30 Haziran 2021’de gerçekleştirilmek istenen 1. Eskişehir Onur Yürüyüşü’nde darp edilerek gözaltına alınan 15’i LGBTİ+ hak savunucusu, biri gazeteci olmak üzere 16 kişi hakkında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” suçlamasıyla iddianame hazırlanmıştı. İddianamenin kabulünün ardından başlayan davanın ilk duruşması, Eskişehir 8. Asliye Ceza Mahkemesinde bugün görüldü. Eskişehir Valiliği, 30 Haziran 2021 tarihinde 2021/446 sayılı yasaklama kararı ile “LGBTİ+ dernekleri, benzeri oluşum ve grupların toplanma veya toplanma teşebbüsünde bulunma, basın açıklaması, yürüyüş, oturma eylemi gibi her türlü etkinliğine” 15 gün süreyle yasak getirmişti. İddianamede, LGBTİ+ aktivisti 16 kişiye yöneltilen suçlamaya Eskişehir Valiliğinin 30 Haziran tarihli yasağı, Eskişehir Onur Komitesi çağrısıyla İstiklal Mahallesi Adalar Porsuk Bulvarı Migros AVM önünde toplanılarak başlayan ve izin verilmeyen yürüyüş, taşınan LGBTİ+ bayrakları, “1. Eskişehir Onur Yürüyüşü Gökkuşağının altında sokakta direnişte” yazılan pankart, “Homofobik devlet, yıkacağız elbet” şeklinde atılan sloganlar ve taşınan diğer pankartlar delil olarak gösterildi. Savcı, iddianamede LGBTİ+’nın açılımını da sıklıkla tekrarladı. Ayrıca iddianamede, yürüyüş öncesinde 112 Acil Çağrı Merkezine, “LGBTİ yürüyüşünde polislere ve esnafa molotof atılacağı yönünde ihbar yapıldığı” iddia edildi. Duruşma öncesi Eskişehir Adliyesi önünde basın açıklamasını okuyan Eskişehir Onur Komitesi’nden Eren Erken, “En haklı günümüzde sokakta olmak istediğimiz için okullarımızdan uzaklaştırma aldık, KYK yurtlarından atıldık, burslarımız kesildi, son olarak da hakkımızda dava açıldı. Şimdi erkek yargı, heteronormativ yasalar, en temel hakkımız olan eylem hakkımızı gasp edip bizi yargılamak istiyor. Biz LGBTİ+'lar yaşama hakkımızı, onurumuzu, sokaklarda görünürlüğümüzü her koşulda savunacağız. LGBTİ+fobik devletin bir gecede çıkarıp kamuoyuna duyurmadığı bu yasağı tanımadık, tanımıyoruz” dedi.
‘Valilik sitesinde yayınlamadığı için yasaktan gözaltında haberdar olduk’
Saat 13.30’da kimlik ve adres tespiti ile başlayan duruşmayı Eskişehir Onur Komitesi, Kaos GL Derneği, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Yaşam Bellek Özgürlük Derneği, Halkevleri ve LGBTİ+ aktivistleri izledi. Duruşmada Eskişehir Barosu Yönetim Kurulu üyesi ve Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu Başkanı Hüseyin Akçar, komisyon olarak katılma talebinde bulundu. Mahkeme başkanı, sanık savunmalarının ardından talebi alacaklarını söyledi.Savunması alınan sanıklardan İ., yürüyüş grubu içerisinde olmadığını, sokaktan geçtiği sırada polislerin kendisine “LGBTİ’yi savunuyor musun?” diye sorduğunu, “Savunuyorum” dedikten sonra darp edilerek gözaltına alındığını söyledi. Sanıklardan E. da Adalar Migros AVM’ye yaklaşık 50 metre mesafede bulunan Palmiye Cafe’de arkadaşıyla oturdukları sırada polis müdahalesini duyunca çantalarını bırakıp caddeye çıktılarını, polisin bir kız çocuğuna şiddet uyguladığına tanıklık ettiklerini, çığlıklar duyduklarını ve çocuğu korumaya çalışırken gözaltına alındıklarını ifade etti. Bir başka sanık, Porsuk kenarında durdukları sırada darp edilerek polis aracına bindirildiğini, E.’nin birlikte gözaltına alındığı diğer sanık da kız çocuğunun çığlıklarını duyunca kafeden dışarı çıktıklarını, kadına şiddet uygulandığını düşünerek korumaya koştuklarını, bu sırada polisler tarafından “Bunu da alın” diyerek gözaltına alındıklarını, Valiliğin yasak kararından gözaltında haberdar olduklarını söyledi.
Heyet başkanından sanığa: Boşver anayasal hakkı şimdi!
Ardından savunma yapan Deniz Konak, “Ben, dünya genelinde kutlanan LGBTİ+ Onur Haftası’nı kutlamak, LGBTİ+ haklarını savunmak için oradaydım. Valiliğin sitesinde yayınlamadığı bu kararı bilmiyorduk, yasaklandığını bilmeden çıktım. Basın açıklaması için Adalar’a giderken Uçurtma Kitap Cafe önünde toplandığımız sırada işkencelerle, darp edilerek gözaltına alındık. Konuşmamıza dahi izin vermeden yaka paça gözaltına alındık. Hukuksuz bir şekilde gözaltına almaya çalıştıkları için gitmek istemedim. Valiliğin yasaklama kararından gözaltında haberdar oldum” dedi. Konak, Anayasal hakkı çerçevesinde yürüyüş yapacaklarını söylediği sırada mahkeme başkanı, “Boşver anayasal hakkı şimdi, sorularıma yanıt ver. Polise direndin mi, onu söyle!” diyerek sözlerini kesti. Konak, anayasal hakları çerçevesinde yürüyüş yapmak istediklerini yineleyerek, polise bir mukavemet göstermediklerini belirtti. Yazılı savunma yapmak isteyen başka bir sanığın savunması da heyet başkanı tarafından, “Bırak şimdi yazılı savunmayı, sen kendi savunmanı yap” diyerek kesildi. Sanık, savunmasının yazılı olduğunu ve devam edeceğini bildirerek, okumaya devam etti. Heyet başkanı, sanığın savunmasını salonda alkışlayanlara, “Çıkarırım salondan sizleri” diye müdahale etti. Sanık, heyet başkanının soruları üzerine polisin “dağıl” dediğini duymadıklarını, asılsız ihbarla Anayasa’da teminat altında olan toplantı ve gösteri haklarının çiğnendiğini söyledi, ancak sözleri zapta geçirilmedi.Sanık Tuğba Akbaşlı, LGBTİ+ öznesi olmadığını ancak destek vermek için o gün yürüyüş güzergahında olduğunu, polislerin dağılın uyarısı yapmadan bir anda grubu ablukaya aldığını, direnmemelerine rağmen darp edilerek gözaltına alındıklarını ve kendisinin de sırtına tekme atılarak gözaltı aracına bindirildiğini söyledi. Akbaşlı, Valiliğin yasaklama kararından gözaltında haberdar olduğunu da ekledi.
‘Gazeteci olduğumu söyledim ama darp edilerek gözaltına alındım’
Davada LGBTİ+ aktivistleri ile birlikte yargılanan Mevzu dergisinden gazeteci Can Selman ise, “Görüntü ve video almak için gitmiştim. Ben yoldayken polislerin zaten gözaltı yapmaya başladığını sosyal medya üzerinden duymuştum. Gruplar dağılmıştı. Bu yüzden eylemin bittiğini düşünerek evime giderken yolda bir anda bir polis çemberi içinde kaldım ve bir anda gözaltına alındım. Yalnızca polis şiddetini çekmeye çalışıyordum. Gazeteci olduğumu söyledim ama konuşmama fırsat verilmeden yakamdan tutularak darp edilerek gözaltına alındım” şeklinde savunma yaptı. “Ben bir LGBTİ+’yım” diyerek savunmasına başlayan sanıklardan Eren Erken de Valiliğin sitesinde yayınlanmadığı için yasaklama kararından haberdar olmadığını, Uçurtma Kitap Cafe’de toplandıklarını, ancak henüz yürüyüş saati başlamadan arkadaşını evine bırakmak için tramvay durağına gittiği sırada gökkuşağı renkli maske taktığı, mini şort giydiği ve “marjinal” göründüğü için polisin yolda GBT yapmak istediğini söyledi. Kimliğini verdiğini ancak geri alamadığını söyleyen Erken, “Gökkuşağı renkli maske taktığım ve mini etek giyindiğim için gözaltına alındım” dedi, Valiliğin yasaklama kararından gözaltında haberdar olduğunu savunmasına ekledi. Sanıklardan Sinem çelebi, “Ben LGBTİ+ ve insan hakları savunucusuyum. Onur Yürüyüşü’nden önceki Onur Haftası boyunca polisin hiçbir müdahalesi olmamasına rağmen, gece yarısı Valiliğin sitesinde bile olmayan bir yasakla yasaklandı. Çevik kuvvet sokağa hızla girdi, uyarı bile olmadan, henüz yürüyüş başlamadan işkenceyle gözaltına alındık. Gözaltı aracında da darp edildik. Valiliğin yasaklama kararından gözaltında haberdar olduk. Niyetimiz barışçıl bir eylem gerçekleştirmekti. Anayasal haklarımızı kullanmak istedik. Emniyette de bize ve arkadaşlarımıza psikolojik şiddet uygulandı ve nefret söyleminde bulunuldu” dedi.
‘İddianame, sanıklara karşı nefret suçu işlemektedir’
Sanıkların hepsi savunmalarını beraat talepleriyle bitirdikten sonra heyet, Eskişehir Barosu Yönetim Kurulu üyesi ve Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu Başkanı Hüseyin Akçar’a söz verdi. Akçar, “Valilik kararı, hukuksuz bir karardır ve bu karar belli bir gruba karşı ayrımcılık temelli özellikle alınmış bir karardır. Bu sebepten ötürü bu yargılamaya komisyon olarak katılma talebimizi iletiyoruz. Biz, Eskişehir Barosu olarak bu davanın takipçisiyiz” diyerek komisyon olarak davaya katılma taleplerini yineledi. Duruşma, sanık müdafilerinin savunmalarıyla devam etti. Eskişehir Barosu Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu üyesi Av. Ceren Koçak, “Ben dahi bir avukat olarak, fosforlu yeşil bir tişörtüm olduğu için gözaltına alınmak istendim” derken, mahkemenin sürekli “Eylemde bulundunuz mu, polise direndiniz mi”? diye soru sormasını da eleştirerek, “Şiddete uğrayan, hakları ihlal edilen müvekkillerimizdir, polisler değil” ifadelerini kullandı. “Savcılık, bir terör örgütü uydurmuş, buna simge olarak da gökkuşağı bayrağını yakıştırmıştır” diyen Koçak, LGBTİ+’ların gökkuşağı bayrağı taşıdıkları için “yasa dışı terör örgütleri ile ilişkilendirilmesinin” nefret suçu olduğunu ifade ederek, “İddianame, sanıklara karşı nefret suçu işlemektedir” dedi. Koçak, “nefret suçu” işlediğini söylediği iddianamenin suç duyurusuna konu edilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.Mersin Onur Yürüyüşü’ne getirilen yasak kararının kaldırıldığını da belirten Av. Fatma Girgin de kararı mahkemeye sundu. Valilik kararının tebliğ edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu söyleyen avukat Şahap Arpacı ise Valiliğin temel hak ve hürriyeti engellediğini, kolluğun da ayrımcılık suçu işlediğini söyledi. Arpacı, uluslararası sözleşmeleri mahkemeye hatırlatarak beraat talep etti.
‘Savcı, ne yapacağını bilememiş, gökkuşağı bayrağına 'terör simgesi' demiş’
Avukat Pınar Çelik Arpacı ise iddianamede suç isnadının “terörle bağlantılı” sevk maddesine dikkat çekerek, savunmasında şunları kaydetti: “O gün gökkuşağı bayrağı açtığı için gözaltına alınan sanıklar, bugün aynı bayrakları adliye önünde tutarak basın açıklaması yaptı. Valiliğin kararı düşünce ve ifade özgürlüğüne aykırı. Sanırım savcı, bu kararla ne yapacağını bilemediği için gökkuşağı bayrağı ve flamalara suç isnadı oluşturmak için ‘terörle’ bağlantı iddiası koyarak, ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek’ suçunun sevk maddesine 33/1-b yazmış. Gökkuşağı bayrağı ve flaması ‘terör örgütü’ simgesi ise adliye önündeki eylem de aynı şekilde değerlendirilmelidir. Bu da iddianamenin altının ne kadar boş olduğunu, davanın ne kadar temelsiz olduğunu gösteriyor.” Valilik kararının da temel insan haklarına aykırı olduğunu söyleyen Arpacı, “Yürüyüşe katılması engellenen, görünür olmalarına izin verilmeyen LGBTİ+’ların, gözaltına alınması, hastaneye götürülmesi, Anayasal haklarını kullandıkları için bugün bir de burada savunma yapmaları nefret suçuna uğradıklarını gösteriyor” diyerek, beraat kararı verilmesini talep etti.Avukat Özgür Erhun ise, “Valiliğin yasak kararı insanlık onuruyla bağdaşmayan bir karardır, çünkü cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli bir yasaktır. Bu da Anayasa’nın ihlalidir” diyerek, beraat kararı verilmesini talep etti.Mahkeme, görüntü çözümü ve tespiti için duruşma sonrası sanıkların fotoğraflarının çekilmesine ve Eskişehir Barosu Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonunun katılma talebinin bir sonraki celse değerlendirilmesine karar vererek, duruşmayı 26 Nisan saat 11:30’a erteledi.*Bu işin hakları, Atıf-Gayriticari (CC BY-NC) Lisans ile kısmen saklıdır. Bu iş, MLSA’ya atıf ile ve ticari olmayan amaçlar ile kullanılıp dağıtılabilir.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.