Orada -açıklamanın yapılmak istendiği Meclis önü- bana, ‘sosyal mesafe’ gerekçesiyle bir ceza yazıldı. O ceza idare mahkemesi tarafından iptal edildi. Dosya içerisindeki fotoğraflardan da anlaşılacaktır ki basın kartım boynumda asılı görülmektedir. Buna rağmen polisler, kimliğimi göstermediğim iddiasında bulundu. Ortada hukuksuz bir gözaltı varken, gözaltına karşı pasif direnmek kadar doğal bir şey yok. Bu olay 28 dakikalık bir olay söz konusudur. Bunun 20 dakikası kayıt altındadır. Bu görüntülerin hiçbirinde şiddet kullandığıma dair tek saniye yoktur. Herhangi bir tanığın olmadığı polis aracının içerisinde şiddet ve tehditte bulunduğum öne sürülüyor. Ben 1.60 boyunda, 50 kiloyum. Dört polis memurunu bir aracın içerisinde dövebilmem mümkün değildir. Bütün duruşmalarda da söyledim, onlar beni darp etti. Darp raporu almama rağmen onlar hakkında takipsizlik kararı verildi” şeklinde savunma yaptı.
‘Tek kişi bir araçta dört kişiyi birden darp edemez’
Müdafi avukatı Arkın Hürtaş, müvekkilinin haksız yere gözaltına alınmaya tepki gösterdiğini söyleyerek, “Tutanaklara bakıldığında gözaltı işleminin dayanağı ‘pandemi kürarlarına aykırılık’ olarak gösterilse dahi idari bir işlem olan bu hususla ilgili adli bir sonuca ulaşılması hukuken olanaksızdır. Kaldı ki idari para cezası da iptal edilmiştir. Hukuksuz olan gözaltı işlemine, hukuki bir kılıf uydurabilmek adına müvekkilimle ilgili olarak daha sonra memura mukavemet yönünde husus gündeme getirilmiştir. Dosya içerisinde de görülecektir ki müvekkil polislere dönük kendisine işkence yapıldığını, haksız gözaltı yapılmak istenmesinden dolayı da duyurusunda bulunacağını beyan etmiştir. Güvenlik güçleri de bu hukuksuz gözaltına alma işlemine kılıf uydurmak için hareket etmişlerdir. Müvekkilin küçücük bir araç içerisinde dört kişiye karşı mukavemet uygulaması söz konusu dahi olamaz” dedi.
‘Pasif direnme, suç olarak ön görülmemektedir’
Müdafi avukat Sercan Aran da müştekilerin anlatımına göre darp olayının araç içerisinde olduğu ancak iddianame kapsamında araç içerisindeki olayın anlatımı söz konusu olmadığını söyledi.
Aran, müvekkili Hürtaş’ın gözaltına tepkisinin olduğunu bunun da suç unsuru oluşturabilecek bir durum olmadığını belirterek, “Müştekilerin kolluk ifadeleri de dikkate alınarak, kopyala yapıştır yapılmıştır. Sadece biri diğerinden bahsederken isimlerin değiştirilmiş olduğu da açıkça görülmektedir. Pasif direnme eski TCK döneminde suç olarak ön görülmüştür. Mevcut mevzuatta bu yönde bir suç tanımlaması yoktur. Yargıtay’ın da pasif direnme ile ilgili suç teşkil etmeyeceğine dair kararları mevcuttur” şeklinde konuştu.
Hapis cezası para cezasına çevrildi
Savunmaların ardından hakim, karar için duruşmaya kısa bir ara verdi.
Aranın ardından açıklanan kararda, Hürtaş’ın Türk Ceza Kanunu’nun 265/1 maddesinde düzenlenen “görevi yaptırmamak için direnme” suçlamasıyla 8 ay hapis cezasına hükmedildi. Atılı suçlamanın “zincirleme şekilde işlendiği” gerekçesiyle artırıma gidilerek 10 ay hapis cezası, bu ceza da 1/6 oranında indirim yapılarak sonuç olarak 8 ay 10 gün hapis cezası verildi.
Hapis cezası ise günlüğü 40 TL’den olmak üzere 10 bin TL adli para cezasına çevrildi.