10 ilde yaklaşık 13 milyon kişiyi etkileyen Kahramanmaraş ve Gaziantep merkezli depremlerde ortaya çıkan acı tablo, ana akım medyadan çok, sosyal medya paylaşımlarıyla topluma yansıdı. Depremden bir ay sonra çadır olmadığı için hayvanları ile aynı kümeste kalanları Defneli esnaf Gülay Mübarek’in paylaşımlarından öğrendi Türkiye. İstanbul’dan Hatay’a giderek gönüllü çalışan Eczacı Pınar Uzuner ise kentteki sağlık hizmetlerinin nasıl yürütüldüğünü aktardı tüm ülkeye.Depremden önce Defne'de yaşayan ve yöresel ürünler dükkânı işleten Gülay Mübarek'in evi, eşya almak istediğinde "çok riskli, giremezsiniz" denmesine rağmen kayıtlara "az hasarlı" olarak geçti. Ortada yaşanabilecek bir ev, işletilebilecek bir dükkân kalmayınca köyü Aknehir'e geri döndü. 14 aylık kızını karton kutu içinde uyutmak zorunda kaldığı depremin ilk günlerinden itibaren Mübarek, Hatay'a dair çarpıcı bilgileri ilk elden dolaşıma sokanlardan biri oldu. Sosyal medya takipçileri depremin üzerinden bir ay geçmesine rağmen 7 Mart tarihinde, çadır olmadığı için hayvanları ile aynı kümeste kalan depremzedeler olduğunu insanlar onun paylaşımları ile öğrendi.Hatay Valiliği'nin kente temiz su verildiğine, içme suyunun da AFAD ekiplerince dağıtıldığına dair açıklamasından sonra, Mübarek’in; temiz suya ulaşım probleminin devam ettiğini kanıtlayan paylaşımları destek kadar tepki de gördü. Bu süreçte birçok dayanışma mesaj alan Mübarek, aldığı olumsuz mesajların içeriklerine dair şunları belirtiyor:"Korku iklimini yaymaya çalışan mesajlar. Trol hesaplar İçişleri Bakanlığı'nın ve Hatay Valiliği'nin açıkladığı 'su yok' paylaşımı yapan hesaplarla ilgili soruşturma başlatıldı haberlerini bana dm'den atıp korku yaymaya çalışıyor. Onlara göre su var, ben ve benim gibi su yok diyenler yalan söylüyor, hakkımızda soruşturma başlatılmalı."Oluşturduğu yardım ağıyla köyünün ihtiyaçlarını gidermeye çalışan Mübarek, yardım çalışmalarının, resmi kurumlardan ziyade STK'lar ve dayanışma ağları ile yürütüldüğünü dile getirirken ana akım medyanın yaratmaya çalıştığı algıya dikkat çekerek şöyle konuştu:"Söylenen klişe dramatik cümleler ile durumu izah edemezler. Evet seçili olarak gösterdikleri yerlerde durum daha iyi olabilir, çadır ve konteyner sağlanmış olabilir ama Hatay'ın her mahallesi böyleymiş gibi göstermeleri, kamu kurumları dışında kimseden bahsetmemeleri çok büyük haksızlık. AFAD ve Kızılay benim bulunduğum yere bir hafta sonra geldi. İlk günden beri halk dayanışması olmasa şu an daha çok insanı kaybetmiştik. Soğuktan, açlıktan, hastalıktan, susuzluktan... Halk dayanışması devlet kurumlarından önce çalışmalara başladı."
‘Sessiz kalmak mümkün değil’
Depremin olduğu ilk günden itibaren en hızlı aksiyon alan kurumlardan biri de Türk Eczacılar Birliği. Deprem bölgesinin tamamında, 26 farklı noktada kurdukları sahra eczaneleri ile ilaç ihtiyacını ücretsiz karşılayan Eczacılar Birliği'nin sahaya Sağlık Bakanlığı ekiplerinden önce geldiği biliniyor.Eczacı Pınar Uzuner, İstanbul'dan Hatay'a giderek gönüllü çalışma yürüten eczacılardan. Şahit olduklarını aktardığı tweetleri ile bölgede sağlık hizmetinin nasıl yürütüldüğüne dair en çarpıcı tablolardan birini çizen Uzuner, gerçekliğin ve yaratılmak istenen algının arasındaki uçuruma dikkat çekiyor:"Şehirde tek bir eczane yok. Kızılay'dan para ile aldığımız çadırlarda sahra eczaneyi biz kurduk ancak gerek ana akım medyada, gerekse sosyal medyada yürüttüğümüz çalışma Kızılay ya da Sağlık Bakanlığı tarafından yapılıyor algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Üstelik bu algı kamu kurumlarının bizzat kendisi tarafından yapılıyor. Tebrik ya da teşekkür beklemiyoruz ancak emeklerimizin yok sayılıp üzerine çökülmesine sessiz kalmamız mümkün değil."Uzuner, daha öncesinde ekim ayından beri ecza depolarında yaşanan ilaç yokluğuna dair yaptığı paylaşımlardan dolayı, sert eleştirilere ve hakaretlere maruz kalmış isimlerden. Bu süreçte de paylaşımlarının altına İçişleri Bakanlığı ve Süleyman Soylu'nun etiketlendiğini belirten Uzuner, toplumun, özellikle yerel halkın ana akım medya ve devlet kurumlarınca yaratılmaya çalışılan algının ötesinde, yürüttükleri çalışmaya ve paylaştıklarına dair tutumunu ise şu sözlerle özetliyor:"Kendi bütçemizden karşıladığımız ilaçlarla ilk günden itibaren, ettiğimiz yeminin hakkını vermek için, halk sağlığı için çabalıyoruz. Her şey ispatlarıyla ortada, halk görüyor. Öylesine minnet dolu mesajlar aldım ki bazılarında gözyaşlarıma hâkim olamadım."
'İstihbarat teşkilatına infaz edilmem için çağrıda bulundular'
Meral Şimşek | Fotoğraf: Gazete Duvar
Berlin PEN ve Kürt PEN üyesi yazar Meral Şimşek, Türkiye'de geçirdiği zorlu yargılama sürecinden sonra 2022 yılının temmuz ayından beri Berlin'de yaşıyor, çalışmalarına Berlin'de devam ediyor. Yaşanılan deprem felaketi sonrası Almanya'da hızlı bir şekilde organize olup "Hêvî" (Umut) ismini verdikleri bir kadın koordinasyonu oluşturuyorlar. Şimşek, koordinasyonun arşivlemesinde yer alıyor. Deprem bölgesinden ellerine ulaşan kayıtlardan dosyalar oluşturmaya başlıyorlar. Sosyal medyada paylaştığı ve infial yaratan o görüntü, bu çalışma esnasında eline ulaşıyor.Video kaydında Elbistan Devlet Hastanesi'nde battaniyeye sarılı bir şekilde yerde yatan onlarca ölü yurttaş var. Paylaşımında depremin ve doğal afetin açtığı yaraların dışında ihmalle, göz yumma ile davetiye çıkarılan felakete işaret ediyor, “Bu deprem değil, soykırım olarak tarihe geçmeli" diyor. Videonun yüzlerce kişi tarafından paylaşıma sokulması sonrası ağır hakaret ve tehditlere maruz kaldığını sosyal medyada bir kesimin de ısrarla videonun kurgu olduğunu iddia ettiğini dile getiren Şimşek, Elbistan Belediyesi'nin görüntüleri doğrulaması sonrasında dahi hakaret ve tehdit içerikli paylaşımların silinmediğine dikkat çekti:"Belediye videonun gerçek olduğunu ancak görüntülerin depremin ilk günlerine ait olduğunu belirtti. Zaten ben videoyu paylaştığımda, bunun yeni bir kayıt olduğunu söylememiştim. Mesele videonun tarihi değil, içeriği idi. Belediye açıklamasına rağmen hakaret ve tehdit içerikli paylaşımlarını silmediler. O paylaşımlarda birileri devletin istihbarat teşkilatına çağrıda bulundu, infaz edilmem dahi istendi."Ana akım medyanın gerçekleri yansıtmadığı için bölgeye dair bilgi ve görüntülerin halktan insanlar tarafından gerçeğin bilinmesi istemiyle sosyal medyada dolaşıma sokulduğunu ifade eden Şimşek, bu süreçte bölgeye dair doğru ve gerçek paylaşımlarından dolayı birçok insanın hedef gösterildiğine, bazılarının hakkında işlem başlatıldığını dile getirdi. Kendi durumuna dair ise şunları kaydetti:"Hakkımda bir işlem başlatıldı mı henüz bilmiyorum. İki avukatım depremzede, diğerleri de depremzedelerin mağduriyetleri ile ilgileniyor. Dava sürecine dönüşürse haberimiz olacaktır zaten. Ama ben, beni hedef gösteren sözde gazeteci hakkında dava açmayı düşünüyorum. Başıma herhangi bir şey gelirse önceki sorumlulara bir yenisi eklenmiş oldu bu süreçte. Bugüne kadar birçok kişiyi hedef haline getirmiş biridir aynı zamanda."*Bu işin hakları, Atıf-Gayriticari (CC BY-NC) Lisans ile kısmen saklıdır. Bu iş, MLSA’ya atıf ile ve ticari olmayan amaçlar ile kullanılıp dağıtılabilir.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.