Haberler

‘Kürtçe konser ve tiyatro yasakları hukuki değil, siyasidir’

‘Kürtçe konser ve tiyatro yasakları hukuki değil, siyasidir’

AZİZ ORUÇ

Dünya Anadil Günü’nün kutlandığı bu günlerde yeniden Kürtçe tiyatro oyunlarının yasaklanma kararlarına toplumun birçok kesiminden tepkiler yükseldi. Sanatçı, tiyatrocu ve hukukçular, Kürtçe konser, tiyatro yasaklama kararlarının siyasi saiklerle alınan kararlar olduğunu belirtti.

Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Kurulu, 1999 yılında 21 Şubat gününü “Dünya Anadil Günü” olarak kabul etti. 2000 yılından bu yana her yıl 21 Şubat “Dünya Anadil Günü” olarak kutlanıyor.

Türkiye'deki resmi tek-dillilik politikası yıllardır sürerken, her dönem Kürtçe üzerinde ciddi baskılar yaşandı. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren yürütülen inkâr politikasıyla beraber anadile yönelik uygulama ve yasaklarla sürdürülüyor. Kürt diline, kültürüne yönelik her dönemde baskılar kendini birçok alanda hissettirerek sürdü. Yine de 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal uygulamasıyla birlikte yıllardır yaşanan baskılar sistematik hale geldi. Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat gazetesi ve Tîroj dergisinin yanı sıra Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği (KURDÎ-DER), İstanbul Kürt Enstitüsü ile Kürtçe eğitim veren Ferzad Kemanger, Ali Erel ve Ahmet Beyhan ilkokulları kararnamelerle kapatıldı.

Yasaklanan konser ve oyunlar

Şimdiye kadar Mem Ararat, Azad Berdan, Zinar Sozdar, Metin Kemal Kahraman, Aynur Doğan gibi Kürt şarkıcıların ve Mezopotamya Kültür Merkezi’nin (MKM) konserleri, Bêrû, Dawiya Dawî, Mem û Zîn, Don Kîxot, Tartuffe, Haylo Dîsa Tevlıhev Bû, gibi Kürtçe tiyatro oyun ve gösterileri gerekçe göstermeksizin yasaklandı.

MLSA’dan Avrupa Konseyi’ne başvuru

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Hukuk Birimi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kürtçe konser ve tiyatro etkinliklerinin yasaklanmasını hak ihlali sayan “Ulusoy ve Diğerleri Kararı”nın uygulama sürecine ilişkin Avrupa Konseyi’ne bildirimde bulundu. Kürtçe tiyatro ve konser yasaklarıyla hükümetin Kürtçeyi kamusal alandan kaldırmaya çalıştığı belirtilen bildirimde, 2019 yılından bu yana Türkiye’de yasaklanan Kürtçe sanat etkinlikleri listelendi.

'Valilerin keyfi yasaklamalarına son verilmeli'

MLSA, vali ve kaymakamlara tanınan toplantı yasaklama yetkisinin kısıtlanması gerektiği ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun buna göre değiştirilmesine ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Vali ve kaymakamların keyfi yasakları devam ettikçe bu soruna gerçek bir çözüm olunamayacağı vurgulandı.

Qral û Travîs yasaklandı

Dünya Anadil Günü’nü karşıladığımız bu günlerde Qral û Travîs, turnesi devam ederken gerekçe gösterilmeden 23 Ocak’ta Ağrı’da, 10 Şubat’ta Antep’te, 16 Şubat’ta İstanbul’da, 18 Şubat’ta ise Adana’da yasaklandı. Oyuncular sahneden indirilirken, izleyicilerin salona girişi engellendi. Oyuncular, salondan zorla çıkartıldı. Şişli Cemil Candaş Kültür Merkezi önünde engellemeye tepki gösteren oyuncular ve oyuncu Bahoz Özsunar’ın kardeşi gözaltına alındı.

Tiyatro ve konserlerin yasaklanmasına ilişkin Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’ne konuşan MKM Sanatçısı Engin Cengiz, yasaklanan Qral û Travîs Tiyatrosu oyuncusu Deniz Özer ve avukat Emine Özhasar, önemli değerlendirmelerde bulundu.

Özer: Tahammülsüzlük var

“Biz Yasak tanımıyoruz gerekirse sokakta cadde evler de oynarız” diyen tiyatrocu Deniz Özer, yasak kararın Kürtçe’ye yönelik tahammülsüzlük olduğunu söyledi. Siyasetçilerin “Kürt dili üzerinde hiçbir baskı yok” söylemine de tepki gösteren Özer, “Baskı yok diyorlar ama var, bunu görüyoruz. Peki hiçbir sebep yokken yasaklan oyunlara ne demeli?” diyerek, yaşanan yasak kararlarına tepki gösterdi. Kürtçe tiyatro oyunlarındaki ısrarlarını sürdüreceklerini belirten Özer, oyunları hakkında alınan yasak kararlarına karşı itirazda bulunacaklarını belirterek, “Kazanana kadar takibimizi sürdüreceğiz” dedi.

‘Bijî şanoya Kurdî’

Yasak kararlarının alındığı bu günlerde AKP İstanbul Belediye Başkan adayı Murat Kurum’un birkaç kelime Kürtçe konuşup, halay çekmesini sorduğumuz Özer, “Kendi dilimdeki oyunumu yasaklayanlar ihtiyaç duyulunca dilimi kullanmasını iyi biliyor” diyerek tepki gösterdi. Dünya Dil Günü’ne ilişkin ise Özer, “Diller kültürleri ve farklılıkları gösterir bunun için kadim ve değerlidir. Kendi ana dilimde bunu söylemek isterim. Bijî Zimanê Kurdî (yaşasın Kürt dili), Bijî Şanoya Kurdî (yaşasın Kürt tiyatrosu) Bizi yalnız bırakmayan herkese teşekkür ediyorum” dedi.

Cengiz: Yasakçı zihniyet

MKM Sanatçısı Engin Cengiz de görüşlerini şöyle dile getirdi:

“Başta şunu belirteyim mevcut sistem yasakçılık ile kendini var ediyor, dışarda konser yasağı veya toplumsal haklar, evde kadın hakkı yasağı yani kendi dışında söz söyleyen her şey yasak. Elbette bu yasakçı zihniyet en fazla direnen kesimlere saldırıyor, başta Kürt halkı kültürü ve politik mücadelesine, tabi ki kültür alanına yoğun ve sürekli saldırı sistematik bir durum. Toplum kültür demektir, kültürü yok edersen toplumu yok etmiş olursun, sömürgeci politikanın yansımasıdır.

Türkiye de yasakçı zihniyet adil yargılamayı ve kendi koydukları yasaları da saf dışı bıraktı. Tekçi sistemin bir sonucunu yaşıyoruz. Kanun, hak artık yok ve sorun artık yargı ile çözülecek noktayı bence aştı. Toplum buna dur demeli çünkü yasalar uygulanmıyor, yasa bile yasa dışı. Ancak toplumsal mücadele ile bunun önüne geçilebilir.

MKM’ye yönelik baskılara tepki

MKM Kürt halkının özgürlük mücadelesinde büyük bedeller ödeyerek kuruldu ve kendini var etti. Bunu toplumsal değerleri ve mücadeleci ruhuna borçlu. Sistemde şunu biliyor MKM bir kaç kişiden oluşan veya bir yer değil, tüm toplumun evidir, sesidir, toplumun kendisidir. Bu yüzden yönelim sert oluyor ve şunu açıkça söylüyor sanatta ilerlemek ve popüler olmak istiyorsan MKM’ye gitme, elbette bunu kabul etmeyeceğiz, mücadelemizi daha toplumsal ve zamanın ruhuna dokunarak yeninden daha güçlü bir noktaya taşıyacağız.

Sistem tüm aygıtları ile Kürt dilini ve toplumsallığını asimile etme çabasını yoğun bir şekilde hayata geçirme eğiliminde. Çünkü sistemin bu haliyle var olma ve devam etmesi, Kürt yokluğuna ve asimilasyona bağlı. Bu süreçten faydalanan, kendini yaşatan güçler var. Biliyorlar ki dili yoksa toplum da yok, kültür yoksa topum yok. Biz Kürt halkı olarak bu asimilasyona karşı tüm gücümüz ile karşı koymalıyız. Evde sokakta ticarette okulda tarihin yarım kalan son soykırımını engellemek için bu gerçeği bilerek mücadele etmemiz ve yeni zengin yöntemler bulmamız gerekiyor. Bu sistemin dezavantajları kadar, avantajları da mevcut, bunların üzerine yoğunlaşmalıyız. Özellikle topluma ulaşma konusunda büyük avantajlar var.

Yasaklar keyfi

Son 3 yıldır konser ve tiyatrolarımız yasaklanıyor ve buna karşı elimizde mahkemelerin iptal kararları var. Bu durum, ‘Neden yeninden yasaklanıyor sorusunu doğruyor’, birincisi sistem zihniyet olarak değişmiyor. İkinci neden ise yaptırımın yok denecek kadar az olması ve toplumsal tepkisizlik. Örnek olarak yasaklanan MKM konserine büyük tepki gösterilse, akşam Şişli Kaymakaltı tarafından keyfî olarak yakalanan oyun yasaklanmazdı veya Bêrû ve diğer oyun ve konserler. Bu yasaklar tamamen keyfi uygulamalar; halkımız ve sanatseverler bunu bilmeli, güçlü sahip çıkarsak ancak bununla mücadele edebiliriz yoksa maalesef devamının gelme ihtimali yüksek.”

‘Kararlar, siyasi’

Avukat Emine Özhasar da görüşlerini şöyle aktardı.

“Kürtçe konser, tiyatro yasaklama kararları siyasi saiklerle alınan kararlar ne yazık ki. Yasak kararlarında hukuki zeminde bir gerekçelendirme yapılmadığı gibi, daha önceden yasaklamalarla ilgili verilen mahkeme kararları da göz önünde bulundurulmuyor. MKM'nin konser yasağı ile ilgili açtığımız davada geçen aylarda İstanbul 6. İdare Mahkemesi Anayasa’nın ‘Temel hak ve hürriyetler’ ile ilgili 13. maddesi, ‘Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti’ ile ilgili 26. maddesi ve ‘Bilim ve sanat hürriyeti’ başlıklı 27. maddesine atıfta bulunarak yasak kararının iptaline ve maddi tazminat isteminin kabulüne karar vermişti. Bu karardan sonra da yasak kararları verilmeye devam etti. Yasaklarla Kürtçenin kriminalize edilmeye çalışılması hukukla açıklanacak bir durum değil. Tüm bu yaşananlara rağmen verilen yasak kararlarına karşı hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz.

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.