Duruşma Haberleri

Diyarbakır Barosu yöneticileri hakkında açılan 5’inci TCK 301 davası da beraatla sonuçlandı

Diyarbakır Barosu yöneticileri hakkında açılan 5’inci TCK 301 davası da beraatla sonuçlandı

 

 

 DENİZ TEKİN 

Diyarbakır Barosu'nun bir önceki dönem başkanı ve yöneticileri, Ermeni Soykırımı anması nedeniyle TCK’nın 301. maddesi kapsamında  yargılandıkları davadan beraat etti. Bu kararla birlikte baro yöneticilerinin beraat ettiği dava sayısı beşe yükseldi.

Ermeni Soykırımı'nın 107'inci yıldönümü olan 2022 yılında, 24 Nisan'da Diyarbakır Barosu'nun web sitesinde yayınlanan anma ve yüzleşme temalı açıklama nedeniyle Diyarbakır Barosu'nun bir önceki dönem başkanı Nahit Eren ve 10 Yönetim Kurulu üyesi hakkında TCK'nın 301'inci maddesi kapsamında açılan davanın ilk duruşması, Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. İzleyici, avukat ve sanık sayısının fazla olması nedeniyle duruşma, Diyarbakır Adliyesi’nin en büyük salonu olan 6. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunda yapıldı.

Diyarbakır Barosu eski başkanı Nahit Eren ile Yönetim Kurulu üyesi avukatlar Atilla Berk, Diyar Rüknedin Çetedir, Hatice Demir, Mehdi Özdemir, Mehmet Erdem, Ali İsmet Girgin, Öykü Çakmak Usal, Serdar Özer, Seyit Rıza Karakaş ve Zuhal Sayılgan Işık, Diyarbakır Barosu Başkanı Abdulkadir Güleç, Baro Yönetim Kurulu üyeleri ve sanık avukatları duruşmaya katıldı. İHD, TİHV, ÖHD yöneticileri yanı sıra çok sayıda avukat duruşmayı izledi. Salonda çok sayıda çevik kuvvet polisi bekledi.

‘Böyle bir suç isnadı karşısında savunma yapma gereği duymuyorum’

Duruşmada savunma için ilk sözü Nahit Eren aldı. Eren, savunma hazırlamadığını belirtti. Diyarbakır Barosu yöneticilerinin her yıl 24 Nisan’ın yıldönümünde yaptığı açıklamalar nedeniyle aynı madde kapsamında yargılandığını ifade eden Eren, böyle bir suç isnadı karşısında savunma yapma gereği duymadığını söyledi. Eren, Diyarbakır Barosu'nun Ermeni Soykırımı'nda dair aldığı tutumun mahkeme tutanaklarında yer almasını istediğini, bu tutumun bundan bundan nesillere aktarılacağını söyledi. 

‘Bu yargı tacizinin amacı Diyarbakır Barosu'nu korkutarak benzer açıklamaları yapmamasını sağlamak’

Baronun hazırladığı metinde bu topraklarda yaşanan katliam ve soykırımlarla yüzleşme çağrısı yaptığını hatırlatan Eren, özetle şunları söyledi:

“Ermeni Soykırımı ile yüzleşmediğimiz sürece benzer acıları yaşayabiliriz. Bu karanlık nokta aydınlatılmadan yüzleşme olamaz. Bu açıklamaları yaptığımız için yargı tacizine maruz kalıyoruz. Birileri bizi kontrol etmek, baskılamak amacıyla bu soruşturmaları açıyor. Bunun farkındayız. Tarihsel tutumumuzdan vazgeçmeyiz. Bizler adaleti, demokrasiyi ve onurlu bir barışı savunan hukukçularız. Diyarbakır Barosu'nun avukatlık profili iktidarlar tarafından kabul edilmiyor ve yargısal tacize maruz kalıyor. Bu yargı tacizinin amacı Diyarbakır Barosu'nu korkutarak benzer açıklamaları yapmamasını sağlamaktır. Biz her zaman bu ülkeye dair beklenti ve taleplerimizi dile getireceğiz. Adil, demokratik, barışçıl bir gelecek için geçmişle yüzleşelim. Sizden beraat talep etmiyorum. Bu iddianame, bu topraklarda yaşananların dile getirilmemesi için hazırlanan bir belgedir. Vereceğiniz karar, adil ve barışçıl bir gelecek için önemlidir” dedi.

‘Soykırımdan utanç duymak zorundayız, aksi halde…’

Ardından söz alan Mehdi Özdemir, Serdar Özer ve Zuhal Sayılgan Işık, baronun yaptığı açıklamanın arkasında olduklarını, mahkemeden herhangi bir taleplerinin olmadığını söylediler.

Öykü Çakmak Usal ise bu davanın amacının, antidemokratik uygulamalara karşı sesini yükselten, düşüncelerini söyleyen Diyarbakır Barosu'nu susturmak olduğunu belirterek, barış ve bir arada yaşam için mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerini vurguladı. Usal, savunmasını Hrant Dink’in öldürülmeden kısa bir süre önce aldığı tehditlere dair yazdığı, 'Güvercin tedirginliği' başlıklı yazısıyla sonlandırdı.

Diyar Ruknettin Çetedir ise “Bu ülkede yaşanan katliam ve soykırıma karşı sessiz kalmayacağız. Hiçbir yargı tacizi bizi sözlerimizi söylemekten alıkoymayacaktır” dedi.

Hatice Demir, ifade özgürlüğüyle ilgili AİHM’in ve yüzlerce yargı kararına rağmen burada yargılanmalarının bir gözdağı, tehdit ve susturma çabası olduğunu belirterek, “Soykırımdan utanç duymak zorundayız, aksi halde soykırımlar artarak devam edecektir” dedi.

Ardından söz alan diğer sanıklar suçlamaları kabul etmedi.

Esas hakkındaki görüşünü mahkemeye sunan duruşma savcısı, sanıkların üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesini istedi.

‘Soykırımın varlığına yokluğuna karar verecek makam yargı değildir’

Esasa karşı söz alan Diyarbakır Barosu Başkanı Abdulkadir Güleç, Diyarbakır Barosu'nun devletin bir trajediyle yüzleşme çağrısı yaptığını hatırlatarak, şunları söyledi: “Biz avukatlar, resmî kabullerin dışında açıklama yapmakla yükümlüyüz. Bizler sorgularız, tenkit ederiz; aksi halde görevimizi yapmamış oluruz. Bu çağrı hukuk tekniği açısından suç değil. 1915 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi yoktu. Bir aşağılama da yok. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, toplumu sarsıcı fikirlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir. Bu sözlerin dikkate alınarak beraat kararı verilmesini istiyorum.”

Avukat Mehmet Emin Aktar, “Aramızda eşitsiz bir ilişki var. Ben soykırım deyince dava açılıyor, siz tehcir deyince bir şey olmuyor. Bu konuda farklı düşünüyoruz. Bu yargı tacizine son vermenizi istiyoruz" dedi.

Avukat Barış Yavuz, “Bu davada devlet bir oyun oynuyor. Bugün burada Ermeni soykırımının suç olmadığını karar verin, buna bir noktaya koyun” diyerek savunma yaptı.

Avukat Mesut Beştaş, “Bu iddianame tehdit amacıyla hazırlanan bir belgedir ve avukatların baskı ve tehditlerle susturulamayacağını” belirtti.

Avukat Mahsuni Karaman, mahkeme salonlarının Ermeni soykırımının ispat edilmeye çalışıldığı bir arena olmadığını, soykırımın varlığına veya yokluğuna karar verecek makamın yargı olmadığını belirtti.

Avukatlar, MLSA ve Hollanda merkezli sivil toplum kuruluşu olan Lawyers for Lawyers’ın bu davaya ilişkin ortak hazırladığı 15 sayfalık bilimsel görüşü mahkemeye sundu.

Karar için duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme, TCK 301'inci maddede tarif edilen suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle Baro yöneticilerinin beraatlerine karar verdi.

Dava hakkında

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 24 Nisan 2022’de Diyarbakır Barosu'nun web sitesinde yayınlanan “Yüzleşme ve Helalleşme” başlıklı basın açıklamasında yer alan “1915-1923 yılları arasında bu topraklarda Ermeni halkına yönelik sistematik bir soykırım gerçekleşmiştir. Bu soykırımı tanımak, insanlık açısından bir borçtur” ifadelerini gerekçe göstererek, baro yöneticileri hakkında TCK’nın 301. maddesi gereğince “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, devletin yargı organlarını alenen aşağılama” suçlamasıyla dava açmıştı. Geçtiğimiz yıllarda da Diyarbakır Barosu'nun farklı dönem başkanları ve yönetim kurulu üyeleri hakkında benzer gerekçelerle açılan davalarda beraat kararı verilmişti.

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.