Artan yargısal tacizin yanında hükümetin finansal baskısı da Türkiye’de gazetecileri işsiz ve güvencesiz bırakıyor. Fırsatçı medya yöneticileri ve sektör koşulları da eklenince, gazetecilerin boğulmasına yol açan etkenler ağırlaşıyor
PINAR GAYIP
Gazeteciler, polis şiddeti, cezaevi sopası ve yargısal tacizin yanında ağır bir finansal baskıya maruz kalıyor: yoksulluk sınırında maaşlar, iktidar baskısı ile hükümet yanlısı olmayan kurumlara verilen para ve reklam yasakları, kurumların kapatılması veya küçülme gerekçesiyle işten çıkarmalar, sektörde zaten kötüye giden durumla birleşince gazetecilerin yoksul bırakılmasının temel nedenleri haline geliyor.
Haberleri nedeniyle sık sık Basın İlan Kurumunun (BİK) cezalarıyla karşı karşıya kalan Evrensel’in resmi ve ilan yayınlama hakkının elinden alınması, yakın dönemde bianet ve KRT’de küçülme nedeniyle yaşanan işten çıkarmalar ve geçen Ağustos grev yapan Sputnik çalışanlarının işten çıkarılması bu durumlara örnek verilebilir.
Yabancı medya: sömürgeci bakış, hukuk devletinin aşınmasının suistimali
Kurumların hak arayan gazetecilere yaklaşımının en yakın örneklerinden biri ise AFP’nin 22 yıllık deneyimli savaş muhabiri Bülent Kılıç’ı haklarını ödemeden işten çıkarması.
İşten çıkarılma sürecini anlatan Kılıç, kuruma motivasyon eksikliği hakkında bilgi vermesinin ardından nedensiz kovulduğunu aktardı:
“Tazminat ve haklarım olmadan ayrıldım. Haklarımdan bahsettiğim anda kapılar kapatıldı. Bu konuların konuşulduğu toplantıdan üç gün sonra kovuldum. İşten çıkarma için açıklanmayan “gizli ahlaki nedenler” gerekçesi öne sürüldü. Tazminatsız işten çıkarma hakları yok. Bu yüzden bu gerekçeyi kullanıp sözleşmeyi fesh ettiler. Halbuki benim haklarım olduğu halde ben sözleşmemi fesh etmedim.”
‘Kolonyalist bir yaklaşım’
Kararın AFP’nin Fransa’daki merkez ofisi tarafından verildiğini söyleyen Kılıç, Türkiye’den bir çalışanı tazminatsız çıkarmakta sorun görmeyen kurumun yaklaşımının kolonyalist (Avrupa ülkelerinin alt kültür olarak gördükleri ülkelere yoğunlaştırdıkları sömürgecilik anlayışı) olarak nitelenebileceğini söledi.
“12 yıllık fotoğraf şefini, 16 yıllık fotoğrafçısını açıklama bile yapmadan kovmak düştükleri kötü bir durum” diyen Kılıç, AFP yöneticilerinin Türkiye’de yargı sisteminin çalışmadığına dair yorum yaptığını söyledi. Kılıç sözlerini şöyle sürdürdü:
“Haklarımı arayacağımı söylediğimde, ‘sizde mahkemeler nasıl işliyor biliyoruz’ gibi şeyler söylediler. Yani, ‘burada da bir hukuk düzeni var’ diye anlatmaya çalışıyordum kendilerine toplantıda. Ama demek ki genel atmosferden bunu görmemişler, Türkiye'de istedikleri gibi davranabileceklerine karar vermişler.”
Tuna: Gazetecilik dünyada da zor bir dönemden geçiyor
MLSA’ya konuşan Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Banu Tuna da, gazeteciliğin özellikle Türkiye’de olmak üzere dünyada çok zor bir dönemden geçtiğinin altını çizdi. Kimilerinin bu mesleğin orta vadede yok olacağından bahsettiğini aktaran Tuna, "Bu fikre katılmıyorum ancak, bir eşiğe geldiğimiz ve bildiğimiz her şeyi unutup baştan kurgulamamız gerektiği kesin. Güvencesiz, yani serbest çalışan gazeteci sayısındaki artış, basılı gazetelerin yok oluşa doğru gidişi, yeni gelir modelleri yaratmakta yaşanan zorluklar, okuyucunun okuduğu haber için para ödemekten imtina etmesi: bunlar küresel sorunlarımız. Ama bir de Türkiye’nin kendi sorunları var ki, meseleyi katmerli hale getiriyor.
Bir iki küçük örnek dışında medya, hükümetin basın bülteni gibi çalışan kurumlar ile dar imkanlarla çalışan küçük, bağımsız/muhalif yayınlar arasına sıkıştı. Artan işsizliğin ve işten çıkarmaların en önemli nedeni bu sıkışma.
İlk grup, iyi gazetecilik, gazeteciliğe ve gazeteciye yatırım, mesleki rekabet gibi önemli meseleleri umursamıyor. Maddi kaynakları var ama bunu gazetecilik için harcamak istemiyorlar. Yaptıkları iş gazetecilik değil halkla ilişkiler ve propaganda. İkinci grup ise çok küçük kaynaklarla iş yapmaya çalışıyor. Çalışanlarına asgari ücret seviyesinde maaş ödüyorlar. Gazetecilikten para kazanmanın yeni ve garantili bir modelini henüz bulamadık.”
Ayakta kalabilmek için yabancı fonlardan destek alan medyanın propaganda basını tarafından hedef gösterildiğinin altını çizen Tuna, RTÜK ve BİK gibi özerklikten uzaklaşmış kurumların hükümet yanlısı olmayan medyaya ceza kestiğini de hatırlattı: “Çalışanlarına aylarca maaş ödeyemeyen kurumlar var. Gazeteciler ya patronları onlara ihtiyaç duymadığı için ya da maddi kaynak yaratamadığı için işsiz kalıyor”.
Üren: “Sektördeki gerçek küçülmelerle bahaneleri ayırmak gerekir”
Medya ve teknoloji alanında yoğunlaşan ve son dönem sektörde yaşanan sorunları inceleyen gazeteci Çağla Üren sektörde gerçek küçülmelerle "bahane"leri ayırmak gerektiğini belirterek şunları söyledi:
"Örneğin, Sputnik’te sendikal mücadelede yer alan gazeteciler 'ekonomik nedenler' bahanesiyle işten çıkarılmış, fakat grevcilerin yerine yeni gazeteciler işe alınmıştı. Bu tarz medya kurumlarının amacının ideolojik olduğu kadar, çalışanların hak arayışından kurtulmak da olduğunu söyleyen Üren, “Dünya genelinde de haber odalarının daraldığını ve çok sayıda gazetecinin işsiz kaldığını görüyoruz ne yazık ki. Kapitalizm küresel çapta bir kriz içinde ve bu krizden en kırılgan alanlar etkileniyor. Bu alanlardan biri de medya.
Ne Türkiye'de ne dünyada dijital haber kurumlarının işleyen bir gelir modelini oturtabiliyor. Dünyada ödeme duvarları (ücretli abonelik sistemi) , New York Times ve Washington Post gibi bunu uzun süredir yapan bazı gazetelerde kullanılıyor. The Independent gibi gazetelerse sadece belirli içerikleri ödeme duvarının arkasına koyma yoluna gidiyor. Ancak Guardian gibi tamamen ücretsiz siteler var. Türkiye'de de son dönemde ödeme duvarı denenmeye başladı. 10Haber, Gazete Oksijen ve Scrolli gibi mecralar bazı içerikleri veya hepsini ödeme duvarı arkasına koyma yoluna gidebiliyor. Türkiye okuru yıllarca bedava içerik almaya alıştığı halde abonelik sistemine talep gösterecek mi? Bunları ilerleyen dönemde göreceğiz.”
‘Tecrübesiz editörler alınıyor’
Ödeme duvarı meselesinin dışında dijital mecralar için gerçek bir gelir modeli yaratılmadığının altını çizen Üren, birçok ülkenin gelir modelini Facebook’un reklam gelirlerini paylaşmasında aradığını söyledi. Kanada’nın Facebook’tan reklam gelirlerini platformda paylaşım yapan haber kurumlarıyla paylaşmasını istediğini ancak Facebook’un birçok ülkede bu talebi kabul etmesine rağmen Kanada’da kabul etmediğin belirtti. Üren, Kanadalı haber kurumlarının Facebook’ta haber yapmasının bir süredir yasak olduğunu aktardı.
Türkiye’de ise iktidara yakın medya patronlarının dijital gazeteyi para kazanma aracı olarak gördüğünün altını çizen Üren, kalan bir avuç basılı gazetenin zar zor ayakta kalmaya çalıştığını söyledi.
Online reklam gelirlerinin basılı gazeteleri döndürmesini beklendiğini belirten Üren, bu nedenle dijital mecralarda haberleri teyit etmeden hızlıca haber girişi yapabilecek nispeten tecrübesiz editör arandığını ve bunun da yanlış bilgi aktarımını artırdığını söyledi.
Üren ayrıca online yayınların haber merkezlerinde, gazetecilerin okura değil reklam verene sorumluluk duymaya zorlandığının altını çizdi: “Okur artık, asıl kişiye, yani reklamverene sunulacak hizmet içinde birer rakama dönüşmüş durumda. Tık sayısı olarak görülüyor. Bu da kalitesiz ve yanlış haber sayısını artırıyor. Siteleri reklamlar yüzünden girilemez hale getiriyor.”
Teyitsiz bilginin yayılmasına yönelik bir örnekte, İran’da 2022’deki ayaklanma sürecinde, 15 bin kişi hakkında idam cezası verildiği haberleri yapılmıştı. İran’daki haber ajansları, “idam” kelimesine yer vermediği halde yanlış çeviri sonucu Türkiye’de ana akım “idam” olarak haberi yayınlamış, birçok medya kuruluşu da teyitsiz bu haberi olduğu şekilde servis etmişti. Teyit.org yaptığı inceleme sonucu haberin yanlışlığını ortaya koymuştu. Teyit.org sadece Mart 2024’te yanlış bilgi içeren 88 haber tespit etti.