Veysel Ok: 'İlkesel bakmazsanız, Merdan Yanardağı da kurtaramazsınız'
Merdan Yanardağ’ın tutuklanmasının siyasi bir karar olduğunu söyleyen Veysel Ok, muhalefetin, gazeteciliğin öneminden haberdar olmadığını söyledi. Diyarbakır’daki gazeteci tutuklamalarına merkez siyaset ve ‘popüler’ gazetecilerden tepki gelmediğini hatırlatan Ok, basın özgürlüğünün her hakkın temel zemini olduğunu söyledi
KEREM YILDIZ
Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ'ın "terör örgütü propagandası" suçlamasıyla tutuklanmasına ilişkin Kampana News’den Zübeyde Sarı’nın sorularını yanıtlayan Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş-Direktörü Veysel Ok, muhalefet ve ismen bilinirliği olan gazeteciler basın özgürlüğüne ilkesel bakmadığı sürece bu tür hukuksuz tutuklamaların sonunun gelmeyeceğini söyledi.
Yanardağ’ın tutukluğu için Sulh Ceza Hakimliği'nin verdiği kararla ilgili konuşan Ok: “Evet, bir hakim bu kararı vermiş ancak kararın içeriğini okuduğumuzda, aslında hukuktan tamamen kopuk, Terörle Mücadele Kanununa ve Ceza Muhakemesi Kanununa tamamen aykırı bir karar olduğunu görüyoruz. Buna bir hukuki metin dememek lazım çünkü hukuki deliller toplanmamış” dedi.
Gazetecinin konuşmasının bir örgütün eylemine destek mahiyetinde olmadığının altını çizen ok, “Önemli olan mahkumun kim olduğu değildir, bu Abdullah Öcalan da olabilir. Her mahkumun temel hakları vardır. Bu hem ceza infaz hukukumuzda, hem anayasamızda, hem de birçok mahkeme kararında ve mevzuatta belirtilmiş olan bir haktır. Bu hakkı hatırlatmak, terör propagandası olarak adlandırılamaz” dedi.
Kararın siyasi olduğunu söyleyen Ok, Türkiye'de Sulh Ceza Hakimliklerinin kuruldukları 2014 yılından beri bir tutuklama mekanizması olarak çalıştığını söyledi..
‘Her gazetecinin yanında olmak lazım’
“Merdan Yanardağ'ın tutukluluğuna itiraz ederken, şu an cezaevinde tutuklu olan 60'ın üstünde gazetecinin de haksızlığa uğradığını ifade etmek lazım. Kapatılmış televizyonlara destek olmak lazım. Her gün gelen erişim engellilere de karşı olmak lazım. Bu iş, sadece ‘ben’ üzerinden olan bir iş değil, bütünsel bakmak lazım. Bugün Merdan Yanardağ tutuklanır, yarın başkası tutuklanır” dedi.
Ok ayrıca, bu tutuklama ile iktidarın seçim öncesinde ifade özgürlüğü konusunda sert tutumunu devam ettireceğini gösterdiği görüşünü paylaştı.
Tutuklamaya giden yolda muhalefet partilerinin rolüne de değinen Ok, “HDP veya diğer siyasi partiler de dahil olmak üzere, şu anki iktidardan memnun olmayan muhalefet, gazeteciliğin öneminden haberdar değil. [Gazetecilerin] işsiz kalması, televizyonların kapatılması ve gazetecilerin tutuklanması, onların siyasi iddiasının görünürlüğünü ortadan kaldırıyor. Eğer gazeteciliği bırakırsanız ve televizyonlar kapatılırsa, muhalefet bir iktidar değişikliği vaadinde bulunacaksa, kime ve nereden yapacak?” dedi.
Yurttaşlar, sivil toplum ve muhalefet bu itirazları yapmadıkça, Türkiye'de demokratik bir değişim ve özgürlük ve hukukun üstünlüğünün gelme ihtimali olmadığını söyleyen OK,” sokakta güvenli yürümekten, kadın özgürlüğüne, LGBTİ+ hareketinden, Kürt meselesine kadar bütün hakların zemin noktası basın özgürlüğüdür” dedi.
‘Muhalefet partilerinden birinin sözcüsü zemin hazırladı’
“Bu rejime karşı çıkıyorsak ve anayasaya uygun, hukuka uygun bir Türkiye istiyorsak, öncelik gazetecileri korumak ve onları desteklemekle olmalıdır” diyen Ok, “Merdan Yanardağ vakasında en önemli muhalefet partilerinden birinin sözcüsü, bu tutuklamaya zemin hazırladı. Demek ki, ifade özgürlüğüne ilkesel olarak bakılmıyor. İfade özgürlüğüne ilkesel olarak bakılmalı, herkesin konuşma hakkını savunmak gerekiyor. Eğer Merdan Yanardağ, Abdullah Öcalan'ın tecridine ve izolasyonuna karşı çıkıyorsa, siz bu konuda farklı bir fikirde olabilirsiniz, nefret edebilirsiniz, hatta kınayabilirsiniz. Ancak bunu söylediği için tutuklamasına bir zemin yaratamazsınız” dedi.
'Diğer tutuklu gazetecilere aynı tepki gösterilmedi'
Kemal Kılıçdaroğlu'nun Yanardağ’ın tutukluluğunu kınadığını hatırlatan Ok, seçim öncesi Diyarbakır merkezli bir operasyonda gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecilerde ise benzer bir açıklama yapılmadığını hatırlattı: “Merkez siyasetten veya popüler diye tarif ettiğimiz gazetecilerden bir tepki gelmedi. Gazeteciliğe ilkesel olarak yaklaşmadıkça, çemberin daraldığını anlayamazsınız. Bu çember daralır. Eğer "Kürt, cemaatçi, solcu, LGBTİ+ medyası" gibi ayrımlara giderseniz, yarın öbür gün size de benzer bir zemin hazırlayıp, size de tutuklarlar” dedi.
Cezaevinde 60'a yakın gazeteci olduğunu; bunların büyük çoğunluğunun Kürt medyasında çalışan gazeteciler olduğunu söyleyen Ok, “İddianamelerine baktığımızda, bu gazetecileri şiddetle ilişkilendirecek tek bir veri yok. Bütün iddianameler, haberlerle, sosyal medya paylaşımlarıyla veya televizyon programlarıyla dolu. Eğer bu duruma karşı çıkmazsanız, Merdan Yanardağ'ı da kurtaramazsınız. Diyelim, Merdan Yanardağ, haftaya, bir ay sonra veya gelecek yıl özgürleşti, başkası alınacak” diyerek basın özgürlüğüne ilkesel bakılması çağrısında bulundu.
'Türkiye, Rusya veya İran gibi görülüyor'
Batılı ülkelerin Türkiye’deki basın özgürlükleri konusunda daha duyarsız olup olmadığına ilişkin bir soruya cevap veren OK, Türkiye’nin artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uymadığına hatırlattı:
“Türkiye Venedik Komisyonu'nun raporlarını dikkate almayan bir ülke. Türkiye, aynı zamanda Avrupa Konseyi ve Avrupa Bakanlar Komitesi'nin, mesela Osman Kavala ile ilgili yaptığı toplantılarda Türkiye'yi yaptırım sürecine dahil edeceğini açıkça ifade eden kararlara rağmen, hiçbir adım atmayan bir ülke. Türkiye'nin bu duruma direnç gösterdiğini görüyoruz ve bu direnç aslında batılı örgütlerde veya Avrupa Konseyi gibi uluslararası kurumlarda bir alışkanlık da söz konusu olmuş olabilir. Türkiye'yi artık Avrupa Konseyi'nin bir parçası olmaktan öte, Rusya, İran kategorisinde bir ülke olarak görmeye başladılar. Bu durum bizim için çok tehlikeli çünkü biz hala o konseyin bir parçasıyız.”
Programın kaydı burada bulunabilir.