Haberler

Gazeteci Çıta: Gözaltına alınmamın haberi bile delil sayıldı

Gazeteci Çıta: Gözaltına alınmamın haberi bile delil sayıldı

AZİZ ORUÇ

Yaklaşık 120 gün tutuklu kaldıktan sonra ara mahkeme kararıyla tahliye olan Yeni Demokrasi Gazetesi muhabiri Ertan Çıta, gözaltına alındığına dair haberin bile savcılık ifadesinde kendisine suçmuş gibi sorulduğunu söyledi.

Dersim’de yapılan ev baskınlarında gözaltına alınarak 5 Ekim 2023 tarihinde "Örgüte üye olmak" ve "Örgüte finans sağlamak" iddiasıyla tutuklanan Yeni Demokrasi Gazetesi muhabiri Ertan Çıta hakkında 26 Ocak’ta görülen ara duruşmada tahliye kararı verildi.

Yaklaşık 120 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Yeni Demokrasi Gazetesi muhabiri Çıta, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği'ne konuştu.

Tahliye oldu ama dosya ‘gizli’

3 Ekim 2023’te ev baskınıyla, ev arkadaşım da dahil olmak üzere 7 kişi gözaltına alındıklarını belirten Çıta yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Telefonuma, bilgisayarıma ve not defterlerime el konuldu. Mayıs ayında zaten gözaltına alınmıştım ve serbest bırakılmıştım. Aynı dosya Dersim’e yollandı. Dersim savcılığı aynı soruşturmayı bir kez daha açarak, bizi ev baskınlarıyla gözaltına aldırdı. 3 gün gözaltında kaldım, dosyada gizlilik vardı. Ara mahkemede tahliye olduğum için bu ‘gizlilik’ sürüyor ve neyle suçlandığımı hala bilmiyorum. İddianame hâlâ ortada yok ne olacağını, nasıl sonuçlanacağını bilemiyorum.

Cezaevine görüşe gitmek, 1 Mayıs’a, 1938 Dersim Katliamı anmasına katılmam, katıldığım etkinliklerin haberini yapmam, Yeni Demokrasi Gazetesi’ne haber-röportaj yapmam suç delili sayıldı. 1938 katliamı için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Dersimlilerden özür diledi. Fakat bir gazeteci olarak benim, bu anmayı takip, edip haber yapmam suç sayıldı.

Cezaevinde yatak ve su dışında hiçbir şey yoktu. ‘taraflı’ mı ‘tarafsız’ mı dayatılması yapılıyor. Yani tüm benliğinizi, siyasi kimliğinizi bırakıp ‘tarafsız’ yani ‘sakıncasız’ olarak yaşamanız isteniyor. Geçici koğuşun ardından tekli hücrelere götürüldüm. Siyasi ve ‘taraflı’ olduğumu söylememe rağmen adlilerin ve itirafçıların arasına konuldum. Bir hafta boyunca dilekçelerin ve itirazlarımın ardından siyasi tutsakların yanına 3’lü hücrelere götürüldüm.

Cezaevleri başlı başına hak gasplarıyla doludur. Mesela kitap kotası var, 2 ayda sadece 7 tane kitap alabiliyoruz. O da hapishane idaresinin keyfi tutumuna bağlı; onların görüşlerine uygun olmayan kitaplar verilmiyor. Mektuplar yine  öyle diğer hapishanelerden gelen birçok mektuba el konuluyor ya da sansürleniyor. Ayda iki kez arama adı altında hücreler dağıtılıyor, talan ediliyor. Kargoyla bana gönderilen bere, hapishane idaresi tarafından verilmedi. Gerekçe olarak da ‘Bereyi takıp eylem yapabileceğim’ bahanesi sunuldu. 3 görüşçü hakkım olmasına rağmen 3’ü de emniyet soruşturmasının ardından ‘soruşturmaları var’ denilerek engellendi.”

‘Ezilenlerin sesi olmaya çalışıyoruz’

“Ülkemizde gazetecilik de, yani bizlerin gazetecilik faaliyeti de bir ideolojiyi temsil ediyor sonuçta. Biz ezilenlerin, kadınların, gençlerin sesi olmaya çalışıyoruz” diyen Çıta, gazeteciler olarak onların yaşadığı mağduriyetleri dile getirdiklerini söyledi. Çıta sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gazetecilere dönük dosyalar başlı başına anormallikler içeriyor. Mesela benim telefonum bir yıldan fazla bir süre dinlenmiş ve tapeler oluşturulmuş. Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nden vasisi olduğum bir kişinin telefonda bana anlattığı hapishaneye dair hak ihlalleri dosyada delil olarak sunulmuş. Ya da bu kişinin çalıştığım yayınevinden bastırdığı romanı ‘örgüte finans’ olarak gösterilmiş. Yani bunlara abes bile diyemiyoruz artık, o kadar gülünç durumlarla karşı karşıya kalıyoruz ki. Ya da benim gözaltına alınmamın ardından yapılan ‘Gazeteci Ertan Çıta gözaltına alındı’ başlıklı haberler savcılık ifadesinde tek tek bana soruldu. Bunun haber yapılması bile delil olmuş durumda. Dosya o kadar boş ve gülünç ki iddianame hazırlanması bile beklenmedi. Ortada ne suçlama var ne dosya buna rağmen 4 ay tutuklu kaldım. Ülkemizde ortalama olarak bir dosya zaten 5-6 yıl sürdüğü için bırakmak zorunda kaldılar. İlk mahkemenin tarihi henüz belli değil, süreç belirsizlik içinde devam ediyor. 

Tutuklama ya da gözaltı, soruşturmalar, dosyalar ülkemizde gazetecilere yönelik bir gözdağı aracı olarak kullanılıyor. Ülkemizdeki devrimci-ilerici basın geleneği bunlar gibi nice saldırılara tanık oldu. Bu saldırılar ne gazetecilik faaliyetini ne de kitlelere gerçekleri gösterme hedefinden uzaklaştırdı. Derin ekonomik kriz koşullarında, halkın, ezilenlerin tüm katmanlarının saldırıya uğradığı bu dönemde gazetecilik faaliyeti daha da önemli bir hâle geliyor. Bize daha çok görev düşüyor, omuzlarımızdaki sorumluluk artıyor. Bu görevlerin bilincinde hareket etmeliyiz ve baskıların daha da artacağını kavramalıyız.”

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.