CANAN KAYA
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), üç aylık tatil arasının ardından 1 Ekim Cumartesi günü mesaiye başlıyor. Genel Kurul’un birincil gündem maddeleri arasında ise “Sansür Yasası” bulunuyor.
MHP ve AKP’nin ortaklaşa hazırladığı, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ise özellikle yasalaşmasını istediği “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin, iki ayrı komisyondan geçtikten sonra geçtiğimiz haziran ayında Meclis Genel Kurulu’na gelmesi bekleniyordu. Ancak muhalefetin ve gazetecilik meslek örgütlerinin yoğun tepkilerinin ardından süreç, ekim ayına bırakılmıştı.
Kamuoyunda “sansür” veya “dezenformasyon yasası” olarak bilinen düzenlemeyle, “sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kişi”, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılabilecek.
Ayrıca haber siteleri de “tekzip” süreci uygulamasına ve “süreli yayın” tanımı kapsamına alınıp Basın Kanunu’na tabi tutulacak.
Peki Meclis’in ana gündem maddesi olan bu yasa teklifinin tamamen geri çekilmesini sağlamak mümkün olabilecek mi? Muhalefet partilerinin bu konuda bir hazırlığı var mı, varsa ne yapacaklar?
Gülüm: Basın özgürlüğünün olmadığı bir ülkede ezilenlerin sesi duyurulamaz
HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, Genel Kurul bildirimlerinin önceden haber vermeksizin aniden önlerine geldiğine vurgu yaparak, “Çok açık ki bu yasa teklifine toplu bir itirazımızın olması lazım” diyor.
Komisyondaki diğer muhalefet partileriyle ortak bir çalışma yürüttüklerine vurgu yapan Gülüm, açıklamalarını şöyle sürdürüyor:
“Aslında kamuoyunun tepkisi sonrasında yasayı geri çekmişlerdi. Ancak herhangi bir değişiklik yapmadan tekrar Meclis’e getirileceği söyleniyor. Genel kurul bildirimleri önümüze paldır küldür geldiği için önceden haberimiz olmuyor ne yazık ki.
Çok açık ki bu yasa teklifine toplu bir itirazımızın olması lazım. Siyasi partiler ve gazeteciler itirazlarını yaptılar elbette ama toplumun tamamının bir itirazı olması gerekiyor. Çünkü bu teklif, sadece gazetecileri ilgilendirmiyor, aynı zamanda sosyal medyayı kullanan herkesi ilgilendiriyor ve cezai müeyyide altında bırakıyor. Dolayısıyla kamuoyunun bir an önce harekete geçmesi gerekiyor. Bizler de kamuoyunun talebini ve itirazlarımızı sunacağız. Çünkü basın ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir ülkede hiçbir mücadele alanının ve ezilenin sesini duyurma ihtimali yok.
Topyekün ses çıkarmalıyız
Şu anda bile büyük oranda basın özgürlüğü ortadan kaldırılmış durumda. İnsanlar günümüzde haber alma ve gerçeği ortaya çıkarma hakkını sosyal medya üzerinden kullanıyor. Burası da engellenmeye çalışılıyor. Medyanın büyük bir bölümünü ele geçirdikleri halde toplumda istedikleri algıyı yaratamadıkları için, şimdi de var olan alanı kapatmak istiyorlar. Buna topyekün ses çıkarmalıyız. Sosyal medyada tepkimizi dile getiriyoruz ancak bu yeterli olmuyor. Basın açıklamaları veya toplantılarla daha çok sahaya taşımamız lazım.”
Özel: Basının devlet kontrolünde olması otokrasi görüntüsüdür
“Basının bu denli devlet kontrolünde olması bir otokrasi görüntüsüdür” diyen CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ise Genel Kurul aşamasında toplumun haber alma hakkının engellenmesine matuf girişimlerin önünde duracaklarını ifade etti.
Özel, yasa teklifine ve CHP’nin aldığı önlemlere ilişkin görüşlerini şu sözlerle aktardı:
“Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 2023 seçimleri öncesi son yasama yılına giriyoruz. Yasama yılına ilişkin çalışmaların kamuoyunda ‘dezenformasyon yasası’ olarak bilinen ‘Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ ile başlayacağı öngörülüyor. Bu yasanın çok sakıncalı maddeleri bulunduğu kadar, bu kanun teklifine yönelik en ciddi eleştirimizi, sürecin tarafları ile görüşülmeden, bu teklifin önümüze getirilmiş olması oluşturuyor. Bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşları, gazetecilik dernekleri, sendikalar ile müzakere edilmemiş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın mutfağında hazırlanmış bir kanun teklifinin, Meclisin gündemine getirilmiş olması doğru değildir.
İfade ve haber alma özgürlüğünü engelleyen, hazırlık aşamasında tarafları dışlayan, yaklaşan seçimler öncesi geleneksel medyanın yerini almış olan dijital medyayı baskılamaya çalışma girişimi olarak değerlendirdiğimiz bu düzenlemenin, müzakereye açılarak revize edilmesi şarttır. Teklifin, Basın İlan Kurumu’na, Basın Kartı Komisyonu’na ilişkin hükümlerinin basın meslek kuruluşları dışlanarak oluşturulması kabul edilemez.
Kuşkusuz, yazılı, görsel ve dijital medyaya ilişkin bir regülasyon gereklidir, ancak çağdaş demokrasilerde, yasama, yürütme ve yargıyı denetlemek için bir dördüncü güç olarak hareket etmesi gereken basının bu denli devlet kontrolünde olması bir otokrasi görüntüsüdür. Biz yaz aylarında bu teklif üzerinde çalışılsın, medya dernekleri ile temas edilsin dedik. Ancak yaz aylarında bir ağustos böceği misali gibi duran Cumhur İttifakı, yeni yasama yılında apar topar bu düzenlemenin geçmesi için çaba gösterecektir.
Bu düzenlemeye yönelik itirazlarımızı kayda geçireceğimizi, Genel Kurul aşamasında toplumun haber alma hakkının engellenmesine matuf girişimlerin önünde duracağımızı ifade ediyoruz. Bu süreçte bizler sendikaları, meslek örgütlerini dinledik, eleştirilerini, yapıcı önerilerini aldık ve bu çerçevede bir hazırlığımızı, kanun teklifi Genel Kurula geldiğinde kamuoyuyla paylaşacağız. Basın Kartı Komisyonunun yapısından, Basın İlan Kurumunun yapısından, basın kartı alma koşullarına yönelik düzenleme taleplerimiz olacaktır.”