Haberler

Diyarbakır Kitap Fuarına katılan Kürt yayınevleri sansür ve engellerden şikayetçi 

Diyarbakır Kitap Fuarına katılan Kürt yayınevleri sansür ve engellerden şikayetçi 

DENİZ TEKİN

Dört yıl aranın ardından bu yıl yapılan Diyarbakır Kitap Fuarı’na katılan Kürt yayınevleri, Kürtçe kitaplara gösterilen ilgiden memnun, Kürt dili ve Kürtçe yayınlar üzerindeki baskı, sansür, engeller ve ekonomik sorunlar nedeniyle dertli.

Diyarbakır’da en son 2019 yılında düzenlenen Kitap Fuarı, dört yıllık aranın ardından Mezopotamya Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde kapılarını açtı. 16 Aralık’ta başlayan ve 24 Aralık’a kadar devam edecek olan Kitap Fuarı’nda 120 yayınevi ve 350 yazar, kitapseverlerle buluşuyor. Fuara katılan yayınevleri arasında 30’a yakın Kürt yayınevi de bulunuyor. Okuyucuların uzun yıllardır beklediği fuara sadece Diyarbakır’dan değil çevre illerinden de ilgi var. 

Son dönemde yaşanan ekonomik sorunlar, baskılar ve sansürle mücadele etmek zorunda kalan Kürt yayınevleri, memnun olduğu okuyucu ilgisinin fuar boyunca devam etmesini bekliyor. Kürt yayınevleri ve yazarlar, fuara dair izlenimleri ve beklentilerine, Kürt yayıncılığının sorunlarına dair konuştular.  

 ‘Kürt yayınları üzerindeki kanunsuz uygulamaların bu fuarda aşıldığını gördük’ 

Kürt Yazarlar İnisiyatifi, J&J Yayınevi Sahibi ve Kitap Fuarı Koordinasyon Kurulu üyesi Azad Zal, geçen yıllara göre artan Kürtçe okuyucu kitlesinden gelen yoğun talepler üzerine bu fuarı düzenlemeye karar verdiklerini ifade etti. TÜYAP’ın, Anadolu’da kitap fuarı organizasyonları yapmayı bıraktığı için Diyarbakır Ticaret Odası, Kürt Yayıncılar İnisiyatifi ve kentteki farklı kurumlarla birlikte fuarı düzenlediklerini söyledi. Çözüm sürecinin sonlanmasının akabinde yaşanan 15 Temmuz darbe girişiminin Kürt yayıncılığını olumsuz etkilediğini aktaran Zal, “Kürtçe kitaplarının düzenli okuyucusu olan öğretmen ve memurlar, tamamıyla yasal Kürtçe kitapları evlerinde bulundurduğu için KHK ile ihraç edildi. Ancak, haklarında açılan davalarda beraat ettiler. Bu doğal olarak Kürtçe kitaplardan kaçınmayı beraberinde getirdi. Çoğu insan kendi evinde Kürtçe kitap tutamaz hale geldi. Bu kanunsuz uygulamalar uzun süreli olmadı. Bunun aşıldığını fuarda gördük. Kitapların yasaklanması çağdışı bir uygulamadır” dedi. 

‘Emniyetin Kürtçe yayınlarla inceleme ve çeviri yapmaması lazım’

Kürt kültürel yayıncılığının yaşadığı zorlukları sıralayan Zal konuşmasına şöyle devam etti: “En önemli sorun Kürtçenin eğitim dili olmaması nedeniyle okuyucu kitlesinin az olmasıdır. Öğrencilerin Kürtçede eğitim görmesi demek potansiyel Kürtçe kitap okuyucusu olması demektir. Bundan mahrumuz. İkincisi, devlet yılda iki defa kitap satın alıyor. Kütüphaneler için Kürt yayınevlerinden kitap almıyor. Kürt yayınevlerinden her zaman vergi alınıyor ama Kitap alınmıyor. Üçüncüsü, dağıtım ve ekonomik kriz sorunu var. Her şey çok pahalandı ve maliyetler yükseldi. Okuyucuya ulaşmamız zorlaştı. Devlet desteği sadece Türkçe yayınları kapsıyor. Kürtçe kitapların içeriğine bakılmadan toplatma ve yasaklama kararı veriliyor. Emniyetin Kürtçe yayınlarla inceleme ve çeviri yapmaması lazım. Yüzyıl önceki destanların derlemesinin yer aldığı Kürtçe kitapta sadece Apo (amca) kelimesi yer aldığı için yasaklandı. Bunu izah edemedik. Oysa Kürtçeyi anlayan, bilen birisinin bu kitapları çevirse içinde suç unsuru olup olmadığı daha rahatça ortaya çıkar. Bu konuda yasal bir düzenleme yapılmalı. Yayınevimizin altı kitabı çeşitli gerekçelerle toplatıldı.”

 

Çevik: ‘Asimilasyona karşı Kürt yayıncılığını geliştirmek için bir irade var'

Nûbihar Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Çevik, Diyarbakır’da dört yıldır kitap fuarı yapılmaması nedeniyle okuyucuların Kürtçe kitaplara hasret kaldığını ifade etti. Çevik "Kürtler üzerinde büyük bir asimilasyon var. Buna karşı da Kürt dilini korumak, Kürt yayıncılığını geliştirmek ve ona sahip çıkmak için bir irade de var. Devlet, eğitim veya okumak için Kürtçe kitapların alımını teşvik etmiyor. Kütüphaneler için Kürtçe dergi, kitap alımı yapılmıyor. Siyasal olarak rahat bir ortamın oluşması gerekiyor ki Kürtçe yayınlar özgürce okunabilsin, insanlar diline sahip çıkabilsin. İnsanlar ben Kürtçe kitap okusam nasıl bir muameleye maruz kalırım endişesi taşıyor. Kitap fuarı düzenleyen birçok kurum Kürt yayınevlerini davet etmiyor” dedi. Çevik, yayınevinden çıkan dört kitap hakkında yasaklama ve toplatma verildiğini sözlerine ekledi. 

‘Kürtçe yayınlara sahip çıkmak önemli’

Kürtçe kitap sitesi pirtukakurdi.com Koordinatörü Bawer Berşev, Diyarbakır kitap fuarının Kürt yayınevleri ve okuyucular için önemli olduğunu söyledi. Berşev, şunları söyledi: 

”Okuyucuların ilgisinden memnunuz. Yayınevlerinin yaşadığı en büyük sorun ekonomidir. Kürt yayınevleri sayısı iyi ama okuyucu sayısı az. Bu nedenle fazla kitap çıkartmak zor oluyor. Yayınevleri de satılan kitapların gelirleriyle ayakta duruyor. Bu nedenle Kürtçe yayınlara sahip çıkmak çok önemli. Birçok okul müdürü ve öğretmen haftada iki saat seçmeli ders olan Kürtçeyi tercih etmekten korkuyor. Geçen yıl 50 Kürt dili bölümü öğretmeni ataması yapılması bile Kürtçe okuyucu sayısını arttırdı. Yasaklama ve toplatma kararları da Kürt yayıncılığa büyük zararlar veriyor. 2015 yılından sonra her kitabı yayınlamak zorlaştı. Cezaevleri, bandrollü Kürtçe kitabı bile kabul etmiyor. Sipariş üzerine gönderdiğimiz iki kitap nedeniyle hakkımızda ‘cezaevinde yasak yayın koymak’ suçundan dava açıldı ama beraat ettik. Bugüne kadar iki kitabımız hakkında yasaklama kararı verildi.” 

‘90’larda gömülen Kürtçe kasetler, kitaplar artık bu topraklarda yeşeriyor’

Kürt PEN Merkezi Eş Başkanı Omer Fîdan, uzun bir aradan sonra yazarlar, yayınevleri ve okuyucuların bir araya gelmesinin yayıncılığın gelişimi için önemli olduğunu söyledi. Kürtçe okur-yazar oranının Kürt nüfusuna göre çok az olmasına rağmen nitelikli bir okuyucu kitlesi olduğunu belirten Fîdan, “90’lı yıllardaki korkuyla yerin altına gömülen o Kürtçe kasetler, kitaplar, Cigerxwîn şiirleri artık Kürdistan topraklarında yeşeriyor ve çok güzel meyveler veriyor ve bu meyveler de her geçen gün daha fazla insana ulaşıyor. Bu fuarın en güzel yanlarından birisi de nitelikli okuyucu sayısı ve yayınevleri, eserlerdeki çeşitliliğin artmasıdır. Önceki fuarlarda Kürt dilini öğrenmek, okumak, yazmak amacıyla dil bilgisi kitapları, sözlük satın alan okuyucuların bu fuarda Kürtçe roman, hikâye ve şiir kitaplarına yoğun ilgi göstermesi çok önemli” dedi.

‘Yazarlar hakkında soruşturma veya dava açılması yayıncılık için önemli bir sorun’

Kürt yayıncılığının birçok engel ve zorluğa rağmen varlığını devam ettirdiğini dile getiren  Fîdan şunları söyledi: “Kürtçe konuşanlar, Kürt dili üzerinde çalışanlar üzerindeki baskılar nedeniyle Kürtçe’den biraz korkma ve çekinme var. Bu çok önemli bir engel. 90’lı yıllarda olduğu gibi 2016’daki darbe girişimi ardından Kürt evlerindeki kütüphaneler boşaltıldı. İnsanlar hikâye kitapları ya da Kürtçe edebiyat klasikleri olan Ehmedê Xânî, Melayê Cizîrî’nin kitaplarını bile evlerinde bulundurmaktan korktuğu için çöpe atmışlardı veya yakmışlardı. Böylece terörize, kriminalize edilen Kürt dili ve yayıncılığı önünde bir bariyer kurulmak istendi. Yine birçok yazar dava ve soruşturmalar nedeniyle yurtdışına gitmesi, Türkiye’de kalan yazarlar üzerinde sansürün olması önemli bir sorun. Bunların hepsi okuyucu kitleleri, yayıncılığın gelişimi üzerinde büyük etki yaratıyor.” 

Temur: ‘El koyma ve toplatma kararlarına yapılan itirazlar hukuki çerçevede incelenmiyor’

Son yıllarda Aram Yayınevi’nden çıkan en az 130 kitap hakkında satış ve dağıtımının yasaklanması ve el koyma kararı verildi. Aram Yayınevi avukatı Resul Temur, şu bilgileri verdi: 

“Kürt yayıncılığına yönelik yargı tacizini Aram Yayınevi özelinde değerlendirebiliriz. Yayınevi bastığı tüm kitapları yasalara uygun şekilde basmakta ve birer örneğini basın savcılığına teslim etmektedir. Basın Kanunu, kitaplara ilişkin yasaklayıcı maddeleri yer ve zaman uygulaması açısından kısıtlanmadığı için kitaplar farklı zamanlarda ve farklı illerdeki mahkemelerce yasaklanmaktadır. Bu kararların çoğundan haberdar olmayan yayınevi veya kitabevlerinin sorumluları hakkında yasaklı kitap satıldığı için yasal işlem yapılıyor. Kitaplar hakkındaki verilen kararların temel dayanak noktası kolluğun yoruma dayalı değerlendirmeleri olmaktadır. Söz konusu Kürt yazını olunca uç noktada faşizan yorumlar ile kitabın adı ya da yazarından yola çıkılarak kitap yasaklanmaktır. Musa Anter’in bir kısım kitabı hakkında işlem yapılmış olması bunun en iyi örneklerindendir. Aram yayınlarından basılan kitaplardan 53 tanesini bir gün içinde değerlendiren sulh ceza hakimliği, tüm kitaplar hakkında yasaklama kararı vermişti. Bu kararlara karşı yapılan hiçbir itiraz hukuki çerçevede incelenmediği için sonuç vermiyor. Bu kararlara ilişkin Anayasa mahkemesine yapılan başvurulardan tek bir tanesi bile karara bağlanmadı.”

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.