CAFER SOLGUN
1962'de Dersimli Alevi ve Kürt bir ailenin çocuğu olarak Elazığ’da doğdu. Siyasi nedenlerle çeşitli dönemlerde (1980'ler ve 90'larda) sıkıyönetim mahkemesi ve DGM’de yargılandı, uzun süre hapis kaldı (toplam 17.5 yıl). Çeşitli medya organlarında çalıştı. 2007-2021 yılları arasında “sağlıklı, işleyen bir demokrasi için geçmişle yüzleşme” konulu çalışmalar yapan Toplumsal Olayları Araştırma ve Yüzleşme Derneği'nin (Yüzleşme Derneği) kurucu başkanlığını yaptı. Dersim, Alevi sorunu, cumhuriyet tarihi konulu yayınlanmış birçok kitabının yanı sıra son olarak “İşkenceci-Burada Allah Yok!” (2023) adıyla bir romanı yayınlandı.
Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nin yeni başkanı Felat Bozarslan, 90’larda gazetecilerin sokak ortasında öldürüldüğü bölgede bugün de gazetecilerin temelsiz iddialarla tutuklandığını anlattı ve devam etti: “Önümüzdeki süreçte mesleğimizi bekleyen en büyük tehlike otosansür olacak. Çünkü herkes yazdığı bir kelimeden, cümleden korkar hale geldi.”
Geçen ay olağanüstü kongresi toplanan Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde, 11 Kasım 2023 günü yapılan seçimler sonucunda yeni bir yönetim işbaşına geldi. Cemiyetin yeni başkanı Felat Bozarslan, bölgede gazetecilik yapmanın zorluklarını, cemiyet olarak önceliklerini ve planladıkları çalışmaları anlattı...
— Bölgede çalışan gazetecilerin ne gibi sorunları var? (Gerek devlet, yerel güç odakları, toplum ve gerekse de mesleki zorluklar açısından...)
Bölgedeki gazeteciliğin en büyük sorunlarından biri otosansür. Uzunca bir dönemdir gazeteciler yazdıkları her kelimeyi defalarca süzgeçten geçirmek zorunda kalıyor. Çünkü yazdığınız bir kelimenin sosyal medyada nereye çekileceğini ve yaşanacak olası sosyal medya lincinden dolayı başınıza ne geleceğini kestiremiyorsunuz. Bu da otomatik olarak gazetecinin kendisine otosansür uygulamasına neden oluyor. Benim kanaatime göre önümüzdeki süreçte mesleğimizi bekleyen en büyük tehlike otosansür olacak. Çünkü herkes yazdığı bir kelimeden, cümleden korkar hale geldi.
Mağdurlar muktedir olduklarında...
Tabii sorunlar sadece bunlar değil. Baskı sadece devletten değil. Gerek devlet, gerek yerel odaklar ve gerekse onların sokaktaki taraftarları tarafından sıklıkla baskıya maruz kalabiliyoruz. Nihayetinde yerelde de olsa gücü elinde bulunduran zümre gazeteciliğin doğru ve tarafsız bilgiyi yaymasından rahatsız oluyor. Bir dönemin mağdurları muktedir oldukları zaman başka mağduriyetlerin görünür olmasını engellemek için size baskı kurabiliyor. Tabii ki bu durum tek sorunumuz değil. Bölgede habere erişimden tutun, teyit mekanizmasına ulaşmaya kadar çokça zorlukla karşılaşabiliyoruz. Gazetecilerin sosyal hakları, kötü yaşam koşulları ve bölgedeki yerel medyanın maddi imkânsızlıklarının gazetecilere yansıması da mesleğimizi olması gerektiği gibi yapmamızın önündeki engeller. Bugün Diyarbakır gibi büyük bir şehirde asgari ücretin altında maaşla çalışan gazeteciler var. Bu insanların varlığı, yaşamlarını idame ettirememeleri durumu zaten tüm etik değerlerin önüne geçmiş durumda. Velhasıl, gazetecilik bölgede dört bir yandan etrafı kuşatılmış, tepesine çökülmüş bir durumda diyebiliriz.
“Önceliğimiz basın özgürlüğü...”
—Bu sorunları, zorlukları aşmak konusunda ne gibi çalışmalarınız var veya olacak?
Biz Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti olarak basın özgürlüğü önündeki engellere karşı duracak ve öncelikle halkın haber alma hakkına sahip çıkacağız. Bu zorlukları aşmanın yerleşik kurallara karşı durmak olduğunu bildiğimizden işimizin kolay olmadığının farkındayız. Nihayetinde Türkiye’de 20 yılı aşkın bir yönetim geleneği var ve bu gelenek en büyük etkisini basın üzerinde gösteriyor. Elimizde sihirli değnek olmadığının farkındayız. Ancak, öncelikle basın özgürlüğü, sonra gazetecilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi, en son da etik değerlerin yeniden tesisi için tüm çabamızı sarf edeceğiz.
Bu siyasal ve sosyal şartlarda ne kadar başarılı olabileceğimizi kestiremiyoruz. Ancak, esas tavrımız basın özgürlüğü ve meslek ilkelerinin yanında durmak olacak. Eğer mesleğimizin tamamında bir bahar oluşursa bunu daha kolay yapabiliriz. Oluşmazsa da bu değerlere sahip çıkmanın bedelini ödemeye hazırız. Bugüne kadar bu bedeli ödemiş meslektaşlarımız gibi biz de mesleğimizin ilkelerinden asla taviz vermeden yolumuza devam edeceğiz.
—Önümüzde yerel seçimler var. Siyasi partilerin ve adayların çalışmalarını kamuoyuna duyurmakta gazetecilerin karşılaşacağı sıkıntılar olur mu?
Normal bir coğrafyada olmaması gerekir. Ancak, başta da belirttiğim gibi, biz zor bir coğrafyada gazetecilik yapmaya çalışıyoruz. Sorunuzun yanıtı biraz da siyasi iklimle bağlantılı olacaktır. Siyasetin dili ne kadar yumuşarsa yerel seçimlerde bölgede gazetecilik yapmak da o denli rahatlıkla olur. Ancak, bugünkü mevcut siyasi ortam ve gerginlikler devam ederse bizim de habere ulaşma, en önemlisi de haberi aktarma şartlarımız gittikçe zorlaşır. Ümidimiz, gazetecilerin hiçbir gücün baskısı altında olmadan haberlerini yapabilecekleri bir seçim süreci geçirmektir. Bu süreçte bunun takipçisi olacak ve böyle bir ortamın yaratılması için bizler de elimizden geleni yapacağız.
Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nin kısa tarihi
“Diyarbakır’daki ilk basın meslek örgütü aslında 1972 yılında kurulan Gazete ve Ajans Muhabirleri Derneği’dir. 1976 yılında ise bir grup gazeteci tarafından Diyarbakır Gazeteciler Cemiyeti kurulur. Diyarbakır Gazeteciler Cemiyeti, 12 Eylül darbesi sürecinde kurucuları ve üyeleri başka illere gittiği için kapatılır. 1976 yılında iki derneğin üyelerinin tek çatı altında toplanması için çalışmalar başlatılır ve 1977 yılında şu an varlığını sürdüren Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti kurulur. Cemiyetimiz kurulduğu günden bu yana çalışmalarını Diyarbakır merkezli olarak tüm bölgede devam ettirmektedir.
Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti, kurulduğu günden bu yana gerek basın özgürlüğü, gerek gazetecilerin sosyal hakları ile ilgili birçok çalışma yapmıştır. Temel amacımız haber alma ve kamuoyunu bilgilendirme hakkının hiçbir baskı ve sınırlama olmaksızın kullanılabilmesini sağlamaktır. Yürüttüğümüz çalışmalar da bu eksende devam etmektedir. Tabii ki bölgedeki meslektaşlarımızın daha iyi koşullarda çalışması, yaşaması ve sosyal ortamlarının olması için de çeşitli çalışmalarımız mevcuttur.
‘Gazeteciler bölgede hiçbir zaman rahat bırakılmadı’
Bilindiği üzere bölgede gazetecilik yapmak, halkın haber alma hürriyetine sahip çıkmak, en az bu coğrafyada yaşamak kadar zor. Bu kapsamda gerek üyelerimiz, gerek cemiyetimiz özellikle darbe ve OHAL dönemleri gibi anayasanın rafa kaldırıldığı, yasaların pek işlemediği zamanlarda çok ciddi zorluklar yaşadı. Bu bölgede ülkenin geri kalanından farklı şekilde devletin en sert yüzüyle karşı karşıya olan bir gazetecilikten söz edebiliriz. 90’lı yıllarda meslektaşlarımızın sokak ortasında öldürülmesinden, illegal güçler tarafından kaçırılıp işkence edilmesine kadar birçok badireden geçti bu meslek. Nihayetinde gazeteciler kaçırıldı, basın büroları zorla kapattırıldı, meslektaşlarımız tehditlerle göç ettirildi. 90’lı yılların ortalarından itibaren bir nebze olsun rahatlayan gazetecilik yine de bölgede hiçbir zaman rahat bırakılmadı. Halen cezaevinde olan arkadaşlarımız niye tutuklu bulunduklarını, niye yargılandıklarını bilmeyerek aylarca hapis yatıyorlar. Evet, bugün gazeteciler tek kurşunla, satırlarla öldürülmüyor ama yine de doğruları yazmanın bedelini iliklerimize kadar ödüyoruz. Diyarbakır Adliyesi’nde onlarca gazeteci davası var. Bir kısmı halen tutuklu bulunan arkadaşlarımız haber kaynaklarıyla görüşmekten, tuttukları haber notlarına kadar birçok mesnetsiz iddia ile suçlanıyorlar. Ve bu durum ciddi bir kısır döngüye dönüşmüş durumda. Başta da belirttiğim gibi, evet bugün artık öldürülmüyoruz ama bundan mutlu olamayacak kadar tuhaf bir mesleki yaşantı içerisinde debelenip duruyoruz.”