SİBEL YÜKLER
Hrant Dink cinayetinin tetikçisi Ogün Samast hakkında açılan ‘yeni dava’ AYM’nin iptal kararıyla çok kısa sürede yeni bir sürece girdi; binlerce düşünce suçlusuna açılan davaların yanı sıra Samast'ın davası da düşecek.
Önce Ogün Samast, Dink cinayeti nedeniyle aldığı cezayı tamamlayarak tahliye edildi, sonra hakkında medyada sürekli ‘yeni iddianame’ olarak söz edilen bir iddianame hazırlandı ve artık serbest bir şekilde dolaşan Samast cinayetten yıllar sonra, karalara bürünmüş şekilde, Akçaabat Adliyesi’ne giderken ilk kez görüntülendi. Bundan iki gün sonra Anayasa Mahkemesi (AYM) “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyenlere örgüt üyesi gibi ceza verilmesini” öngören düzenlemeyi iptal etti. AYM’nin yeni kararıyla Samast hakkında açılan ‘yeni dava’ dâhil, binlerce kişinin davasının düşmesinin yolu açıldı. Bu kadar kısa sürede ‘ilk kez görüntülendi” muştulamasıyla magazin haberine dönüşen, ama sorulmamış sorularıyla kalan Samast’ın davasını mercek altına aldık; davayı ve kısa süre sonra açıklanan AYM’nin iptal kararının bunu nasıl etkileyeceği sorularının yanıtlarını derledik.
1- Ogün Samast hakkındaki ‘yeni iddianame’ neden hazırlandı?
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni suikastının tetikçisi Ogün Samast, cinayet suçu nedeniyle 16 yıl 10 ay cezaevinde kaldıktan sonra, koşullu salıverme kapsamında, 15 Kasım’da, Bolu F Tipi Cezaevi’nden tahliye edildikten birkaç gün sonra hakkında hazırlanan ‘yeni bir iddianame’ ile gündem oldu. Samast hakkında bu kez, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” iddiasıyla iddianame hazırlandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, 12 Nisan 2021 tarihli suç duyurusuna yer verildi. Dink ailesinden Arat, Delal, Hasrof ve Rahil Dink ile Sera Dink Nazarıan ise şikâyetçi olarak yer aldı. İddianamede, Samast’ın azmettiriciler Yasin Hayal ve Erhan Tuncel ile olan ilişkisi de değerlendirildi. Cinayete ilişkin davada Hayal'in “suç örgütü yöneticisi olmak”, Tuncel ve Samast'ın ise “suç örgütü üyesi olmak” suçundan ceza aldıkları hatırlatıldı.
2- 2014’teki soruşturmanın yeni iddianameyle bağlantısı ne?
İddianamede Samast'ın 5 Aralık 2014'te savcılıktaki ifadesine de yer verildi. Bu ifade, Dink cinayetine yönelik tartışmalı bir soruşturmada kapsamında alındı. Hrant Dink’in katledilmesinin üzerinden neredeyse 8 yıl geçtikten sonra, ana dava Yargıtay'dan dönmüşken, aynı günlerde İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, cinayette sorumluluğu olduğu belirtilen tüm kamu görevlileri hakkında soruşturma başlattı ve 2014/40810 numaralı soruşturma kapsamında kamu görevlilerinin şüpheli sıfatıyla ifadesi alındı. Soruşturmayı, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını yürüten savcılardan biri olduğu gerekçesiyle Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) açığa alınacak özel yetkili savcı Muammer Akkaş’tan devralan Terör ve Örgütlü Suçlar Birimi savcılarından Yusuf Doğan yürüttü.
Bu soruşturma kapsamında eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı, aynı zamanda dönemin Trabzon İl Emniyet Müdürü’ydü Ramazan Akyürek; İstanbul Savcılığı tarafından 2 Ekim 2014 tarihinde şüpheli sıfatıyla sorgulandı. Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, 4 Aralık 2014 tarihinde şüpheli sıfatıyla sorgulandı. Ogün Samast ise bir gün sonra 5 Aralık 2014 tarihinde ifade verdi. Bu ifade, Samast hakkında hazırlanan yeni iddianamedeki suçlamaya dayanak olarak gösterildi.
3- ‘Yeni iddianamenin dayanağı olan ifadesinde Ogün Samast ne anlatmıştı?
Ogün Samast’ın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bünyesinde 2014 yılında kurulan Terör ve Örgütlü Suçlar Birimi savcılarından Yusuf Doğan'a verdiği ve ‘yeni iddianamenin’ dayanağı sayılan idadesinin ilgili bölümü şöyle:
“Mektupta yazdığım gibi Yasin önce beni Erhan Tuncel'in evine götürdü. Ben evde bilgisayarda oyun oynuyordum. O sırada benim bulunduğum yerin 3 metre arkasında mutfak bölümü vardı, mutfağın kapısı açıktı. Erhan'la Yasin konuşuyordu. Ben de kulak misafiri oldum. Erhan'ın 'Ramazan Akyürek ve Fuat Müdür' diye konuştuğunu duyunca döndüm dinledim. Yasin dedi ki, 'O zaman sırtımız sağlam' dedi. Evden çıkınca Yasin'e sordum. 'Ben Ramazan Akyürek'i tanıyorum. İsmen de tanıyorum, Trabzon'da müdürlük yaptı biliyorum ama Fuat müdür kim? dedim. Yasin de bana, 'Erhan'ın tanıdıkları, biz bu işi öteki çocuğa yaptıracaktık. Çocuk vazgeçti, Erhan onlardan referans almış, Ramazan Müdür hatta 'İstanbul emniyet amiri bile biliyor ama arkanızda hepsi, düşün, büyük kahraman olacaksın, cayarsan fena olur yakarım seni.' dedi. Ben de önce dediğim gibi tekrar 'peki' dedim. Ben Yasin'e 'Olay nasıl olacak?' dedim. Yasin de bana 'Direkt olarak vuracaksın, bu şekilde imzanız olacak.' Ayrıca bana bayrak verdi otobüsten Trabzon'a dönerken 'Samsun'dan seni alacaklar, eğer burada alınırsan Ramazan müdür açığa çıkar.' dedi.”
Samast bu ifadede kamu görevcilerinden sadece Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’i işaret etmişti. Dink ailesi avukatlarına göre, bu soruşturmada ‘suç sadece bir tarafa yıkılıyordu.’
4- ‘Yeni iddianame’de hangi ‘taraf’ işaret edildi?
Nitekim Samast hakkında hazırlanan iddianamede de “Katil kim?” sorusuna yanıt olarak savcılık, 17 -25 Aralık yolsuzluk operasyonları ve 2016 yılındaki darbe girişimi sonrası yapıldığı gibi bir tarafı işaret etti: FETÖ!
Samast’ın ifadesinden ve ana davadaki cezalardan yola çıkan savcılık, iddianamede, “FETÖ’nün, devletin kurumlarını ele geçirmek için bazı stratejiler izlediğini, örgütün cinayet sonrası İstanbul İstihbarat Müdürlüğü’nü ele geçirdiğini, daha sonra ise bu şubenin imkânlarıyla Ergenekon, Balyoz, Ayışığı, Askeri Casusluk, Cizre/Temizöz, Devrimci Karargâh, Tahşiye, Selam Tevhid, 17-25 Aralık operasyon ve davalarını, devamında 15 Temmuz hain darbe girişimine giden süreci başlattığını” öne sürüldü.
5- Samast neyle suçlandı?
Dink cinayeti, cinayet sonrası yaşananlar, cinayet davasında alınan cezalar ile Samast’ın ifadesinin değerlendirildiği ‘yeni iddianame’de, Samast hakkında “FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğuna ilişkin somut delil elde edilemediği” ifade edildi ancak, ele geçirilen bir kısım delillerin, “örgütün yönetici ve üyeleriyle irtibatının olduğuna ve Dink cinayetini işlerken ve sonrasında örgütün çıkar ve amaçları doğrultusunda hareket ettiğini ortaya koyduğuna” dikkat çekildi.
İddianamede, Samast'ın, “azmettiriciler” Tuncay Uzundal, Zeynel Abidin Yavuz, Erhan Tuncel, Yasin Hayal, Ersin Yolcu ve Ahmet İskender'le irtibatta olduğu ve “Dink cinayetini işlerken ve sonrasında örgütün çıkar ve amaçları doğrultusunda hareket ettiği” öne sürüldü.
6- İddianame neden önce çocuk mahkemesince kabul edildi?
Samast, iddianamede “suça sürüklenen çocuk” olarak yer aldı; çünkü cinayeti işlediği sırada 17 yaşındaydı.
Samast, Dink’in ölümüne neden olan tetiği çektiğinde çocuk olduğu için cinayet davasında da İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı ve 25 Temmuz 2011'de, “Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmek” suçundan aldığı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, çocuk olduğu için üçte bir oranında indirilerek 21 yıl 6 aya düşürüldü. Erken tahliyesi tartışma yaratsa da bunun böyle olacağı daha ilk günden biliniyordu: Cinayeti bir çocuk işlemiş, Rakel Dink’in söylediği gibi ‘bir çocuktan katil yaratılmıştı.’
Suç tarihinde çocuk olması nedeniyle Samast hakkında, “FETÖ” kapsamında “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği” iddiasıyla 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan bu iddianame de önce çocuk mahkemesine gönderildi. İddianame gönderildiği İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 21 Kasım’da kabul edildi. Samast, 26 Aralık’ta hâkim karşısına çıkacaktı.
7- Davalar neden birleştirildi?
Ancak, iddianameyi kabul eden İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazı yazılarak aralarında Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'in de bulunduğu 11 sanığın yer aldığı dosya ile bu dava arasında “fiili ve hukuki irtibat bulunduğunu” gerekçesiyle bu dosyanın birleştirilmesine muvafakat edilip edilmeyeceğinin sorulmasına karar verdi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi de aynı gerekçeyle Samast hakkında açılan davayı, verdiği arar kararla, azmettiriciler Yasin Hayal, Erhan Tuncel ile Ersin Yolcu ile dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, emekli İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer gibi kamu görevlilerinin “Anayasayı ihlal” ve “FETÖ üyeliği” iddiasıyla yargılandığı 11 sanıklı dava dosyasıyla birleştirdi.
Böylece Samast, beklendiği gibi 26 Aralık’ta değil 11 sanığın yargılandığı dava kapsamında 6 Aralık’ta yeniden yargılanmaya başlandı.
8 – Samast neden savunma yapmadı?
Samast, 6 Aaralık’ta, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya fizik olarak katılmadı; Trabzon Akçaabat Adliyesi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
Samast ve avukatı, iddianamenin kendilerine yeni tebliğ edildiğini, bu nedenle savunma yapamayacaklarını belirtti. Samast’ın avukatı ayrıca, müvekkilinin “güvenlik gerekçesiyle” duruşmalardan vareste tutulmasını istedi, ancak bu talep kabul edilmedi. Savunması için ek süre veren mahkeme, Samast’a ayrıca yurt dışı yasağı getirdi. Duruşma, 6 Mart 2024 tarihine ertelendi.
10 - Duruşmadan iki gün sonra gelen kritik AYM kararı ne diyor?
Bu duruşmadan hemen sonra, hem Samast’ın hem de binlerce davanın kaderini değiştirecek yeni bir gelişme yaşandı. Samast’ın “örgüt adına suç işlemek” iddiasıyla hakim karşısına çıktığı davadan yalnızca iki gün sonra, Anayasa Mahkemesi (AYM) önemli bir iptal kararı duyurdu. Bu karar, birçok dava gibi Samast’ın da davasını kritik bir eşiği getirecek.
AYM, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 220. maddesinde “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçunu düzenleyen 6'ncı fıkradaki, “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır” kuralını, 26 Ekim’de oybirliğiyle iptal etti.
Resmi Gazete’de, 8 Aralık’ta yayımlanan kararının gerekçesinde, “Bu durum, örgüt adına suç işleyen kimsenin örgüt üyelerine göre daha ağır cezalarla karşılaşmasına neden olmaktadır” diyen Yüksek Mahkeme, ilgili düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı buldu. AYM Meclis'e 4 ay süre vererek, iptalin bu sürenin sonunda yürürlüğe girmesini kararlaştırdı.
11- AYM tartışmalı maddeyi neden iptal etti?
TCK 220/6 maddesindeki düzenlemede “örgüt adına” kavramının belirsiz olduğuna dikkat çeken AYM, bu belirsizliğin ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşleri gibi haklar üzerinde de caydırıcı etki yarattığını belirtti.
AYM, “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlenmesi” halinde farklı bir ceza yaptırımının öngörülmesi gerektiğini ancak, herhangi bir somut delil bulunmadan ve nasıl katkıda bulunduğu dikkate alınmadan kişilerin “örgüte üye olmak” gibi son derece ağır bir suçtan cezalandırıldığını ifade etti. Kuralın kamu otoritelerinin “keyfi uygulamalarını” önleyecek şekilde belirli ve öngörülebilir nitelikte olmadığına dikkat çeken AYM, bu yönüyle kanunilik şartını taşımadığını belirtti.
12 – AYM kararı hangi davaları etkiliyor?
AYM’nin söz konusu düzenlemeyi Anayasaya aykırı bularak iptal etmesinin ardından gözler ilgili davalara çevrildi. Zira iptal kararıyla, bu suçlamadan ceza alınan binlerce dava dosyasının düşmesinin önü açıldı. Mahkemeler, dört ay sonra yürürlüğe girecek iptal kararıyla “yok hükmünde” sayılacak düzenlemeyi uygulayamayacağı için bu suçtan yargılananların durumu yeniden değerlendirilecek. Bu sürede kesin ceza alanların da iptal kararı yürürlüğe girdiğinde itiraz etmeleri söz konusu olabilecek.
Kararın, Samast’a açılan yeni davadan kısa bir süre sonra Resmi Gazete’de yayımlanması “davanın başladığı gibi düşebileceğine” dair yorumları da beraberinde getirdi.
Ancak karar, aralarında Cumhuriyet davasında bu suçtan ceza alan TİP Milletvekili Ahmet Şık’ın da bulunduğu davalar gibi, 15 Temmuz yargılamaları, yine “silahlı örgüt” suçundan düzenlenerek gazetecilere açılan davalar ile özellikle toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılanlara açılan binlerce basın ve ifade özgürlüğü davasının kaderini belirleyecek.
13 – AİHM ne yönde karar almıştı?
TCK’nın 220/6. maddesi daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından da Türkiye’nin ihlal edilmesine neden olmuştu. AİHM’in Murat Işıkkırık davasında verdiği ihlal kararında da söz konusu düzenlemede mahkemelerin “üyelik” kavramını çok geniş yorumladıkları, sadece bir eyleme katılmanın “örgüt adına” hareket edildiği şeklinde yorumlamaya ve o kişiyi “gerçek örgüt üyesi gibi” cezalandırmaya yeterli gördükleri ifade edilmişti.
Bir cenazeye katılan, slogan attığı tespit edilemeyen ve gösteri sırasında sadece alkışladığı belirlendiği için 6 yıl 3 ay hapis cezası olan üniversite öğrencisinin başvurusunu inceleyen AİHM, ihlal kararı vermişti.