EYLEM SONBAHAR
Gözaltına alınan meslektaşlarıyla dayanışmak amacıyla basın açıklaması yapmak isterken gözaltına alınan ve haklarında dava açılan altı gazetecinin yargılandığı davanın görülmesine gazetecilik mesleğinin kutlandığı günde başlandı. Gazeteciler işkenceyle gözaltına alındıklarını, polisin kendilerine “susmayı öğreneceksin” diye bağırdığını anlattı ve bu davalarla dayanışmanın kriminalize edilmeye çalışıldığını söylediler.
Diyarbakır ve Ankara’daki gazetecilerin gözaltına alınmasına tepki göstermek ve meslektaşlarını desteklemek için, 29 Nisan 2023'te, İstanbul, Kadıköy'deki Süreyya Operası önünde basın açıklaması yapmak isterken gözaltına alınan gazeteciler Pınar Gayıp, Eylem Nazlıer, Zeynep Kuray, Yadigâr Aygün, Serpil Ünal, Esra Soybir hakkında açılan davanın ilk duruşması, bugün (10 Ocak 2023) İstanbul Anadolu 22. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
“Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak, ihtara rağmen kendiliğinden dağılmamak” iddiasıyla açılan davanın duruşmasında gazeteciler Eylem Nazlıer, Serpil Ünal, Pınar Gayıp, Zeynep Kuray, Yadigâr Aygün avukatlarıyla hazır bulundu. İnsan Hakları Derneği (İHD), DİSK Basın-İş, Emek Partisi (EMEP) İstanbul milletvekili İskender Bayhan, eski Halkların Demokratik Partisi milletvekili Oya Ersoy ile gazeteciler de duruşmayı takip etti. Savunmalara geçilmeden önce avukat Ümmühan Kaya, Türkiye'nin taraf olduğu anlaşmalara vurgu yaparak, herkesin bildirimde bulunmaksızın eylem yapma hakkına sahip olduğunu söyledi ve derhal beraat talebinde bulundu. Kaya'nın talebine karşılık hâkim, "Usulü siz de biliyorsunuz" yanıtını verdi.
"Yasağın tek nedeni Kürt gazetecilerle dayanışma içinde olmak istememizdi"
Savunmasına başlayan gazeteci Pınar Gayıp, şunları söyledi: "Kürt gazeteci arkadaşlarımızın gözaltına alınması nedeniyle bir basın açıklaması yapacaktık. Açıklamayı yapacağımız yer kaymakamlık ve valiliğin izin verdiği yerlerdir. Bu eylemin duyurusunu yaptık, bir yandan da hem valiliğin hem de kaymakamlığın sitesini eyleme yönelik herhangi bir yasaklama kararı var mı, yok mu diye kontrol ettik. Eylemden bir saat önce gittiğimde görüştüğüm polis amiri herhangi bir yasaklama kararı olmadığını söyledi. Böyle bir karar varsa yer değişikliği yapabileceğimizi söyledim ancak, karar olmadığını söyleyince duyuru yapılan eylem saatinde toplandık. Bu sırada bize yasak kararı tebliğ edildi. Eyleme gelen gazeteci arkadaşlara kararı ileteceğimizi söyleyip birkaç dakika süre istedik. Bir anda ablukaya alındık."
Haber yapmak için gelen gazetecilerin darp edilerek çemberin dışına alındığını söyleyen Gayıp, "Buna darp da demek istemiyorum, işkence yapıldı. Bizim alandan ayrılmamıza izin vermeyenler zaten polislerdi. Eylemin yasaklanmasının tek nedeni Kürt gazetecilerle dayanışma içinde olmak istememizdi. Darp eden tüm polislerden şikâyetçiyim" dedi.
Gayıp'ın savunmasında yer alan Kürt gazeteci ifadesini tutanağa Türk gazeteci olarak yazdıran hâkim, gazetecilerin ve avukatların uyarısı üzerine Kürt gazeteciler olarak düzelttirdi.
"İşkence ile gözaltına alındık, tacize maruz kaldık"
"Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü. Biz çalışmak yerine bugün burada savunma yapıyoruz. Meslektaşlarımız gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Ben meslektaşıma destek veremeyecek miyim? Kürt gazeteciler kriminalize ediliyor, onlara destek veren de kriminalize ediliyor" sözleriyle konuşmasına başlayan gazeteci Zeynep Kuray'a hâkim, "Olayla ilgili savunma yapın" dedi.
Savunmasının olayla ilgili olduğunu belirterek konuşmasına devam eden Kuray, duruşma günü için 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nün belirlenmesinin de manidar olduğunu söyledi. Kuray, basın açıklamasını yapamadan darp edilerek gözaltına alındıklarını aktararak, "Gazeteciler gözaltına alınırken veya tutuklanırken sendikalar, meslek örgütleri açıklama yapıyor. Biz neden yapamıyoruz? Biz gazeteciyiz, bu işin unsuruyuz" diye konuştu.
"İşkence ile gözaltına alındık, tacize maruz kaldık" diye savunmasına başlayan gazeteci Yadigâr Aygün de kalp hastası olduğunu belirtmesine rağmen polislerin kelepçeyi açmadığını söyledi. Olay tarihinin iddianamede yanlış yazıldığını belirten Aygün, "Bize yasaklama kararından bahsedilmedi. Döviz ve pankartları arkadaşlarıma dağıtıyordum. Madem böyle bir karar vardı o sırada da söylenebilirdi. Özellikle söylemediğini düşünüyorum. İşkenceyle gözaltına alındık ancak biz yargılanıyoruz" dedi.
Savunmasına devam eden Aygün'e hâkim, diğer sanıklarla benzer beyanda bulunduğunu söyledi. Bunun üzerine gazeteci Pınar Gayıp, "Hâkim Hanım bu altı kadın, gözaltı aracında saatlerce işkenceye maruz kaldı. Bu yüzden bizim için hassas bir durum" dedi. Keyfi bir kararla anayasal haklarının engellendiğini ve suç teşkil edecek bir şey yapmadıklarını belirten gazeteci Serpil Ünal da beraat talep etti.
"Meslektaşlarımı ve mesleğimi savunmaya devam edeceğim"
Savunmasına başlayan gazeteci Eylem Nazlıer, "Biz gazeteciyiz, olsa olsa elimizde kamera olur, kalem olur. Ortada bir suç varsa bu suçu işleyenler biz değil, bizi hukuksuz bir şekilde gözaltına alanlardır. İşkence uygulayanların burada olması gerekirdi bizim değil" dedi.
İstanbul’da 8 Ocak 1996'da işkencede öldürülen gazeteci Metin Göktepe’yi hatırlatan Nazlıer, şöyle devam etti: "90’ların karanlığın katlediliyorduk, şimdi de gözaltı, tutuklamalarla sindirilmeye çalışılıyoruz. Göktepe’nin çalıştığı gazetede çalışıyorum. Bunun ağırlığını çok iyi biliyorum. Bunu bildiğim için o gün o eyleme katıldım. Yapacağımız beş dakika sürecek bir açıklamaydı. Savaş alanına çevirdiler orayı. Sadece gözaltına alınan arkadaşlarımızın, gözaltına alınma gerekçelerinin mesleki faaliyetler olduğunu ve gazeteciliğin yargılanamayacağını söylemek istedik. Polisin bana söylediği ‘susmayı öğreneceksin’ cümlesini kabul etmiyorum. Meslektaşlarımı, mesleğimi savunmaya devam edeceğim."
Darp için yapılan suç duyurusuna takipsizlik verildi
İddianamenin baştan iade edilmesi gerektiğini söyleyen avukat Ümmühan Kaya, yargılanması gerekenlerin gazeteciler değil polisler olduğunu vurguladı. Eylem Nazlıer'in avukatı Devrim Avcı Özkurt, izin alınmaksızın gösteri yapma hakkının tüm vatandaşlara ait olduğunu belirtmesinin ardından şöyle devam etti:
"O abluka altında polislerin dağılmasına yönelik anonsunun duyulması ve eylemcilerin dağılması mümkün değildir. Kendilerine dağılmaları için süre tanınmamıştır. Ayrıca darpla ilgili suç duyurusunda bulunduk ve takipsizlik kararı verildi."
Avukat Aydın: Asıl yargılanması gereken polislerdir
Gazeteci Zeynep Kuray'ın avukatı MLSA Hukuk Biriminden avukat Fatih Aydın ise savunmasında şunları söyledi:
"Bu olayın esası Nisan sonunda Kürt gazetecilerin gözaltına alınmasına yönelik bir eylemdir. O günkü eylemin kanuna aykırılık hususunu değerlendirme yetkisi idarede ve hatta poliste değildir. Kanuna aykırı eylemden kasıt kamu düzenine, kamu güvenliğine veya kamu sağlığına aykırı olmasıdır. Tüm sanıklar neden açıklama yapmak istediklerini anlatmaya çalışıyorlar. Eylemden bir saat önce karar yokken eylem zamanı muhtemelen bir amirin talimatıyla gözaltılar yapılmıştır. Asıl yargılanması gereken polislerdir."
Devam eden Aydın, "Süreyya Operası'nın önünü 6 tane sanığın kapatması mümkün değildir. Orayı kapatan görüntü çözümlerinde yer alan görsellerden de anlaşılacağı şekilde polisin getirdiği gözaltı otobüsüdür. Yasaklama kararının dosyaya alınmasını ve tüm sanıkların beraatına karar verilmesini talep ediyoruz" dedi.
Mahkeme, mazeret bildirerek duruşmaya katılmayan gazeteci Esra Soybir'in adresine talimat yazılmasına ve gözaltı anına ilişkin görüntülerin dosyaya sunulması için avukatlara 60 gün süre verdi. Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Kadıköy Kaymakamlığı'na müzekkere yazılarak olay gününe ilişkin verilen yasaklama kararının bir örneğinin gönderilmesini de isteyen mahkeme, duruşmayı 16 Nisan, saat 10.35'e erteledi.