Diyarbakır – Eski Diyarbakır Barosu Başkanı ve 10 yönetim kurulu üyesinin baronun yürüttüğü faaliyetler ve yayınlandıkları insan hakları ihlali raporlarında kullanılan “Kürdistan” ve “Ermeni soykırımı” şeklindeki ifadeler gerekçe gösterilerek yargılandıkları davada karar çıktı. Mahkeme, baronun eski yöneticilerine isnat edilen suçlamaların kanunda suç olarak tanımlanmadığı gerekçesiyle avukatların “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve organlarını aşağılama” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlamalarından beraatlarine karar verdi.
Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen ve Yönetim Kurulu (YK) üyeleri Sertaç Buluttekin, Serhat Eren, Nahit Eren, Mahsum Batı, Nuşin Uysal Ekinci, Cihan Ülsen, Muhammet Neşet Girasun, İmran Gökdere, Velat Alan ve Ahmet Dağ’ın, ikişer kez “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve organlarını aşağılama” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlamalarıyla yargılandığı davanın karar duruşması bugün görüldü.
Diyarbakır 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, Diyarbakır Barosu eski başkanı ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) delegesi Ahmet Özmen, Diyarbakır Barosu eski başkan yardımcısı ve TBB delegesi Sertaç Buluttekin, Diyarbakır Barosu eski YK üyeleri İmran Gökdere ve Cihan Ölsen ile aynı davada yargılanan diğer sanıkların avukatları katıldı. Diyarbakır Barosu yönetim kurulu üyeleri ve çok sayıda avukat da destek için duruşmayı izledi.
Av. Buluttekin: Hukuka aykırı olan yargılamanın bu aşamaya gelmesi üzücü
Duruşma, ifadesi alınmayan sanıklar Sertaç Buluttekin ve İmran Gökdere'nin savunmalarının alınmasıyla başladı. İlk olarak söz alan Av. İmran Gökdere, kendisiyle birlikte aynı davada yargılanan meslektaşlarının önceki duruşmalarda yaptığı savunmalara aynı şekilde katıldığını belirterek, yaptığı faaliyetlerde herhangi bir suç unsurunun olmadığını ve haklarında beraat kararı verilmesini talep etti.
Ardından söz alan Av. Sertaç Buluttekin, Diyarbakır Barosunun sivil toplum ve meslek kuruluşu olarak iki çalışma alanının olduğuna işaret ederek, bir hak kuruluşu olan Diyarbakır Barosunun toplumsal barış için gerekli olan çalışmaları objektif bir şekilde yürüttüğünü söyledi. Baronun suçlama konusu yapılan çalışmalarının toplumsal barış ve toplumsal huzur için yapıldığını vurgulayan Buluttekin, hukuka aykırı olan bu yargılamanın bu aşamaya gelmesinin üzücü olduğunu söyleyerek derhal beraat kararı verilmesini istedi.
Mahkeme heyeti, savunmasına başvurulamayan sanık Nuşin Uysal Ekinci'nin savunmasının dosyanın esasına katkı sağlamayacağı gerekçesiyle ifadesinin alınması yönünde kurulan ara karardan dönülmesine karar verdi.
Savcı, mütalaasında ifade özgürlüğüne vurgu yaptı
Davanın esasına ilişkin mütalaasını açıklayan iddia makamı, yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, Baro yöneticilerinin raporlarda ve açıklamalarda kullandığı ifadelerin kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlike ortaya çıkarmadığı, cebir, şiddet veya tehdit içermediğini belirtti. Savcı mütalaasının devamında, Yargıtay’ın ifade özgürlüğü davalarında belirttiği “ifade özgürlüğü, sadece memnuniyetle karşılanan zararsız veya önemsiz sayılan insanların kayıtsız kalabileceği bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda demokratik toplumu şekillendiren çoğulculuğun, hoşgörünün ve geniş fikirliliğin doğasında bulunan bir gereklilik olarak saldırgan, şok eden, rahatsızlık veren veya ayrılık yaratabilen fikirler içinde uygulanabilmelidir” kararına atıfta bulundu. Savcı, bu karar ışığında Baro yöneticilerinin suçlama konusu yapılan ifadelerinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu sebeple sanıkların üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığını belirterek, sanık olan Baro yöneticileri hakkında beraat kararı verilmesini talep etti.
Baro Başkanı Eren: Baronun çalışmaları kriminalize ediliyor
Diyarbakır Barosu Nahit Eren, mütalaaya katıldıklarını belirterek, Diyarbakır Barosunun yaptığı çalışmalar nedeniyle yargı tehdidiyle karşı karşı kaldığını ve adaletin tesis edilmesi amacıyla yaptığı çalışmalarının değişen siyasi konjonktüre göre kriminalize edildiğini söyledi. Eren savunmasının devamında “İnsan haklarını savunduk. Aslında adaleti tesis etmek adına çalışma yürüten bir kurumuz. Yaşam hakkı ihlali tespitinde bulunmak için çalışma yürüttük. Bu coğrafyada yaşanan acı olaylara ilişkin tespitlerimizi dile getirdik. Yaptığımız basın açıklaması, hak ihlaline ilişkin tespitlerden ibarettir. Barolar bu tür tespitler için var. Barolar bunu yapmadıkları sürece o ülkenin demokrasisine katkı sunmaları imkansız olur. Yarın olsa yine bu çalışmaları yaparız. Yapmak zorundayız” dedi. Bir hukuk örgütünün yürütmüş olduğu faaliyetlerden dolayı TCK'nin 301. maddesinden dolayı sanık koltuğunda olmasından rahatsız olduklarını dile getiren Eren, daha önce verdiği savunmaları tekrar ettiğini söyleyerek haklarında beraat kararı verilmesini istedi.
Av. Ahmet Özmen de bu davanın bu aşamaya kadar gelmemesi gerektiğini ifade ederek, burada kendilerinin değil, Diyarbakır Barosunun faaliyetlerinin, tüzel kişiliğinin ve temsil ettikleri baronun her bir üyesinin bu dava ile yargılandığını ve bunun için yargı önüne çıkarıldıklarını vurguladı. Özmen, mütalaaya katıldıklarını belirterek haklarında beraat kararı verilmesini talep etti.
Esas hakkında mütalaaya karşı sırayla söz alan sanık avukatları, mütalaaya katıldıkları belirterek, müvekkilleri hakkında derhal beraat kararı verilmesini talep etti.
Mahkeme, duruşmaya ara vermeksizin açıkladığı kararında, dosya kapsamı ve mevcut delil durumu gözetilerek sanıklara yüklenen fiillerin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle Diyarbakır Barosu yöneticilerinin ikişer kez “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlarından ayrı ayrı beraatlerine karar verdi.
Ne olmuştu?
Diyarbakır Barosunun 2016-2017 yılları arasında başkanlığını yapan Av. Ahmet Özmen ile eski Yönetim Kurulu üyeleri, Türk Ceza Kanununun 301. maddesi uyarınca “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve organlarını aşağılama” ve 216. maddesi uyarınca “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlamalarıyla beşer yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyordu.
Başbakanlık İletişim Merkezine (BİMER) yapılan şikayetler üzerine Baro hakkında üç soruşturma başlatılmıştı. Adalet Bakanlığının avukatlar hakkında soruşturma izni vermesi üzerine yürütülen üç soruşturma, Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesinde davaya dönüştürülerek dava dosyası, yargılamanın yapılması için avukatların görev yaptığı il olan Diyarbakır’a gönderilmişti.
Hukukçulara iddianamede yöneltilen suçlamalara gösterilen deliller arasında 24 Nisan 2017 tarihinde yayınlanan “24 Nisan/Büyük Felaket: Ermeni Halkının Acısını Paylaşıyoruz” başlıklı basın açıklaması, 24 Nisan 2018 tarihinde yayınlanan “Ermeni Halkının Dinmeyen Acısını Paylaşıyoruz” başlıklı basın açıklaması, baronun Hakkari’deki Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) operasyonuna dair hazırladığı rapor ve eski HDP milletvekili Osman Baydemir’in Meclis’te kullandığı “Kürdistan” ifadesi bulunuyor.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.