Haberler

Gazeteci Ahmet Kanbal’a 37 soruşturma 8 dava, onlarca ev baskını ve gözaltı

Gazeteci Ahmet Kanbal’a 37 soruşturma 8 dava, onlarca ev baskını ve gözaltı

DENİZ TEKİN

Gazeteci Ahmet Kanbal hakkında haberleri nedeniyle bu zamana kadar 37 soruşturma ve 8 dava açıldı, en az 20 defa evine baskın yapıldı, gözaltına alındı. Bütün bu yaşananlara rağmen Kanbal gazetecilik yapmakta ısrarlı.

Mezopotamya Ajansı Mardin (MA) Muhabiri Ahmet Kanbal’ın, gazetecilik mesleğine başladığı 2013 yılından bu yana yaşadıkları, Türkiye’de basın özgürlüğü sorununun fragmanı gibi. Haberlerinden dolayı Kanbal hakkında Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) pek çok maddesinden dava açıldı. Kanbal, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla hakkında en çok soruşturma açılan gazetecilerin başında geliyor.

Kanbal ile mülakat yapmadan önce birlikte Mardin Adliyesi’ne giderek kendisi hakkında açılan soruşturma ve davaların listesini savcılık ön bürodan alıyoruz. Sadece Mardin’de açılan soruşturma ve davaları gösteren iki sayfalık listede, 2019-2023 yılları arasındaki dört yıllık sürede Kanbal hakkında 22 soruşturma ve 4 davanın açıldığını öğreniyoruz.

Kanbal yaşadığı baskı, engellemeleri, hakkında açılan soruşturma ve davaları, bunun nedenlerini, yerelde gazetecilik yapmanın zorluklarını anlattı.

- Bugüne kadar hakkında kaç dava ve soruşturma açıldı?

Gazetecilik yaptığım her ilde hakkımda dava veya soruşturma açıldı. Hakkımda açılan çoğu soruşturmadan haberim olmuyor, karar bana tebliğ edildiğinde ya da ifadeye çağrıldığımda hakkımda soruşturma açıldığını öğreniyorum. Gazeteciliğe başladığım Mersin’de hakkımda 2 soruşturma, 1 dava; Adana’da 3 soruşturma, 1 dava; Antalya’da 2 soruşturma; İzmir’de 2 soruşturma, 1 dava; Aydın’da 1 soruşturma, 1 dava; Manisa’da 2 soruşturma; Hatay, Kilis ve Diyarbakır’da ise hakkımda 1’er soruşturma açıldı.  Adana’da haber takibi sırasında bana saldıran Ülkü Ocakları üyeleri hakkında açtığım davayı kazandım ve bu kişiler ceza aldı. Bu soruşturmaların büyük çoğunluğu takipsizlikle sonuçlandı. Bazı soruşturmaların akıbeti konusunda bir bilgim yok. Hakkımda açılan bu davaların tamamından ise beraat ettim.

2018 yılından beri gazetecilik yaptığım Mardin’de ise bugüne kadar hakkında 22 soruşturma açıldı. Davaya dönüşen 4 dosyasının 3’ünden beraat ettim. Bütün bu dava ve soruşturmalara rağmen hakkımda verilmiş bir hüküm yok. Sadece Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden bir davam var.

‘Kayyumun yönettiği Mardin Büyükşehir Belediyesine girmem yasak’

- Mardin’deki dava ve soruşturmalar nasıl başladı?

Mardin’deki hikâyemiz dönemin Vali Mustafa Yaman'la başladı. Mardin Büyükşehir Belediyesi, 2016 yılından beri kayyımlarla yönetiliyor. Kayyımlar döneminin aslında Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarının, kent soygunlarının yapıldığı bir dönem olduğunu ortaya çıkardık. Bunun üzerine haberler yaptık. Kentteki usulsüzlük, hırsızlık, yolsuzlukların, insan hakları ihlalleri haberlerinin yapılması, ortaya çıkarılmasından rahatsız olanlar bu şehri terk etmem, gazetecilik yapmamam için karşıma birçok zorluk, engel çıkarıldı. Bunu emniyet de saklamıyordu. Bana açık açık ‘Talimat büyük yerden. Bu şehirden git sen de kurtul biz de kurtulalım’ dediler.

Her haberimizin ardından önce Mardin Valiliği bir yalanlama açıklaması yapıyordu. Ardından gözaltına alınma, ifadeye çağrılma ve ev baskınları oluyordu. İş öyle bir durumu geldi ki Mardin’de haber takibi yapmamam için ellerinden geleni yaptılar. Yaptığım yolsuzluk haberlerinden rahatsız olan kayyum Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne girmemi yasakladı. Halen belediye giremiyorum. Hakkımda soruşturma olmamasına rağmen haber takibi yaptığım sırada ‘ifaden var’ deyip beni gözaltına aracına bindirip karakola götürüp ifademi almadan bırakıyorlardı. Nusaybin ilçesine bir yıl boyunca girmem engellendi. Bir arama noktasında beni durduran bir polis, ‘Bu şehirden gitmezsen senin için iyi olmaz’ diyerek tehdit etti.  Bütün bunların yanında gazetecilik yapmamdaki ısrarıma da saygı duyuyorlar.

- Hangi suçlamalar nedeniyle hakkında soruşturma veya dava açılıyor?

Dava ve soruşturmaların tamamı yazdığım veya paylaştığım haberlere dayanıyor. Bu soruşturma ve davaların tamamı Türkiye’de gazetecilere yönelik sıklıkla kullanılan Türk Ceza Kanunu (TCK), Terörle Mücadele Yasası’nda (TMK) yer alan maddelerine dayanılarak açılıyor. Sadece TCK 299. maddesinde yer alan ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasından yargılanmadım. TCK’ye eklenen ‘yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçlaması nedeniyle hakkımda son bir yılda 3 soruşturma açıldı.

- Yaptığın haberlerden dolayı sürekli ifadeye çağrılıyorsun. Savcılık ve polisteki ifade işlemlerinde neler yaşıyorsun?

Şimdi normalde haberlerinden dolayı haklarında soruşturma açılan gazetecilerin soruşturmasını basın savcısı yürütür. Ama bizim soruşturmamızı Terörle Mücadele Yasası (TMK)  davalarına bakan savcı yürütüyor. Örgüt propagandası yapmak, örgüt üyesi olmakla suçlanıyorum ama suç delili olarak karşıma yaptığım haberler çıkartılıyor. Normalde bu dosyanın basın savcılığına gönderilmesi gerekiyor. Ama bu yapılmıyor. Savcı ‘bu haberleri niye yaptın?’ diye soruyor. Ben de haberdir, haber olduğu için yaptım diyorum, bu kez ‘niye haberdir?’ diye soruyor. Bunun cevabını aldıktan sonra savcı bu kez ‘haberi yapma talimatını kimden aldın’ diye soruyor. Karşımıza bu tarz dosyalar çıkartılıyor. Bu durum ifademi alan polisler için de geçerli.

- Yazdığın haberlerin TMK kapsamına alınmasını neye bağlıyorsun?

Buradaki temel mesele benim gazetecilik kimliğimin kriminalize edilmesidir. Kürt halkı eksenli yayıncılık yapıyoruz. Yani aslında mesele biraz bu. Batı’da bir gazeteci olsa aynı şey mi olur bilmiyorum. Ama burada 2911 sayılı Toplantı ve Gösteriye Yürüyüşleri Kanunu kapsamına girebilecek bir şey bile propaganda, üyelik ve TCK 302’ye kadar götürüyorlar. Burada mesele Kürt olmak, gazeteci olmak. Devletin gazeteciye çizdiği sınırların dışına çıktığınızda terörizm yasalarıyla yargılıyorsunuz. Terörize edilip korkutulan, bu toplumda korkulan bir kişi olarak gösterilmek isteniyorsunuz. Mesleğinizi bırakmaya, buraları terk etmeye Avrupa'ya göç etmeye zorlanıyoruz. Bugün yüzlerce gazeteci arkadaşımız benzer durumlarda dolayı Avrupa’ya kaçmak zorunda kaldı. Aynı akıbetin bizim de başımıza getirilmek isteniyor. Burada denetleyen, sorgulayan, yazan biri olmasın. Onlar da kafalarına göre hareket etsinler. Ama bilmedikleri bir şey var yani ne haber kaynakları korkuyor ne biz korkuyoruz.

‘İki video kameram, bir fotoğraf makinem, üç telefonum, iki bilgisayarıma el konuldu’

- Gözaltına alındığında ekipmanlarına el konuluyor mu?

Her gözaltına alındığımda haber ekipmanlarıma el konuluyor. Normalde kişi gözaltına alındığında bu dijital materyaller incelenir, serbest bırakıldığında iade edilir. Ama her defasında benim haber ekipmanlarımı el konuluyor, aylarca verilmiyor. Bunların yerine yenisi alıyorum, gözaltına alındığımda bunlara da el konuluyor. Şu anda iki video kameram, bir fotoğraf makinem, üç tane telefonum, iki tane bilgisayarım, 10 yıllık haber arşivimin yer aldığı iki hard disk, flaş belleklerim, hafıza kartlarıma el konulmuş, bunlar bana verilmedi. Serbest bırakıldığında bu kez el konulan haber ekipmanlarını nasıl temin edersin düşüncesi başlıyor. Temel sorun da bu zaten. Türkiye’deki ekonomik koşullar hem de gazetecilerin içinde bulunduğu durumundan dolayı ekipman temin etmek çok zor bir şey. Bir telefon bile alırken çok zorluk çekiyoruz. Her defasında ekipman derdine düşürülmen bilinçli yapılan bir şey. Burada, mesleğini yapmasını ne kadar engelleyebilirsek o kadar iyi, düşüncesi var. Ve şimdi ne zaman operasyon yapılacak, ekipmanlara konulacak diye merakla bekliyoruz.

- Yerelde gazetecilik yapmanın önünde başka zorluklar var mı? 

Metropol olmayan kentlerin dışında gazetecilik yapmak çok daha farklı. Mardin, Şırnak gibi taşra dediğimiz, gözden uzak olan kentlerde yapılan haberler her zaman ülke gündemine yer bulmuyor. Yerelde yapılan bir haberin ülke gündemine gelmesi için gazetecinin o haberin üstüne gitmesi daha fazla çalışması gerekiyor. Hem ajans olarak hem de şahsım olarak biz bunu birçok yerde başardık. Bunun karşılığı ise ölüm tehditleri, dava ve soruşturmalar oluyor. Bunun sonucu da üstümüze sürülen arabalar, aldığımız ölüm tehditleri oluyor.

- Bütün bu baskı ve engellemelere rağmen gazetecilikte ısrar etmeni sağlayan temel motivasyon nedir?

Ben gazetecilerin mağduriyetinden ziyade, direnişin daha çok konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Birincisi gazeteciliği seviyorum. İkinci ise bir gazeteci olarak bu topluma karşı bir sorumluluğum ve borcum var. Kendimize gazeteciyiz, diyorsak bu sorumlulukları yerine getirmek zorundasınız. Gazeteciysem burada yaşanan sorunlara karşı gözümü kapatamam. Kapatırsam eğer o zaman kendime gazeteciyim, diyemem. Gazetecilik yaptığımız için toplumda gördüğümüz saygı, insanların bize bakışını gördüğümüz zaman onurlanıyorum. İnsanlar baş eğmedi, yılmadı, korkmadı, diyorlar. Cesur diyorlar, iyi gazeteci diyorlar.

-Yaşadığınız bu baskı ve engeller sizde sansür otosansüre neden oluyor mu?

Doğal olarak otosansüre sebep oluyor.  Şimdi ben her ne kadar gazetecilik yapmaya devam edeceğim, desem de aslında yaşadıklarım bende de otosansüre sebep oluyor. Haberden kaçmıyorum ama haberde şunu mu kullansam, böyle mi yazsam ikileminde kalıyorsun bazen. Ama bu baskılar haberciliğini daha iyi yapmana da sebep oluyor. Haber yaparken daha hassas olman gerektiğini öğretiyor. Mesela ben bugüne kadar yargılandığım bütün dosyalardan beraat ettiysem veya takipsizlik kararı aldıysam teyitli, belgeli haber yapmamdan dolayıdır.

- Yaşadığınız bu baskılar ve yargısal taciz karşısında size gösterilen mesleki dayanışma nasıl?

Dayanışma yok, açık söyleyeyim. İki tweet atılmasına dayanışma, diyemeyiz. Şimdi biz dayanışma kültürünü öldürdük. Dayanışmanın sadece proje bazlı olmaması gerekiyor. Bir diğeri de bizim Kürt gazeteciler olmamız nedeniyle geçmişten gelen o az dayanışma alışkanlığı devam ediyor olmasıdır. Avukat arkadaşlar, sokaktaki insanlar olmasa kendimizi tamamen yalnız hissedeceğiz. Bu kadar baskıya, engellemeye maruz kalmamın temel suçlularından biri gazetecilerdir. Gazeteciler birbirlerine sahip çıksa haberlerinin arkasında dursalar, habercilik yapsalar bugün kimse bana soruşturma açamaz. Her Haberde ben tek başımaysam maruz kaldığım bu baskı ve engellemelerin suçlusu o haberi takip etmeyen gazetecilerdir. Dayanışmayı sahada göstermek lazım. 

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.