HAYRİ DEMİR
TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınır ötesi operasyonda kimyasal silah kullandığına ilişkin iddiaların araştırılması gerektiğini söyledikten sonra hedef gösterilen ve haklarında dava açılan TTB Merkez Konseyi üyeleri, görevden alındı.
Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve Merkez Konseyi üyelerinin görevlerine son verilmesi talebine ilişkin davaname, Fincancı’nın 20 Ekim 2022 tarihinde Medya Haber’deki konuşmasından sonra açılan soruşturmayla birlikte hazırlanarak davaya dönüştü. Davanın 7’inci duruşması dün (30 Kasım 2023) Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşma öncesi Dışkapı Adliyesi önünde basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasına görevden alınmak istenen Merkez Konseyi üyeleri de katılırken, çeşitli kentlerin tabip odaları yönetici ve üyeleri, sendika ve meslek örgütü temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda muhalefet partisi milletvekili de destek verdi.
‘Seçilmişleri yargıyı kullanarak görevden almak iktidarın siyasi ajansında yer tutuyor’
Duruşma öncesi açıklamalarda bulunan Fincancı, hukuki dayanakları olmayan bir siyasi davayla karşı karşıya olduklarını belirterek, “Seçilmişleri yargıyı kullanarak görevden almaya çalışmak, meslek örgütleri ve demokratik kamuoyu temsilcilerini susturmak iktidarın siyasi ajandasında önemli bir yer tutuyor, bunu biliyoruz” dedi.
Anayasa’yı tanımayan ve hukukun üstünlüğü ilkesini rafa kaldıran bir zihniyetle karşı karşıya olunduğunu ifade eden Fincancı, “Aynı zihniyet, bugün yine benzer yollarla TTB Merkez Konseyi’ni ‘amaç dışı faaliyet gösterme’ gerekçesiyle görevden almaya çalışmaktadır. Amaç dışı faaliyet gösteren TTB değil, Anayasa’yı ve adaleti korumakla görevli olan kurumlardır. Topluma kendi söylediğini tekrarlamak dışında bir amaç biçmeyenler için Türk Tabipleri Birliği’nin faaliyetleri amaç dışı gibi görünebilir. Aldırmıyoruz. Biz görevimizin başındayız. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi tüm baskılara rağmen bilimsel bilginin kılavuzluğundan, hekimlik mesleğinin etik ilkelerinden taviz vermeden; toplum sağlığı, meslektaşları ve tüm sağlık emekçilerinin hakları için mücadele etmeye devam edecektir” ifadelerini kullandı.
Fincancı’nın açıklamalarının ardından sendika temsilcileri ve muhalefet milletvekilleri de kısa destek açıklamaları yaptı.
Duruşma sadece on izleyici kapasiteli salonda görüldü
Açıklamaların ardından kalabalık grup, duruşmanın yapılacağı salona geçti. Ancak, salon çok küçük olduğu için yüzü aşkın kişi duruşma salonunun dışında kaldı. Çok sayıda kişi saatlerce süren duruşmayı duruşma salonunda, ayakta izlemek zorunda kaldı. Yüzlerce kişinin takip etmek istediği duruşma salonunda izleyiciler için sadece on kişilik bir yer ayrılmıştı.
Duruşmada ilk olarak söz alan avukat Hülya Yıldırım, TTB Merkez Konseyi Başkanı Fincancı’nın aynı açıklamaları nedeniyle yargılandığını ve İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararın henüz kesinleşmediğini belirterek, bu hususunun bekletici sebep sayılmasını ve duruşmanın ertelenmesini talep etti.
‘Kimyasal silah kullanılmaması çağrısı TTB’nin amaç dışı faaliyeti olamaz’
Daha sonra beyanda bulunan avukat Leyla Verda Ersoy, davanamenin çok özensiz hazırlandığını belirterek, şunları söyledi: “Davanamede savcı tarafından Fincancı’nın bir konuşmasına atıf yapılarak bir mesele anlatılmaya çalışılmış ise de devam eden paragraflarda haber kanallarının nasıl kurumlar olduğu anlatılmıştı. Davaname içeriğinde her bir olgunun birbiriyle olan alakası, hangi delilin neyin delili olduğunu ortaya konulması gerekmektedir. Hukuk yargılamasında herhangi bir davada dahi dava dilekçesinde bu usul şartları aranmaktayken dünya kamuoyunun dahi önemli gördüğü bu dava da bu eksikliklerin olmasını kabul etmiyoruz. Merkez Konseyi üyelerinin tamamının görevden alınmalarına dair dava açılmış ise de yalnızca merkez konseyi başkanı hakkındaki bir fiilinden bahsedilmiştir. Davanamede izah edilen olayın tüm konsey üyeleriyle birlikte yapılmış olsa dahi amaca aykırı olacağını kabul etmek olanaklı değildir.”
Kimyasal silahların kullanımın önlenmesine dair anlaşmalara işaret eden ve Türkiye’nin de bu anlaşmalara taraf olduğunu belirten Ersoy, “Kimyasal maddelerin silah olarak kullanılmaması yönünde çağrı yapmak, TTB’nin amaç dışı faaliyeti olarak görülmesi mümkün değildir. Özellikle 2017 yılında güncellenen ve Dünya Tabipler Birliği tarafından yayınlanan belgede çatışmalarda hekim tutumunun ne olması gerektiği hakkında ilkeler ortaya konulmuştur. Bu çalışmalardan da anlaşılacağı üzere davanameye konu edilen içeriğin Türk Tabipleri Birliği’nin amaçları arasında yer aldığı tartışmadan uzaktır” ifadelerini kullandı.
‘TTB’den rahatsız oluyorlar’
Duruşmaya yarım saat ara verilmesinin ardından Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı beyanda bulundu.
TTB üyelerinin halk sağlığı konusunda ödün vermediği çalışmalarından dolayı sürekli yargılandıklarını ifade ederek, “Neden rahatsız oluyorlar? Örneğin son günlerde salgın konusunda ciddi vakalar var. Oysa biz Sağlık Bakanı’nın 100 bin olarak açıkladığı pandemi rakamlarını 300 bin olarak duyurduk. Bundan dolayı iktidar tabii ki memnuniyet duymayacak. Deprem bölgesinde TTB yaptığı araştırmada, devletin açıkladığının aksine 3 kat partikül madde tespit etti. İşte bizi susturma nedenleri budur” dedi.
Fincancı: TTB’ye 45 yıl önce girdim
Kendisinin sürekli “örgütlerle” ilişkilendirilerek hedef gösterildiğini söyleyen Fincancı, şöyle devam etti: “Benim üzerimden bu suçlamalar meslektaşlarıma da yayılıyor. Kimyasal silah, tüm canlıların sağlığına zarar verir. Ancak, burada ben bunu mesleki olarak ifade ediyorum. Bu konuda dört kitabın yazarlığını yapmışım. Gazeteciler bana, ‘İddiayı nasıl değerlendiriyorsunuz?’ diye sormasınlar mı? Hakikat arayışında biz her türlü aracı kullanırız. Örneğin ‘İsrail, Gazze’de fosfor bombası kullanıyor mu?’ diye bana soruyorlar. Kimyasal silah kullanımı halk sağlığını etkiler. Çıkan duman, yaralanmalar, giysilerin yıpranması gibi belirtiler var ama bu detaylı incelenmeli. Bu ifadeler bilimsel bir görüştür. Bu incelemeyi bağımsız organlar yapar. Davanameye konu olan olayda da bana gösterilen görüntülerde birisi gayet normal olan bir kişinin bulunduğu, diğerinin ise ortamın havasına uygun olmayan şekilde neşeli göründüğü, diğerinin ise ağzından köpük şeklinde kan geldiğini gördüm. Böyle bir manzarada havayla ve zamanla değişiklik gösteren bir kimyasal etki izlenimi söz konusudur. Yaptığım değerlendirmeler, bilimsel değerlendirmelerdir. Bunun konsey üyeleri ile ilişkilendirilmesi hiç doğru değil. Bize kızsalar da hakikati söyleyeceğiz. Beni görevden alacaksanız bile ben o örgüte girmeyecek miyim? Ben bu örgüte 45 yıl önce girdim. Dolayısıyla kararınız ne olursa olsun biz emek vermeye devam edeceğiz. Başkanlığın önemi yok, yer de silerim, deprem bölgesine de gider görev yaparım.”
Eyüpoğlu: Bu dava politik bir davadır
Fincancı ardından avukat Meriç Eyüpoğlu, beyanlarda bulundu. Eyüpoğlu, Fincancı’nın gözaltına alınıp tutuklanmadan önce hedef gösterilmeye başlandığını anımsattı. Davanın tamamen siyasi bir dava olduğunu söyleyen Eyüpoğlu, şunları söyledi:
“19 Ekim’de Medya Haber’e bağlanılıyor ve 20 Ekim’de şahsına yönelik çokça açıklamalar yapıldı. İsmindeki TTB’nin içinde olan ‘Türk’ kelimesinin çıkarılması, Fincancı’nın vatandaşlıktan çıkarılması dahi istendi. Siyasi yetkililerin bu açıklamalarının ardından tutuklanmaması zaten mümkün olmazdı. Lütfen şunu bilin, bu dava politik bir davadır. Bu dava, bu toplumun bir parçasıdır. Bu dava usul açısından yanlış açılmıştır, davanın bir değeri de kalmamıştır. Artık TTB üzerinde ‘Görevden alma kılıcı’ sallanmasın istiyoruz.”
Dört saati aşkın süren duruşma sonunda ‘UYAP bozuldu’
Beyanların ardından mahkeme heyeti, karar için duruşmaya ara verdi. Uzun süren aranın ardından duruşmanın devam etmesi için belirlenen saatteyse “UYAP bozuldu” denilerek, kimse duruşma salonuna alınmadı. Bu sırada adliyede görevli güvenlik personellerinin de “Bu saate kadar hiçbir dava uzamamıştı” diyerek, şaşkınlıklarını dile getirdikleri duyuldu.
Saat 14.30’da başlayan ve iki kez ara verilerek de uzayan duruşma, saat 19.00’da kararın açıklanmasıyla sona erdi. Mahkeme hâkimi, Merkez Konsey üyelerinin tümünün görevlerine son verilmesine karar verdi. Yeni Merkez Konseyi üyelerinin belirlenmesi için de büyük kongre üyeleri arasından beş kişilik heyetin görevlendirilmesine karar verildi.
Görevden alınan isimlere muhalifler olanlar görevlendirildi
Görevlendirilen isimler arasından İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük kentlerin kongre üyelerinin yerine görevden alınan Merkez Konseyi üyelerinin seçildiği 74. Büyük Kongre’deki seçilen yönetime karşıt isimler arasında yer aldığı öğrenildi. İsimlerin belirlenmesinde herhangi bir usulün olmamasına rağmen görevden alınan üyelere muhalif isimlerin seçilmiş olması da dikkat çekti.
Sloganlarla protesto edilen karar sonrası adliye önünde de kısa bir açıklama yapıldı.
Görevden alma kararına karşı avukatların temyiz başvurusunda bulunacağı ve temyiz aşamasının kesinleşmesine kadarki süreçte mevcut yönetimin görevini sürdüreceği öğrenildi.