Ankara - Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan’ın da aralarında olduğu eski Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyelerinin “kamu görevlisine dini inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklaması nedeniyle görevinden dolayı hakaret” suçlamasıyla yargılandığı davanın ikinci duruşması 15 Aralık’ta Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkeme, bugünkü duruşmaya gelmeyen sanıkların savunmalarının alınmasının beklenmesine ve müşteki Ali Erbaş ve Diyanet İşleri Başkanlığının davaya katılım taleplerinin bir sonraki celsede karara bağlanmasına karar vererek davayı 9 Mart 2022 tarihine erteledi.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Ankara’daki Hacı Bayram Camiinde 24 Nisan 2020 tarihinde verdiği, LGBTİ+ bireyleri ve HIV'le yaşayanları hedef gösteren hutbeye tepki gösteren ve basın açıklaması yapan dönemin Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan ve Yönetim Kurulu üyeleri hakkında açılan “hakaret” davasının ilk duruşması bugün görüldü.
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın ilk celsesine tutuksuz yargılanan 11 sanıktan dokuzu katılırken, mazeret bildiren iki sanık katılmadı. Sanıkların müdafiliğini yapan üç avukat, müşteki Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ı temsil eden iki avukat da duruşma salonunda hazır bulundu. Duruşmaya Ankara Barosunun yanı sıra birçok baroda görevli yüzü aşkın avukat katıldı. Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda ve Almanya Büyükelçiliklerinin temsilcileri de duruşmayı takip etti.
Erinç Sağkan: ‘Mahkeme salonunda ilk kez sanık oluyorum’
Duruşmada ilk savunmayı dönemin Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan yaptı. Yıllardır müdafi ve vekil olarak yer aldığı mahkeme salonunda ilk kez sanık olarak yer aldığını anlatarak konuşmasına başlayan Sağkan “İsterdim ki iddianame ayrıntılı olsun, zira sanığın üzerine atılı suçu anlaması, CMK 170 ve AİHS’in 6. maddesi gereği zorunludur. Açıklamayı eleştirebilirler, haksız bulabilirler. Ancak açıklamada asla suç unsuru yoktur. İfade özgürlüğü kapsamında yapılmış bir açıklamadır” dedi.İddianamede, Diyanet İşleri Başkanı’nın açıklamasının kesildiğini savunan Sağkan, diğer yandan Ankara Barosu olarak yaptıkları açıklamada hangi kısmın hakaret içerdiğinin de belirtilmediğini kaydetti.
Sağkan, “Yazıda geçen 'Çağlar ötesinden gelen ses’ ibaresi hakaret değildir. ‘Cadı avı’ söylemi ise metafor olup, bu metaforun Ortaçağ geleneğine ve o dönem yaşananlara gönderme olduğu da açıktır. Yazımız içerisindeki ‘kan kokan cüret’ ise bir kesimi hedef göstererek şiddet çağrısında bulunulmasını açıklayan bir metafordur. Yaptığımız açıklamada kimseye hakaret edilmediği gibi herhangi bir dinin ya da dini değerin aşağılanması söz konusu değildir. Beraatımı talep ediyorum” dedi.
Rıza Türmen, uzun yıllar sonra ilk kez sanık müdafi olarak savunma yaptı
Duruşmada, sanık müdafi olarak uzun süreden bu yana ilk kez savunma yapan Rıza Türmen, Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın yaptığı açıklama ile Ankara Barosu açıklamasını AİHM içtihatları çerçevesinde değerlendirmek istediğini ifade etti. Türmen, savunmasında şu ifadelere yer verdi: “Diyanet İşleri Başkanı’nın eşcinsel ve evlilik dışı birliktelik yaşayan kişilere karşı mücadele çağrısı içeren, bir kesimi ayrıştıran açıklaması AİHM içtihatları çerçevesinde nefret söylemidir. Ankara Barosu Yönetim Kurulunun yaptığı açıklama ise ifade özgürlüğü kapsamındadır. Kamu görevlisi olan müştekinin eleştirilme sınırının daha geniş olduğu da açıktır. Cinsel yönelimi farklı olan kişilere karşı zaten var olan şiddet ortamını artıracak nefret söylemi eleştirilmiştir. Nefret söyleminin toplumda yayılmasına engel olmak için Ankara Barosu üzerine düşen görevi yerine getirmiş ve gerekli açıklamayı yapmıştır.”
Bülent Yücetürk: ‘Eleştiri hakkı kullanılmıştır, hukuka uygundur’
Tüm sanıklar müdafi Bülent Yücetürk ise savunmasında şunlara değindi: “Ankara Barosunun yapmış olduğu bu açıklama, kaynağını Anayasa'nın 26. maddesinden alan eleştiri hakkı kullanılarak yapılmıştır. Bu kapsamda yapılan eleştirinin içeriğinde Diyanet İşleri Başkanı'na karşı yüklenmiş bir olgu yoktur sadece bir değerlendirme vardır. Demokratik bir devletin en önemli özelliği, eleştiri hakkına tanınan sınır ile yapılan her açıklamanın hakaret suçu olarak nitelendirilmesi unsurundaki aradaki çizgidir. Bu çizginin eleştiri hakkı kapsamında genişletilmesi ülkenin demokratik olma özelliğini ortaya çıkarırken, daraltılması da ülkenin rejiminin otoriterliğini ortaya çıkarır. Sizin burada vereceğiniz hüküm, Türkiye Cumhuriyeti'nin eleştiri hakkı kapsamında daha demokratik bir ülke mi yoksa daha otoriter bir ülke olduğunun da göstergesi olacaktır. Açıklamada kullanılan kelimeler, açıklamanın amacına uygundur, şekil şartlarına uygundur, eleştiri hakkı kullanılmıştır, hukuka uygundur, hakaret suçunun da bir unsuru da bulunmamaktadır.”
Erbaş’ın vekili Acerce: ‘Hutbede geçen ifadeler Kuran’da da yer alıyor’
Sanık müdafilerinin savunmasından sonra söz alan Ali Erbaş’ın vekili Mahmut Acerce ise müştekinin hutbesinde geçen ifadelerin Kuranı Kerim’de yer alan ifadeler olduğunu ve kişisel görüşe dayanmadığını vurguladı. Sanıkların cezalandırılmasını talep ettiklerini ifade eden müşteki vekili, davaya katılmak istediklerini söyledi. Diyanet İşleri Başkanlığı vekili de suçtan zarar gören kurum sıfatıyla dosyaya katılma talebinde bulundu. Kurum vekili, sadece Erbaş’ın değil, hutbeyi okuyan tüm din görevlilerinin hedef gösterildiğini savundu.
Daha sonra söz alan savcı, sanıkların haklarındaki beraat kararı verilmesi talebinin reddedilmesini istedi.
Ara kararını açıklayan mahkeme başkanı, beraat taleplerinin yargılamanın bu aşamasında reddine, duruşmaya gelmeyen sanıkların savunmalarının alınmasının beklenmesine ve müşteki Ali Erbaş ve Diyanet İşleri Başkanlığının davaya katılım taleplerinin bir sonraki celsede karara bağlanmasına karar vererek davayı erteledi.
Ne olmuştu?
Dönemin Ankara Barosu Başkanı, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan'ın da aralarında bulunduğu 11 yönetim kurulu üyesinin iki yıla kadar hapis ile cezalandırılmasının talep edildiği iddianamede hukukçulara yöneltilen suçlamaya Ankara Barosunun Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın 24 Nisan 2020 tarihinde verdiği hutbe hakkında yaptığı
basın açıklaması delil gösteriliyor. Erbaş, verdiği hutbede LGBTİ+ bireyleri ve HIV'le yaşayanları hedef göstermişti. Ankara Barosu yaptığı basın açıklamasında Erbaş’ın “insanlığın bir kesimini nefretle aşağılayıp kitlelere hedef gösterdiğini” söyleyerek 26 Nisan’da suç duyurusunda bulunmuştu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27 Nisan'da Ankara Barosu yöneticileri hakkında soruşturma başlatmıştı.