Sağlık-Sen’in verilerine göre sadece Mayıs ayında şiddete uğrayan sağlık çalışanı sayısı 21 oldu. 33 failden 17’si hakkında işlem yapılmadı; gözaltına alınan 12 saldırgan ise serbest bırakıldı. 2021’de toplam 316 sağlık çalışanı şiddete uğrarken, bu sayı 2022’nin ilk beş ayında 184’e ulaştı. 197 saldırganın 70’i hakkında adli işlem yapılmadı, gözaltına alınan 47 kişi serbest bırakıldı. 2020 yılında 11.942 Beyaz Kod başvurusu yapıldığını söyleyen Türk Tabipleri Birliği (TBB) Genel Sekreteri Vedat Bulut, bunun yaklaşık 2.250’sinin fiziksel şiddet olarak kayıtlara geçtiğini dile getirdi. Sağlık Bakanlığı’nın 2021 faaliyet raporuna bakacak olursak; Beyaz Kod bildirim sayısı 12.905. Yani sağlık çalışanlarına yönelik şiddet her geçen gün artış gösteriyor. Peki buna karşı ne yapıldı? Sağlıkta şiddeti katalog suçlara dahil eden yasal düzenleme, 12 Mayıs’ta, sağlık meslek örgütleri ve muhalefetin “yetersiz” eleştirilerine karşın Meclis’te kabul edilerek yasalaştı. Artan sağlıkta şiddet verileri, endişe ve eleştirilerin haklılığını bir kez daha ortaya koydu.
Sağlıkta şiddeti görüşmek için Meclis olağanüstü toplanıyor
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, CHP'nin sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının nedenleri ve alınması gereken önlemler konusunda genel görüşme açılması talebi üzerine Meclis Genel Kurulunu, 1 Ağustos Pazartesi günü olağanüstü toplantıya çağırdı. Ancak, AKP, MHP ve HDP toplantıya katılmayacaklarını açıkladı. AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, “Bizim sorunlara yönelik yürüttüğümüz çalışmaların istismar ve şov malzemesi haline dönüştürülmesine izin vermeyeceğiz” dedi. MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay da CHP’nin teklifini “siyasi istismar” diye nitelemiş ve görüşmenin gündeme alınmasını yararlı görmediklerini açıklamıştı. HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ise bu konuda CHP’nin “nezaketen bile olsa” kendilerine danışmadığını belirterek, “Meclis’in erken kapandığını, çalışması gerektiğini biz söylemiştik. CHP’nin de teklifi yapmadan önce bize danışması, uygun olup olmadığımızı sorması gerekirdi. Bunu da göz önüne almadığı için bu talebi reddediyoruz” diye konuştu. Meclis’in 1 Ağustos Pazartesi günü çalışmalara başlayabilmesi için en az 200 milletvekilinin salonda bulunması gerekiyor. CHP ve İYİ Parti’nin sandalye sayısı ise buna yetmiyor. CHP’nin 16 maddelik kanun teklifinde şu görüşe yer veriliyor: “Sağlık hizmetinin bir ekip işi olması nedeniyle, yalnızca tabip ve diş tabiplerinin değil ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer sağlık personelinin de hukuksal koruma altında olması gerektiği açıktır. Sağlık hizmetinin kamusal niteliği göz önünde bulundurulduğunda, sağlık personelinin hukuka aykırı fiillerle etki altına alınmasının aynı zamanda kamuya karşı işlenen bir fiil olduğunun kabulü de zorunludur.” CHP’nin Meclis’e sunduğu kanun teklifine göre, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, taciz gibi hak ihlalleri Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak tanımlanacak ve ilgili hükümlerde değişikliğe gidilecek. Teklifle birlikte tüm sağlık kurum ve kuruluşlarına ateşli silahla girilmesi yasaklanacak. Sağlıkta şiddet konusunda siyasi çekişmeler yüzünden siyasetçiler ortak bir tavır alamazken Türk TTB ise acil çözüm ve destek beklediklerini söylüyor.
Bulut: ‘Tutukluluk süresi önemli’
TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, öncelikle sağlık emekçilerine yönelik şiddeti iyi analiz etmek gerektiğini söylerken şiddetin dört türü olduğunu şu sözlerle ifade ediyor: “Birincisi fiziksel şiddet, ikincisi sözel şiddet, üçüncüsü sanal şiddet, dördüncüsü ise liderlerin kullandıkları dille gelişen politik şiddet. Bu şiddetin günlük olarak beyaz koda yansıyan oranları bile yıllarca artış gösterdi. Biz, sağlıkta şiddet verilerini Sağlık Bakanlığı’ndan talep ediyoruz. Ancak üç yıldır bakanlık verileri bizimle paylaşmıyor. Bakanlık nasıl pandemi verilerini gizlemeye çalışıyorsa, nasıl başarısızlığının üzerini diğer alanlarda örtmeye çalışıyorsa şiddet verilerini da saklıyor. Halbuki TTB, 6023 sayılı yasa gereğince kamu kurumu niteliğindedir. Meslek örgütüdür yani biz o rakamları bilelim ki ona göre çalışmalar yürütüp çözüm önerilerinde bulunalım.” Sağlıkta şiddete yönelik verilerin paylaşılmaması nedeniyle Bakanlığa dava açtıklarını belirten Bulut, yanıtları hukuk yoluyla alacaklarını söylüyor. Bakanlığın faaliyet raporunda sağlık çalışanlarına yönelik şiddete dair birçok bilginin eksik olduğunu dile getiren Bulut, Meclis’te konuya ilişkin soru önergelerine bile aylar sonra yanıt verildiğini bu nedenle bilginin gizlendiğini ifade ediyor. Mayıs ayında yapılan düzenlemeye ilişkin de Bulut şunları söylüyor: “Sağlıkta şiddet konusuna ilişkin iki tane temel düzenleme oldu. Tutukluluğu öngören düzenleme ceza kanunun yerine sağlıkla ilgili mevzuat içerisine koyuldu. Daha sonra bizim bir takım önerilerimiz oldu. Katalog suçlarının içerisine yerleştirdiler. Katalog suçlar, tutukluluk gerektiren suçlar demek. Ancak burada da tutukluluk süresine dikkat etmek gereklidir. Çünkü, saldırgan eğer beyaz kod verilmezse karakol ifadesinden sonra geri döndüğünde tehdidine devam ediyor. Bu da beyaz kod vermede ve saldırganı savcılığa sevk etmede sağlık çalışanları açısından bir tedirginlik yaratıyor. Bazen de bu yapılmıyor. Bu nedenle beyaz koda yansıyan veriler de gerçeği yansıtmıyor. Birçok sağlık çalışanı iş yükü içerisinde saldırıyı sineye çekiyor, uğraşmak istemiyor. İnsanlar beyaz kodla uğraşıp işlerin hukuki olarak neticelenmesini beklemek istemiyor. Sonuçta da o ki memleket böyle ben de gider daha iyi bir yerde yaşarım demeye başladılar.” TTB Hukuk Birimi 14 madde olarak hazırladığı sağlıkta şiddet yasa teklifinin genel gerekçesinde şunlara dikkat çekiyor: “Hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının mesleki özerkliklerinin korunması aynı zamanda hastaların sağlık haklarının teminat altına alınması için de zorunludur. Tüm bu kurallar, insan yaşamıyla doğrudan ilişkisi olan sağlık hizmetinin uygulanması sırasında, bu hizmeti verecek kişilerin alacakları kararlarda ve yapacakları işlemlerde hiçbir baskı ve etki altında kalmamalarını gerektirmektedir. Sağlık hizmetinin bir ekip işi olması nedeniyle, yalnızca tabip ve diş tabiplerinin değil ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer sağlık personelinin de hukuksal koruma altında olması gerekeceği açıktır. Sağlık hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi ise ancak güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarıyla mümkün olacaktır. Güvenli ve sağlıklı çalışma ortamı; sağlık hizmetinin sunulabilmesinin, bireylerin tedaviye ulaşma haklarını kullanabilmesinin bir diğer deyişle hasta haklarının korunmasının da ön koşulunu oluşturmaktadır. Sağlık hizmetinin kamusal niteliği göz önünde bulundurulduğunda, sağlık personelinin hukuka aykırı fiillerle etki altına alınmasının aynı zamanda kamuya karşı işlenen bir fiil olduğunun kabulü de zorunludur. Sağlık çalışanlarına yönelik hak ihlallerinin hizmet sunulan sağlık kuruluşunun niteliğinden bağımsız olarak kamu sağlık hizmetine ve dolayısıyla kamu sağlığına verdiği zararlar nedeniyle ağırlaştırıcı neden olarak ayrı bir kanunda düzenleme yapılması Anayasa Mahkemesinin kararlarında mevcuttur. Teklif ile sağlık çalışanlarına yönelik hak ihlallerinin Türk Ceza Kanunu içinde tanımlanması için ilgili hükümlerde değişiklik yapılarak yargı uygulaması açısından da bilinebilir ve görünür olması amaçlanmıştır.”
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Sıddık Akın ise “Aslında sağlık alanında şiddet demek bile doğru değil, sağlık emekçilerine yönelik sıradanlaştırılmaya çalışılan bir şiddet görüyoruz ve son yıllarda bu gittikçe yaygınlaşmaya başlıyor. Elbette ki biz bunun Sağlıkta Dönüşüm Programı ile olan bağlantısını biliyoruz. Sağlık emek mesleklerinin değersizleştirilmesi, kışkırtılmış sağlık talebi, bir diğeri özellikle yöneticilerin, idarecilerin sağlık emekçilerine yönelik hürmetsiz dilinin de bunda katkısının olduğunu biliyoruz. Ama aynı zamanda şunu da biliyoruz ki bizler de hem sağlık emek hizmeti üretenleriz hem de sağlık hizmeti alanlarız. Doğal olarak bizler de toplumun bir parçasıyız. Sağlık hizmetlerine dönüşümle birlikte erişememe hali, koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelenmemesi gibi başlıklar bizleri hedef haline getiriyor” diyor. Sağlıkta şiddetin önlenmesine ilişkin işbirliğine hazır olduklarını dile getiren Akın, “Birlikte çalışmaya, birlikte mücadele etmeye hazırız. Sonuçta bu halk bizim halkımız ve biz de halkın bir parçasıyız. Sağlık hizmetleri hem bizim için hem de tüm halk için nitelikli olmalı. Bu nitelikli sağlık hizmetini verirken de yurttaşlarımızla en iyi diyaloğa geçirecek bir süreç nasıl yaşanır buna ilişkin görüşlerimiz var. Sağlık sistemi bir sorun, bu sağlık sisteminin de hep birlikte Bakanlığın da desteğiyle değiştirilmesine yönelik çaba içerisinde olmamız gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.