Duruşma Haberleri

Sedat Yılmaz 230 gün tutukluluğun ardından tahliye edildi

Sedat Yılmaz 230 gün tutukluluğun ardından tahliye edildi

DENİZ TEKİN

Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle 230 gündür tutuklu olan Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Sedat Yılmaz, ilk duruşmada tahliye edildi. Mahkeme Başkanı, verdiği ifadelerle Yılmaz hakkında dava açımasına neden olan gizli tanığa, “ifadeleriniz çelişkili, hangi beyanınıza inanalım” dedi. 

Gazeteci Sedat Yılmaz, gazeteci meslektaşlarıyla konuşmaları, tanık ifadeleri, yurtdışına giriş çıkış ve otel kayıtları, banka hesap hareketleri, çalıştığı haber ajansları ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “örgüt kurmak ve yönetmek” ve “örgüt üyesi olmak” iddialarıyla yargılandığı davanın ilk duruşması Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu olan Yılmaz duruşma salonuna getirildi.  Yılmaz’ın avukatları Resul Temur, Şule Recepoğlu ve MLSA Eş Direktörü Veysel Ok duruşma salonunda hazır bulundu. 

Yılmaz’ın ailesinin izlediği duruşmaya Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Serdar Altan, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği’nden  (MKG) Newroz Ayşe Oyman, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, TGS Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral, TGS Adana Şubesi Yöneticisi Sertaç Kayar, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret ile MLSA Dava Takip Koordinatörü Semra Pelek duruşmaya gözlemci olarak katıldılar. Çok sayıda gazeteci de meslektaşları Yılmaz’a destek için duruşmayı izledi. Duruşma salonunun önünde ve içerisinde çok sayıda çevik kuvvet ve sivil polis bekledi. 

‘İddianame demokrasiyle yönetilen bir ülke için utanç verici

Duruşma, tanıkların dinleneceği Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi'nin (SEGBİS) bozuk olması nedeniyle iki buçuk saat gecikmeli başladı. Mahkeme Başkanı, duruşma sırasında telefon çıkartmamaları için izleyicileri uyardı. Kimlik tespiti ve iddianamenin özetinin okunması ardından Yılmaz savunma yaptı. 

Savunmasına “8 ay sonra bir mahkemede olmanın sevincini yaşıyorum” diyerek başlayan Yılmaz,  sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu iddianame demokrasiyle yönetilen bir ülke için utanç verici. Bu iddianameyi reddediyorum. Bu iddianame kendi kendisiyle çelişen iddialarla doldu. Anayasa’da güvence altına alınan seyahat, ifade özgürlüğü hakkım bu iddianameyle ayaklar altına alındı. Bu ülkede gazetecilik yapmanın koşulları korkunç bir hale geldi. Ben 23 yıldır gazeteciyim, Soma maden faciasının, Tekel direnişinin, Ankara Gar patlamasının, Roboski katliamının haberlerini yapan bir gazeteciyim. Sayısız haber yazdım. Gizli tanıklar, internette, basit bir google aramasıyla heryerde bulunabilen özgeçmişimi manipüle ederek ‘örgütün basın ve yayın’ komitesinde faaliyet yürüttüğü iddia ediyor. Örgüt adına hangi haberi yazmışım? Dosyaya baktım böyle bir haber bulamadım. Savcıya soruyorum, benim örgütle bağlantılı, cebir ve şiddet içeren hangi haberim var?”

‘Kürt basınında çalıştığım için bugün buradayım’

Mahkeme Başkanı, Yılmaz’ın savunmasını üç defa keserek sözlerini toparlamasını istedi. Yılmaz, gizlik tanıkların kendisi hakkındaki beyanlarında zaman ve mekan kavramı bulunmadığını belirterek savunmasını şöyle sürdürdü:

“Irak’a giriş-çıkış kaydım yok. Oraya nasıl gitmiş olabilirim? Hangi yazının ve haberin yazılması için talimat vermişim? Onu dava dosyasında bulamadım. MA, Türkiye yasalarına göre kurulmuş ve burada çalışmak suç değil. Aile bireyleri, haber kaynakları ve gazeteci meslektaşlarımla yaptığım görüşmeler suç sayılmış. Suruç ilçesine bir gazeteci olarak gittim. Olay haberdir gazeteci de haberi takip eder. Gazeteci olarak gittiğim için mi burada yargılanıyorum? Türkiye Dünya Basın Özgürlüğü endekslerinde son sıralarda. Türkiye’ye bu hale düşürenler utansın.  Bir gazeteci olarak birilerini rahatsız etmiş olabilirim.  1925’te çıkan çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu’nun devamı olan TMK yasasıyla karşı karşıyayız.  O günden bu yana iflah olunmaz bir şekilde basın ve ifade özgürlüğü sürekli baskı altında tutulmuştur. İktidar dışında kalmış yüzde beşlik medyada çalışan muhalif bir gazeteciyim. Kürt olduğum için, Kürt gazeteci olduğum için, Kürt basınında çalıştığım için bugün buradayım.”

Mahkeme Başkanı’ndan gizli tanığa: ‘Hangi beyanınıza itibar edelim?’

Ardından Ulaş ile  K8Ç4B3L1T  kod isimli gizli tanıklar, yüzleri ve sesleri değiştirilerek SEGBİS üzerinden ifade verdi. Gizli tanık Ulaş’ın çelişkili ifadeler vermesi üzerine Mahkeme Başkanı, gizli tanığa “Soruşturma aşamasında verdiğiniz ifadeyle buradaki ifadenizde çelişkiler var, biz sizin hangi beyanınıza itibar edelim?” diye sordu. 

Avukat Recepoğlu: ‘Tanık ifadeleri güvenilir değil’

Tanıklar dineldikten sonra Yılmaz’ın avukatı Şule Recepoğlu, Yılmaz’ın çözüm sürecinin devam ettiği 2014 yılında birçok gazetecinin devletin bilgisi dahilinde Irak’taki Kandil dağına giderek PKK üyeleriyle röportajlar yaptığını söyledi. Yılmaz’ın Irak’a gazeteci kimliğiyle giderek haber yaptığını vurguladı. Recepoğlu, gizli tanığın önüne konulan yazılı ifadeyi okuduğunu, gördüğü herhangi bir şeyi anlatmadığını ifade etti. Gizli tanık ifadelerinin güvenilir olmadığını,  hukuki denetimden uzak olduğunu ifade etti. Yılmaz’ın gazeteci olduğuna dair belgeleri sunmalarına rağmen konumu ve mesleki faaliyetleri dava dosyasında yer almadığını kaydetti.

Mahkeme Başkanı, duruşma savcısının dosyaya dün akşam atandığını söyleyerek, dosyayı inceleyip incelemediğini sorduğu. Savcı, “okudum” dedi. Savcı, davanın esası hakkındaki görüşünde, ‘kuvvetli suç şüphesi, gizli tanık beyanlarını’ gerekçe göstererek, Yılmaz’ın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti. 

Yılmaz’ın avukatı Resul Temur, Tanık Koruma Kanunu’na göre gizli tanık ifadelerinin tek başına hükme esas alınamayacağını hatırlattı. Gizli tanık ifadelerinin kendi içinde çelişkili ve tutarsız olduğunu vurguladı. 

Ok: ‘Savcı iddianamede niyet okumuş’

MLSA Eş Direktörü avukat Veysel Ok, bu davanın, soruşturmanın Kürt medyasına yönelik olduğuna işaret etti. Ok savunmasının devamında, “Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan haklar bu davayla ortadan kaldırılmıştır. İddianamedeki suçlamalar somut ve net olmalı. Yılmaz’ın hangi haberi örgüt talimatıyla yazdığı konusunda dosyada bir bilgi yok. Bu davada haber, yazı, konaklama, seyahat dışında başka hiçbir delil yok. Savcı lehe olan delilleri gizlemek için elinden geleni yapmıştır. Savcı iddianamede niyet okumuş. Sedat Yılmaz yıllardır aynı telefonu kullanıyor, ailesi var, çocuğu var. Bu kişi nasıl örgütün kadrosu olur?” diye sordu. 

Ok, Yılmaz’ın Irak’ta PKK yöneticileriyle yaptığı ve 2014 yılında Özgür Gündem gazetesinde yayınlanan gazete sayfasını mahkemeye sundu. Gizli tanıklar yalan söylediğini aktaran Ok, gizli tanığın ifadesinin aksine Yılmaz’ın Habur sınır kapısından değil, İstanbul’dai havaalanından uçakla gittiğine dikkat çekti. Ok, Ankara’daki bir davada “Devlet adına mı çalışıyorsun?” Sorusuna gizli tanığın “Evet” yanıtı verdiğini hatırlatarak, devlet için çalıştığını söyleyen kişinin gizli tanık olamayacağını dile getirdi. Gazetecilerin haber kaynaklarıyla görüşme kayıtlarının dava dosyasında yer almasını eleştiren Ok, “Gazetecinin haber kaynağını nasıl ifşa edersiniz? Haber kaynağı ifşa edilen gazeteci haber yapamaz” dedi. Ok, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM)  gazeteci Deniz Yücel davasında verdiği ihlal kararına atıfta bulundu. AYM’nin Cemil Uğur kararına da değinen Ok, Kürt gazetecilerin çalıştığı kurum nedeniyle yargılanamayacağını belirtti. 

Savunmaların ardından duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme heyeti, Yılmaz tutuksuz yargılanmasına karar vererek, davayı 29 Şubat 2024 tarihine erteledi. 

Ne olmuştu?

Ankara merkezli yürütülen bir soruşturma kapsamında 29 Nisan 2023’te, Diyarbakır’da yapılan ev baskınlarında gazeteci Sedat Yılmaz ve eşi Sema Yılmaz ile DFG Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu gözaltına alındı. Gözaltında darp edilen Yılmaz’a itirafçı olması için polislerce baskı yapıldı. Gazeteciler Yılmaz ve Müftüoğlu, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde tutuklandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Yılmaz hakkında “örgüt kurmak ve yönetmek” ve “örgüt üyesi olmak” iddialarıyla 37,5 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırladı. 44 sayfalık iddianamenin sadece 4 sayfasında Yılmaz’a yönelik suçlamalar yer aldı. Yılmaz, daha önce aynı suçlama nedeniyle telefonları üç yıl boyunca dinlenmiş ve 2023 yılında hakkında takipsizlik kararı verilmişti.  

İddianamede, Yılmaz’ın yurtdışına yaptığı seyahatler, sosyal medya paylaşımları, haber takibi amacıyla Urfa’ya gitmesi, otel konaklama bilgileri, banka hesap hareketleri ve gizli tanık ifadeleri suç delili olarak yer aldı. Suç delilleri arasında Yılmaz’ın gazeteci meslektaşları ve eşiyle yaptığı arama kayıtları ve telefon baz istasyonu bilgileri, 2017 yılından beri sosyal güvenlik kaydının olmaması de yer aldı. Yılmaz’ın haber takibi amacıyla Urfa’nın Suruç ilçesine gitmesi “örgütsel faaliyet” olarak yorumlandı. Yılmaz’ın 2016 yılından sonra SGK kaydının olmaması, 2017 yılından sonra banka havale işlemi yapmamasının, “hayatın olağan akışına aykırı” olduğu ileri sürüldü. Yılmaz’ın “Dicle Haber Ajansı (DİHA), Mezopotamya Haber Ajansı, Fırat Haber Ajansı’nda örgüt adına propaganda amaçlı haberler yaptığını”, “yasal veya yasadışı yollardan Irak’a giderek örgüt yöneticileriyle görüştüğünü” dair gizli tanık ifadeleri iddianame suç unsuru olarak gösterildi. Yılmaz’ın “PKK/KCK’nin İdeolojik Alan Merkezi” içerisinde faaliyet yürüttüğü, örgütün talimatları ve ideolojisi doğrultusunda aktif sosyal yaşantısını kılıf olarak kullanıp, gizliliğe riayet ederek faaliyetlerini sürdürdüğü iddia edildi. 

İddianameyi kabul eden Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi, yetkisizlik kararı verdiği Yılmaz’ın dosyasını Diyarbakır’a göndermişti. 

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.