6 Şubat depremlerinin ardından Urfa’da işsiz kalan gazeteciler fabrika işçisi oldu. Ekonomik sorunlara karşı direnebilen gazeteciler ise yalnız bırakıldıklarını, kurumlardan destek göremediklerini belirterek “Urfa’da basın bitiyor, ses verin” diyor.
FATMA KEBER
Türkiye ve Suriye’de 6 Şubat’ta yaşanan depremler, Türkiye’de 11 ili derinden sarstı. Aylar geçmesine rağmen depremin olduğu kentler hala toparlanamadı. Deprem sadece kentleri, aileleri bitirmedi; birçok yerde gazetecilikle birlikte basın sektörünü de yok etti ya da yok etmek üzere. Deprem sonrası iş bulamayan Urfalı gazeteciler ya fabrika işçisi oldu ya da evden küçük işlerle asgari ihtiyaçlarını karşılıyor. Kalanlar ise mesleği bırakmamak için direniyor ama...
Gazetecilikte en büyük sorun sendikasızlık
İsmail Şahinalp, Urfa’da işsiz kalan bir gazeteci. Kira artışları, kağıt, matbaa ve elektriğe gelen zamlardan dolayı yerelde birçok kurum deprem sonrası küçülmeye gitti. Bu süreçte işsiz kalan Şahinalp, evde serbest çalışıp, montaj yaparak geçinmeye çalışıyor. Deprem sonrası yaşadığı ekonomik sorunlar, işsiz kaldığı süreçte hiçbir yerden destek göremediğini vurgulayan İsmail Şahinalp, gazetecilikte en büyük sorunlardan birinin sendikalaşma olduğunun altını çizdi. Medya çalışanlarının hakların savunacak bir kurum olmamasını en acı şekilde yaşadıklarını belirten Şahinalp, “Medya çalışanlarının sendikasız olmasa bu sektörün en acı gerçeklerinden biri. Hakkımızı nasıl arayacağımızı bilmiyoruz. Şehrimizde asgari ücretin çok altında çalışan medya çalışanlarının hakları verilmiyor ve bu hakkı arayacak ne güçleri var ne de bir meslek örgütleri” diye konuştu.
Urfalı gazeteciler: “Mesleğimizden soğuttular”
Urfa'da yaşayan Tuğba G., sekiz yıldır yaptığı gazeteciliği işsizlik, maddi zorluklar nedeniyle bırakmak zorunda kaldı. Bir süre fabrika işçiliği yapan Tuğba, çocuğuna uygun kreş bulamaması ve fabrikanın ağır koşullarından dolayı işten ayrıldı. “Urfa’da gazetecilik bitti” diyen Tuğba, medyaya yapılacak destek ile gazeteciliğe dönmek istiyor.
Türkiye’de gazetecilik yapmak hem maddi zorluklarla karşı karşıya kalmak hem de her an baskı altında kalmak anlamına geliyor. Yerel medya bu konuda daha sorunlu bir noktada. Yerellerde ‘belediye gazeteciliği’ ve ‘hatır gönül gazeteciliği’ diye kavramlar, gazeteciliğin önünü kapatıyor. Hiçbir kuruma bağlı olmadan gazetecilik yapmak ise neredeyse imkansız oldu.
Urfa’da yerel gazetelerde sekiz yıllık mesleki deneyimi olan Tuğba G. bir süre fabrika işçisi olarak çalıştığını ancak zor şartlara uzun süre dayanamadığını belirterek yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Urfa'da birçok gazete sahibi bu işi maalesef bu işi anlamıyor. Bu meslek Urfa'da ayaklar altında. Çok düşük ücretlere çalıştırılan gazeteciler, emeklerinin karşılığını alamıyor. Bizleri resmen mesleğimizden soğuttular. 6 Şubat'ta yaralar bırakan deprem geçirdik. O zaman bile bir geçmiş olsun diyen, destek veren olmadı. Zorlu koşullarda o an canı pahasına çalıştığımız halde kimse bizi görmedi bile. Bu meslek bu kadar zor hale getirilip, insanlar uzaklaştırılmamalı. Düşünün bir anneyim, zorlu koşullarda çalışıyordum ve çocuğumun kreş parasını dahi çıkaramıyordum. Sözde hakkı adaleti savunuyoruz ama bizler daha çok haksızlığa uğradık. Ben bu şartlardan dolayı mesleğimi bıraktım. Bir süre fabrika işçiliği yaptım ama koşullar ok ağır devam edemedim. Urfa medyasına verilecek destek ile biz de işimize devam edebiliriz.”
“Resmi ilan olmasa Urfa’da gazete kalmaz”
Urfa’da okuma yazma kültürü olmadığının altını çizen Gazeteci Aziz Budak da, yerel gazetelerin resmi ilanlarla hayatta kalabildiğini söyledi. Eskiden belediyelerin az da olsa basına destek verdiğini ama son süreçte Urfa’da belediyenin de yardımcı olmadığını anlatan Budak, “Şanlıurfa'da matbaa sadece bir tane var ve 5-6 gazete baskısı yapıyor. Depremden sonra onlar da etkilendiği için ekonomik olarak bizlere kalıp, kâğıt baskı olarak tutarı yüksek geliyor. Örneğin Bozova gazetesi vardı, resmi ilanı kesilince kapandı. Urfa’da yedi tane gazete merkezde resmi ilan alarak ayakta kalmaya çalışıyor. Şu anda Urfa'da resmi ilan olmazsa hiçbir gazete ayakta kalamaz” diye konuştu.
Gazeteciliği bıraktı, fabrika işçisi oldu
Kendisini, ‘çekirdekten yetişme’ gazeteci olarak tanımlayan İbrahim Halil Kahraman da, medyada hem grafiker hem de muhabir olarak çalıştı. Depremde evi yıkılan Kahraman, sonrasındaki süreçte basın sektöründe iş bulamadığı için iki yıldır fabrikada çalışıyor. Deprem sonrası işsiz kalan, evi yıkılan Kahraman, “Eşyamız, hiçbir şeyimiz kalmadı. Yeniden toparlanalım dedik, kimse depremzedeye ev vermek istemedi. Ev sahibimiz binamız yıkıldığı için çocuğumla, eşimle ‘ortada kalmayayım’ diye bize başka bir yerde ev verdi. Yıllarca basın sektörlerinde çalıştım ama doğru düzgün ne maaş ne de sigorta yapıldı. Depremden sonra her şeyimizi yitirdik. İş bulamadım, çocuğum var çok zor zamanlar geçirdim. Medyaya yeterince destek olsaydı şu an işimi yapmaya devam ederdim. Destek de iş de bulamadım. Fabrikaya işçi olarak girdim. Bir buçuk yıldır gazeteciliği bıraktım, fabrika işçiliği yapıyorum” dedi.