6 Şubat dünya tarihinin belki de en büyük depremi. Etkilediği coğrafya ve insan hayatı da çok büyük. Bu depremlerde yerle bir olan Hatay’dan gazeteciler yani hem mağdur hem anlatıcılar, yıkılmış bir kentte gazeteciliği aktardı.
- Siz hiç “ulaşım sorunu var” haberine gitmek için ulaşımsız kaldığınız oldu mu?
- Ya da “rezerv alan” haberini anlatırken, çadırda, konteynerde yaşamanın zorluğunu aktarırken aslında kendi sorununuzu anlattığınız oldu mu?
- Habere gittiğinizde oturup haber kaynağınızla ağladınız oldu mu peki?
- Habere giderken engellenmenizi hiç saymıyorum bile bunlar deprem bölgesinin rutini…
Türkiye’de gazetecilik yapmak her zaman zor oldu. Engellenebilir, tehdit edilir hatta cezaevine girebilirsiniz. 6 Şubat depremlerinde birçok şehir yerle bir oldu. Bunlardan biri de Hatay. 19 ay geçmesine rağmen kentte gazetecilik yapmak da yaşamak da çok zor ki zaten ikisi iç içe geçmiş durumda. Hatay’da yaşayan bir gazeteci olarak burada yaşananları anlatmaya çalıştım. Şimdi burada hem depremzede hem de gazeteci olarak biraz kenti biraz da yıkılmış bir kentte gazeteciliği aktaracağım.
BURCU ÖZKAYA GÜNAYDIN
6 Şubat depremlerinde en büyük yıkımın yaşandığı kentlerden biri Hatay. Şehrin bir kısmı göç etti, bir kısmı ise tüm şartlara rağmen yaşamaya devam ediyor.
Ben Burcu Özkaya Günaydın serbest gazeteciyim. Depremin hem mağduru hem anlatıcısı hem de tanıklarından biri olarak diyebileceğim şey; yaşananı kelimelerle anlatmak mümkün değil. 19 ay geçmesine rağmen kentte ulaşımdan, eğitime dek birçok sorun çözülmeyi bekliyor. Dolayısıyla Hatay’da hem ruhsal hem de fiziki koşullardan kaynaklı yaşamak da gazetecilik yapmak da hiç kolay değil.
Hatay’da o kadar çok sorun var ki, haber de bitmiyor hatta kentte yaşayan gazeteciler habere dahi yetişmekte zorlanıyor. Okulların da açıldığı bir sürece girilirken ulaşım en büyük problemlerden. Öğretmenler, öğrenciler, hatta gazeteciler ciddi bir ulaşım sorunu yaşamakta. Ulaşım haberine ulaşım olmadığı için gidilemeyecek kadar tirajikomik olaylarla karşılaşıyoruz.
Barınma, sağlık, ulaşım, beslenme… Hatay’da sorun çok
Kentte var olan her eksiklik, her olay bir haber konusu olduğu kadar yaşamımı da etkiliyor. Hala yasak olmasına rağmen yıkım sonrası yerinde ayrıştırma yapılması, sokak hayvanlarının açlıktan, hastalıktan ölmesi, barınma sorunu, konteyner kentlerde yaşanan sorunlar, rezerv alana dair kaygılar hemen her konuda haber yapıyorum ve bu konuların hepsi bir gazeteci olarak benim de yaşamımın kaygısı ve sorunu.
Sahada gazetecilik yaparken tüm bu sorunların üstüne engellemelerle de karşılaşıyoruz. Hatay’ın depremden sonraki en büyük sorunu rezerv alanı. Sık sık da buna karşı eylemler oluyor. Bu eylemleri takip ederken zaman zaman çekim yapmam engelleniyor, fiziki müdahale ile karşılaşıyorum. Beton santralinin karşısına yapılan ve çıkan tozdan etkilenen konteyner kenti haber yaptığım için santralin sahibi tarafından tehdide maruz kaldım.
Afet bölgesinde gazeteciler hukuki haklarını bilmiyor
Afet bölgesinde gazetecilik yaparken en önemli konu hukuki hakları bilmekten geçiyor. Kollukla karşı karşıya geldiğinizde haklarını bilen bir gazeteciyseniz sizi engellemeleri çok daha zor. Bu konuda aktif gazetecilik yapanların da gazetecilik örgütlerinin de eksik olduğunu düşünüyorum. Gazetecilik örgütlerinin sahada, afet bölgesinde çalışan gazetecilere hukuki destek ve haklarını öğretme açısından eğitim, seminer gibi etkinlikler yapması faydalı olacağı düşüncesindeyim.
Deprem bölgelerine basın konteyneri
Bir başka dikkat çekmek istediğim konu ise deprem bölgesinde sabit basın konteyneri. Hem deprem bölgesinde yaşayan gazeteciler için hem de dışarıdan haber yapmaya gelen gazeteciler için çok gerekli. Peki nedir bu basın konteyneri? Şehrin merkezi bir noktasında içinde bilgisayardan, masa, sandalyeye, sağlam bir elektrik ve internet aksamı olan konteyner. Hala birçok deprem bölgesinde normal hayata geçiş olmadığı için depremin başından beri talep ettiğimiz basın konteyneri ihtiyacı hala geçerliliğini koruyor.
Hala çadırda konteynerde yaşayan insanlar var
Ali Aslan Dadük, Samandağ ilçesinde yaşayan bir gazeteci. 10 yıldır mesleğin içinde yer alan Dadük, Sovtna adlı yerel bir gazetenin de sahibi. Depremin üzerinden 19 ay geçmesine rağmen sorunların daha da derinleştiği bir bölgede gazetecilik yaptığını belirten Dadük, “Hala çadırda, konteynerde yaşayan insanlarımız var. Samandağ halkına tek bir konut bile teslim edilmedi. Buradaki halk ikinci sınıf muamelesi görüyor. Hükümet oy aldığı bölgelerde daha hızlı hareket ediyor. Bu hızla Samandağ'ın toparlanması 10 yılı alır. Bir gazeteci ve Samandağlı olarak bu süreç beni de etkiledi” dedi.
Hatay’ın deprem gören tüm ilçelerinde barınma ve ulaşım sorunu mevcut. Aracı olduğu için haberlere gidip gelmenin bir nebze daha kolay olduğunu söyleyen Ali Aslan Dadük birçok meslektaşının ulaşım konusunda çok zorlandığının da altını çizdi.
2015 yılında Urfa’nın Suruç ilçesin de IŞİD’in bombalı saldırısı sonucu yaşamını yitiren Okan Pirinç’in yedinci gün anmasında çıkan olayları fotoğrafladığı için on ay hapis cezasına çarptırılan Dadük, “Samandağ'da TOKİ'lerle ilgili usulsüzlükleri ortaya çıkarıp takip edenlerden biri olduğum için tehditlere zaman zamanda ufak çaplı saldırılara maruz kaldım. Samandağ'da çoğu insan bizi tanıdığı için kollu kuvvetleri ile çok fazla karşı karşıya gelmiyoruz. Olası bir müdahalede halk hemen yanımızda yer alıyor. Ama Samandağ dışında kolluk kuvvetlerinin müdahalesine maruz kalıyoruz. Özellikle Antakya'da depremin ilk zamanları kolluk kuvvetleri fotoğraf çekmemize bile müdahale ediyordu” diye konuştu.
Depremin ilk zamanları da sonrasında da hiçbir gazetecilik örgütünden destek görmediğinin söyleyen Ali Aslan Dadük, aksine depremden sonraki ilk dört ay sosyal medya hesaplarında ilçenin tüm esnaflarına ayağa kalkmaları için ücretsiz reklam desteğinde bulunduğunu kaydetti.
“Cemiyetler fotoğraf çekip gitti”
Depremin ilk zamanlarından beri sahada olduğunu, hiçbir ulusal medya cemiyetinden destek alamadığını aktaran Dadük, şöyle konuştu: “Deprem döneminde de ilk dakikadan beri sahadaydık ve buradaki sorunları acıları, hüzünleri, olayları elimizden geldiğince dünyaya duyurmaya çalıştık. Ulusal kanallarla da bağlantılarımız oldu. O dönem buraya gelen ulusal çaptaki cemiyetler fotoğraflar çektirip gittiler. Biz şu an geleneksel baskı yapamıyoruz internet üzerinden işimizi yürütüyoruz. Gazetecilerin hala ekipman desteğine, ofise, yakıt desteğine ihtiyacı var. Gazetecilerin resmi kurumlardan gelecek maddi ve manevi her türlü desteğe ihtiyacı var. Ben 2015-2018 yıllarında Suriye'de savaş muhabirliği de yaptım. Toplumsal fayda gözeten, canını hiçe sayan bütün gazeteciler desteklenmelidir.”
Hatay’ın taşı toprağı haber kaynıyor
Antakya gazetesi muhabiri Volkan İçil, yaklaşık iki yıllık gazeteci. İçil, depremle birlikte sahada aktif gazetecilik deneyimi edindi. Depremin ilk zamanlarında gazetecilikle arama kurtarma çalışmalarını birlikte yapan İçil, şu an Antakya’nın sahada çalışan en aktif gazetecilerinden biri.
Antakya’da hala çok sorun olduğu, şehrin toparlanamadığını belirten İçil, bölgenin yeniden inşası, altyapı eksiklikleri ve kaynak sıkıntıları gibi faktörlerin kentin iyileşme sürecini yavaşlattığını belirtti.
Hatay’ın her sokağı, mahallesi haber kaynıyor. Öyle ki gazeteciler haberlere yetişmekte çok zorlanıyor. Hatay’ın derdinin de haberinin de bitmediğini söyleyen İçil, “Hatay’daki gazeteciler, deprem sonrası zorlu koşullarla karşı karşıya kaldı. Öyle depremin ilk zamanları değil şu an bile habercilik yapmak çok zor. Çok basit bir şey söyleyeyim aracınız yoksa habere gidemezsiniz çünkü ulaşım yok. Burada sorunları hala dayanışma ile çözmeye Deprem sonrası yaşanan süreçte Hatay’da yaşayan gazetecilerin de travmaya maruz kaldığına dikkat çeken İçil, gazetecilere psikolojik destek programları ve ekipman desteği sunulmasını talep etti.