Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Türkiye'yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin “bağlayıcı kararlarına uymaya” ve “Türkiye'de hukuka aykırı bir şekilde tutuklu bulunan Osman Kavala'yı derhal serbest bırakmaya” çağırdı. Kararda Kavala’nın tutukluluğunun “Sözleşme sisteminin temelini zayıflattığını" vurgulandı.
MLSA- AKPM, Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılması kararını kabul etti. Kavala Ocak 2024'e kadar serbest bırakılmazsa Avrupa ülkeleri, savcı ve hâkimler de dâhil olmak üzere Kavala'nın hapsedilmesinde rolü olanlarla ilgili kovuşturmalar başlatacak. Ayrıca, Türkiye delegasyonu AKPM'de oy hakkını yitirecek.
Strazburg'da dün toplanan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), “acil konular” oturumunda, “Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılması” kararını, katılanların üçte iki çoğunluğuyla kabul etti. Parlamento’da 62 üyenin oy kullandığı oturumda 44 üye karardan yana, 18 üye karara karşı oy kullandı
AKPM, Türkiye'yi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) “bağlayıcı kararlarına uymaya” ve “Türkiye'de hukuka aykırı bir şekilde tutuklu bulunan Osman Kavala'yı derhal serbest bırakmaya” çağırdı. Kararda Kavala’nın tutukluluğunun “Sözleşme sisteminin temelini zayıflattığını" vurgulandı.
AKPM Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu raportörü Petra Bayr'ın raporuna dayanarak bu kararı kabul eden AKPM, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, 2019 yılında verdiği ve Kavala'nın derhal serbest bırakılmasını gerektiren açık bir karara rağmen, Türk makamlarının bugüne kadar insan hakları savunucusu ve hayırsever kişiyi serbest bırakmamış olmasından üzüntü duyduğunu” ifade etti.
AİHM, 10 Aralık 2019'da, 18 Ekim 2017'den beri tutuklu bulunan Kavala'ya ilişkin olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 18. maddesinin ihlal edildiğine hükmetmişti. Mahkeme, bu durumun sona erdirilmesi için AİHS'in 46. maddesinin 4. fıkrası uyarınca Kavala'nın derhal serbest bırakılması gerektiğine karar vermişti.
AKPM: “Hukukun üstünlüğü ve adalet için de bir trajedi”
Türkiye'nin AİHM’nin 2019 yılında aldığı kararına uyma yükümlülüğünü yerine getirmediğinin tespit edildiğini belirten AKPM, şu açıklamayı yaptı: “Türk makamlarının bu kararı uygulamayı reddetmeye devam etmesi sadece Osman Kavala ve ailesi için kişisel bir trajedi değil, aynı zamanda Türkiye'de hukukun üstünlüğü ve adalet için de bir trajedidir.”
Kavala'nın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının, Eylül 2023'te Yargıtay tarafından onandığına dikkat çeken AKPM, Strazburg Mahkemesi'nin Kavala'ya yönelik “suçlamaları destekleyen makul bir şüphenin var olduğu sonucuna varmak için inandırıcı bir kanıt bulunmadığını” tespit ettiğini ve tutukluluğunun “gizli bir amaç [...] yani onu susturmak” güttüğünü ortaya koyduğunu hatırlattı. Parlamenterler, Kavala'nın Meclis'in "siyasi tutuklu" tanımına girdiğini belirtti.
Yaptırımlar hakim ve savcıları da kapsıyor
AKPM aldığı bu kararla üye devletlere, “Türkiye'nin Osman Kavala'yı serbest bırakmaması halinde, Osman Kavala'nın hukuksuz ve keyfi bir şekilde özgürlüğünden mahrum bırakılmasından sorumlu olan savcı ve hâkimler de dâhil olmak üzere yetkililere karşı hedeflenen yaptırımların uygulanması için 'Magnitsky mevzuatı' veya diğer mevcut yasal araçların uygulanması” çağrısında bulundu.
Ayrıca Parlamenter Asamble, Kavala'nın 1 Ocak 2024 tarihine kadar cezaevinden tahliye edilmemesi halinde, “2024 yılındaki ilk oturumunda Türk delegasyonunun kimlik bilgilerini sorgulayabileceğini” hatırlattı. Son olarak AKPM, “Kavala kararının uygulanmasının sağlanması, Sözleşme sisteminin korunması ve Örgütün güvenilirliğinin güvence altına alınması için Bakanlar Komitesi, Genel Sekreter ve Türkiye ile yakın işbirliği içinde çalışmaya" hazır olduğunu belirtti.
Alınan bu karara göre Avrupa Konseyi üyesi ve gözlemci devletler ile Avrupa Birliği'ni aşağıdaki yaptırımları gerçekleştirmekle yükümlü:
- İnsan hakları savunucusu Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılması için Türk makamlarıyla en üst düzeyde ilişki kurulması;
- Türkiye'de hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunmasına yönelik iyileştirmeleri desteklemek için acilen harekete geçilmesi;
- Osman Kavala ve diğer siyasi mahkûmların Türkiye'de yasadışı ve keyfi olarak özgürlüklerinden mahrum bırakılmasına polis memuru, savcı, hâkim, cezaevi görevlisi veya başka görevlerde bulunanlar olarak katkıda bulunan herkesi şahsen hedef alarak yaptırım uygulamak üzere "Magnitsky mevzuatı" veya diğer yasal araçların uygulamaya sokulması.
- Meclis, Avrupa Birliği'ni, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygılı bir toplumda çoğulculuğu teşvik eden çalışmalara öncelik verilmesi doğrultusunda Türkiye'ye mali desteğini belirlerken, bu ciddi durumu tam olarak dikkate almaya çağırdı.
- Osman Kavala'nın 1 Ocak 2024 tarihine kadar cezaevinden tahliye edilmemesi halinde, Meclis, 2024'ün ilk oturumunda Türk delegasyonunun yeterlik belgelerine itiraz etme yetkisini hatırlattı.
- Meclis, Bakanlar Komitesi, Genel Sekreter ve Türkiye ile Kavala kararının uygulanmasını sağlamak ve bir bütün olarak Sözleşme sisteminin korunmasını ve nihayetinde kuruluşun güvenilirliğini güvence altına almak üzere, Reykjavik Deklarasyonu ve mahkeme kararlarının uygulanmasına verilen önem doğrultusunda yakın işbirliği içinde çalışmaya hazır olduğunu belirtti.
MLSA Eş Direktörü OK: “12 Eylül Darbesi’nden beri bir ilk”
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Veysel Ok, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Osman Kavala kararını şu sözlerle yorumladı:
“12 Eylül 1980 darbesinden sonra AKPM’nin, Türkiye’nin oy hakkının elinden alınacağı yeni bir süreç başladı. Bu karar, Türkiye’deki yargı işleyişinin 12 Eylül dönemi gibi olduğunun de bir göstergesi. Bu tür bir uygulama geçmişte Rusya’nın başına gelmişti. Türkiye’nin oy hakkının alınması, Türkiye’nin demokrasi ve hukukun üstünlüğü konusunda Avrupa Konsey’i ile iyice ayrıştığı anlamına gelir. Bu da Türkiye demokrasisi için fevkalade kötü bir durumu tanımlar. Magnitsky mevzuatını kapsamındaki yaptırımları uygulamak, konsey üyesi devletlerin inisiyatifinde. Her devlet kendi kararını almak durumunda. Yani kısa vadede bu yaptırımlar gündeme gelmeyebilir ama Türkiye’nin AİHS aykırılıkları devam ederse bu yapımların kabul edileceği ülkeler olacaktır.”
Magnistky mevzuatı nedir?
Adını Rus vergi müfettişi Sergei Magnitsky’den alan mevzuat, insan hakları ihlalleri ve yolsuzlukla ilişkilendirilen kişilere yönelik yaptırımları hedefleyen bir dizi yasa ve düzenlemeyi ifade ediyor.
Bu yaptırımlar, söz konusu kişilerin yurtdışındaki varlıklarının dondurulmasını, seyahat yasağı getirilmesini veya başka kısıtlamaları içerebiliyor. Bu yaptırımlarla, insan haklarını ihlal eden veya yolsuzlukla ilişkilendirilen kişilere karşı uluslararası toplumun tepkisini göstermek ve bu tür faaliyetleri caydırmak amaçlanıyor.
Rus vergi müfettişi Sergei Magnitsky, 2009'da Rusya'da vergi yetkililerini ve kolluk kuvvetlerini bir yatırım yönetim şirketi olan Hermitage Capital'den 230 milyon dolar vergi iadesini zimmete geçirmekle suçlamıştı. Bunun üzerine tutuklanan Magnitsky, gördüğü işkencenin ardından cezaevinde hayatını kaybetti. Onun adıyla hazırlanan mevzuat, ilk olarak 2012'de ABD tarafından yürürlüğe konuldu. Daha sonra Kanada, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği ülkeleri çıkardıkları benzer yasalarla ağır insan hakları ihlalleri veya büyük çaplı yolsuzluklar dolayısıyla kendi yurttaşları olmayan yabancı kişilere yönelik yaptırımlar uygulama yetkisi getirdiler.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan
Türk Dışişleri için AKPM kararı “tarihi bir hata”
Dışişleri Bakanlığı, AKPM'nin gezi hükümlüsü Osman Kavala'nın "derhal serbest bırakılması" kararıyla üye ve gözlemci devletlere, "yaptırım çağrısı” yapmasını "tarihi bir hata" olarak değerlendirdi.
Bakanlık, AKPM'nin söz konusu kararı hakkında yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “AKPM, 12 Ekim'de ülkemize ilişkin olarak kabul ettiği tavsiye ve kararla, tarihi bir hataya imza atmıştır. AKPM bu girişimiyle, adli süreçleri siyasete alet etmekte ve diyalog kanallarını kapatmaya yeltenmektedir. Bu, AKPM'nin varoluş nedenini oluşturan demokratik değerlere aykırıdır. AKPM'nin görünürlük kazanmaya yönelik bu pervasızlığı ileride hicapla hatırlanacaktır."