ÇİÇEK TAHAOĞLU
İstanbul Üniversitesi’nde 6 Kasım eylemlerini takip eden gazeteci Beyza Kural’a ters kelepçe takıp gözaltına alma girişiminde bulunan üç polisin yargılandığı dava, İstinaf Mahkemesi’nin bozma kararının ardından yeniden görülmeye başlandı.
İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bugün görülen (10 Ekim 2023) davaya gazeteci Kural katıldı. Duruşmaya sanık polisler gelmedi. Duruşmayı Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) gözlemcisi ile Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye temsilcisi ve gazeteci Erol Önderoğlu da izledi.
İstanbul Üniversitesi önünde 2015 yılında, Yüksek Öğtetim Kurumu’nun (YÖK) kuruluş tarihi olan 6 Kasım’da düzenlenen protestoyu haber yapmak için izlerken polisin şiddetine maruz kalan Kural’ın şikâyetçi olduğu polisler hakkında önce takipsizlik kararı verilmiş, Kural’ın Anayasa Mahkemesi (AYM) başvurusunun ardından açılan davada polisler, “iş ve çalışma hürriyetinin ihlali” suçundan altışar yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
İstinaf Mahkemesi ise sanıkların kamu görevlisi olması nedeniyle cezanın alt sınırdan verilmemesi gerektiğini belirterek kararı bozdu. Üst mahkeme ayrıca, cezası ertelenen sanık polisin, adli sicilinde başka bir suç nedeniyle ertelenen cezası olduğu için de kararın bozulmasına karar verdi.
“Polislerin ceza almamaları tekrar suç işlemelerine neden oluyor”
Bozma kararının ardından yeniden başlayan yargılamanın bugün görülen duruşmasında gazeteci Kural’ın avukatı Meriç Eyüboğlu, Kural’ın şikâyeti üzerine dosyayı görüşen Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), “kötü muamele yasağının ihlalini” tespit ettiğini belirtti. Eyüboğlu, AYM kararına ilişkin, “Polis memurunun, haber fotoğrafı çeken gazetecinin küçük düşürülmesi için bilinçli olarak vücut bütünlüğünü tehdit edecek şekilde müdahale ettiği tespit edilmiştir” dedi.
Avukat Eyüboğlu, müdahale sırasında gazeteci Kural’a, “Hiçbir şey eskisi gibi değil, bunu öğreteceğiz size” diyen sanık polisin iki suç kaydı daha olduğunu hatırlatırken, hükmün açıklanmasının geri bırakılması için sanığın yeniden suç işlemeyeceğine yönelik bir kanaat oluşması gerektiğini belirtti. Eyüpoğlu, “Polislerin yargılandıklarında ceza almamaları bu kişilerin tekrar suç işlemesine neden oluyor” diye konuştu.
Sanık avukatı ise polislere ‘iftira atıldığını’ savundu.
Sanıkların gazeteci Kural’ı “kasten yaralama” ve “düşünce-kanaat hürriyetini engelleme” yönünden yargılanmasını talep eden avukat Eyüboğlu, polislerin bu suçlamalar kapsamında ek savunmalarının alınmasını istedi. Mahkeme bu talebi şimdilik reddederken, hüküm kurarken talebi değerlendireceğini söyledi.
Hâkim, sonraki duruşmaya sanık polislerin hazır edilmesine karar vererek duruşmayı erteledi. Bir sonraki duruşma 15 Şubat 2024’te görülecek.
Ne olmuştu?
İstanbul Üniversitesi önünde, 6 Kasım 2015’teki, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) protestosuna müdahale eden polis, bağımsız iletişim ağı bianet için haber takip eden muhabir Beyza Kural’ın basın kartını boynundan çekip aldıktan sonra, ters kelepçe takarak gözaltına almaya çalıştı.
Polis Yusuf Şanlı’nın “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, size bunu öğreteceğiz” diye bağırdığı anlar, o sırada Kural’ın boynunda asılı kalan kamerasıyla kayıt altına alındı. Daha sonra diğer muhabirlerin de itiraz etmesi sonucu polisler Kural’ı ters kelepçeli bir şekilde serbest bıraktı.
Polisler hakkında bulunduğu suç duyurusu takipsizlikle sonuçlanan Kural, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. AYM, 18 Şubat 2021 tarihinde, “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının”, “ifade özgürlüğünün ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine” karar verdi. Bu kararla birlikte üç polis hakkında, “iş ve çalışma hürriyetinin ihlali” suçlamasıyla altı aydan iki yıla kadar hapis talebiyle dava açıldı.
Olaydan altı yıl sonra İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, savcılık esas hakkındaki görüşünde, dosyaya sunulan görüntülerde Kural’ın elinde basın kartı olmasına rağmen gözaltına alındığının görüldüğünü ve sanık polislerin kendilerine isnat edilen “iş ve çalışma hürriyetinin ihlali (TCK 117)” suçunu işlediklerinin sabit olduğunu belirtti. Savcı, bu gerekçelerle sanık polislerin cezalandırılmalarını talep etti. Savcı, sanık polislerin bu suçu “kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle” işledikleri yönünde görüş bildirerek, talep ettiği cezanın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 119/1-e uyarınca artırılmasını da istedi.
Mahkeme sanık polisleri 6’şar bin lira para cezasına çarptırdı. Bir polis hakkında hükmün açıklanması geriye bırakıldı. Diğer iki sanık polis daha önce de suç işlediği için haklarındaki hükmün açıklanması geriye bırakılmadı. Polislerin 6 bin TL para cezasını 10 taksit halinde ödemesine karar verildi.
İstinaf Mahkemesi ise sanıkların kamu görevlisi olması nedeniyle cezanın alt sınırdan verilmemesi gerektiğini söyleyerek kararı bozdu. Ayrıca cezası ertelenen sanık polisin, adli sicilinde başka bir suç nedeniyle ertelenen cezası olduğu için de kararın bozulmasına karar verildi.