Haberler

 ‘Yok hükmünde’ sayılacak düzenlemeden geriye sadece bir ‘pardon’ kalıyor 

 ‘Yok hükmünde’ sayılacak düzenlemeden geriye sadece bir ‘pardon’ kalıyor 

CANAN COŞKUN

AYM ceza kanununda, “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişilerin örgüt üyesi gibi cezalandırılacağı” yönündeki maddeyi iptal etti; madde kapsamında yürüyen davalarda beraat kararı verilmesi, cezaevinde tutulanların da serbest bırakılması bekleniyor. Dört ay sonra ‘yok hükmünde’ olacak bir düzenleme nedeniyle aylarca, hatta yıllarca cezaevinde kalanlarsa özgürlükten mahrum kalmanın üzerine ‘bir bardak soğuk su içecek.’

İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi ile Patnos Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 220/6. maddesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptığı başvurular sonucunda alınan karar, düşünce özgürlüğü davaları beraatla sonuçlanmasının ve cezaevinde olanlarınsa serbest bırakılmasının yolunu açtı.

AYM’nin, TCK’de düzenlenen “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişilerin örgüt üyesi gibi cezalandırılacağını” düzenleyen maddeyi iptal ettiği karar 8 Aralık’ta, Resmi Gazete’de yayımlandı. Yüksek mahkeme kararında dört önemli vurgu yaptı.

Birincisi AYM, düzenlemede yer alan “örgüt adına işlenen suç” kavramının belirsiz olduğunu, bunun da “son derece ağır bir itham ve ceza öngören bir suçun kapsamını, ölçütleri belirsiz olacak biçimde, genişlettiğini” belirtti. 

İkinci olarak, “örgütle bağlantısı açıkça ortaya konulmaksızın”, örgüt adına suç işlediği iddia edilen kişilerin “örgüt üyelerine göre daha ağır cezalarla karşılaştığı”  ifade edildi.

Üçüncü olarak kararda, belirsiz kavramlardan kaynaklanan “geniş yorum” nedeniyle maddenin getirdiği kuralın, “ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı veya örgütlenme veya din ve vicdan özgürlüğü gibi temel haklar üzerinde güçlü bir caydırıcı etki yarattığı” belirtildi.

Son olarak AYM, tüm bu sayılan sebeplerle, “kuralın kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarını önleyecek şekilde belirli ve öngörülebilir nitelikte olmadığı” ve “bu yönüyle kanunilik şartını taşımadığı” kararına vardı.

Dört ay sonra yürürlüğe girecek

AYM, iptal kararının dört ay sonra yürürlüğe girmesine hükmetti. Kararda böylece dolaylı olarak Meclis’e anayasaya uygun düzenleme yapması için dört ay süre tanımış oldu. Meclis bu düzenlemeyi yapmasa bile AYM’nin iptal kararı yürürlüğe girdiğinde TCK’nin 220 maddesinin iptal edilen 6’ncı fıkrası hukuken ortadan kalkmış olacak.

Kanun maddesi yok hükmünde olacağı için bu madde kapsamında yargılaması devam eden davalarda beraat kararları verilmesi,  bu madde sebebiyle hüküm giymiş ancak cezasının infazı devam eden kişiler tahliye edilmesi bekleniyor.

AYM kararıyla birlikte dört ay sonra ‘yok hükmünde’ sayılacak bir düzenleme nedeniyle maddenin yürürlüğe girdiği 2 Temmuz 2012 tarihi itibarıyla aylarca, hatta yıllarca cezaevinde kalanlara ne olacağı sorusunu da gündeme geldi. Bu durumdaki kişiler tazminat davası açabilecek, ancak her durumda devlet yıllar sonra mağdurlara kısaca “pardon” demiş olacak.

AYM’nin iptal ettiği madde kapsamında görülen, kamuoyunda tartışmalara neden olan, gazetecilerin ifade özgürlüklerine karşı açılan davaları derledik.

CUMHURİYET GAZETESİ DAVASI: Cumhuriyet gazetesini yayınlayan Cumhuriyet Vakfı üyeleri ve gazete yöneticileri, “darbe girişiminden” kısa bir süre sonra, 31 Ekim 2016’da evlerine yapılan eşzamanlı operasyonla gözaltına alındı ve tutuklandı.

Soruşturmayı dönemin İstanbul Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu savcılarından Murat İnam yürüttü ve Cumhuriyet gazetesi yöneticilerine, “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçlamasını yöneltti.

Ancak, savcı İnam’ın bu soruşturmayı yürütürken, Fethullahçı yapıya üye olduğu gerekçesiyle, “terör örgütü üyeliği” ve “suç uydurmak” iddialarıyla Yargıtay’da yargılandığı ortaya çıktı. Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bunun üzerine “Tabii, bir davada yargılanan kişiye bu tür bir soruşturmanın verilmesini ben de bir talihsizlik olarak görüyorum” dedi. Dönemin İstanbul Başsavcısı şimdinin AYM üyesi İrfan Fidan ise makamında gazetecilere açıklama yaparak, “Cumhuriyet Vakfı seçimleriyle ilgili usulsüzlük olduğunu” ve “gazetenin yayınlarının darbe girişimini kolaylaştırdığını” öne sürdü. 

Savcı İnam’ın ağır suçlamalarla yargılandığı ortaya çıkınca Cumhuriyet davası soruşturmasına savcı Yasemin Baba ve Başsavcıvekili Mehmet Akif Ekinci atandı. Her iki savcının imzasını taşıyan iddianamede, İnam’ın tutuklama kararından farklı bir şey öne sürülmedi, sadece suçlama maddesi değiştirildi: “Örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme.”

İddianame, İstanbul 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Bu arada duruşma savcısı Hacı Hasan Bölükbaşı’nın  gazeteci Mine Kırıkkanat hakkında Fethullah Gülen’in “müşteki” olduğu bir iddianame hazırladığı ortaya çıktı. Bölükbaşı da Cumhuriyet davasında sunduğu esas hakkındaki görüşünde, soruşturma dosyası ve iddianamede yazan iddiaları yineledi.

Gazetenin yapısı değiştirildi

Mahkeme heyeti, davada yargılanan yedi yöneticiyi Temmuz 2017’de görülen ilk duruşmaya kadar tutuklu yargıladı. Geri kalan dört kişi davanın sonuna yaklaşılırken, 2018’in Mart ve Nisan aylarında tahliye edildi. Gazete yöneticileri, 25 Nisan 2018’de, 2,5 yıl ile 7,5 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı.

Diğer yandan ceza davasına konu edilen Cumhuriyet Vakfı davasında mevcut yönetimin aleyhine karar verildi ve sonunda gazetenin yönetimi mahkeme zoruyla değiştirildi. Yönetim, Vatan Partisi’nin yayın organı olan Ulusal Kanal’da partiyi öven açıklamalar yapan Alev Coşkun’a geçti. Yeni yönetim, davada yargılanan yöneticileri işten çıkardı. Çok sayıda yönetici, köşe yazarı, muhabir ve editör işten çıkarıldı veya istifaya zorlandı.

Gazete yöneticileri, haklarında verilen tutuklama kararıyla ‘kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı’ ile ‘ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiği’ gerekçesiyle AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. AYM, Cumhuriyet Kitap eki yönetmeni Turhan Günay’ın başvurusunu yargılama sürerken, 11 Ocak 2018’de açıkladı. AYM, 31 Ekim 2016’daki operasyonda diğer yöneticilerle aynı gerekçelerle tutuklanan Günay hakkındaki tutuklama kararının “hukuki olmadığına” karar verdi, ancak, o tarihte Günay çoktan tahliye edilmişti. Karar, yargılamayı yapan mahkeme tarafından diğer tutuklulara uygulanmadı.

Hapsedilen diğer gazete yöneticilerinin, bireysel başvurusuysa ilk derece mahkemesindeki yargılama tamamlandıktan sonra, Mayıs 2019’da, karara bağlandı. AYM, oyçokluğuyla basın ve ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine hükmederek, “İfade ve basın özgürlükleri kapsamında kalan eylemleri nedeniyle soruşturmaya maruz kaldığı ve tutuklandığı iddiası yönünden farklı bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmamaktadır” dedi.

BERAT’S BOX DAVASI: Hacker grubu RedHack tarafından sızdırılan dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın kişisel e-postasındaki bilgilerin haber yapılması, gazetecileri yargılanmasına neden oldu.

E-maillerini haberleştirdikleri için BirGün gazetesi çalışanı Mahir Kanaat, Diken eski editörü Tunca Öğreten, kapatılan DİHA’nın Haber Müdürü Ömer Çelik, kapatılan DİHA’nın muhabiri Metin Yoksu, Yolculuk gazetesi Yazı İşleri Müdürü Eray Sargın ve ETHA Sorumlu Müdürü Derya Okatan 25 Aralık 2016’da gözaltına alındı. Öğreten, Kanaat ve Çelik 24 gün gözaltında kaldıktan sonra tutuklandı, diğer isimler 17 Ocak 2017’de serbest bırakıldı.

Tunca Öğreten’e, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçlaması yöneltildi.  

Gazeteciler hakkında savcı Yakup Ali Kahveci’nin hazırladığı iddianame, İstanbul 29’uncu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Mahkemenin başkanıysa bu suçlamayla Cumhuriyet gazetesi yöneticilerini tutuklayan ve günümüzde İstanbul Anadolu Başsavcı Vekili olan Mustafa Çakar’dı. “Örgüt adına suç işlemek” iddiasıyla yargılanan gazeteci Öğreten, yargılama sonunda bu suçtan beraat etse de haber yaptığı için 323 gün boyunca hapiste kaldı.

Gazeteci Öğreten de tutuklama kararının ‘kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı’ ile ‘basın ve ifade özgürlüğünü ihlal ettiği’ gerekçesiyle AYM’ye başvurdu. AYM, Kasım 2019’da verdiği kararda Öğreten’in başvurusundaki ihlal iddialarını kabul edilemez buldu.

ALTANLAR VE ILICAK DAVASI: Darbe girişiminden iki ay sonra gazeteciler Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak ile akademisyen Mehmet Altan gözaltına alındı. İstanbul Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarından Can Tuncay, Altan kardeşler ve Ilıcak’a Can Erzincan TV’de yayınlanan programda sarf ettikleri sözleri suçlama olarak yöneltti. Tuncay, hazırladığı iddianamede Altan kardeşler ve Ilıcak’a, “darbeye teşebbüs ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etme” iddialarının yanında, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” iddiasını da suçlama olarak yöneltti. 

İddianame, İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Mahkeme heyetinin başkanı Kemal Selçuk Yalçın, davanın üçüncü duruşmasında, bir saat içinde Altan kardeşlerin dört avukatını salondan çıkardı.

Sanıklar ‘kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı’ ile ‘ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiği’ gerekçesiyle AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. AYM, Mehmet Altan’ın başvurusunu Ocak 2018’de hükme bağladı; kişi hürriyeti ve güvenliği hakkıyla ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi. AYM, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın bir örneğinin yargılamayı yürüten mahkemeye gönderilmesine hükmetti. 

AYM’nin ihlal kararı yerel mahkemeye gönderildi, ancak mahkeme kararı uygulamadı. Mahkeme, kararın gerekçesinin kendilerine ulaşmadığı ve kararın Resmi Gazete’de yayımlanmadığı savıyla Altan’ın tutukluluğunun devamına hükmetti. Altan’ın avukatları, yerel mahkemenin kararına bir üst mahkeme olan İstanbul 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi aracılığıyla da itiraz etti, ancak bu mahkeme de Cumhuriyet gazetesi davasında yargılanan Turhan Günay hakkındaki AYM kararını diğer sanıklar için uygulamayan mahkemeydi. Bu durum, şimdilerde yeniden kamuoyu gündeminde olan AYM kararlarının uygulanmaması pratiğinin temeli oldu. 

AYM kararını duymak istemeyen hâkim

Mehmet Altan hakkındaki AYM’nin ihlal kararından bir ay sonra davanın karar duruşması yapıldı. Karar yerine getirilmediği için Mehmet Altan’ın tutukluluğu devam ediyordu. Esas hakkındaki savunmasını yapmak üzere kürsüye gelen Altan, hakkındaki ihlal kararından bahsetmeye başladı, ancak mahkeme başkanı Kemal Selçuk Yalçın, Altan’ı “savunma çerçevesinde kalması” için uyardı. Mehmet Altan, savunma hakkının elinden alınmaması için savunmasında AYM kararıyla ilgili olan kısımları attı. Mehmet Altan, hakkındaki AYM kararına uyulmadığı için AYM’ye bir kez daha başvurmuştu. AYM, Mart 2018’de bir kez daha hak ihlali kararı verdi, ancak bu defa da mahkeme dosyadan el çektiği gerekçesiyle karar vermedi. Mehmet Altan, ancak Haziran 2018’de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2’nci Ceza Dairesi’nin kararıyla serbest kalabildi.  

Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak, yerel mahkeme tarafından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Dosyaya istinaf aşamasında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2’nci Ceza Dairesi baktı. Taner Akıncı başkanlığındaki daire, yerel mahkemenin kararını onadı. 

Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi, Mehmet Altan’ın beraat etmesi gerektiğini, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın da “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan cezalandırılması gerektiğini belirterek hükmü bozdu. Dosyanın yollandığı yerel mahkeme, 4 Kasım 2019’da “silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan Ahmet Altan’a 10,5 yıl, Nazlı Ilıcak’a ise 8 yıl 9 ay hapis cezası verdi ve cezaevinde geçirdikleri süre dikkate alınarak tahliye etti. Ancak, İstanbul başsavcılığı karara itiraz edince bir üst mahkeme olan İstanbul 27’inci Ağır Ceza Mahkemesi Altan hakkında tekrar tutuklama kararı verdi. 

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.